küçük kar küresinde deliler ve çocuklar

entry7 galeri0
    1.
  1. ‘’şöyle bir hikaye vardır: bir odaya deney için 5 tane şebek konur. odanın ortasında bir merdiven ve merdivenin tepesinde de muz vardır. şebeklerden biri muzu fark edip merdivenin tepesine çıkınca diğer şebekler yağmurlama sistemi ile soğuk su verilerek ıslatılır. bu klasik koşullama birkaç kez tekrarlandıktan sonra merdivenin tepesine çıkmaya yeltenen şebek, o çıkarsa ıslanacaklarına şartlanan diğer dördü tarafından dövülür ve bu bir süre boyunca tekrarlanır. daha sonra aralarından bir tanesi alınıp yerine farklı bir şebek konur. yeni gelen şebek doğal olarak merdivenin tepesine çıkmaya meyleder ve diğer şebeklerin saldırısına uğrar. bu birkaç kez tekrar ettikten sonra oraya çıkmaması gerektiğini, çıkarsa dayak yiyeceğini anlamıştır. daha sonra 2. şebek alınıp yerine yenisi konur ve aynı sonuçlar onun için de tekrarlanır. böylece şebeklerin hepsi sırayla değiştirilir. tüm şebekler değiştiğinde, içerideki şebeklerden hiçbirisi soğuk su şokuyla karşılaşmadığı halde kimse merdivenin tepesine çıkmaya cesaret edememektedir ve merdivenin tepesine çıkanı neden dövdüklerine dair en ufak bir fikirleri yoktur.’’

    ‘’tanrı bu kadar aciz mi diyorsun yani?’’

    ‘’ben onun acizden çok kompleksli bir psikopat olduğunu düşünüyorum. tüm yüceliği ile yarattığı onca kötülük bipolar bir sosyopatın işi olabilir ancak.’’

    ‘’tek başına olduğu için sosyopat pek doğru bir tanım değil.’’

    ‘’evet, evet. neyse. peki sen ne yapmayı düşünüyorsun?’’

    ‘’aslında bir değişikliğe hazır değilim. ömrüm boyunca da olamadım. sanırım bu şekilde devam edeceğim.’’

    ‘’gerçekten bunca yıl bekledikten sonra bilge olacağına dair inancın bu denli kırılmışken ve ölmeyi beklemekten başka yapacak hiçbir işin yokken böyle davranman ikiyüzlülük değil mi?’’

    ‘’anladığımı söyleyemem.’’

    ‘’gençler hep şuna inanır: ‘yaşlı insanlar tecrübeli, bilgili, hayatı okuyup içmiş insanlardır. ve artık hayatlarının sonlarında huzur ile yaptıklarına bakıp haklı bir gurur duyarlar.’ yeni sıçılmış boklar! halbuki şu bankta oturan yaşlıların ölmeyi beklemekten başka hiçbir işleri yoktur. artık hayallerim, ideallerim yok, fiziksel gücümü ve güzelliğimi kaybettim, cinselliğim biteli çok oldu, çalışmıyorum, her yanım paslı bir el arabası gibi gıcırdıyor, yaratıcılığım, heyecanım, zekam yok oldu. her yaşın ayrı bir güzelliği var değil mi? toplumal amnezi. siktiğimin aptalları!’’

    ‘’katılmıyorum diyemem. ama bir ailem var. beni az çok sevdiklerini sanıyorum. ve…açıkçası o kadar cesaretim de yok. ben son ana kadar bekleyip en son karar verenlerdenim. bilmiyorum.’’

    güneşin bulutların dibine kaçtığı bu günde, çocukluklarından kalma parkta hararetle kendini savunan arkadaşına baktı. arkadaşı? patetik.

    ‘’evet, bende yavşağım ve bunu kabul ediyorum. ama senin gibi benekli, kokuşmuş elini öpen torunlarının büyüyüp para-kibir-kadın manyağı pislik çukurlarına dönüşmelerini izlemek daha büyük bir acizlik. imkanım olsa eski sefih yaşamıma dönerdim. hatta eski yunana, mısıra, kadınların göğüs uçlarını kesip, rakunlara tecavüz edebileceğimiz tek gözlü güneşin tahtına. ah, büyük günahların büyüsü. osiris. ve gizem dinlerinden fırlama ariadne’ nin idrarındaki fenolü içmek, o efsunlu mabadına kerkinmek…’’

    ‘’yine başladın.’’

    suratına baktı ve yere tükürdü. boğazından hırıltılar çıkararak cevap verdi;

    ‘’evet başladım. şimdi de bitireceğim. sana kısa bir örnekle bunu açıklayacağım; 4 yaşında bir çocuğu bu parka getirdiğini düşün. zaman algısı gelişmediği için salyalar saçarak koşup, dürtüsel saçma hareketler yapacaktır. kendi aynısını yapsa deli olarak kapatılacağı halde bir çocuk bunu yapınca hoşuna giden ebeveyn ise deliyi izleyip kendi deli olmadığı için güvenlice eğlenecektir. halbuki aynı çocuğa ‘’10 dakikan var, iyice eğlen!’’ desen sence zevk alabilir mi? zaman algısını verdiğin anda insanı prangaya vurmuş olursun. 10 dakika ya da 75 yıl. çok fark etmiyor. tanrı hepimizin üzerine sıçtı işte. ishal olmuş dev bir güvercin gibi. lepralı lanet kunduz.’’

    ‘’mizantrop bakış açın seni daha da yaşlı gösteriyor.’’

    ‘’tamamen delirmeli insan. dorian gray’ deki lord henry benim idolüm. ya da yeraltından notlar’ ın kahramanı benim. dürüst olmak hepsinden zor. ve ben ömrümün şu son zamanlarında hiçbir şeyden korkmuyorum. tanrıdan nefret ediyorum. insanlardan nefret ediyorum. yarasalardan, ekmek bıçağından, parfüm kokusundan, dini ritüellerden, köpek bokundan, tramvay gürültüsünden, evsizin gözyaşından, lahanadan ve krallardan. hepsinden ölesiye nefret ediyorum. hepsini, tüm değerleri aşağılamadan zihnini özgür kılamazsın. sen de benden nefret etmelisin. bizi bu kar küresine hapseden habisin hakkından gelmek, bir anlam kazandırmak ancak böyle mümkün. ve ben 52 derece güneşin kalbinde, gobi’ nin engin kızıllığının ortasında boğazımı yırtarcasına bağırarak ve açlıktan değil, susuzluktan değil, aldatılmışlıktan değil ve acıdan değil, nefretten, sadece nefretten ölmeyi isterdim. bu çirkin vodvili onurlandırabilecek yegane şey budur!’’

    ‘’insanlar bir şeye tutunma ihtiyacı güdüyorlar hepsi sadece bu. güçsüzüz, bunu kabul etmek o kadar zor değil.’’

    ‘’lanet orospu çocuğu anlamıyor’’ diye düşündü. ama farklı bir şekilde devam etti:

    ‘’evet güçsüzüz. ama ruhen değil. içimde vezüv kadar güçlü bir ruh parçası yatıyor benim. ateşten yapılma ve aç bir sırtlan kadar kutsal. bu metruk bedenin içine böyle kadir bir ruhun yerleştirilmesi. işte büyük şakacı!’’

    ‘’çocukluğumuzdan beri geldiğimiz şu parka baktığında hissettiklerin gerçekten bunlar mı? yani burası sende hiç mi güzel anılar canlandırmıyor? küçükken bu kadar kötü değildin. severdim hatta seni...’’

    ‘’aptalsın. yeterli gücüm olsa boynunu kırardım. şu sevimli gördüğün salıncaktaki çocuk 16 yıl sonra senin şimdi 6 aylık olan torununun bekaretini alacak ve tüm arkadaşlarına onu nası becerdiğini, altında inlerken çevresinde çember şeklinde ateş yakılmış bir sincap gibi çaresiz titrediğini söyleyecek. şu kumda oynayan iki velet erkek fahişe olacaklar. bedenlerini pazarlayıp, göbekli zenginlerin bıyıklarını emerken narkolepsi olan bir tanesinin payını da diğeri götürecek ve makatları dikilemeyecek kadar yırtılınca kıçındaki bokları toplamak için bir torbayla gezmek zorunda kalacak. şu topun peşinden koşan küçük kız 13 yıl sonra tuvaletleri yalayıp bulduğu en çirkin, en kaba heriflere pembeleşinceye kadar kıçını şamarlatan, seviştikten sonra koprofil tavırlar geliştiren, üzerine işenmesinden tahrik olan, tüm o estetik antik yunan görünümünün kirletilmesinden hayvani bir zevk alan, at semeni kadar değerli bir orospu olacak. ve şu kaydıraktaki…’’

    ‘’yeter! nasıl bu kadar pislik olabiliyorsun? baktığın, dokunduğun her şeye kanser bulaştırıyorsun. bir çocuk parkına bile baktığında çocukluğumuzda oynadığımız oyunları, saf duygularımızı hatırlayıp gülümseyeceğine her şeye rezilce pislik bulaştırıyorsun. o zamanlar severdim seni, şimdi ise hissizleştim sadece.’’

    ‘’rezilleşme. benden nefret etmelisin! hah! dünyadaki en güçlü duygu budur. ve evet şu çocuk parkına baktığımda salt acı görüyorum. güzel yaratılmış her şey çirkinliğin ve nefretin daha da vurgulanabilmesi içindir. abartmak ve uçlarda yaşamak hayatı anlamlı kılar. sadece deliler ve çocuklar özgürdür. bu yüzden toplum onların önünden çekilir, yollarını açar saçmalıklarına. ben ise ateist olacak kadar iyi değilim. ben tanrıya inanıyor ve ondan nefret ediyorum. işte sana anlamlı bir şey! maupassant aşkına!’’

    …

    18 yıl önce yıkılıp yerine otoyol yapılan çocuk parkının bulunduğu yerde, yolun ortasına oturmuş, trafiği yüzlerce metre tıkayıp, araç sürücülerinin okkalı küfürlerini duymadan tükürükler saçarak tartışan iki yaşlı moruk işte böyle görünüyorlardı.
    29 ...
  2. 2.
  3. 3.
  4. olayın türkiye'de geçmediği kesin.

    geçiyorsa da ihtiyarlar, ülkemizin entellektüel kesimindendir.
    2 ...
  5. 4.
  6. okurken, kimin yazdığını aşağılara bakmadan anlayabildiğim hikaye.
    0 ...
  7. 5.
  8. Her okunduğunda değişik tat veren,yeni keşifler yaptıran anlamca zengin bir öykü. okunulası, okutulası.
    0 ...
  9. 6.
  10. öğrenilmiş çaresizlik içinde kıvranan bir ihtiyar ve ona anlam veremeyen arkadaşı...

    ama bizi döven şebeklerin elinden kurtulup, merdivenin tepesine çıkabiliriz çocuksak ya da deliysek.

    ve yazarın da dediği gibi ''uçlarda yaşamak hayatı anlamlı kılar. '' uçlarda yaşayan deli biri olmayı seçerek şebeklerin elinden özgürlüğümüzü alan prometheus olalım! ve ciğerimizi de kartala parçalatmayalım!

    okuyanda isyanı kamçılayan, aslında özgürlüğe giden yolu daha da özelleştiren bir eser.

    --spoiler--
    ''aslında bir değişikliğe hazır değilim. ömrüm boyunca da olamadım. sanırım bu şekilde devam edeceğim.''
    --spoiler--

    --spoiler--
    ''gerçekten bunca yıl bekledikten sonra bilge olacağına dair inancın bu denli kırılmışken ve ölmeyi beklemekten başka yapacak hiçbir işin yokken böyle davranman ikiyüzlülük değil mi?''

    --spoiler--

    --spoiler--
    ve;açıkçası o kadar cesaretim de yok. ben son ana kadar bekleyip en son karar verenlerdenim. bilmiyorum.''

    --spoiler--

    --spoiler--
    ''tamamen delirmeli insan. dorian gray'deki lord henry benim idolüm. ya da yeraltından notlar'ın kahramanı benim. dürüst olmak hepsinden zor. ve ben ömrümün şu son zamanlarında hiçbir şeyden korkmuyorum.
    --spoiler--

    --spoiler--
    ''evet güçsüzüz. ama ruhen değil. içimde vezüv kadar güçlü bir ruh parçası yatıyor benim. ateşten yapılma ve aç bir sırtlan kadar kutsal. bu metruk bedenin içine böyle kadir bir ruhun yerleştirilmesi. işte büyük şakacı!''

    --spoiler--

    --spoiler--
    abartmak ve uçlarda yaşamak hayatı anlamlı kılar. sadece deliler ve çocuklar özgürdür. bu yüzden toplum onların önünden çekilir
    --spoiler--
    3 ...
  11. 7.
  12. daha yarısını okumuşken, charles bukowski okuyorum hissiyatına kapıldım ve devamında tapar gibi okuduğum dorian gray'in portresi'nın adını görünce, tamam dedim, tamamen tanıdık muhteviyat.. hatta, dorian gray kısmındaki betimleme bukowski'nin ölüler böyle sever kitabındaki bir bölümü okuyormuşum hissi verdi..

    bitirirken de, bankta oturan iki moruk, jorge louis borge'nin kum kitabı'nda öteki isimli hikayesindeki iki adamdı benim için..

    son kısımda da, adolf hitler bağırıyordu sanki..

    ömrüm boyunca taptığım ne varsa, tanrı da dahil, hepsini barındıran bir hikaye, bütünüyle.. hepsini bir arada böyle güzel sunabilmekte yazarın başarısı..
    5 ...
© 2025 uludağ sözlük