'tarzım ben, büyük şehir gördüm ben, küçük şehrinizi beğenmiyorum' imasıyla puan toplama çabasıdır.
her tatilde, her küçük arada şehre gelip
'ığğğ, midem bulandı'
'ilk dakikadan sıkıldım'
'bu şehirde nasıl yaşıyor bu insanlar yeaa'
demenin orospu çocukluğundan başka nasıl bir açıklaması var? madem beğenmiyorsun gelme, git mutlu olduğun yere.
demek ki gelmek zorundasın, demek ki seni bağlayan bir şeyler var bu şehire?
biz de ankara'da okuduk, istanbul'u gördük, izmir'i gezdik ama senin gibi kendi şehrimizi küçülterek sükse yapmaya çalışmadık?
büyük şehirler candır, canandır. boğazda 1 dakika şair eder insanı, izmir dünya güzelidir ama bu senin şımarık ruhunu küçük şehirde at koşturup dilediğince eğlenmen için yeterli bir sebep değil.
tamam sakinim.
(yazdıktan sonra küfürleri çıkardım bu kadar kaldı geriye, yine de derdimi anlatabilmişimdir umarım)
büyükşehirde oturan ukalanın kendi beğenmişliğidir. anasını satayım sanki bebe büyükşehirde oturuyor da şehrin altın anahtarını buna verdiler. ya da ne bileyim sanki büyükşehirde balo balo parti parti geziyor haspam. en fazla haftada bir gün kent meydanına kız kesmeye giderler bu tipler. başka da sosyal hayatları yoktur.
Londralılar Glasgow'u beğenmez, New Yorklular Dallas'ı taşra bulur, Berlinliler Bavyera sakinlerini kaba addeder, Kuzey italyalılar, daha küçük kentlerin toplaştığı, sanayisi zayıf, tarımla geçinen Güney italyalıları köylü görür. Şehirli-taşralı çatışması dünyanın her yerinde kendini gösterir.
Sadece Türkiyemize özgü değil yani içimiz rahat olabilir.*