EVET öyle sanıyordum baktığım her yerde atatürkün resmi vardı. eskiden marşlar daha çok çalardı. her hafta okulda parlayan bir sabah yine başlıyor masmavi gözleri bize gülüyor diye marşlar söylerdik. andımız vardı her gün okuduğumuz. önceden daha bir bayrak vardı sanki sokaklarda. o bayrağın sahibi mustafa kemal atatürk sanır aaa burayada astırmış derdim.
büyüyünce anladım aslında çokta sevilmediğini ne yazık ki unutulduğunu..
umarım ben ve benim yetiştirdiğim cocuklar unutmayacaklar atalarını sevecekler saygı duyacaklar. iNŞ üç beş kişiyi güldürmek için saçmalamazlar orda burda.
ağaç yaş iken eğilire büyük bir örnektir, küçük çocuklara mustafa kemal fikrini aşılamak. hala zihnimdedir ilkokulda mustafa kemal ile ilgili şiirin mısraları. şu şiirdir;
Bir gün sordum babama,
atatürk neden büyük ?
çocuğum dedi bana
onu seviyor her Türk.
cocuk ve masum olmaktan ileri gelir. gerci o zamanlar bile isin icinde bi gariplik oldugunu dusunmeme sebep olmustu bu asiri sevgi hali.
bir insan hatasiz olamaz ve ayni anda herkes bir kisiyi sevemezdi cunku, ya ortada yanlislari anlatilmayan ilahlastirilmis bir kisi vardi ve insanlar onu sevmek zorundaymis gibi bir baski olmaliydi ki bu sonuc ortaya ciksin.
sanirim ilkokul 3 ya da 4. siniftaydim. ogretmenimiz sultan vahdettinle ilgili konusurken cok agir hakaret iceren ifadeler kullanmaya ofkeden cildirmaya baslayinca gecmisimiz konusunda objektif olamayacagini hissettim, hala hatirlarim o ani. iste o andan itibaren bana dayatilanlari cok ciddiye almamaya basladim. daha o yasimda bu konularda cok okuyan ve bilgisine guvendigim babama sultan vahdettin ile ilgili sorular sordugumu hatirliyorum, ogretmenimin tavri asiri rahatsiz etmisti beni cunku. bana olayin aslinin oyle olmadigini, sultan vahdettin in m kemal i gorevlendirdigini dusundugunu ve bunu destekleyen cok fazla delil oldugunu soylemisti, zamani geldiginde objektif kaynaklardan bu konulari ogrenebilmem icin bana kitaplar verecekti.
o ogretmenim ataturk u de cok overdi mesela. tek kahraman oymus gibi bahseder diger herkesi gomerdi. bu yuzden kendim okuyup arastirana kadar o kitaplarda yazanlari onaylayan ogretmenimin soylediklerini hic benimsemedim. oysaki o yaslarda ogretmeninin her seyi bildigini dusunuyor cogu cocuk ve ozgur dusunmesi engelleniyor. agac yasken egilir.
her sey corap sokugu gibi geldi. sinif ogretmenime cok dikkat etmeye onu gozlemlemeye basladim. ve fakir ogrencileri icten ice asagilayan, ogretmenler gununde kendisine verilen hediyelere zerre deger vermeyen biri oldugunu fark ettim. son olarak da hatali bir resim yaptim diye beni cok uzulecegim bir sekilde rencide ettikten sonra da anlattigi her seyi ekstra sorgulamaya basladim. tum bunlari yapan kisiyi de cok fazla sevdigimi belirtmem lazim.
demek istedigim daha kucucukken cok guvendigimiz insanlar tarafindan, onlarin fikirleri asilaniyor beynimize. kaliplarla buyuyoruz. yasitlarina gore hisleri kuvvetli ve daha sorgulayici olanlar bundan bir nebze de olsa siyrilabiliyor. onun disindakiler puta tapar gibi tapiyor birilerine. ve bunu bizim egitim sistemimiz yapiyor. cunku cocuklari kandirmak cok kolay.
nefretten, sevgisizlikten bihaber olduğumuz zamanlarda yaşanan bir garip masum duygudur. saf sevgiyle, çocukça duygularla sevdik atamızı. babamız gibi, canımız gibi sevdik. kendi adıma hala çok seviyorum. aynı masum sevgiyle, aynı büyük saygıyla. hiç bir şey değişmedi. çocukluğumda kimse atayı seveceksin diye zorlamadı beni. biz hakikaten zaten kalbimizde onun mavi gözlerinin aşkıyla büyüdük, içimizde vardı. ve biraz da aile terbiyesiyle alakalı olabilir sevgi değil belki ama bu saygı durumu. elbette herkes sevmek zorunda değil. herkes ağlayamaz 10 kasımlarda, vicdan sahibi, vefakar ve duygulu insan işidir bu. ama keşke şu topraklarda yaşayan herkes saygı duysaydı. herkes çocuk gibi sevseydi atayı hala, andımızı ve marşımızı bağıra bağıra okuyabilseydi gözleri dola dola.
bu büyük adam en güzel duygularla sevilmeyi hak ediyor çünkü. ona başka türlüsü yakışmaz ki.
demekki çocuklara birini sevmeyi dikte etmek bir işe yaramıyormuş. Atatürk sevgiye layık veya değil o ayrı bir tartışma konusu ama zorla güzellik olmuyor sevgi içten gelmeli.
Küçükken herkes masumdur, herkesi iyi zanneder. O zamanlar kötü kavramını bilmez insan tam olarak. Zamanla buyur insanların içindeki kötülüğü, nefreti gorur sorgulamaya başlarsınız herşeyi. Atatürk'e duyulan nefreti de sorguladı bu şekilde. Çünkü ne kadar düşünsemde ben nefret etmek için bir neden bulamadım. Baktım en yaygın neden din ile ilgili ama ben istediğim zaman namaz kılıp, oruç tutabiliyordum, dinimi özgürce, hiç bir dayatma olmadan yaşayabiliyordum. O zaman anladım ki insanlar kılmadığı namazın, tutmadığı orucun vebalini atatürk'e yüklemeye çalışıyordu. Zaman içersinde ateistlerin atatürk'ün savunmaya başlamasıyla da iyice yaygınlaştı bu nefret. Küçükken herşey güzeldi halbuki.
Daha çişini bile altına yapan, anne babasının ismini telafuz edemezken, M. Kemal in adını, ana babası nın adını öğretirsen öyle zannedecek tabi. Sonra da dini epitimlerin 15 yaşında n sonra alınmasını isterler. Samimi iseniz tam tersini yapın. Sadece fatih a suresini din dersinde okutun okullarda. Sonra 15 yaşından sonrada kemalizmden başka bir ders okutmayın isterseniz.