-kütüphane için elimde değerli kitaplar var.
+olmaz. en sonunda bizi içeri attıracaksın.
-bekle! yalnızca şunlara bir bak.
+hayır. seninle daha fazla görünmek istemiyorum. örtmen bizi beraber görmemeli.
-hadii. işte, şuna bir bak.
+aman tanrım! alican tatilde serisi 1997 baskısı. nereden buldun bunu?
-ahahaha, beni tanırsın...
+inanılmaz birşey bu. şu çizimlere bak! gizli ayrıntılarla dolu. mesela ali canın neredeyse burnu var. ooof of. tamam alıyorum.
-5 lira.
+saçmalama, o kadar param olmadığını biliyorsun. günlük harçlığım 2 lira.
-bu seriyi 6 liraya hemen alabilecek kişiler tanıyorum.
+tamam, tamam... lanet olsun sana.
"Bu kol iyi oğlum, kütüphanede durur bir iki kız tavlarız" tavsiyeleri ile girilen ama güzel olan hiç bir kızın oraya gelmediği ve kitap almadığı gerçeğiyle yüzleşmek zorunda kalan yeni ergen, genç beyinlerin, seçmek için yarıştıkları kol. Daha rağbet gören versiyonu için (bkz: Beden eğitimi ve spor kolu)
lisedeki öğrencilerinin, okulda kendine ait en geniş odası olan kol. müdürden bile daha kıyak, üstelik geleni gideni de çok olmaz. kütük defteri, bilgisayar kayıtları bahanesiyle derse bile gitmezsin. ineklerden seçilir diye burun kıvırırsın ama bu avantajı görenler de hemen damlar, bilhassa aylak tipliler. tabii bunu öngörmek de cesaret işi çünkü bunun zorluğu da, faal bir kütüphaneyse, bütün okulun ve hocaların derdini çekmek, gezi ve etkinlik tantanaları ile uğraşmak demektir. kafa dinlemek için ise birebir.