psikolog. vallahi. öyle entel dantel bir çocuktum ki insan psikolojisinin üretime birinci dereceden etkisine inanıyordum * öğretmenimiz başka etkilerini en önemlileri diye sayarken. içimden morali bozuk bir insandan nah verim alırsın demiştim. ve anneannemin dedemin anlattıklarından ve babamın dizinin dibinden ayrılmayışımla babamdan ve arkadaşlarından duyduğuma göre hayat daha da zorlaşıyordu. bu durumda da insanların mutlaka psikologa ihtiyacı olacaktı.yıllar sonra haklı çıktım. psikologu nerden mi duydum hah tabii ki radyodan. annem radyo dinleme hastasıydı.
psikolog olamadım ama hayat beni psikologluk yaptı amk. şimdiyse psikoloğum da benim ilacım da. iyi bir hayat öğrencisiyim de.*
(bkz: benzin pompacısı) bütün alınan paranın ona ait olduğu zannedilirdi. sadece birkaç tuşa basarak bir tomar paraya sahip olması bu mesleği bana yapma isteği aşılamıştı.
itfaiyeci. 24 saat görev süresince bulunduğun iklime göre nadiren atraksiyonlu meslek. örneğin rize itfaiyesi... ayarıca 1 tam gün çalısıp 2 gün yatı olan fenada maaş almadığın meslek...
genelde küçüklükte kalmış, ileride elde edilemeyen mesleklerdir.
"büyüyünce ne olmak istiyorsun" sorusuna cevabım ilk olarak resim öğretmeni olmuştu. hayır ama neden ressam değil de resim öğretmeni? çocuksun lan, özgür ruhun nereye kaçtı senin? herhalde "en azından aylık bi mayışım olur hacı" niyetiylen bu cevabı veriyordum, başka türlü anlam veremiyorum çünkü.
sonra bir ara piyes yazmaya kendimi kaptırmış olmamdan dolayı yazar olucam ben diye tutunmuştum. e bu kısmen de olsa gerçekleşti ama dimi, hehe.
ortaokulun başında ise o aralar müptelası olduğum yedi numara dizisindeki başrol oyuncularından etkilenerek çevre mühendisi olmak istenmiştir tarafımdan. çevre mühendisi nedir, ne iş yapar bilmezdim tabii. ama ortamları çok iyidi lan, çok eğleniyorlardı. böyle eğlenceli, şakalı bi meslek olsa gerek herhalde.
şimdi ise bunlardan çok alakasız bir bölümdeyim, o ayrı.