sürekli kepçe ile oynayıp bana kamyonu veren piç mahalle arkadaşımın insafa gelip kepçeyi vermesi ve kamyon kasasına kumu benim koymam. hiç unutmam, içimde ukte olarak kalandır ama sadece bir kere verdi ve bir daha vermedi piç.
Geçen yıl kaybettiğimiz yaşlı ve topal bir komşumuz vardı.
Çok agresif olmasının yanı sıra komikti de. O zamanlar bir tane nokia 3310'u vardı. Kimseye dokundurmazdı.
Kullanmayı da bilmez, bataryası bir diş bitse hemen şarja takardı.
Topal olduğu için sigara almaya gidemez beni gönderirdi. Bende telefonda oyun oynayacam ama derdim. Çaresiz kabul ederdi. Gider sigarayı alıp gelirdim.
Telefonu alıp space impact oynardım. Çok zevkli bir oyundu. Ve o zamanlara göre bilgisayar oyunu tadı verirdi.
insan çocukken mutlu olduğu şeylerin küçük olduğunu düşünmez, bunların küçük olduğunu büyüdüğünde düşünür. neye göre, kime göre küçük veya büyük sorusunu sorduğumuzda büyüklerin, çocukken mutlu olunan şeylere küçük şeyler demeleri geçerliliğini yitirir. büyükler çocukların mutlu oldukları şeylere küçük demeleriyle bunlar küçük olmaz sadece büyüklere göre küçük olur.
abi ben aşağı mahalledeki erik ağaçlarına dalıp parsayı toplayıp işimi bitirdikten sonra tam giderken koşarak "eriklere dalan vaaaarrrr" diye bağırmaktan büyük zevk alırdım.
Erkenden uyanıp cizgi film izlemekti. Sonra tek basina iki sokak asagidaki bakkala gidip buyuk hissetmekti. o zsmanin 5 milyonunun acayip degerli oldugundan emin olmakti. okulda cop kovasinin onunde uzun suren kalem acma calismalariydi. sek sek oynarken hic cizgiye getirmemekti. saklambacta herkrsi tek tek ebelemekti. guzeldi.