akşam üstü vizelerden çıkmış dağılmış bir şekilde eve yolladığım bir gün metroda yanımda oturan kpss ile ilgili matematik testi çözen bayanın sorularına takıldım.gözüme kestirdiğim bir soruyu kafadan çözdükten sonra o soruya gelip çözememesi için beklemeye koyuldum.bu arada da sorunun kısa yollarını düşünüp en kestirmesini kafamda kurguladım.derken sıra geldi çattı benim soruya merakla bakıyordum.tabi bir yandanda fırsat kolluyorum.uzun uzadıya işlemler yapıyor oysa ki hemen çözülebilir, içimden yardım edeyim gösteriyim falan...sen git soruyu çöz.tabi bende bir burukluk o kadar kafadan hesapla içimde kaldı tabi.derken diğer soruyu direk geçtiğini farkettiğim an kulaklığı çıkartıp afedersiniz diye kalemi elinden kapıverdim.fırsat bu ya atladığı sorunun çözümünü gösterdim öncekinin de kısa yolunu yardırıverdikten sonra bu sırada ineceğim durakta geldi.ve iyi dileklerimi iletip indim.inmemle yüzümde yan komşudaki emekli dedenin ağacından gizli gizli çağla koparmış bir çocuğun yüzündeki ifade gibi mutluluk fışkıran bir şekilde otobüsümü beklemeye koyuldum*...işte küçük mutluluk diye buna der, şiddetle tavsiye ederim.
uzun süre sonra giyilen bir giysinin cebinde zamanında kalmış bir not, yüzük, silgi vs bulmaktır. baharlık ceketimin cebinde az önce bulduğum arkadaşa hatırlatılmak üzere yazılmış, 11.12.2009 tarihli "her şeyi anlatacaksın! (cebimin astarı)" yazılı notu bulmak gibi.
cepte kalmış parayı bulmak mı? o bildiğin büyük mutluluktur, işte o para çok kıymatlıdır.
dünyada ki tüm dünyaya ait sevgiler ayrılık elemine mahkumdur. her şey için geçerlidir. yeni aldığın cep telefonundan tut, annene babana kardeşine kadar.ahiret inancı olmadan dünya aynen böyle görünür.