çok güzel bir garson kız gördüm bugün. vallahi müthiş bir pazarlama yöntemi, sürün dikkat çekebilecek düzeyde bir bayanı, gelsin mojitolar, gelsin big babool'lar. ama öylesi bir güzelliğe nazar değmesin. severek takip ediyoruz.
ucuzluğu, çalan şarkıları ve daha pek çok mevzuda çoğumuzun gönlünü fethetmiş olmasına rağmen gün geçtikçe oturacak masa bulmak, tuvalete giden arkadaşın sandalyesini garsonlara kaptırmamak için daha fazla çaba sarfetmek zorunda kalışımız sebebiyetiyle asmalı mescite gitmeyi daha mantıklı bulmaktayız efendim.
bugün yarım saat oturmak için yer aradığım ancak uzun uğraşlar sonucunda hüsranla mekandan ayrıldığım yerdir. allah büyük gözüm kaldı akabinde yağmur bastırdı. yani ben oturamadıysam orada kimse oturamasın mantığı.
yok efendim damsız almazlarmış, yok efendim sokağa bile almazlarmış. sik almazlar. kimi nereye almıyorlar? eleştirinin de bir mantığı olur. sappır sappır gidip kız kesmek maksatlı gittiğini alnında bir yazgıymış gibi afişe edersen orasını bilemem tabi...
haftanın istediğin günü git tek başına, aç okumalık, yazılı mecmualarını, soğuk soğuk biranı yudumla. tek kelime diyemezler.
okuyorumya eleştirileri bebeler gidiyormuş gibi geliyor hep. gidesim kaçtı.
cuma cumartesi günleri menü bulmanın efsane olduğu yer. hayrına 100 tane menü bastırcağım.
+ Menü alabilir miyim ?
- Tabi efendim, getiriyorum hemen.
( 30dakika sonra)
+ Bizim menü vardı ama..
- Hemen getircem menüyü bulamıyorum da.
( 30 dakika sonra)
+ Ya bir salata söyleyecektim zaten ismi gelmiyor aklıma tavbuklu bir salataydı.
- Çıtır tavuk mu ? Uzun uzun tavukları falan var.
+ heh hay çok yaşa, o sanırım.
(1 saat geçer, hala tık yoktur, salata söyleyen kişi sinirlenmiştir artık, ayağa kalkar garsonun yanına gider)
+ 50 saat once bi' salata söylemiştim ama..
- Salatayı ben üretmiyorum ya, benim yapacağım bir şey yok. ( müşteriye çok güzel yaklaşımı vardı sağolsun.)
+ iyi peki salatayi iptal edin madem.
işim gereği otellerde süründüğüm, evsiz, güvensiz hissettiğim istanbul günlerimde, evim bellediğim beyoğlu mekanı. haftanın en az dört günü uğramadan yapamıyorum. başka bir mekanda geçirsem bile akşamı, saatin kaç olduğunu umursamadan, bir mango mojito da kb'de atmadan dönmüyorum otele. üstelik sandalyelerini çalmak bile istemiyorum. ben o sandalyeleri kb'de seviyorum. hafta içi guitar hero oynuyorum, antremansız kalmıyorum. herkes gibi ben de garson kızlardan birine aşığım ama asılmıyorum. artık yemeklerimi bile orada yiyorum. geç geliyor ama arıza çıkarmıyorum. aslında çok huysuz bir müşteri olmama rağmen, orada hem yumuşak başlı, hem uysal koyun oluyorum. playlist'ine bayılıyorum. bazen çok alakasız kulvarlara yelken açabiliyorlar ama oturmaya devam ediyorum. grupların, sadece herkesin bildiği şarkılarını değil, herkesin bilmediği, kıyıda köşede kalmış, harika şarkılarını da çalmalarına mest oluyorum. ama wonderwall çaldığında oturanların pek çoğunun eşlik etmeye başlamasına da kayıtsız kalamıyorum, ben de yüksek sesle eşlik ediyorum.
kısacası fanıyım. sadece kb'nin değil, kafe pi ve iştiraklerinin fanıyım diyebilirim. kendimi güvende hissediyorum. kasılmadan keyifli vakit geçiriyorum. ama üzerimdeki büyüsü tam olarak nereden kaynaklanıyor hala tam olarak çözemiyorum.
taksimde bulunan bir barlar mekanı.
entrylerden okuduğum kadarıyla bir zamanlar servisi iyiymiş. ve yine bir zamanlar ucuzmuş. hikaye kısmını geçip sevgili uludağ sözlük yazarlarıyla başımdan geçen bir olayı paylaşmak isterim.
üç erkek, birinin doğumgünü vesilesi ile çıkıp biraz içip, muhabbet edip güne bi renk katmak istemektedir. istiklale girilmiştir, asmalı' dan başlayalım diye önerilmiştir fakat küçük beyoğlu kararı çıkmıştır. birkaç dakikada varılmıştır. saat 21.00 sularındadır. boş bir masaya oturulmuştur. üç tekila üç ellilik bir de çerez söylenmiştir. yaklaşık on beş dakika sonra tekila ve biralar gelmiştir. muhabbet sohbet başlamıştır, keyifler fena değildir. derken çerezin henüz gelmediği fark edilmiştir. yaklaşık yirmi dakika olmuştur. bu yirmi dakika içinde iki kez söylenmiştir komik gorünümlü garsona. mesai arkadaşının kovulduğunu gülerek söyleyen garsona. biraların bitmesine az kalmıştır ki çerez gelmiştir. bizden denmiştir. öyle bir şey olmadığını biliyoruz tabii ki.
neyse tüketilmiştir o da. sinirler gergindir. üstelik bir de doğumgünü için dışardayız. büyük sıkıntı. plan, birer tane daha içip asmalı ya ya da sofyalı ya geçmektir. ardından iki kişi yine geç gelir diyerek istememiş, diğer kişi, kalkarız hemen bir tane daha içeyim muhabbet ederiz diyerek söylemiştir birayı. aradan yine yaklaşık yirmi dakika geçmiştir fakat bira hâlâ gelmemiştir, garsonlar sürekli: 'hemen getiriyorum, yoğunuz kusura bakmayın' nağraları atmaktadır; ancak şahsımca gözlemlenmiştir, bir aşağı bir yukarı yürüyüp başka - emin olun - hiçbir şey yapmamışlardır! derken iyice gerginleşen ortamda, çözümü kalkmakta bulan ben, hesabı istemişimdir. gelmiştir hesap. ne içtiğimiz yukarıda yazmaktadır. üç tekila, üç elllik. sonradan söylenen bir elllik gelmemiştir. yani hesaba dahil değildir. fakat hesapta tam 46.50 lira yazmaktadır! neresinden tutarsan tut saçmalık. yavaşça sorulmuştur garsona, sadece üç bira içildi, neden dört yazıyor şeklinde. gelen cevap ise, ben eminim bu masaya tek bir bira getirdim. adım gibi eminim. gülünmüştür bu cevaba. konu büyümesin diye, getirmediniz ama sorun değil diyerek hesap ödenmiştir. bir bomba da burada. elli lira uzatılmıştır. hemen getiriyorum denmiştir para üstü için.
tam on dakika beklenmiştir ve gelmemiştir. inat eden ben içeriye girmiş para üstüm vardı alabilir miyim demiş, resmen zorla o 3.50 lirayı almışımdır.
ve evet bir daha küçük beyoğlu' na gidilmemeye yemin edilmiştir, lanet okunmuştur ve orası terk edilmiştir. kısaca, üniversite öğrencilerine koskoca mekanı bırakmışlar efendim, bunlar da bir türlü çeviremiyorlar hesabı. bundan ibaret. sekiz liralık tekilayı neylerine güvenerek sunuyorlar anlamak akıl kârı değil.
masa üstlerinde lise kitaplarının görülebileceği mekandır. bir cuma akşamı 3 ellilik söylenir, herkesin dem vurdugu gibi 45 dakika gelmez, garsona nedir durum diye sorulur, bardak kalmamış biraz bekleteceğiz cok yogun cevabı alınır. iyi madem hem senin işine yarar hem benim, şişe kutu ne varsa bardaksız bira getir denilir. neyse parası vereceğiz kardesim dilimiz damagımız kurudu bir yudum bira için çıkıp kemence calacak durumdayız. alınan cevap; onda da durum aynı yıkanıyor az sonra gelir. bu zeka pırıltıları karşısında gözler kamaşır, üç buçuk saat oturur geldigin kafayla gidersin. çalınan müzigi evde de dinlerim ben.
gereksiz bir şekilde yaş kontrolünü arttırmış olan mekandır. zaten müşteri profilin 16-17 yaş 18 ine giren insanlar artık buradan sıkılır. gürültüsü çoktur ve çekilmez. fiyatlar uygundur bu yüzden tercih edilebilir.
asmalı mescit'i tek geçerim.
asmalı mesictten sonra sıranın buraya geldiğini düşündüğüm sokaktır. buranın önceki halini bilenler bilir. barların olmadığı zamanlardan bahsediyorum. o sokaktan geçilmezdi. her an götünüze bir falçata bir kelebek takılabilirdi. buraya gelen insanlar polisin temizleyemediği adamları temizlediler. şimdilerde ise bildiğin çıplak yunan tanrıçalarına dönmüştür. polislere de kızmamak lazım gerçi. onlar da emir kulu. o yapmasa başka biri orayı dağıtacak zaten. ama içim acıdı be arkadaş. oranın o halini gördüm ya, içim acıdı. eski halleri gözümün önüne geldi. eski haline dönse, o dükkanlar kapansa, kaç polis gönderilir acaba oraya masa toplar gibi tinerci toplamaya?
fabrika adlı mekanın terasında yedek kulübesi gibi birşey vardır. amacı ise birilerinin kalkmasını beklerken oturmaktır. ancak tüm gece orda takılıp masa boşalsa dahi geçmeyen bench meraklısı bir güruh oluşmuştur. muhtemelen kendilerini çok karizma, popüler sanmaktadırlar, lakin açık konuşmak gerekirse; değiller.
tanım: kafe pi'nin yandan yemişi, küçük kardeşi.
arada bir sokak partisi veren mekan. dunkune gitme sansina eristim:
kucuk hafif genislikte bir sokakta yaklasik 500 kisi sikis sikis, sokagin sag tarafinda bira satisi var, hafiften kasip alabiliyorsun, yok ben kokteyl vs icicem diyosan sokagin diger tarafinda kucuk beyoglu barlari, her turlu icki iceride sana hazirlanmayi bekliyor. sokakta kurulan dj kabini ve etrafinda 4 tane hoparlor ki zaten sokaga yeterli muzik sesini saglayabiliyorlar.
bira 5 tl diger ickiler normal kb fiyatina, giris zaten beles... -ha after party'sine gidicem diyosan o zaman hafiften eli oynatman lazim-
neyse uzun lafin kisasi kesinlikle bi gun yakalayin o partiyi ve gidin.
dün ziyaret ettiğim mekan. müziğin sesinden birbirimizi duymakta sıkıntı çektik. şarkılar güzel hoş ama sesi çok açıyorlar. mekanda genelde üniversite öğrencilerini görüyorsunuz. mekana fiyatlar uygundur diye gelmiştik fakat normal fiyatları. şu an için bira 8 lira çoğu yerdeki gibi. sokak partileri veriyorlar arada bir ona gitmek lazım. diğer türlü pek de çekiciliği olmayan mekan.
eskiden -yani dışarıda masa ve sandalyeler varken- oldukça popülerdi ve hafta mutlaka uğrardım yaz kış. ama tabi rant ve yobazlık uğruna oranın da anasını bellediler artık tadı kalmadı.
not: çokk çook eskiden buralar taksimin travesti yuvalarıydı.