Susuzluktan öldüğün halde üşendiğin için mutfağa gitmiyorsundur ve tam dilin damağına yapışmak üzereyken çalışma masanın üzerinde o dün geceden kalan su şişesini görürsün.
-cuma akşamları,
-geçen sezondan kalma kıyafetinizin cebinde bulduğunuz bir miktar para,
-hiç olmadık yerde tuvaletiniz geldiğinizde, bulduğunuz tuvalet,
-yeni doğmuş bebeğin, parmağınızı sımsıkı kavraması, *
-yeni doğmuş bebeğin kokusu,
-güzel bir bahar günü, sevdiğinize aldığınız bir demet çiçekle ona koşmanız,
-sabahları kuş sesleri ve odaya dolan güneşle uyanmak,
-telefonunuzdaki bilinmeyen birkaç cevapsız çağrının ardından gelen, "yıllar önce izini kaybettiğiniz arkadaşınız
olduğunu ve günlerdir size ulaşmaya çalıştığını" açıklayan bir sms,
-bilmediğiniz bir şehirde, sırf macera adına tanımadığınız birinin nikahına girip, şöyle kendime bir
çeki düzen vereyim diye gittiğiniz tuvalette; aynada, yıllar öncesinden yatılı okuldan bir arkadaşınızla
gözgöze gelmeniz, ardından gittiğiniz nikahın arkadaşınızın teyzesinin nikahı olduğunu öğrenmeniz... ~- olay Denizli'de
bizatihi tarafımdan yaşanmış gerçek bir kısa hikayedir -~
odanın en dibinde karanlık bir yere böcek gibi yuva yapıp mısır kola cips bilgisayar pijama gibi müthiş bileşenlerin keyfini çıkardığım anlarda ''allah allah bir yerde ışığı açık mı bıraktım acaba'' deyip ne bu ışık diye arkama şöyle bir baktığım anda güneşin bugün bizim evde batmaya karar vermesini görmemle hissettiğim o bir kaç saniyelik mutluluk hali. tüm ışığını bizde bırakıp gitmeye karar vermişti sanırım güneş, müthiş çamlıca manzarası eşliğinde.
anlık bizi gülümseten tebessüm ettirebilen mutluluklardır. ama artık Herkes çok yorgun! Birine hatır sorayım da, "yorgunum" demesin, vaki değil. Anladım ben, bir sorun var! Dünya işleri, insan bedenine uygun değil. Daha doğrusu insaoğlu oturmak için yaratılmış. En fazla, arada ava çıkıp yiyeceğini temin edecek! Fakat ilk kimin aklına geldiyse etin üstüne sos...Yanında şarap, arkasından kahve falan...Sonra da çorap söküğü gibi giden bir sürü şey...
sözlükte bir hevesle entry girersiniz. birden entrynin linkinin içinde olduğu bir mesaj gelir ve sizi tebrik ederler. hayattaki küçük mutluluklardan biri budur.
en güzeli seni karşılayan kocaman bi gülümseme...
nutella...
minik bi not ya da mesaj...
çiçek...
güzel bir kitap...
kulağa hoş gelen o anki halet-i ruhiyene cuk oturan bir müzik...
Serbest şekilde yazılmış , kafiye şeması aranmaksızın , devrik cümlelerle etkileyici bir akış sağlanmak istenmiş , ankaranın güzel küçük mutluluklarından bahseden , burjuva hayatının yerine sade bir hayatta daha mutlu olunabileceğinden bahseden bir yalçın ergir şiiridir.
karmanın yükselmesi. gerçek hayatına hiç bir etkisi yoktur, ne kimse aferin der ne de seni yerer ama yine de yüzüne sebebsiz bir tebessüm peydah olur...*
çok acıkmışken mutafktan gelen börek kokusu.
arkadaşının küllüğü boşaltıp gelmiş olması.
tavlada atılan zarın mucizesi.
(ve şu anda)yabancı bi evde karşına çıkan şifresiz wireless.
evde yalnız kalıp kafa dinlemek.
ev arkadaşınızın hadi sofrayı bugün ben hazırlayayım demesi.
hiç beklenmedik anda beklenmedik birinin sizi araması.
dışarıda gezerken ufak bir çocuğun size gülümsemesi yada sizin gözlerinizin içine bakması ve gözlerinize odaklanınca hareketlerinin yavaşlaması.
bir araçla yolda, özellikle şehirlerarası yolda giderken yol kenarında gördüğünüz ve uzaktan araba çarpmış ölü bir köpeğe ya da kediye benzeyen şeyin, yaklaşınca bir poşet ya da eski bir kamyon lastiği ya da şekilsiz bir karton kutu olduğunu anladığınız an.*