küçük iskender şiirleri

entry291 galeri0
    1.
  1. 2.
  2. alpha

    Nehirlere karışan zehirli atıklar gibi
    ağır ağır akarak kanıma karışmakta
    yokluğun!

    Hiç sormadım, neydi başka elbiseler içinde bulduğun
    aynı askıyla dolaba kaldırılan iki güzel yelektik biz
    güveye benzer bir şey oldu suskunluğun!.. anladım ki:

    aşk naftalinlenmiyormuş meğer, eğer kanıtlanmıyorsa suçun!
    3 ...
  3. 3.
  4. Adrena-Line

    aldırılan çocukları örgütleyen uyarıcı rengi smo
    kinleriyle birşeye karşılık gelmeyen yabancı tesad
    üfler odanın deniz gören pencerelerinden en zor
    lusunun önünde bir
    kaç saniye anlamı olmayan bir ad gibi durup yüzüstü
    terkler ya da kendisinden geçmiş deli hiç'in
    kullanmadığı süre için sınıflandırılmış rakslara
    verili balolarda sezilen ölümün içyüzü; ders;
    kim geri gider orada sakınıp kutsanılmayan ve
    paramparçalanmış bir teklifsiz gözde hala aranılan kent
    kentler göze girince gözbebeği acıya kan ilham eder;
    yorumlanması güç yeryüzüyle aynı seviyede bir aşkı
    altına batırarak ihtirasın değerini yükseltmen, ah zafer!
    ah zaferlerle dönecek bir orduda tek ok çekmemiş asker
    gibi biraz mahcup, biraz utanmış, biraz kalender!
    ihtirası sesinde kilitli kalmış olanın sığındığı
    mecburi çilingir!
    denenen maymuncuk
    denenen yumuşak topraktan anahtarlar
    denenen, cinnet de denen makber
    sen misin o büyücü meleğin gaspettiği çaresiz misafir!
    bilmez gibisin
    çaresiz misafirler, konakladıkları gece,
    konakladıkları geceyle katledilirler!

    sen de içermişsindir
    hoş katliamlardaki yoksul hayvanları bir bir,
    onlar ki göğe, okyanuslara ve ihanete hep söz verirler!
    sen neredeydin? sen hangi çöküntüydün? ağlama.
    sen bunu o gövdeyle mi kanıtladın yüzeyde? yazık. bağışla.
    mesela sersemlemiş ruhların çarpıştığı yarım kurander
    kaybolmuş inançların ardından yeşil bir pardesü
    giymiş ve oturmuş bir orman gibi ansızın
    çıkagelen kiralık peygamber! sen tanrının
    ötdeliğinde bir siyah gelincik diye biten kıl,
    tıraşlandığı aksiseda cehennemler sürükleyen!
    ağzından yakalayıp ite kaka sürükleyen! önlem
    alınamayan o dökülüşün, o içgeçirmenin, nefessizliğin
    sınıra dayandığı muhteşem şölen! öl! işmdi sen öl! ve
    ilk sen ol ölürken arkasına bakıp da, Utanın!
    Utanın! diye seslenen!
    2 ...
  5. 4.
  6. 34 ubj 29

    küçük chopin'e

    Joshua! sana bir bilmece olarak soruyorum
    kendimi ve kendimle ilgili
    tüm elektrik direklerini, ürkek kapı tıklatışlarını

    Naylon torbalarda muhafaza edilen cesaretler
    bayatlamaz Joshua! izlediğim bir korku opereti
    olmasın ne olur birlikte suladığımız bu aşk

    cebinde buruşuk bir kağıt para gibiyim, anla Joshua!
    3 ...
  7. 5.
  8. A

    Ne idüğü belirsiz kelimeler takip ediyor beni!
    gidip saklandığım anlamlarda
    hoş bir yan yok! Belki de
    ölümü biraz teşvik etmeli!

    Suya eğiliyorum. Su da bana eğiliyor gibi.
    Adımı söylüyorum. Su da adını söylüyor sanki.

    Bu tuhaf adamların bilmeceleri çözmeleri imkansız!
    birer harf gibi duruyor kentler haritanın ortasında
    düzden de okusan, tersten de okusan
    hayat değişmeyecek besbelli!

    Satın alınmayacak bir gazete adeta içimdeki buzul dağ,
    köşeyazarı bir ırmak akıyor
    boğuyor cesur bir okura benzeyen ilk halimi!

    Taklitlerinden sakınılan bir 'gece'
    yatıyor uzayda sereserpe özgür, özgür ama serseri!

    galiba cismim
    yıldız yağmurunda rüya şemsiyesini açan casus gemi!

    Evet!
    Ne idüğü belirsiz kelimeler takip ediyor beni!
    her dakila yaklaşsalarda

    ele vermiyorlar bedenimi!
    2 ...
  9. 6.
  10. afacan

    Bir sineğe binmiş içimden havalanan soğuk toz
    baharatım
    tadıma karışıyor sonbaharın beyaz ceketli martıları

    Kayıtısızım kente akın eden şehvete karşı
    gözlerimde masmavi iki kurşun yarası
    vahşi hayvanların parçaladığı yüzümle yatıyorum

    çocuğum. okuldan kaçtım. karatahtada unuttum coğrafyamı
    3 ...
  11. 7.
  12. Ağır Bir Parfüm Reveransı

    Senden Sonraydı..

    hayvansız kalmış bir orman
    gibi ağlamaklıydı kainat;
    Senden Sonraydı..

    hangi dağda ateş yansa
    o yana ağlardı atlar,
    ve bir kartal
    bir kartala dayıyorsa başını
    aşk
    çağrıldığı her randevuya
    geç kalmış demekti!

    Senden Sonraydı..
    gökyüzüne teslim oluyordu ayışığı
    ah onun zarif parmaklarına dolanmış kuğular,
    ve kalbi delik bir melek sabahlıyordu
    yeryüzünde,
    ümit: kurugül çocuk! ümit: aksigül çocuk!
    hayat! beni ılık ılık esir al!
    diye bağırıyordum çakal karasında
    hançer nefesinde!

    çünkü
    bir insan ne sır verebilirdi ki gölgesine
    aşağı gölde kıyıya vuran genç nilüfer
    ağzında bir başka genç nilüferle
    ölmekteyse, ve akşamüstü
    bir annenin çocuğunun üstünü örtüşü gibi
    örtüyorsa sancıyı ve ölümü,
    bir insan ne sır verebilirdi ki gölgesine!
    çünkü
    uyuyacak kurt soyunur
    üstünden dağları çıkartırdı!
    dağlar, kokarcalarına alevcesine sokulurdu
    dağlar, sularına alev içercesine dokunurdu
    dağlar, dağlarına dürüsttü
    dağların namluya sürülü
    kurşunu yoktu!
    dağların mor avı çoktu dağların zor avcısı çoktu
    dağlar, dağlara bir kez daldı mı
    kendi doruklarından mahşeri vurgunlar yerdi
    dağların grevi borandı, çıyandı, yabanıl ottu

    dağlara sinsi bulutlarla inen eşkıya baruta
    kuytu, postal niyetine haysiyet giydirirdi!

    hele mermi bir kez müstehzi bir ifadeyle
    savurduysa tunç buhardan yelelerini,
    atların toynaklarına kan gibi menzil
    bakışlarına menzil gibi kan otururdu!

    atlara dağ kaldırmışlığı karanlığın
    o şen nallarda rakseden yosma şavkın gerdanı
    altına batırılmış isyanın şakırtısıyla tutuşurdu!
    tutuş benim yağız yılanımı puşi gibi sarıp da
    tutuş benim delioğlan fırtınamı
    ağzında ağıt gibi yakıp da
    dumanıyla
    isiyle,
    dermanıyla
    iniyle,
    inlenen ismine nakış gibi işlenen kahpe fermanıyla
    kapına dayanan tanrı misafiri sevdam, aşkımla
    belalanan dağım! belalı dağlım!
    dağlara adak adamış bir toprağın yangınıyım ben de!

    bakma! dağını emziremedim
    siyah sütümde zehir şıngırdar!
    kızma! dağına bir taş da ben koyamadım
    kumumda tuz var!

    ama senin kulağına eğilip
    DAĞ diye fısıldayan bu dudak
    bir gün ya elinden ya ayağından
    ya eteğimden ya da alnından
    öfkelenme, öpmeyecek,
    sadece şehit düşmüş bir hayalet nehir gibi fışkırıp
    başka
    bambaşka dağlara at sırtında dörtnala kan olup akacak!
    2 ...
  13. 8.
  14. küçücüktü, hüzünlüydü, namussuzdu
    koynuma büsbütün girdiğinde alkollü
    ölümlüydü
    ölüme bıçak çekmeye alışıktı

    tam olarak böyledir bu şiirler.
    2 ...
  15. 9.
  16. Ahlaksızlık

    artık zamanın da üstünde şık bir şehirde
    mazgallara kapatılmış, büyüyemeyen çocuklar için
    kafatasları çelikten adamların şarkılarını
    ya da rahibe pelerini altına gizlenmiş,
    gözleri irin torbalarıyla kanlı şeytanları
    bir ruhun turuncu mihrabına getirip
    ordan aşağı atmalı..
    sisle örtülü bir tanrı yüzünde ortalık
    henüz
    güpegündüz bir şalla sarıldıysa dörtnala
    karanlık bir an
    çirkin bir vincin organik çengelinde
    çağdışı bir cadı gibi kusarken kanlı
    asılı kaldıysa
    delikanlılarla yatıp kalkan ivedi bir caddenin
    dedeleri, dişsiz oratoryolar gibi embriyo ise
    rahmine sıçarım böyle anaların diye
    küfrederek dua adına açılıyorsa engerek yuvası avuçları
    peygamber develerinin
    artık zamanın da üstünde şahsiyetsiz bir şık şehirde
    mazgallara kapatılmış, büyüyemeyen çocuklar için
    kutsal kabahatleri ve mecazi kerhaneleri
    bir ruhun turuncu mihrabına getirip
    ordan aşağı atmalı..
    ve bu sülalenin bütün arsız, ağızsız ağıtlı kapılarını
    o sisli yüzlerin yüzüne kapatmalı..
    2 ...
  17. 10.
  18. Aids

    Bana bir sonbahar fısılda
    senden başka masumiyetim yok
    çocukluğum tek tabanca

    Herşeyi geriye saymaktan yorgunum
    kaç intiharım varsa o kadar sevgilim var
    içimdeki tabiat sana doğru fırlama
    çıplak elle tuttuğum bir elektrik teli bu muamma
    2 ...
  19. 11.
  20. Ben jiletin öteki yanına yatıyorum sana iyi geceler
    Puhuların üstünden gece vardiyaları ve rıhtım görülüyor
    Üstündeki kan kokusu bütün cesetleri buraya çekecek
    Öyle şehvetli ki dudaklarını saran atmosfer
    Diplerine kömür çökmüş tırnaklarıyla küçük serseriler
    Senin ellerinden kabusun matarasını kapacak ve
    içindeki sessizliği içecekler

    Ben hüznün öteki yanına yatıyorum sana iyi geceler
    Son tartışmamız olsun bu yoksa beni öldürecekler
    Usulca akan bir gözyaşı gibi sevişelim de biraz,eğer istersen,
    Çok uzun yolları aydınlatan benzin istasyonları gibi
    Uykusuzluğumuzu gölgelesin alkolün dövdüğü saatler

    Bak, yatakta ikimiz de ağlıyoruz; meselemiz malum, aşk
    Üst kattaki komşu yine çocuklara su veriyordur
    Haplar da kayboldu, esrar da, bileklerimizdeki kesikler de
    Havaya bir kuş at, ben onu yerdeki gözlerimle vuracağım
    Dudakların ne ki, olsa olsa şurdan üç beş adım

    Ben mezarın öteki yanına yatacağım sana iyi geceler
    Aramıza bir hançer bırakacağım, belki küflü bir hançer
    Onun küfüyle paslanırken gizli saklı yalnızlığımız
    Rüyamıza giren prensler
    içimizdeki mutsuzluğu içecekler

    Ben intiharın öteki yanına yatıyorum sana iyi geceler..
    3 ...
  21. 12.
  22. Akasyalar

    dışarda.
    kristal bir tekrar olsun istemiş haz tavı.
    şekli buluğ ise itibar uyandırır ölümü.

    şüphesiz.
    kindir tartaklar göğün boşluklarındaki aşkı.
    su göçünün aksindeki ibne gölü.

    uygundur.
    tınılı parmakuçlarının hazin kül dansı:
    kaynamış zampara gözlerin yorgun düğümü.

    teşhirde.
    ses geçirmeyen görüntülerin toy eşkıyası!
    vücudu örterken inler mi düşgücü...

    sırılsıklam.
    o kopartacak karanlık kanın kabuklarını.
    o kaplayacak insan derisiyle metal üzüntüsünü.

    biliyor yılan
    bir kımıldasa devrilecek akasya ağacının süngüsü.
    2 ...
  23. 13.
  24. piyanoda dede efendi çalmayınız
    bırakınız kanun kendi anlatsın hüznünü
    ne ut ne tambur ne de ney
    insan karanlıkta koklamalı gülü

    eşyanın heyecanlandığı bir ölümdür çünkü
    yağmur yukarı koşan çocukların büyüdüğü,
    bir gün uyursa sizin de yüzünüzde eğer güz
    lütfen gülle örtün üstünü
    3 ...
  25. 14.
  26. Alp'in Defteri

    bir organ nakli gibi sevmiştim seni
    çürük gözlerine bağışlanan ellerim
    yırtık dudaklarına bağışlanan şiirlerim
    darmadağın kadınların darmadağın ettiği erkekler gibi
    çok tehlikeli bir sırrı saklar gibi sevmiştim seni!

    çok eskimiş bir aşkın hatırlanması
    sevgilinin resmi karşısında çocuksu bir iç kanaması
    aslında işin açıkçası
    rüzgarın fırtınaya dönüşmesi gibi
    fırtınanın camı çerçeveyi indirmesi gibi
    hayatına yönelik bombalı bir saldırı gibi
    geriye çekilirken herkesi öldürmek gibi sevmiştim seni!

    ruhum kan kaybederken nasıl tutarım seni şimdi bir deniz gibi!
    neticesi olmayan herhangi bir sebep gibi
    ortalık yerde durup dururken sevmiştim seni!

    atlara kalırsa çoktan kaybettik savaşı!
    mızraklar kırıldı, kalkanlar delindi, ganimetler paylaşıldı!
    kasaba meydanında birbirini dövmekten yorulan iki kovboy gibi
    bir tabancayla tetiği gibi
    bir tabancanın kabzasıyla ibiği gibi
    kendisinden farklı, kendisinden ayrı
    bir silahın şarjöründe tanışan iki soğuk mermi gibi
    aynı bedene sıkılacak iki el kurşun gibi
    katille kurban arasında o birkaç saniyelik telaşta sevmiştim seni!
    3 ...
  27. 15.
  28. Aminoasit

    Ağır bir hastalık
    gibi ilerledik masmavi kentin
    yağmalanmış, küskün âşıklarında

    Ne bir söz doğrultabildi kesik başlarını
    ne de saçlarına sıcak bir dokunuş
    kurutabildi o iltihap akıtan kalp yaralarını

    uzanıp, sanki biz kapattık ölü sevgililerinin
    3 ...
  29. 16.
  30. ben ölürsem karakutumu bulamayacaklar
    ne bir ask zerafeti
    ne bir hayal tabiri.. küçücük ömrüm
    hep rüzgar gülleri kokacak !

    bir sinek cenazesinden dönmüsüm de sanki
    agzim burnum kanyak
    denizden yeni çikartmislar yagmurun ölüsünü
    mevsimlerden napalm günlerden ilkbahar

    hummali sabrimin glayöllü dag köyleri
    sana hasret sakimak mi yakisacak
    çok arayacak çocuklugum esas sirrini
    benim yüzüm bir kedi amipidir
    ben ölürsem o kendiliginden çogalacak !

    ben ölürsem karakutumu bulamayacaklar
    ne bir buz yorgunlugu
    ne bir sinema perdesi yirtik.. küçücük kabrim

    bir çocuk kalbi gibi haylaz olacak !
    2 ...
  31. 17.
  32. An Düşmesi

    büyük yavanlığın zaman
    kazandığı susuz gezegenlerin
    arazisi! tarifsiz lanetlenişlerin
    kuvvetli masumiyetiyle alay
    eden merhale! talan
    edilmiş yalnızlıkların tersyüz
    çevrilerek bekletilmesiyle anlamlanmış
    sahte mukaddes, sahte susayış, sahte
    sabrediş izi!
    toprak ve tüllerin kralı! zehrin bilgisi!
    sen rüzgara uzat kalbinin mimarını ve
    çöz suyu deryadan, kat mermere,

    acıt yeryüzünü!
    2 ...
  33. 18.
  34. Anahtar Prens

    cam kurtlar var gecenin suyunda
    içilse şehir; yırtılmış taşların
    iade edilmiş melekler örttüğü
    eski, imdat, tahlilsiz hikaye!
    israf edilmiş tayfalarla gelecek
    uzattığım, uzatırken içine
    tıkandığım menekşe! belli
    belirsiz bir yaz ayında
    sözgelimi ekim, sözgelimi kiraz
    kırılacak bir tamburla geçecek
    önerdiğim, önerirken dibine
    çöküverdiğim efsane biraz; sesi yeis
    sesi sabahlara kadar dinlediğim radyo
    sesi oradan oraya oratoryo
    sesi koynuma giren sesi koynundan çıktığım
    sesi el konulmuş şeytan
    sesi el kadar masumiyet
    sesi hür siyah üzerine çalakalem mavi tül
    sesi tül mavi üzerine nakşedilmiş siyah gül
    sesi beni hep döven abim
    sesi beni kovalayan polis
    sesi bıçaklanışım, bıçaklanır
    bıçaklanmaz eriyişim; kabullenilişim;
    ah ben nerdeymişim, ben kimmişim de
    talazlanmış, tozlanmışım! üstümü süpür rüzgar!
    şimdi şikayetim var! çalıntı kalplerle kirlenmişim!
    ağlat beni özgürlüğüm, ağlat! gözyaşlarımla
    yıkanırım, belki öyle başlar kim bilir
    gökyüzünden yeryüzüne doğru
    ölü bir hava kabarcığı gibi yükselişim!
    2 ...
  35. 19.
  36. Annemin elini öper gibi öptüm seni dudaklarından
    Annemin cenazesinde kılmadığım namaz kadar masum
    Annemin mezartaşındaki imla hataları kadar sarhoş
    Annemin vasiyetindeki,
    'Oğlumu benim yanıma gömmeyin sakın' maddesi kadar sevecendin.

    Bazı eski romanlar
    'Yıl bin dokuz yüz bilmem kaç' diye başlardı,
    ben çocukluğuma, çocukluğumun çocuk romanına,
    senin oyuncaklarını kırarak başladım.
    Ben her sonbahara hep yaz'ı kırarak başladım.
    Yazları kırarak sonbaharlara başlamak...
    Bunlar benim sevişirken kaybettiğim savaşlardı!

    Firari bir aşka saklanacak kalp bulmak
    Anneme talip olan yalnızlığın sorumluluğundaydı.
    Belki o kadının ölüm nedeniyle ısınan gözlerinin,
    uzak şehirleri hatırlatan soğukluğunda
    bir kalp bulmak
    bir kalbe çevrilmeyeek bir teklif sunmak
    okyanusları birleştiren hayali aradenizlerin sonundaydı!

    Ah, nasıl unuturum,
    Ah ben nasıl unuturum ki
    annem lohusayken karnına bir gül koymuştu!
    Gül bu
    durur mu hiç yerinde
    annemin karnına yepyeni bir rahim oymuştu!
    Benim çıktığım rahim, cehennem
    gülün oyduğu rahim, cennet!
    Bütün bu mağaraların demir zemberek kapılarında
    babamın spermlerinin yazdığı metinler
    kutsal ihanet metinleri, kutsal cehalet yeminleri,
    ölü kardeşlerim
    doğmamış kardeşlerim
    doğmamış melek kardeşlerim, peygamber kardeşlerim, cin kardeşlerim
    hepsi,
    ama hepsi, karanlığın serseriliğinde pervasızca donmuştu!
    Annemin öldüğü gece kazıdım kafamı!
    Kazıdım kafamı kafatasıma kadar! ,
    Siyah bir tişört giydim, siyah bir pantolon
    siyah çoraplar ve siyah botlar
    simsiyah bir palto giydim! Simsiyah bir gece giydim yüzüme!
    Sana geldim yas tutar gibi
    Sana geldim yağmur altında, bütün atları yaralı bir posta arabası gibi
    Annemin elini öper gibi öptüm seni dudaklarından
    'Beni annemin yanına gömme sakın' dedim sana
    'Beni hiç gömme, ben hep burda kalayım'
    'Bu evde çürüyeyim seni ıhlamur kokan yatağında'
    'bu evde dökülsün etlerim
    yaz'ı kırarak sonbahara başlayan bir ağacın döktüğü yapraklar misali'
    Annemin elini öper gibi öptüm yine seni dudaklarından
    sonra alnıma götürdüm dudaklarını ince ince, kibarca
    'Affet beni anne' dedim
    'Affet, tüm bunlar bir ölünün hayatta kalma heyecanından!
    4 ...
  37. 20.
  38. Ante Mortem Şarkısı

    Bilinçsizce şekilleri birleştiriyorsun
    yalnızca kesici bir alet edineceksin belki de..
    Korkuyorum..
    korkularım, geceyarıları uyanıp aya bakıyor
    Ay, tanrının bıraktığı parmakizi gökyüzünde!

    Ben, bu aşkta uzaya açılacağım yekpare,
    diyorsun. giyinmişsin. kararlısın anlaşılan.
    Sınırını izinsiz geçen kaç düşman askeri vardı ki sanki
    Dur! Yabancı! Parola!
    Hiçbir vahşi kurt
    insana sığınmaz yaralandığında!
    Parola: suskun kalakalan dudaklarda
    vurularak yakalanmış firari bir sevgili..
    hani
    ecelle aramda gerili sestelleri
    içinden süzülür ya
    rüzgar gibi bir melankoli
    diye yazmıştın, bilmem hatırlar mısın,
    tanıştığımız gün çakıltaşlarını kaydırarak
    bir ebru ustası edasıyla yalıçapkını denize..
    işte tam bu esnada, şimdi, ayrılırken
    casus hatıra uçakları beliriyor ardı ardına
    radar ekranı yeşil nemli gözlerinde!

    Sonbahara takılmış bir ağaç
    çığlık çığlığa nasıl düşürürse yapraklarını
    Bir kelebek
    nasıl saklarsa ruhunda meleklerin öldürdüğü bir tırtılı
    öyle bir trajediyle
    Öyle bir dönüşümle kabulleniyorum
    kendi doğana sırnaşmanı!

    Mutluluklar diliyorum sana yavrum
    yalnızca kesici bir alet edineceksin belki de..
    Bekliyorum..
    bekleyişlerim, geceyarıları uyanıp aya bakıyor
    Ay, suçlu bir tanrının robot resmi gökyüzünde!
    2 ...
  39. 21.
  40. Arabesk

    adımı ilk söylediğin gün
    kan geldi kulaklarımdan o gece

    aceleyle çıkıp evden
    seni aradım saatlerce
    bulsam vuracaktım
    sen ölünce dudaklarından öpecektim,
    mikrop kapmasın diye
    tentürdiyot sürecektim ağzıma
    buna bütün eczaneler gülecekti

    allah belamı versin
    seviyorum işte ne yapayım
    kavuşmak yalnızca varsayım, zayıf ihtimal
    özlem hararetli bir esin, kırık bir hayal
    ama zulmeden, kahreden o mavi sesin
    'acı çekeceksin, yok olacaksın' diyor hâlâ

    ve isyan ediyorum allaha
    olmalısın, diye haykırıyorum
    evet, evet, ordasın
    hatta bir cübben
    cübbenin de kürklü yakaları var!
    ve ben, ölünce yapışacağım o yakalara
    yanıt ver, diye bağıracağım, yanıt ver
    neden neden neden neden neden neden
    beni bütün şeytanlar alkışlayacak

    seni ilk gördüğüm gün
    bir martı oydu iki gözümü de
    3 ...
  41. 22.
  42. Aradelik

    Kesirli urların aksettiği su burunları
    anlatırlardı vazgeçilemeyen esrar:
    kutupları

    Zıvana gibi bir aysbergin göğsünde
    delikanlı tarihlerden kalma
    transatlantik jilet yaraları

    rocker olmak isteyen penguenlerin duaları
    3 ...
  43. 23.
  44. Aşiret

    Kurbanlar geçsin uyuşmuş girdapların zorundan
    köpekler göğe bakarken dellensin
    tipiye tutunan gecenin, kopup dağılsın siyah parmakları

    Sofradan kalkana dek vurulmasın sakın ha düşman
    son lokmayı yutana dek suyuna göz dikilmesin ve
    en güzel aşk masalları anlatılsın kalbe bağladığı atına

    mühim misafirlere ayrılan battaniye serilsin, cesedinin üstüne
    2 ...
  45. 24.
  46. Aşk Lazım Partisi

    van kedisi'ne

    karardı geceme sarkan
    o pırıltılı ay!
    ben yoktum!

    bir vakit yaratsam
    bir vakte düşsem çırılçıplak
    bir vaktin karaltısında kalsam öyle masum ve
    paramparça, darmadağın makam,
    kalbimdeki kasabanın şefi,
    mutlaka kaymış bir yıldız takardı yakasına!

    yürümezdi içimdeki haydut gölgenin dengeli uyuşturucusu
    parlatmazdı kalbimi bela
    eyy nerdesin sevgili sultan kıç kırığı cinayet tutkusu!
    biliyorum bundan sonrası
    yatağın yatağa omuz attığı
    papağanın papağana silah çektiği
    cesedin cesetle çılgınca raksettiği o uppuuzun cerahatle
    lal vakti! masmavi yemyeşil bir ihtilal vakti! bir ihtimal,
    ihtişam ve mutluluk sorgusu!
    çıkarıp attığım gözlerim kadar uzak bakışlarım
    bakışlarım, birbirini seven iki akşamın arasına girmiş
    gün gibi kıskanç, tıpkı o gün gibi flu suçlu!

    inan
    zavallı öğrencim!
    sevgilim!

    derin denizdeki vurgun
    uçsuz bucaksız yalınlıktaki muhteşem soygun
    gençlikle yaşlılık arasına giren o buz gibi nifak
    diriltmez artık çiçeklerin tanışıp tokalaştıkları iklimi!
    inan! bu bir nadas değil, bir veda birikimi!
    saat tam onikiyi vurduğunda
    terkederken herzamanki gibi o harikulade partiyi
    düşürdüm duru tenindeki parlak merdivende
    bütün taşları er olan satranç takımımı!

    ve anladım ki bir kez daha hatamı
    ve anladım ki bir kez daha talihsizliğimi:
    bulanık boktan bir sudur aşk
    insanın kendisini görmek için eğildiği!
    3 ...
  47. 25.
  48. Aşk, Teknolojik Bir Kelime

    I.
    Bu gece sana uğramayı düşünmüyorum.
    Saadet diyorsun çünkü.
    Saadet: Bir kilide sokulan anahtar.

    Ya açarsın ya da kapatırsın.
    2 ...
© 2025 uludağ sözlük