Küçükken o kadar başarılı bir öğrenciydim ki, ne istersem olabileceğimi söylüyorlardı. Ben de tereddüt etmeden cerrah olacağım diyordum. Şimdi çok başka yerlerdeyim. matematik sandığımdan daha zormuş.
evet evet, öyle bir karizması vardı, ki hastaydım o şapkasına çantasına. ingiltere deki akrabalardan beklerdik sürekli, postacı cenk abi bir şeyler getirsin de, mutluluğumuza mutluluk katsın diye. çünkü bir nev'i mutluluk satıcısıydı bizim için.
ama büyüdükçe öğrendim zorluğunu. sadece mutlu mes'ut mektupları getirmediğini öğrendim bizim cenk abinin, ki sonra da emekli oldu muhtemelen; göremedim bir daha kendisini.
elektronik mühendisliği. çok da yaklaşmıştım, sadece mühendislik kısmını olabildim, ancak seçmeli derslerle elektronik ile yakınlaşabiliyorum. benim hayatım boyunca içimde olacaksın elektronik ! format atmayı bile bilmeyen elektronikçileri görüp lanet ederken.
televizyondaki spikeri güzel bulduğum için spiker, halam hemşire olduğu için hemşire, çalıkuşunu okuduğum için öğretmen, başka bir kitaptaki psikoloğa özendiğim için psikolog olmak istediğim vakidir.
her çocuğun olmak istediği gibi tabikii doktor olmak.
yani en azından bizim nesil de öyleydi
-büyüyünce ne olcaksın çocuğum
-doktor
şimdiki nesli bilemiyorum tabiki.
hastalarıma ''6 aylık ömrünüz kaldı'' diyebilmek için; doktor,
parmak kaldıran öğrencileri kaldırmayıp, kafasını öne eğip gözlerini kaçıran öğrencileri sözlüye kaldırmak için; öğretmen olmak isterdim. evet, kötüyüm biraz. bazen.
simitçi ya da çöpçü. bir ara da mısır satıcısı olmak istemiştim. yaş ilerledikçe (8-9) bilgisayar mühendisi olmaya kadar gider bu çocukluk hayalleri. bu sonuncu meslek idealist olmamla alakalı değil; mühendislerin bilgisayar oyunu oynadığını sanmamla alakalıydı.