- yanaklarınızın teyzeler tarafından mıncırılması ve akabinde kıpkırmızı olan yanakcıklarınız.
- çizdiğimiz resimlerde yaz kış farketmeksisin evlerin bacalarının tütüyor olması.
- evin büyüğü olduğunuz için kardeşlerinizin başına bi iş geldiğinde fırçayı sizin yemeniz... gibi. daha da çoğaltılabilir.
git odanda ağla sözü vazgeçilmezdir ve üzüntüyü kursakta bırakmaya birebirdir. ayrıca; her burun çekildiğinde git burnunu sümkür, hımkır, hankır, hıh de ve düzgün öksür gibi emir cümleleri feci can sıkmaktaydı. ha bir de;
kola, çay yada meyve suyu gibi benzer içeceklere su karıştırılması. ya arkadaşım az ver de tadında içsin çocuk şunu, bir bardak dolusu iğrençlik içmek zorunda kalmasın en azından.
yolda yürürken acelesi olan bir büyüğün seni şöyle elinin tersiyle ittirivermesi. beni çok rahatsız ederdi oradan biliyorum. şimdi ben küçüklerime böyle şeyler yapmıyorum dokunmuyorum çocuğa istediği gibi yürüsün. *
pilav yedikten sonra tabakta kalan pirinç taneleri için bak bunları yemezsen bu kadar çocuğun olur demeleri. hep psikolojik baskı altında yerdim o pirinçleri.
misafirliklerde sıkıldığın halde, gitmek konusunda söz sahibi olmamak, hadi gideliiiimmmm dediğinde ise otur bakim sen aaaa çok ayıp, cevabını almak. uykudan ölmek, sıkıntıdan patlamak..ama dönüşte babanın kucağında eve dönme kısmı çok güzel.
-anneyle gidilen bir yerde canınız çay istese de çocukların çay içemeyeceği yalanı ile yüzyüze gelmek. kahve de bu oyuna dahil. *
ezan okununca ev de olma telaşı... maçın en güzel anında ezan sesi ile beraber arkadan kalecinin yükselen sesi;
- ben eve gidiyorummmmmmm kaleci bulun.
+ lannnn durrrrrrrr! birini bulalımmm
- yaaa babam kızacakkkk!
+ allah cezanıııı... git *
- kaleci oyuncuyum **