düşünmemek herşeyi
yorulmamak hayattan
iş, okul, gelecek derdi olmaması
artan sorumlulukların olmaması
ölümcül aşka yakalanmamak
kötü alışkanlıklara bağımlı olmamak
yalanların canınızı yakmaması, iki yüzlü insanları daha bilmeme, hayatı gökkuşağı gibi renklerle görmek
oyuncağı elinde saf saf koşmak
kollayan kocaman kanatlar altında olmaları
meleklerin koruduğu ufacık bünyelerdir.
keşke çocuk olsaydım, bilmeseydim bu kadar çok şey yalanlara karıştırılmasaydım, polyannacılık oynamaktan sıkıldım artık.
Affan dedeye para saydım,
Sattı bana çocukluğumu.
Artık ne yaşım var ne de adım;
Bilmiyorum kim olduğumu.
Hiç bir şey sorulmasın benden;
Haberim yok olan bitenden.
Bu bahar havası, bu bahçe;
Havuzda su şırıl şırıldır.
Uçurtmam bulutlardan yüce,
Zıpzıplarım pırıl pırıldır.
Ne güzel dönüyor çemberim;
Hiç bitmese horoz şekerim!
cahit sıtkı ya ait bu şiiri aklıma getiren kelimelerdir.
yetişemediğiniz için koparamadığınız meyvelere hayıflanmaktır,
küçücük şeylerle mutlu olmaktır,
annesinin yeni yıkadığı elbisesini kirlettiği için işiteceği azardan korkmaktır,
sahip olmak istediği oyuncağı aldırabilmek uğruna ağlayabilmektir,
çevresinde gelişen şeytanlıkları anlayamayıp '' büyüyünce anlarsın'' cümlesini işitmektir küçük bir çocuk olmak...
Çam ağacının en tepesine çıkıp diğer kız ve erkek arkadaşların bir numaralı kahramanı olmaktır. Akşamları diğer çocuklara liderlik edip onları bir araya toplayarak hayalinde uydurduğun korku öykülerini gerçekmiş gibi anlatıp, öykünün arasında aniden böö diye bağırıp onları korkutmaktır. Gofret bitti diyen mahalle bakkalının camına taş atmaktır. Akşamları balıkçı Yekta abiye yaltaklanarak sandalında gezdirmesi için yalvarmaktır. Sahilde balık tutacağım diye bütün gün bekleyip sonunda küçük bir kaya balığı tutup, onu eve lüfer yakalamış gibi getirmektir.
Şimdiki çocukları düşünüyorum da, çok uslular. Biz çok yaramazdık.