küçük iskender şiirleri

entry291 galeri0
    291.
  1. 290.
  2. Gemi
    çatlamış bir alın kemiği
    gibi duruyor limanda gri gemi,

    yağmur, hüviyetini kaybetmiş potansiyel suçlu
    rüzgarın kimsesi yok tabiattan başka
    zanlıyım, kendimce haklıyım, bu kış ellerime
    eksi sonsuz uçlu
    upuzun kapalı müzelerin
    hep bir çığlıkla hareketlenecek heykellerinin
    mermer bronz karışımı
    soğuk beyaz karışımı
    aldatıcı, gözbebeksiz bakışları bulaştı, evet, harika,
    sis çoktan ulaştı denizin sinirlerini bozan
    geç dalgasının korku tabirlerine,

    baudelaire aldım yanıma okurum diye
    felsefe ağaç olsaydı hangi meyveyi verirdi ve
    onu anlarım belki, onunla avunurum, hevesiyle;
    şimdilik
    gecenin esrara
    sevgilinin ihanete aç teşekkül mertebesinde
    belki gemide, belki sessizliğin güvertesinde
    bir takım adamlar gülüşüyor
    bir takım adamlar yalan yanlış örgütleniyor
    halka ait bir manayı hayasızca aralarında bölüşüyor
    hayır, yere düşmüş yalnız bir biletin önünde;

    aslında tedirgin ve sıkılganlar
    aslında cahil ve saldırganlar
    herkes kadar bir gemiye binip gitmekle
    şiddetin kendisiyle uzlaşmakla
    uzaklaşmakla
    uzaklaşmanın hayat paydasıyla çatışmaktalar
    evet,
    çocukken aynı sınavda çözemedikleri tek soruyla
    o tek sorunun cevabıyla boğuşmaktaklar: onca
    ağırlığına rağmen neden batmaz bir gemi
    her gemi batmak için son bir yolcu mu bekler
    son yolcunun darmadağın beyni, kalbi mi
    indirecektir şalteri; gemi
    öyle mi çekilecektir içeri, hayır, örneğin, gerisin geri,
    toprağın da olsa kaldırma kuvveti
    öyle kolay gömülemezdi hiçbir ölü, hiçbir hüzün neferi;
    toprak
    iterdi, tutardı, çırpınırdı
    istemezdi gövdesine bir şeyin ansızın girmesini;

    gemi
    çatlamış bir alın kemiği
    gibi duruyor limanda gri;
    toprak da duruyor
    zaman da, adamlar da. önemli bir aşk şahaseri
    edasıyla çözülüyorum iskeletimden
    etlerimle uçuşuyoruz yapışmak üzere
    bir başka iskeletten ufka açılan
    yeni
    varoluştan oluşmuş hallerden hallere seviyeli;

    belki de çok oldu gemi limandan ayrılalı ve gideli;
    başlamış bir yolculuğun arkasından karada yazılan seyir defteri
    tarih mi demeli buna, günce mi daha doğru, bellek mi,
    hoş, ben ellerimi hep yıpranmış çımalara benzetirim
    parmaklarım salkım salkım çımadan sarkar sarkar sarkar
    kaç gemiyi bağlamak için limana fırlatılmış ellerim
    çımacılar mı hain, eldivenler mi kaygan, deneyler mi uğultulu,
    ufukta kaybolmaya yüz tutmuş bu büyük yüzen sedyeye
    kimi zaman mabet de demeli, nazar da demeli, büyü de demeli

    çatlamış bir alın kemiği
    gibi kafatasında beyne doğru ilerliyor gemi;
    ya çok bildik aynı bir sima var dümende, kazan dairesinde, radarda
    ya da
    kıyıdayız, hayallar kurarken ölüme dair, erdeme dair; anlıyoruz:
    terk edildik,
    diğerlerini kurtarırken telaşla o,
    tufanda biz geride bırakılanlar, anlıyoruz,

    meğer Nuh, asla sevmemiş hiçbirimizi !
    0 ...
  3. 289.
  4. oldu teşekkürler skeçlerinde kararsız şevket in şiirleri gibidir. götü başı belli olmayan sırf marjinallik adına sıçmaktır.

    https://www.youtube.com/watch?v=WgmMOyNIuAU
    işte böyle.
    1 ...
  5. 288.
  6. Bir ah muhsin ünlü, bir ismet özel, bir cahit zarifoğlu, bir ergin günçe, bir izzet yaşar, bir cihat duman değildir.
    0 ...
  7. 287.
  8. ucube

    ey devlet, beni de ötekileştir!
    çünkü ötelenen, merkeze göre menzile daha yakındır.
    ey devlet, beni de başkalaştır!
    çünkü başkalaşan, sana benzemeyi bırakmıştır.
    ey devlet, beni de yabancılaştır!
    çünkü yabancılaşan, neden sevilmediğini anlayacak kadar düşünmeye başlamıştır.
    ey devlet, beni de farklılaştır!
    çünkü farklılaşan, rasyonel evrimin yolcusudur.
    ey devlet, beni de dışla!
    çünkü dışlanan, içerden çıkmış ve yeni şeylerle karşılaşmanın heyecanına kapılmıştır.
    ...
    ey devlet, beni de 'ucube' say!
    çünkü ucubeleştirilen, hep hareket halindedir.
    0 ...
  9. 286.
  10. zürafa

    birhan keskin'e..

    telaşlı bir kış yağmuru gibi
    içim vıcık vıcık serçe..
    zannediyorum sadece!

    bir dahaki sefere ölü doğarım..
    annem üç gün ağlar..
    kendi kırığımda kemikleşirim..

    indirilen şalter misali, kapanır gözlerim
    0 ...
  11. 285.
  12. zihinboşluğu

    bir porno dergiyi karıştırırken
    rüzgarın darmadağın ettiği
    şehirlerarası mezarlıklarda

    dedim ki partizanca
    bu fırtına, boşalmak üzere olan
    dağların sıklaşan soluğu'dur

    çünkü üstümde incecik bir gömlekle geçecek kış
    0 ...
  13. 284.
  14. zından güncesi

    tahtına çık kalbim!
    orada sen mutlusun!

    köpürmüş ağzıyla gece
    çatallanmış körpe sesiyle gece
    indi inecek
    indi inecek şimdi surlara ve zalim kalbim gerçeğe!
    damarlarım da kanasın
    damarlarım da karışsın taşıdığı kana ve kanlı aynaya,
    canlı cinlere cansız peri kanadı takacaksın
    eyleme, portakal kabuklarına ve kanlı aynaya baka baka!

    duvar diplerine biriken toz gibi
    ömür kırıntıları birikmiş asaletine!

    giden trendesin, gelen trendesin veremli, tifolu, aids'li
    kah cellatsın urganı gözyaşlarınla yağlayan
    kah şarampolsün
    aşkların sevgililere kapalı gizli görüşmelerinde,
    buhardasın, kalıptasın, çatlasın kafatasın!
    dağılsın artık, güzellikler içre itinalı sözüm

    dışarda istanbul var kalbim!
    orada sen, en incelikli ölüsün!
    0 ...
  15. 283.
  16. zahiri ayna

    'bize gönderilmeleri yetecekti'
    - onu burada bulmamaya çalış; şal
    liköründe
    üstüme giydiğindi.
    ve genç erkekti haçı getiren
    tanımadıkları ama örtündükleri,
    haçlı yaşlı kadın da götürecek
    bir elinde bir tepsi örümcek
    bir elinde bir tepsi örümcek
    0 ...
  17. 282.
  18. zafiyet iksiri

    heykelde rol alan bir ağaç
    gibi havada asılı durur sarkaç!
    kalp ile mermerin mesafesi daralmış
    kusur, hükme mühim bir mühür
    ölüm, aşka dair ihtiyaç!

    hayatta bir yer edinmek lazım
    eğer, ıstıraba doğru esiyorsa sahte
    hüzünlerden kalkan zahiri kainat!
    ah bu simsiyah sirayetin saldırısına
    dur demek lazım tabip! dur demek lazım
    etteki meleğe, kayıptaki tedavüle!
    çünkü,
    laf, keder israfı
    veda, insana dair ihtiyaç!

    kanda biriktim!
    kanda soğudum!
    artık cehenneme el lezım
    artık cehenneme el lazım tabip!
    çünkü
    ateş, söndüğü geceye mahsus
    ruh, maddede bir yantesir
    ihanet, korkunç sevdalara mahlas
    0 ...
  19. 281.
  20. yükselendeğerler

    bitirilmiş bir gövdenin akşamüstü müziği!
    yüzümü sokuyorum suya, bitkilere ve şevke
    memnun oldum diye sesleniyor çürük bir mürdüm eriği!

    gücümle birleşiyoruz kaşlarımız alınmış:
    gerçekleştirilmesi imkansız bir savaş taktiği
    gibi duruyor sol elleri sol ellerimde!

    şu ağaçta sallanan ölüyü görüyor musun diyor o anki körün biri
    0 ...
  21. 280.
  22. yazılı yapılan sözlü

    yanıtsız kalabilir mi ten
    iyi niyetle sorulmuş bir soruyken aşk

    sorusuz kalabilir mi aşk
    kötü niyetle sunulmuş bir yanıtken ten

    cevap veriyorum:
    ten nedir aşk varken? !
    0 ...
  23. 279.
  24. yaraltı faliyetleri

    demek terkettin beni_
    aferin.al sana bir madalya.

    bir savaş diye başladığın bu aşktan
    muzaffer çıktın yalnızlığa.

    yine mandalina koklamak
    yine sevdalarda
    yeni görevler almayı beklemek düştü bana.

    ihanet,rütbesini yükseltmez insanın
    sırtını daha kolay döner sadece
    sevgililerinin intiharlarına.

    demek terkettin beni_
    aferin.al sana seyyah bir manolya.
    k.i̇skender

    i̇stediğin gibi yaptım;artık kalbim yok!

    artık kalbim yok ağladığımda sana
    düşündüğümde seni artık kalbim yok
    seni anlatırken birilerine,atmıyor kalbim
    atmıyor kalbim seni gördüğümde rüyalarımda
    i̇stediğin gibi yaptım;artık kalbim yok!
    küçük bir velede verdim onu,oyuncak niyetine
    fırlattım attım doyursun karnını diye bir sokak köpeğine
    suda sektirdim bir kiremit parçası gibi
    ve bekledim batmasını
    bekledim batmasını yanan bir gemi
    nasıl ağlayarak denize dökülürse

    i̇stediğin gibi yaptım;artık kalbim yok!
    artık kalbim yok baktığımda eski resimlere
    özlediğimde seni
    arta kalmış bir kalbim yok!
    0 ...
  25. 278.
  26. iskenderin küçüğü büyüğü mü olurmuş!?
    (bkz: dostum kopyalamışsın ama tam yapışmamış)
    google da aranıp bulunabilecek şiirlerdir.*
    0 ...
  27. 277.
  28. yara

    kör noktalar vardır her aşkta
    insan doğar ölmez o suçla
    orada o küçük çoçukla kalan
    ağlar hayatın sonsuzluğuna

    kim tutar ki elini bir daha
    içini kanatan bir rüya olur bu yara
    bir masalın sonunda ölüme
    aşkını anlatan bir kadın olur bu defa

    hiç konuşmaz bazen gül susar
    yaprak titrer acıyla düş yanar
    orada o güzel uykuda hüzün
    büyür büyünün sonsuzluğu
    0 ...
  29. 276.
  30. world outside your window

    kırlangıç'a
    damlıyorum terzinin makasından
    süsler diken karanlığa bakamadan

    unutamadığım renk kalır aklımda
    camdan her baktığımda düşen kuş

    baktığım yerin yanmasında bir sır
    gibi gizleniyor çocukluğum yüzünde
    ben: sudan molekül çalmaya çalışan

    yüksek bir yerden
    geçiyor otomobiller: siyah oluyor mor
    valelere sürtünüyor tenim

    gözlerimin izdüşümü bu çığlıklı sonbahar
    bakıyor bakıyor, bakıyor hiddet ve world

    bir boş vaktimizde sevişelim diyor
    bir vidaya saplanırcasına bir tornavida
    saplanıyor babyface'im kasıklarına
    gömülüyor dudaklarım organının ağı'na
    geçiyorum katedrallerden köprülerden
    merdivenlerde bakıyor eldivenlerine *
    küçücük bir erkekhanımefendi: hüznüm
    blues çalıyor.mor oluyor siyah
    bir şahmeran büyüyor makatımda
    ne biçim dansediyoruz
    bir profesörün elleri kanıyor

    bakıyorum ama görmüyorum artık seni
    bakıyorum ama görmüyorum artık
    nerdesin, nerde olursan oraya geleceğim
    öpeceğim izin verdiğin en gizli yerinden
    en mesut yerinden içeri gireceğim
    avuçlarımda sokakların tozu ve iksiri
    ilk sirki bir de dünyanın, ve dünyanın bütün hacmi
    kurcalarken en müstesna hislerimi
    sarılıp belinden çekeceğim seni kendime
    sarılıp belinden çekeceğim kendimi sana
    bakacağım en kurnaz bakışlarımla ağzına
    ağzın ilaçla uyutulmuş bir saf külkedisi
    gibi yığılacak ağzımın yumuşacık gölyatağına

    bitmeseydi, bitmeseydi bu öykücük
    şimdi tanıştığım her yeni sözcük
    hatırlatmasaydı bana o yağmuru
    o yağmurun altında bıçakladığım öcüye

    nasıl yazık olmuş

    ne olmuşsa olmuş diye söylenerekten
    uzaklaşan vapurları düşün
    güvertelerinde bateri çalan yaramaz yalnızlık

    dışarda başka şeyler var

    içersi çok rutubetli bir yanlışlığı barındırır

    alkol yetiştiriyorum hatıralarımda
    baktığım yerin yanmasında bir sır
    gibi gizleniyor hasretim resminde
    ben: külden gelecek yapan heykeltıraş
    bir martıdan kırlangıç sıyıran,
    biliyorsun,
    bazı bamanlarda dışarda başka şeyler vardır

    n'olur

    içersi sürekli çok rutubetli bir yanlışlığı barındırır
    0 ...
  31. 275.
  32. velayet

    öyle bir orman ki bazen hiç ağaç yok
    şeffaf sincaplar tırmanıyor ceviz gözlerine
    iki dudağı arasında çocukluğu soğuk kelepçe

    ben ki bir zaman önce epey yaşlanmışım
    sevdaya sadrazam kellesi dayanmıyor
    akdeniz'e karışıyorum kah osmanlı kah elen

    bir çocuk, bizim kim olduğumuzu soruyor allah'a birdenbire
    0 ...
  33. 274.
  34. vardı büzüşüp utanan

    bu ne tehlikeli mürebbiye: bakınca ezberle
    yeceğim bir hadis gibi yaz
    geçecekti sonbahara doğru süratli bir otomobil;

    ah tabii o şimdi ölmüş
    görünen çocuğun bir rehbere anlattığı son
    aşk nedir biliyor musun seni üçüncü tekil şahıs
    sayan seferde askerin sol üst cebindeki resim
    de arkalarda durup başını öne eğen ilk adam;

    büyük bir gülümsemeyle geçecekti yaz
    dığım bir hikayenin bütün kahramaları
    kutsal bir viyolonselden porteye doğru
    geçecekti sonbahara süratli bir otomobil
    içersinde sarı saçlı iblis ve herhangi bir tanrı
    ya inanmak mıydı çıplak modelin apışına yağan
    kar, teni tutan boran, ağzı kitleyen zemheri;

    istikrarlı bir çekiliş yaşıyorduk sevişme
    lerimizde memelerimiz vardı büzüşüp utanan
    ların önünde hatim indirdim dudaklarımı
    dudaklarınıza matem tülü üstünden
    yazdı
    0 ...
  35. 273.
  36. vampir rotası

    yalnızca iki el ateş edeceksin
    çünkü aşk, israf değil!

    içinde gizlenen siyah beyaz hayvan
    haplanmış gözlerine çöken terk-i diyar
    kalbinin çıkışındaki esrarlı sudan sebep
    ve tetikteki on birinci parmak
    bir kancalı kurdun yorgun kayalıklara oturup
    aşağılardaki kalın ve büyük bağırsakları seyrettiği
    gecenin tamamlanışında senin cesaretinle
    senin yüzünü bir cerrah ustalığıyla değiştiren
    o yüce kinle, o masum şiddetle
    yeniden
    hep hep yeniden tanımlanacak!
    bir başka deyişle sen olan karşındaki cesedin
    iri ve patlak göğüslerine gömülü dişlerinin arasından
    kendi sahte varoluşunun
    kendi kanlı spermlerinin
    zamklı suretlerine doğru sürükleneceksin sersefil!

    korkma!
    yalnızca iki el ateş edeceksin
    çünkü intihar, menzil değil!
    0 ...
  37. 272.
  38. üvey arkadaş

    ilk kurşunu alnına sıkacağım. ikincisini karnına; sonraki kurşunlar sırasıyla omuzlarına: böylece ıstavroz çıkararak öleceksin. ne mutlu sana! bana bir kadeh şampanya ısmarlamak için ne bekliyorsun? !

    ipi boynuna kravat şeklinde bağlayacağım. asılırken kibar ve efendi görüneceksin. ne mutlu sana! her yanım tereyağı içinde, bana biraz havyar sürmek için ne bekliyorsun? !

    sana saplayacağım bıçakla tanışmanızı istiyorum; çok eski dostumdur. birlikte çok iş başardık, çok badireler atlattık. keskin bir dili vardır. yani bir ülkeyi bile bölebilir. öyle keskin bir dil! ne mutlu sana! bana şurdan bir kilo tecavüz tarttırmak için ne bekliyorsun? !

    susadığın için boğarken seni ben, su sporlarına yeni bir branş kattığını düşün. alnına neşterle god yazacağım. gotik harflerle, yeni dalga akımının etkisi altında, biraz chaplin'i taklit ederek. biraz kafası karışık bir richard brautigan'ı taklit ederek. biraz enseyi omurgaya almış bir berberi taklit ederek. ne mutlu sana! aramızdaki sinir haplarını toplayıp zorla konu komşuya yutturmak için ne bekliyorsun? !

    bizim senle hukukumuz var. avukatımız var. suçumuz var.

    bizim senle bir ömrü paylaşmaya andımız, bu andı çiğneyip içyüzümüzü ifşa eden ihanetlerimiz, birbirimizi kolayca harcamanın lüksü, bu lükse sığan baş önde boş boş oturuşlarımız var. konuşamayışlarımız, hiçbir şeyi açıklayamayışlarımız, kaçıp gitmeyi erdem sayışlarımız var. umutmuş, bir şans daha vermeklermiş, özürlermiş, lütfen unutlarmış: zaaf zaaf! bunlar evrim zaafı! ben kin tutmayı aşktan daha yüce bilirim. aşk acısı silinir, kin mezara kadar! sadece hümanist olacak kadar düşük değil iq seviyem!

    bu gece alkolle sabahla; ona de ki: ben kanıma kırmızı rengi veren kişiyi kaybettim.

    bu gece hüzünle sabahla; ona de ki: ben bedendeki mıknatısın büyüsünü bozdum.

    bu gece iğrenç bir korku filmiyle sabahla; ona de ki: kabuslarımın orta yerindeki tek güzel mabedin kapısına sıçtım.

    bu gece imla kurallarına uyulmuş edebi bir intihar mektubu ile sabahla; ona de ki: farkındayım, ölsem, cesedimi gerçekten teşhis edebilecek tek insan odur; ceset de olsam, hainim hâlâ.

    ne mutlu sana!
    0 ...
  39. 271.
  40. ümit

    gözbebeklerinden şahlanan kayışları
    gererek arkaya doğru apansız
    bir tanımsızlık hissiyle

    bakışlarından ölümsüzlük dersi alan
    tanrıların sofrasında nemli bir tuzluk
    gibi tıkalıyken kalbim

    parmağımdan çıkartamadığım bir yüzüksün sen
    0 ...
  41. 270.
  42. üçüncü iblis

    ketum kuyu:
    yaratığın içindeki uçurum, ruhuna doğru genişleyen
    büyünün, ılınan gizligeçit; morsuz. ümit düşkünü yan-
    gın, esriyerek kendi kumandanlarından. rüzgarın yele-
    lerinde turuncu atlar, dörtnal geçtiler gri-tül kan-
    yonlarını. kopya ölüm, yayıldı, dökülen yağmur gibi
    bir mürekkep şişesinde yıllarca saklanan, çıkarsız
    aşka.
    baştan çıkardı koku, dudaklarını.
    baştan çıktı bahar.
    mamafih, artık bahtiyardır hayat
    0 ...
  43. 269.
  44. üçgen

    istirahate çekilmiş şehirlerden geç
    terkedeceğin bir kadın olmalı bir tarafında
    tren,yanında yatan yabancıya uzattığın el
    gibi ürkekçe yaklaşmalı son noktaya
    biliyoruz biz burada,senin sesin yoktu
    biz burada uslu çocuklara şeker alırken
    gecenin göğsüne ucunda elmas taşıyan ok
    gibi saplanıverdi birdenbire
    ı need you
    maalesef!tamamlamamış ressam portreni
    eksik kalmış gözlerin yüzünde,aldatıyorsun
    günü
    bak,koynuna ay almışsın

    sen kendini ne sanıyorsun
    ben kendimi kim bilir ne sanıyorum
    bir zamanlar ben de istirahate çekilmiş şehirler geçtim
    kadınlar terkettim paramparça
    şimdi açım ve ıslanıyorum

    kendine güven,kendini küçümseme
    mesela kimse görmez kelebeğin gülümsemesini
    çiçeğin açarken çıkarttığı sesi kimse işitmez mesela
    her neyse,ben hep yabancı gibi yanındayım
    bana kızma,-yeni sevgilim pek hırçın laf aramızda-
    telefonu kapatmak zorundayım
    0 ...
  45. 268.
  46. ü dönüşü

    regl görür mü masumiyet..
    görür. helak olmuş ıstıraptır o. görürler.

    regl görür mü sükunet..
    görür. tasvirin yakayı ele vermesidir o. görürler.

    regl görür mü 'aşk için ölmeli, aşk o zaman aşk'..
    görür. yatırım götürülmüştür kalptir o. görürler.

    regl görür mü çıkış, terkediş, veda..
    görür. gecede yatıya kalmaktır o. görürler.

    çünkü regl:
    azilden firar eden komünist
    0 ...
  47. 267.
  48. uzun

    uzun yazlardan sözeden kadınlardan korkacaksın
    hani bir de ağustos, köpek gibi sarhoşsa ayakbileklerinde;
    hani bir de masada rakı, aşkta endişe tükenmişse
    uzun yazlardan sözeden kadınlardan çok korkacaksın
    bir ağaç, gece vakti tırmanmaya kalkmışsa ölü rengeyiklerine!

    uzun yolculuklardan sözeden erkeklerden korkacaksın
    hani bir de taşlı tozlu yollar, deli gibi koşuyorsa gözbebeklerinde;
    hani bir de devrimde inanç, vücutta takat tükenmişse
    uzun yolculuklardan sözeden erkeklerden çok korkacaksın
    bir çocuk, gece vakti sapanla vurmaya kalkmışsa sınırdaki askeri!

    uzun şiirlerden sözeden şairlerden korkacaksın
    hani bir de intihar fiyakalı bir sustalı gibi duruyorsa arka ceplerinde!
    hani bir de kağıtta mürekkep, kainatta şiddet tükenmişse
    uzun şiirlerden sözeden şairlerden çok korkacaksın
    bir mecnun kul, gece vakti tanrıyla peygamberin arasına girmişse!

    uzun sözcüğünden korkacaksın
    hani bir de kısaysa yazılırken bile!
    0 ...
© 2025 uludağ sözlük