küçük iskender şiirleri

entry291 galeri0
    91.
  1. Düşük

    Yasak kartların çevrildiği
    beyaz dillerin çemberinde
    alkışlanan kara haber

    Bir filmin sonunu önceden bilmek
    gibi bir boşluğu gerisin geri
    dönmek

    başımı dayayacağım omuzlara mayın döşemişler
    1 ...
  2. 90.
  3. Dün

    yaşadıkça soyuluyor yüzüm kendi suretinden
    aynalarda bir boyama kitabı oluyorum
    unutmak mümkün mü onu: o,
    gençliğimi yatağa düşüren tehlikeli difteri
    güzelliği : ebruli hüznüm / bir iğfalin seyir defteri!

    - sizi, demiştim, bir ayrılıktan hatırlasam,
    gitgide soğuyan karanlığı ifade eden bir sesten..
    - olmaz, demişti, hüznüm izin vermez!
    - ama, demiştim, yalnızlığınız sanki bir kuğunun
    kanatlarının kopartıldığı rüzgarlarla şekillenmiş..
    - bilmem, demişti, belki kokum öyle istemiş!

    uykusuzluktan acımasızlığa geçerken yükselen bir koku bu
    huzursuzluktan ayaklanmaya geçerken yükselen bir koku
    sarıverirken vücudumu bir yeraltı zenginliği
    kalbimde bulunurken petrol
    hatıralar bile çekingen, hatıralar bile mahcup!
    sol yanımda oğlum ölüm
    sağ yanımda kızım intihar
    hatıralar bile küs, hatıralar bile meçhul!

    -sizi, demiştim, son bir kez öpsem bari nadir köşelerinizden..
    uzaklaşırken,bir sümüklü böceğin bıraktığı iz gibi parçalanan kalbim,
    -imkansız, demişti, aşk kabul etmez!

    evet!
    yaşadıkça soyuluyor artık yüzüm kendi suretinden
    aynalarda hiç beklenilmeyen bir soğuk hava dalgası
    oluyorum/ ellerim için ölüm henüz çok erken!
    1 ...
  4. 89.
  5. küçük iskender bağlığının altına yazılabilecek şiirlerdir.
    0 ...
  6. 88.
  7. Dul

    Aylar, ... acılardan terhis oldu..
    yoksun..
    yokluğun hayatıma asılı bombalı pankart

    Geceleri, sokaklar ve yalnızlık daha uzun
    sonu belirsiz bir karartma var dudaklarımda
    bilmiyordum:

    hiçbir kedinin istenmezmiş imzalı resmi
    1 ...
  8. 87.
  9. Dördüncü iblis

    Açıp baktım o mezara, yaradan kabuğunu
    sıyırır gibi; gözleri: katılaşmış cerahat, çö-
    zülüp eridi ilk sunuşumda daha; takip edilmiş
    kemiklerde kırılmış bir ağzın trafik kazası,
    tutup eteğinden fırtınanın, homurdanarak sa-
    raydan kaçan.
    Buzunllardan beri kapanmadı onun uçurumu,
    örtsem de üzerini kavlarla, bıraktıklarında o
    artık derileri yatağa, nehrin dönüp dolaşıp
    kendi kaynağına kavuştuğu yere, balıkların tek
    sıra karaya çıktıkları anda.

    Ah kimya ah kimya. nasıl zor ayrılırsa
    oksijen hidrojenden suda, ya da, nasıl imkan-
    sızsa alüminyumun birleşmesi kobaltla; hatır-
    la beni sen ey ölümlü nympha! tutup eteğinden
    bir içakıntının, homurdanarak denizlerden ka-
    çan.

    Randevusuna gelmeyen eş
    nuhun gemisindeki.
    mülayim tayfuna peşkeş
    çeken, ruhuma girişteki
    mıknatıslı seki; ay oyalar
    çocuklar ev kozalarında büyürken,

    rüyalarımla yokluğun
    boşlukta bir liken,
    1 ...
  10. 86.
  11. Döpiyes

    Kopuyor ressamla heykeltıraşın dostluğu
    bakarlarken
    bir yeni ölünün ağzından içeri

    Ressam diyor ki: bu, paletteki deliktir
    atılıyor heykeltıraş:
    hayır! bu, olsa olsa çekicin sonsuzluk madeni

    biri boyarken öbürü yontuyor cinin cesedini
    2 ...
  12. 85.
  13. Diyagram

    'Yorulur dudaklarımda, yudumladığım su'
    kalbe gelen yabancı
    soyunur kimyasal kudretinden

    Teftişe çıkar vücudum en kırılmaz yüzüyle
    yenilenir hayat ait ne kadar masumiyet varsa,
    çekildiğim topraklarda bırakırım ömrümü

    maskeli bir deniz gibi
    1 ...
  14. 84.
  15. Dinah

    yükselerek, gidlmiş uykunun
    yaşanmakta olan sathi rüyasında
    bekletilmiş sunu. Ben yok oldum!

    soyadım söylenmesin;
    1 ...
  16. 83.
  17. Dilemma

    kavrulur günbatımına doğru
    çapkın kadınların günahkar kasıkları,
    bir şeytan çıkartma ayinidir kasıkları,
    ki: el uzanır, ruh bulanır
    suspus ormanların en çetrefil
    en mukaddes
    en itinalı
    en muazzam
    en kanlı yanışlarında,
    uykuya giren şehirli çocuk yılanın tuttuğu
    niyet gibi, masumiyetinden gü toplayan bir rüyada
    en tehlikeli
    en ahlaksız
    en muazzam
    en kanlı rüyada
    yokluk ile varlık arasındaki şahane boşluğa doğru!

    belki de yılan yalnızca
    ayağa kalkıp suçu üstüne alamadığı için suçlu!
    1 ...
  18. 82.
  19. Deliimam

    incecik bir çirkinliğe dönüşüyor bazı gözlerim
    ikinci el kentin bütün mühürlü denizfenerlerine
    intihar mektuplarını bırakmışım eski bir aktörün

    Siyah duvarlara çarpa çarpa öldürdüğüm horoz
    şimdi kendinden başkasını uyandırmaz
    şöyle bir uzanıyorum da huzur içinde musalla taşıma

    biliyorum, benim cemaatim dağ geyikleridir yalnızca
    1 ...
  20. 81.
  21. Deklere

    Yatırmış akarsu yatağına
    bir erkek su örümceğini öpüyor zorla
    mutlu bir erkek kurbağa

    Sazların gözbebeklerindeki akşamüstü mahmurluğu
    dolduruyor günlğünü yalnız dolaşan
    hüzünlü lezbiyen kuğuların

    gece olunca, grup sekse davetli bütün bir orman
    1 ...
  22. 80.
  23. De Gülüm

    de gülüm! De ki: ela bir günde geleceğim
    istanbul darmadağın olacak, saçlarım
    darmadağın. Hepsi, darmadağın!
    üzülme gülüm! Toparlanacağız, birlikte,
    ayağa da kalkacağız, yürüyeceğiz de gülüm
    hem de çelikten toprağını dele dele hayatin!

    de gülüm! De ki: bitmiştir umut, bitmiştir
    sevgi, bitmiştir güven!
    güven bana gülüm!
    sana bitmemişliği öğretecek, tattıracaktır
    hasretten-hakikaten-ten değiştiren yüzüm!

    göreceksin gülüm! Bekle!
    hırslarımız, acılarımız gitgide ihanetlere
    hainlere, ezilmelere alışacak..
    göreceksin-sevinçten ağlayacaksın gülüm-ki
    iste o vakit bana-doğrudur!-
    sair olmak, seni sevmek pek çok yakışacak!
    bak! şiirler var, mektuplar var, çocuklar var,
    sokaklar var, kediler!

    inan bana gülüm, ölüm yok bir tek! ölüm yok bize!
    ölüm inananlar için sessizce
    kara kaplı kitaplardan çıkartılacak..
    göreceksin gülüm! Bekle! Göreceksin!
    artık hiçbir insan, hiçbir kavga ve hiçbirimiz
    bu dünyada, yapayalnız, umarsız kalmayacak!
    1 ...
  24. 79.
  25. Dağınık Gözlü Atların Tiradı

    Deniz Gezmiş'e..

    ipe sapa gelmez dudak yalnızlıklarının
    olgun çatlakları! :
    sarmal yılan cehenneminin zührevi suikastleri
    kadar mı yaklaşılabilir bir kından bir kına
    akan su bıçağın ışıltısına sarılan ve kavmi sarsan
    haykırışsız fırtına
    tırmalarken fısıltıları.

    dumanı kirleten tenin sarsak çırpınışlarında
    taranırken dağlara sığınan son korkunç saçlar,
    bir sesleniş olur avuç derisinden kafasını uzatan
    mermer sansar..

    bilemezsiniz

    bilemezsiniz
    biriktirilmiş kabuslardaki yangı ambarlarını;
    bir devrin dünyayı ayaklandıran dağınık gözlü atları
    uğultular içersinde gittiler kendi solgunluklarına..
    oradaydım
    ayağa kalksam ihtilal olurdu
    ve kurumuş bir gül gibi parçalanırdı gece
    bilinçaltlarına dayadığım kırık omuzlarımda..

    susmayın
    susmayın ipe sapa gelmez dudak yalnızlıklarının
    olgun çatlakları! :
    hiçbir kuş, hiçbir kuşa adres sormaz
    hiçbir kuş, hiçbir kuşa adres sormamalı!
    1 ...
  26. 78.
  27. Çöküyoruz Ölü Bir

    greenwich'te saat yok: gölge bir çiy
    tanesi gibi düşüyor boğulduğum suya
    bakıyorsunuz yorulmuş sokak köpekleri
    gibi nefes nefese gözlerinizden tanış
    tığım ilk meridyen mühendisi kendisi
    bir katalogta yanyana basılı durdu
    ğumuz bir zamanlar eski bir pul arkada
    şımdır söylüyorum

    dumanın altında kalanların malafatı
    kalkmış yürümüş bilgeye öğretiyor
    artık geri gelmeyeceğini sabaha
    doğru örtülüyor üstümüz bil
    inmeyen bir elce; bir veda
    tarifi olmasın sakın intihar da
    da bulundum bir süre sessiz diyorum sen
    inle diz çöküyoruz ölü bir çocuğun önünde
    sen ciklet çiğniyorsun ben esrar içiyorum
    greenwich'te saat yok: green sleeves
    i çalıyor unutulmuş bir cazband söylüyorum
    arkadaşımdır söylüyorum inatla sen anla
    1 ...
  28. 77.
  29. Çok Sırlı

    anlamlı temasın kükrediği ırmağın
    boyunda vurulan prens erkeği.
    oyun biter ve yırtılır kapanırken perde
    yılanın gözlerinde iguana boncukları ve anı
    yaz odalarında kafeslendiğim çarşaflar
    bir mor kuşağın boşalıp inci belden
    usulca yuvarlandığı paslı zümrüt ant
    acıların hiç tükenmeyen cin çağrıları

    mimozaların yanından geçti hayat
    kırık sokakta kan bandoları
    ve birinin yatağından diğerinin yatağına
    atılan yaralının aşk tutanakları

    odanın beşinci duvarına kendimi astım
    1 ...
  30. 76.
  31. Çin Lokantası

    'beni sevmene asla izin vermeyeceğim'
    diye yazmıştın kapımdaki not defterime
    kendi kapımı çalmak zorunda kalmıştım
    içerde olmadığımı bile bile

    gövdeni hatırlıyorum ansızın bu kış ormanında işte
    uzun, büyük, parlak
    siyah ve vahşi!
    parçalayacak kadar siyah
    ve onarabilecek kadar vahşi!
    sanki
    aşka hayattan daha fazla özen gösteren, çocuksu
    ama hep parçalanmış, hırpalandıkça palazlanmış bir ziyaretçi!

    gövde'nin tarihi'nde yan yana dururdu yalnızlıklarımız
    plastik ve acımasız, zehirli ve karmaşık
    kısaca, birbirlerine sevgiyi öğretmeye çalışırken
    birbirlerine kan içirdiklerini anlayan iki serseri aşık!

    ellerin saklamaya çabaladığı o şehir gecesi
    başın omzumda, gözlerin kapalı, saçların açık
    giderken citroen: dudaklarını döven neon gazı
    dudaklarındaki kazı tozu, 'ölelim mi? ' demiştin
    bak şimdi tam sırası!

    dağlarda bir çin lokantasıydık senle ben
    müşterisiz
    mütemadiyen ağlamaklı
    için için eğlenceli
    temiz...
    çevresinde çizgifilm hayvanlarının oynaştığı
    bir çin lokantasıydık dağlarda senle ben
    bir tahta masa, iki iskemleyle sınırlıydı ülkemiz!

    mesela
    yeni pişmiş pirinç pilavı dilinin üstünde yürürdü kokarca
    ve sağ kulağındaki yabanıl bitki örtüsü
    biz birbirimizin çatalı, bıçağı
    biz birbirimizin incecik hırsızı, gönül süsü
    ayrılık, bir yutulmaz lokma gibi kaldı boğazımızda!

    sevgilim, sevdanın sevdaya ettiğini etmez et, kemiğe
    sarayın çıkışlarını tutarken uyuşturucu ve kaftan
    merdivenlere yığılıp ölen son şehzade
    son fırsat, kaçınılmaz son düet, son soytarının son yemini
    son sonsuzluğa dokunan küstah kızıl kanaviçe!

    dağlar, dersini verir acının kuşkusuz
    aslolan, savruk ruhlara yakışan sahici ölümler bulmakta
    yoksa kimin kimin tabutunu çakacağı mühim değil!
    gecenin koynuna ihanet, bir orospu gibi sokulmakta!

    Işıktan ışığa geçen o tenha yolda
    o karanlık nefes alışta ve o darmadağın boğulmada
    seni sevmeme asla izin vermediğin o kör noktada
    o hırçın, o fazla erkek, fazla kadın noktada
    tanımadığım
    tanımaya kalkışmadığım
    izahı zor, kavranması imkansız bir hastalık gibi
    ilerledim gövdenin gövdemi bulandırdığı
    şaha kaldırdığı boşluklarda!
    iz sürmedim
    ad sormadım
    dönüp bakmadım ardıma!

    hatırla sevgilim, mutlaka sen de hatırla
    o kadar çok kovaladık ki hayat içersinde
    kendi kendimizi
    mecali kalmadı hayatların başka hayatları yakalamaya!

    'beni sevmene asla izin vermeyeceğim'
    diye yazmıştın kapımdaki not defterine
    ben de eklemiştim altına:

    'aşkı dövmek lazım
    kalbe terbiyesizlik ettiğinde! ..'
    2 ...
  32. 75.
  33. Çalıntı Bir Aşktan Alıntı

    hacivat adamlar zülfikar kemiğiyle lades tutuşurdu
    denize kusarlardı; yosun tutuşur, karides tutuşurdu
    elele tutuşurduk, kimse susmazdı, susmak olmazdı
    istanbul'da bir asit şişesi kırılırdı
    bir çocuk kapıyı açıp laciverde girerdi
    dudaklarından öperdim, başım derde girerdi
    ve bir ayna şarkı söylemeye başlardı olduğu yerde
    örneğin sarıyer'de: Bir börekçi aniden küçümsenirdi
    çay bardaklarıyla asya'nın en eski haritası çizilirdi
    seni düşlerdik tüm belleğimizle
    acı çizilirdi, et çizilirdi, kafatası çizilirdi!

    bir vapura binerdik, yüzümüz üstümüz limon ağacı
    her iskele biraz daha uzak, her aşk biraz daha latince
    iki parmak daktilo yazar gibi kopuk kopuk
    iki sözcükle gözlerine yazardım kendimi
    acemice!

    ve bayram harçlıklarımı, açlıklarımı düşürmüş olurdum böylece!

    sen ise
    gençliğini, hep çocukluğunu düşürmüşsün
    diyelim gece, diyelim alelacele yalnızsın
    diyelim ki oturup beni düşünmüşsün
    ağlamışsın gride biraz siyah, biraz beyaz arar gibi
    yeşilde mavi yok oysa, sarı hiç yok!
    beni düşünmüşsün saçlarını akordeonlarla tarar gibi
    küçücük bir kız gibi
    küçücük bir delikanlı gibi
    küçük bir yaradaki büyük bir kabuk gibi
    büyük bir yaradaki küçük bir kabuk gibi
    kanar gibi, kanatır gibi, birlikte kanar gibi beni düşünmüşsün!

    ecel olur gelirim sana artık adressiz bir zarf gibi
    zarfı yalayıp kapatırken dudaklarımı kağıtla keser gibi
    çünkü ben orda celladım, biraz katil
    seri haldeyim sana, paralel haldeyim
    bütün suçlar üstüme yıkıldı, hataların altında kaldım
    hayatım hayatına düşüp patlamayan
    hayali bir bomba gibi!
    2 ...
  34. 74.
  35. Cubuk

    Adiyla cagiracak kadar samimiydik sonbaharla
    Örtuler geldi ruzgarla orterek ruzgari
    Sen bir tek bana yoksuldun o sira

    Yapilirken icine irmak karismis bir ayna
    Bunu durmadan kanitleyecek sana,
    Aynaya bakarken,yalnizca bana baktigini unutma!

    Ayrilip giderken,sakin!sakin aynayi geceye ters tutma!
    2 ...
  36. 73.
  37. Co

    Hiddetin asit tekamülünde istikrarsız
    yağmurun ayağı altında yürüyen firuze kız
    geriye dönüp bakamayacak kadar çok o

    Belli kentin sokaklarında H' için kaldı
    sudan neyi dilenirsen dilen sensin işte
    dönüşte otelde oda bulamazsın. bulma zaten

    saten. saten diyordum, satendir bazen elem
    2 ...
  38. 72.
  39. Civangir L

    yalnayak alkol kamplarında
    hayatımız bir komplikasyon

    bir o adada bir bu adada karaya vurdu yüzün
    ah bir gözü dönmüş hüzün
    gibi üzerime sıç'rayan okyanus yunusları
    bir dalıp çıkmaları acı karşılaşmalar
    gibi sularında köpük köpek ömrümüzün

    ben buruşuk ipek mendil kaldım
    bileklerimin iç kısmını öpemez kimseler
    tuttu sürükledi beni ibne ince sülün bir maytap
    matrak bir tanrıyla salaş bir kulun şakalaşması
    gibi siktiri boktan ayrılıklar.
    onlar bir duble rakı daha söylediler
    onlar bir duble rakı daha anlatılar
    bir elimi götürüp saçlarına taktım ben senin
    bir elimi götürüp siyah eldivenlere astım
    dudaklarına hafif deydirdiğin ben mendil kaldım

    ter içinde uyandım ben sana
    topuklarım göğsünde tıknaz güllere bükülmüş
    dirseklerim senden uzanıyor sarsılıyor boşlukta
    bir uçaklar düşüyor seviştiğimiz yatağa
    bir uçaklar havalanıyor sen savruldukça yatakta
    sonra kalkıp iniyoruz merdivenlerden
    topluyoruz çözülen hislerimizi

    son anda
    geçen günlerin hatırına bir erguvan iniltisi
    2 ...
  40. 71.
  41. Christi Himmerfahrt

    Olağanüstü bir kandili üfler gibi yarım bırakılmış bir semanın altında, hızlanan, hep hızlanan acılarla koruduk çoğunluğa gömülü çocuk mezarlıklarını. Oysa biz de oradaydık, kefenini dev bir mendile dönüştürüğ gözyaşlarını silen ejderhalar arasında: Çok sigara içiyorduk acılı. Çok içki içiyorduk bağışıklık sistemine baka baka. Bütün sinemaları kapatmıştık ölüm gelir bir film seyreder diye. Gördün mü, ne yükselmeyi becerebildik sanal sanal ne de toprağa girdik kök olmak, elmas olmak, petrol olmak için.

    Arada kaldık: 'Gökyüzüyle yeryüzü arasına sıkışmış, kendisine bile sahte bir böcek tadında.'

    Zarif delilik ağaçların yapraklarını döküp döküp meyve verdiğini sanmasında kaldı. Hayalde kaldı. insandık. Ot bile olamadık aslında.
    2 ...
  42. 70.
  43. Cevher Avı

    ay: Tanrının karanlığa fısıldaması.
    Fakat hangi ses o, beni şeffaf
    mefhumlarda dillerden dillere
    lisanlardan lisanlara
    bir
    zarif tanrıçanın ihaneti gibi
    dolaştırabilecek ehemmiyeti taşıyor ki
    bariz cehenneminde.

    Tarifi imkansız, bedenin.
    Kahraman olan kalbimiz.
    Yeneceğimiz tek düşman
    suretteki kendimiziz.

    hiç kimse civar diye adlandırılmamalı
    çünkü aşktan beter başka bir şey yok bu dünyada!
    2 ...
  44. 69.
  45. Cato Fone

    Dallarımızdan şua salkımları sarkıyor durmadan;
    yeis, bir aşk meyvesi!
    jiletle kestiği bileklerini emiyor ölürken vampir!

    Midyesinden uzak bakır bir inci gibi güneş
    malikânenin camlarını tırmalıyor sabah şeytanları
    bir hediye paketi değil mi tabut, toprağa uzatılan!

    iki kişilik rezervasyon yaptırdım cehenneme!
    2 ...
  46. 68.
  47. Carta

    pederastlara..

    yavaşça içi boşalan hayvanın
    gözlerinin özlenen küfe dönüştüğü,
    silikon dirsekleri mercana dayalı kadından
    şatolara yitik 1 dul kanın cinayeti

    çivi kentin demirden binalarında
    bıçaktaki spermi yedi amadeus ve porsuk
    ve sokaktan süvari general ilmühali
    geçerken omuzlarında organik apoletler
    aynaya ucukesik parmakla yazmıştı adını 2 cin

    mor merdivenin ta başından fi sonuna
    upuzun, karımtrak 3 martı tüyü, altmış dokuz hadisesi,
    dalgalanıyordu o saralı çürükasker çocuğun
    yaşlı kabaetlerinde
    ayna manya alamanya bayrağı dövmesi

    sarmal karanlığın kasıklardan
    aralık bir caz makamına kayması,
    tuzun içinde rakı
    buzun yolunda kuyruklu 4 piyano
    gibi sokuluyordu yüzüme porselen dudakları

    şimdi limanda ve istasyonda
    ve terminalde ve 'çıplak şose'de
    secdeye varmakta alyans tırtılı,
    -kim vardı orada, diyorsun
    -avuçlarım kanıyor, diyorum
    kerhanede bıçaklanan 5 safkan dönmeyle
    arandaki ipekten g, öbekkordonuna
    konmakta zemheri böcekleri

    kanunla neyin içten teğetinde
    dolanmakta bir lir maralı, ah şiş,
    inşaat iskelesinde kendini asmış 6
    kağıttan yelkenlide
    çocukluğumun konvansiyonel aşk resitalleri

    (ne kadar küçük mavinin gözleri
    ne kadar kısa mavinin kirpikleri
    ne ele gelmez bir menem hatıra şu
    siyanür gömütü sürgün süitleri)

    manzaralardan arta kalan bir arena bu
    7 yerde kılıç içinde bir boğa burcu,
    tahtının arkasına gizlenen bir defn-i hilal
    taçta gotiğin yılanları, hepsi yarım çapulcu

    otelin mimarının vücudunun
    bir yanı gençmiş bir yanı mumya
    lala, sütunların gerisinde öldü
    köprücük kemiklerinin boşluklarında
    8 siyah lavanta fırkateyni!
    2 ...
  48. 67.
  49. Canitous

    junkie can'a

    Kelimelerden kurtulur ölen
    mesafeler kendi tasarrufunca kısalır
    çünkü can, biz gittiğimiz yerin hayvanıyız

    Ne etin heybetindeki yüksek ateş tanrısı
    ne de şuursuzca akraba çıkmak karşılar artık
    hayat içersinde seninle benim yapışık kafataslarımızı

    çünkü can, biz aynı ölüyü kemiren kurdun, olmayan ayaklarıyız
    2 ...
© 2025 uludağ sözlük