konuşulduğu zaman olaya ''fransız kalmak'' söz konusu kalmadığım dil. kürtçe biliyor musun? sorusuna ''çat pat'' diye cevap verdiğim dildir.
türkçe, ispanyolca, ingilizce ve arapça gibi halis muhlis ve kayda değer bir dildir. köken olarak beslendiği dil farsça'dır. türkiye, suriye, iran ve ırak ülkelerinde bir bölge olan mezopotamya da konuşulur.
gırtlak dilidir, serttir.
işin en acı tarafı ise; toplum içerisinde ecnebilerin dili konuşulduğunda veya öğrenilmeye çalışıldığında bir meziyet ve üstünlük olarak görülür. bahse konu olan iş bu dil mevzu oldu mu ''tu kaka!''...
el insaf türk milleti...
binlerce yıllık kardeşlikten söz edilir. ama gel gelelim kimse bu dil ile bir ''nasılsın?'' kelimesini bilmez. bu nasıl bir kardeşlik muhterem? insan ''kardeş'' olarak tanımladığı; yanı başındaki kültüre ve dile neden bu kadar yabancı?
bir de bunun resmi statüko tarafından ele alınışı var ki; ironik mi ironik!
90'lı yıllar ve öncesi, resmi kurum ve kuruluşlar bir yana sokakta dahi konuşmak yasaktı. konuşulduğu zaman toplum içerisinde psikolojik bir savaşa muhattap kalınırdı. toplum psikolojik savaş ile yetinmeye çalışırken, devletin asayiş ve güvenlik kuvvetleri şiddet içeren bir tutuma sahipti.
son yıllarda şahsımı ve çevremi en şaşırtan olay ise; geçtiğimiz günlerde istanbul taksim meydanı'nda ismek çadırları için kurulmuş ve dev kolonlardan kürtçe şarkılar söylenmiştir.
demek ki ne imiş? no panic!
son kelam için;
allah (c.c buyuruyor ki;)
göklerin ve yerin yaratılması ile dillerinizin ve renklerinizin ayrı olması, o´nun ayetlerindendir. şüphesiz bunda, alimler için gerçekten ayetler vardır. (30/22)
--spoiler--
Anadolu, jeopolitik konumu yönünden , tarihin her safhasında çok güçlü medeniyetlere sahip olmuş ve kültür varlığını her zaman hissettirmiş, dünya tarihinin anahtar bölgesidir.
Bugün, Anadolunun sırlarla örtülü kültür mirası, hayret edilecek bir zenginlikte ve el değmemişliktedir.
Birbirinden zengin uygarlık izlerinin bulunduğu Anadolunun her köşesi, gizlerle doludur.
Doğu Anadolunun da, Anadolu tarihinde önemli bir yeri vardır. Hemen hemen 20 nci yüzyılın ortalarına kadar Doğu Anadoludaki tarih öncesi yerleşim bölgeleri hakkında hiçbir bilgiye sahip değildik.
Geçtiğimiz yıllarda Doğu Anadoluda keşfedilen sayısız kaya kabartmaları büyük heyecan yarattı. Bunlar, bu bölgenin tarih öncesi gelişimini birden bambaşka bir bakış açısıyla görmemizi sağladı.
Doğu Anadoluda kaya kabartmaları esas olarak dört bölgede rastlanmıştır : Malatya- Adıyaman çevresi, Kars, Van ve yöresi, Hakkari Dağları...
Türk Tarih Kurumu üyesi Dr. Oktay Belli, iÖ. 15 000 7 000 arasına ait Van yöresi kaya kabartmalarını gün ışığına çıkartmıştır. Hakkâri dağlarındaki Yedisalkım yöresinde, nehir yataklarının üstünde rastlanan mağaralarda tarih öncesine ait tanrı resimleri bulunmuştur.
Bu sanat eserlerini yaratan insanlar hakkında bugün kesin bilgilere sahibiz. Çünkü benzer kabartmalara Doğu Azerbaycanda, Kohistanda, Altay bölgesinde ve Sibiryada rastlanmıştır. Bu kabartmaların ortaya çıkış sıklığı, bunların kesinlikle ilk Türkler dönemine ait olduğunu kanıtlamaktadır. Bu resimleri yapan insanlar, en eski Türk göçebe ya da yarı göçebe aşiret topluluklarına bağlıydılar.
Gevaruk Ovasında(Hakkâri) ve Tirşin Yaylasında bulunan stilize kabartmalar için de aynı şey söylenebilir.
Gevaruh ve Tir-i-şin kabartmaları, Erzurumdaki Cunni Mağarası ve Ayzanide ( Çavdarhisar Kütahya ) bulunan Zeus Tapınağının taşlarıyla büyük benzerlikler göstermesi açısından son derece önemlidir ; o yörenin eski Türk aşiretlerine ait olduğu anlaşılmaktadır.
Bütün bu buluntular, tarih öncesi dönemde Doğu Anadolu ile Azerbaycan ve Sibirya bozkırlarının, ayrıca Türk boylarının anayurdu Altay yöresinin sanatsal ve kültürel merkezleri arasında yakın bir ilişkinin varolduğunu göstermektedir. Tarih öncesi dönemden günümüze, Orta Asyadan Anadoluya bütün gezginci, yarı göçebe ilk Türk ve Türk boyları arasında canlı bir ilişki süregelmiştir.
Buluntular, genel anlamda: kaya üstü ve mağara resimleri,yazı elemanlarını içeren kaya resimleri ( petroglifler), yazıya geçişi gösteren kaya resimleri ve nihayet yazıtlar şeklindedir.
Ünlü tarihçi Kâzım Mirşan, Anadolunun tamamındaki bilinen buluntuların hemen hemen tamamını okumuş ve kayda almıştır.
ANADOLU KAYA RESiMLERi VE YAZITLARI
Bazı batılı ülkeler, Türkleri Anadoludan kovmak, ya da en aşağı Anadoluda Türkleri etkisiz hale getirmek ve her şeyin üstünde Doğu Anadoluda çıkarlarına en uygun yapay devletler oluşturmak için büyük çaba içindedir.
Oysa, aksi tüm iddialara rağmen Anadolu, tarih boyunca bir Türk vatanıydı.
Anadolunun her yerinde, özellikle Doğu Anadoluda bulunan kaya üstü ve mağara resimleri, yazı elemanlarını içeren kaya resimleri ( petroglifler), yazıya geçişi gösteren kaya resimleri ve nihayet yazıtlar bu fikri doğrulamaktadır.
Araştırmacı- Tarihçi Kâzım Mirşanın, okuyup kayda aldığı bazı buluntular şunlardır:
ÇiLGiRi YAZITI:
Doğu Anadoluda, Ön- Türk dil ve düşüncesi hakkında geniş bilgi veren, ilk Ön- Türk yazıtıdır. ilk ve en eski olması nedeniyle bütün Anadolu uygarlık tarihinin en eski yazıtı dememiz mümkündür.
45 santimetre çapında, mermer bir silindirdir. Ortasındaki haç ve kenarındaki çok sonraları kazınmış olan Ermenice yazı nedeniyle Ermeni Mezar Taşı sanılmıştır. Kâzım Mirşan, Ermenice yazıların sonradan kazınmış olduğunu belirlemiş, Ön- Türklere ait damga ve yazıları çözmüştür.
içeriği tam olarak anlaşılamadan, sadece üzerindeki yazılar sebebiyle Van Müzesinin bahçesinde açık havada tutulurken, önemi kavrandıktan sonra, kapalı alana alınmıştır.
TiR-i-ŞiN YAZITI:
Tir-i-şin Yaylasının 8 km. kuzey doğusundaki Tahtı Melik Zirvesinde ele geçen petroglif (yazı elemanı içeren kaya resmi) , iÖ. 6 000lere tarihlenmektedir.
Mirşanın açıklamasına göre, petroglifin içeriği, (Mukaddesata erişen, ölen kişinin GÖKTE ASILI KALMASI...), yani tekrar doğmak üzere cennette yer alması, demektir. Bu da, iÖ. 6 000lerde, Ön- Türklerin tek tanrı inancına sahip olduklarının ifadesidir.
BAŞET PETROGLiFi:
3720 metre yükseklikteki Başet Dağında bulunmuştur. iÖ. 4 000lere tarihlenmektedir. Bu petroglifle, damgaların, satır, dizi halinde sıralandığı, düşüncenin düzen kavramına vardığı seçici olduğu bir döneme girilmiştir.
Kâzım Mirşan, petroglifin içeriğini şöyle açıklamaktadır : ( Kutsal majestelerinin günahsız ruhlarının toplandığı yere uçuşu)
CUNNi MAĞARASI YAZITLARI:
Erzurum -Karayazı ilçesi Salyamaç Köyü yakınlarındadır.
Mağara duvarlarına işlenmiş olan yazılar, Ön- Türklerin Doğu Anadolu yaylasından Anadolu içlerine doğru ilerlemiş olduklarını göstermektedir. Bu mağara yazıtlarını Prof. Dr. Hâmit Zübeyir Koşay bulmuş, yazıtların tamamını Kâzım Mirşan okumuştur.
Mirşana göre, iÖ. 3 000lere tarihlenen Cunni Mağarası, bir ATEŞ EVidir.
Yazıtlardan Cunni Mağarasında Kral ISUB-ÖGün gömülü olduğu anlaşılmaktadır. Tabii, gömülü olan kralın külleridir.
Yine Mirşana göre, buradaki bazı yazıtlar, hiyerogliften önce hiç sözü edilmeyen Mısır yazısına aittir. Ve bu yazı, Orta Asyadan Mısıra gitmiş olan Ön- Türklere ait damgalardan oluşmaktadır.
TRABZON YAZITLARI:
Kâzım Mirşan, Trabzondaki bir mağarada bulduğu Ön- Türklere ait bir yazıdan, kentin eski adının OY-ONUL olduğunu, bu ismin (Başarı inancı) anlamına geldiğini ileri sürmektedir.
Mirşan, aynı yerde bulunan ikinci bir yazıyı da UW-ON ONULUS UQUS olarak okumuştur. Ona göre bu yazının anlamı da, ( Tanrıyla özdeşleşme) demektir.
TAŞLARDAKi TARiH
Türk tarihi ile ilgili ulusal basında çıkan üç haber...
Esasen konu bilinmeyen bir şey değil ama, yine de (Kâzım Mirşanın söylediklerini hatırlayarak) okumakta yarar var.
19 Haziran 2001, Milliyet :
Malazgirt Efsanesi Yıkılıyor
Tarih kitapları, Türklerin Anadoluya 1071de Malazgirt savaşıyla girdiğini yazar. Yeni kurulan Meclis Ahlat Komisyonu Başkanına göre ise Türkler, iÖ. 650lede Ahlatta dünyanın en büyük kentlerinden birini kurmuş.
Komisyon başkanı MHP Bitlis Milletvekili ibrahim Halil Oralın, Ahlat da nereden çıktı? sorusuna yanıtı ise Türklerin Anadoluya giriş efsanesini yıkacak cinsten...
Ahlatın geçmişi iÖ. 650 yıllarına kadar dayanıyor. Türklerin Anadoluya girişini Malazgirt olarak biliyoruz. Ama bundan yüzyıllar önce Anadoluya ilk gelen Türkler, Ahlata yerleşmiş ve dünyanın ilk büyük kentlerinden birini kurmuş.
30 000 metrekare alanda, 5 metre yüksekliğindeki mezar taşlarında, Kayı dahil Türk boylarına ait tarihi kayıtlar var.
7 Eylül 2002, Akşam :
Ana Vatanımız Anadolu Çıktı
Hakkaride bulunan 3200 yıllık mezar taşları ana vatanımızın Anadolu olduğunu gösterdi.
Hakkaride yapılan bir kazıda bulunan mezar taşları, Türklerin ana vatanının Orta Asya değil, Anadolu olduğunu ortaya çıkardı.
Prof. Dr. Veli Sevin önderliğinde yapılan kazıda, iÖ. 1200 yıllarına ait BALBAL adı verilen Türklerin kullandığı mezar taşları bulundu.
Böylece, Türklerin Orta Asyadan dünyaya yayılışı inancı da büyük darbe yedi. Tarih kitaplarında Türklerin Anadoluya geliş tarihi olarak 1071 yılında yapılan Malazgirt Savaşı gösteriliyordu.
Türk Tarih Kurumu Başkanı Prof. Dr. Yusuf Halaçoğlu, Türklerin iÖ. 1200lü yıllarda bu bölgede yaşadıklarını kanıtlayan mezar taşlarını Prof. Dr. Veli Sevinin önderliğindeki kazıda bulunduğu bilgisini verdi.
Prof. Dr. Halaçoğlu, şunları söyledi :
Balballar, üzerinde Türk motifleri bulunan , Orta Asya Türk dünyasında sıkça rastlanan Göktürk öncesine ait mezar taşlarıdır.
Anadoluda ilk defa bu tür bir figüre rastlandı.
Arkadaşlarımız Orta Asyaya giderek Hakkaride çıkan balbalların oradakilerle karşılaştırmasını yaptılar. Bunlar tamamen Türk figürlü mezar taşları...
Buluntular, Türklerin iÖ. 1200lerde Hakkaride yaşadıklarını kanıtlıyor, bunun ikinci bir izah yolu yoktur.
10 Ekim 2002, Hürriyet :
Arkeolojik Kazılar
18 Mart Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesinin araştırması çok önemli bir gerçeği ortaya çıkardı.; Türkler, Anadoluya iÖ. 2 000 yılında geldiler.
Hakkaride yapılan arkeolojik kazılarda bu konu ispatlandı. Bulunan 13 kabartma ve aile mezarı, yirmi milyon satışlı National Geographic dergisinin Ekim sayısına da konu oldu.
Başta Ermeniler olmak üzere bazı etnik kimliklerin tekelinde olduğu iddia edilen Güneydoğunun öz Türk anayurtlarından biri olduğu böylece ispatlandı.
Türklerin Anadoluya 1071de değil de, 3200 yıl önce geldiğinin belgelenmesi, dünya gündemine de oturdu.
ANADOLU'DA ÖN TÜRK YAZITLARı.
--spoiler--
bu entryimde kürtçü cücükleri bozup atıyorum.
türkçe ve kürtçe'nin tarihsel kıyaslaması filologlar tarafında şöyle değerlendiliyor:
kürtçe için:
kürtler m.ö. 4. yüzyılın sonlarında ixmînî imparatorluğunun çöküşünden sonra çivi yazısını kullanmayı bırakıp yunan ve arami alfabesini kullanmaya başlamışlardır. bu alfabelerle yazılıp günümüze gelen kürtçe tekstler hewramî kitabeleridir.
türkçe için: uzman türkologlar türkçenin doğuşu hakkında çok fazla bilgiye sahip değildirler. bu az bilgiye sahip olunan ilk türkçeye "ana türkçe" denir. ayrıca bundan sonraki bazı yazılı kaynaklarda belirtilen dile "ilk türkçe" denir. türkçenin bilinen ilk abecesi göktürk alfabesidir. bu abece türkçenin yapısına tam olarak uymaktadır. bundan önce de türkçe yazılmaktaydı. bu dil ise bazı çin kaynaklarında ve çin yazıları ile geçer. bazı uzmanlar ana türkçenin hunca olduğunu söyler ve bütün türk dilleri bu dilden türemiştir. türkçe ile ilgili kesin savlara ulaşılasıya kadar (ms 2. yy) türkçe ile ilgili her bilgi çin kaynaklarından elde edilir.
bilinen ilk kürtçe kaynaklar m.ö 4. yüzyılın sonlarıyken, türkçe kaynaklar m.s. 2. yüzyıl'a aittir. arada yaklaşık 600 yıl fark varmış, sorun değil kapatılır!
türkiye toprakları üzerinden konuşulan, onlarca dilden biridir. kürt halkı konuşur ve genelde, kürt halkının içinde de tek bir hal ile varlık göstermez. bundan sebep olsa gerek, bölge bölge farklılıklar gösterir.
ya o kadar enteresan ki, şimdi evimde oturmuş müthiş bir yaz gününün keyfini aylaklık ederekten çıkartmakta iken, uludağ sözlüğe girip ulan kim ne yazmış bi bakayım diyorum, sonra kürtçe başlığına tıklıyorum.
bu nasıl bir sığlık lan, hani sen kürtleri sevmiyor olabilirsin, ırkçı olabilirsin, tüm kürtlerin pkk'li olduğunu düşünüyor olabilirsin. ve hatta bütün kürtlerin ölmesi gerektiğini düşünüyor olabilirsin, konuştukları dilin ** gerçek bir dil olmadığını düşünüyor olabilirsin. ama bu löölööö diye ses çıkartırsan kürtçe olurmuşlar, ordan burdan çalıntıymışlar falan ne gerzekçe bir saldırı şeklidir hiç düşündün mü sevgili yazar?
hayır türkçe yi bir düşün lan, sikip attığın türkçeyi bir düşün. ona buna peşkeş çektiğin dilini düşün. titre ve kendine gel.
valla kuzum, nerenden solursan solu, kürtçe babalar gibi bir dildir. ve kötü haber lan, türkçeden daha eski bir dildir.
ortadoğunun köklü dillerindendir. Türkiye, Suriye, Irak ve iran'da yaşayan Kürtlerin kullandığı dildir. Kurmanci, zazaki, sorani ve gorani gibi lehçeleri mevcuttur. Hint-avrupa dil ailesinin bir üyesidir.
birbirinden 100 km uzaklıkta yaşayan iki kürt'ün anlaşamadığını görmeye vesiledir. dil bilimi açısından incelediğimizde farsçasının içine edilmiş hâlinden ibaret olduğunu rahatlıkla görülebilmektedir.
not: birileri de kürtçeyi, türkçenin söz varlığıyla dans ettirmeye kalkarak sıvama işlerindeki yeteneğini sergilemiş. ulan zıpçıktı! dil diye sahiplendiğin lehçeden farsça, arapça, ermenice, türkçe sözcükleri çıkar da ortada ne kalıyor görelim. bunu yaparken sakın ola türkçe ile de boy ölçüşmeye kalkma. zira bugün siyasî çizgisi en arabî gazetede bile türkçe sözcüklerin sayısı yüzde 70'lerden aşağı düşmemektedir.
yüzde 70'i farsça geriye kalanı ermenice, bellucce ve az sayıda türkçe kelimeden oluşan, asla ve asla bilim dili olamayacak olan, türkçe'de bulunan birçok kelimenin karşılık olmadığı iptidai dil.
resmileşmesi etnik ayrımcılığa girer, ulus devlet sarsılır. yarın öbür gün türkiye milliyetçileri etnik türk milliyetçisine dönüşür. kürtçeyi serbest bırakmak ulus devletin tabanına dinamit koymaktır. aman deyim.
çok iddialı söylüyorum kesinlikle türkçe'den zengin. cumhurriyet'ten sonra türkçeye yeni kazandırılan uydurma kelimeler olmasa zaten türkçe çok zayıf kalırdı. bilirsiniz çok güzel bir söz vardır: ''türkçe'deki yabancı kelimeleri çıkarırsanız hiç bir şey yazamasınız'' hiç:arapça, şey: farsça...
kürtçe bu kadar baskıya, yasaklanmya rağmen hala yaşıyorsa bu kürtçe'nin ne kadar derin ve köklü bir geçmişe sahip olduğunun en açık ve net alametidir. anadoludaki diğer dillerin hemen hemen hepsi artık unutulmaya yüz tuttu. edebiyat ve dil masum varlıklardır, kültürle, deneyimle, geçmişle zenginleşir ancak onu ayakta tutan güç otorite ve idaredir. türklerin, kürtleri hükümranlığı altına almalarıyla beraber dillerini de ön plana almışlar. şu an kürtler ve kürtçe türklerin egemliği altındadır. kürtler asimile oluyor. küçük yaştaki pek çok cocuk özellikle metropoldeki çocuklar artık yavaş yavaş öz dillerini, ana dillerini unutuyorlar. burdaki milliyetçilerimiz buna sevinsinler, bir dili yok etmeye küçük adımlarla da olsa başardınız. dünyanın başka bir rengini kendinizi büyük ve güçlü göstermek namına soldurdunuz. evet siz büyüksünüz, siz güçlüsünüz. kürtlerin yakın geçmişteki ataları bir arap, bir bulgar, bir hırvat olamadı.onlar gibi olamıyıp ülkesini kuramdı, şimdi hangi türk bu bahsettiğim; isyan edip ülkesini kuran milletlere düşman ve kin kusuyor ama kürtlerden öyle bir nefret ediyolar ki. evet saftı, inandı türk kardeşi ile beraber vatanı için savaştı; o vatanda da kendine yer edinemdi. gün geldi o inandığı ve güvendiği kardeşi sen yoksun dedi, dilin kaba dedi, kro dedi. işte suç sizden çok o bizim saf atamızdadır.
yazının başında kürtçe'nin zenginliğinde bahsettim. bunu bir örnekle açıklayayım:
türkçe'de insan olsun hayvan olsun hepsine ''doğmak'' fiili ile ifade edilir.
örnek: ''teyzem doğurdu', küçük kedimiz iki sevimli bir yavru doğurdu.'
kürtçe'de hemen hemen bu durum tüm hayvanlar için değişkenlik gösterir.
bazı örnekler:
* kuçik ê me terikî= Köpeğimiz doğurdu.
* çeleke a me zayî= ineğimiz doğurdu.
* met a min raket= halam doğurdu.
* hesp a me berzayid= atımız doğurdu.
* mişk li ber kêvir de selixi= fare taşın dibinde doğurdu.
şimdi bir not : biliyorum bu yazıyı eksiliyeceksiniz, inanın umrumda değil; umrumda olan bü ülkenin gençleri okumuşları neden bir avrupa genci kadar araştırmacı değildir; kaçınız kürtçeyi önyargısız öğrenmeye yeltendi. ben bir kürt olarak türkçe'yi öğreniyorum ve kimseye zerre kadar yaltanmadan bunu diyorum, türkçe ile düşmanlığım olmaz, türk kültürü ile de. düşmanlığım halkları birbirine düşman eden ve aramızdaki kardeşlik bağını koparan ırkçı-tekçi sistemle olur.
edit: o eksileyen tıpkı 5 yaşındaki çocuğa benzetiyorum:'' bana ne , istemiyorum.'' siz de o yaşdaki çocuklarsınız. karşı argüman nerde, ancak 2 satırlık yazarsınız; o da kakaret dolu olur. suç sizde de değil, 20 yıl boyunca beyninize resmi ideolojiyi upload eden eğitim sisteminde.
bir dil olarak saygıyı hak eden ve kürtlerin anlaşmasına yardımcı olan bir dil.
ama arkadaş benim anlamadığım ana dili türkçe olan bi memleketin sözlüğünde türkçe başlığı 9 sayfada kalmışken bu kürtçe başlığına 17 sayfa entry girilmiş.
kendi dilimizi o kadar iyi özümsedik ve içerisindeki deformasyona yol açan çözümsüzlükleri çözüme erdirdik de mi bu dil hakkında tartışıyoruz.
dildir. Konuşuluyor, şurdan-burdan gelmiş kelimeleri ama anlaşmaya yarıyor işte. Ama üzerine yapılmış çok fazla araştırma yok. Yapılan dikkate değer araştırmalar kürtçe'nin kelime kökeni olarak farsça, arapça ağırlıklı olduğunu söylüyor. Sen gider izadi gibi eziklere bakarsan hintçe bile kürtçe'nin alt dalı dersin.
Arkadaş yasaklanmış veya başka bir şeyler olmuş her neyse, sonuçta bu dil çok çok fakir ve geri bir dil. Sırf böbürlenmek için şöyle derin böyle derin demenin duygusallıktan başka bir anlamı yok.
Hele hele üniversite okuyan adam gelip bana 'arapça kürtçe'nin alt dalı' diyebiliyorsa bu iş ırkçılık hastalığının sıtma gibi titretmesidir, sara nöbetidir.
Kelime hazinesi*, morfoloji,fonoloji ve gramer kuralları bakımından incelendiğinde bilimsel olarak Farsça'dan farklı bir dildir. Hiçbir dilbilim çalışmasında ya da bilimsel yayında Kürt Farsçası (#9163531) adlı bir dil tanımı yoktur. Kart kurt ne kadar bilimselse "Kürt Farsçası" da o kadar bilimseldir. Kaldı ki böyle bir tanım Kürtçe'yi Farsça'ya değil Farsça'yı Kürtçe'ye tabi kılar. ne bu ne de tersi geçerli değildir. Gerçi popodan uydurulmuş "bilimsel" bir kavramın tutarlılığını düşünen kim, hamasi laf olsun "bilimsel" olsun!
sayfalarca yazı var şöyle güzel böyle süper aman türkçeden daha güçlü hatta dünyanın en güçlü diyecekler merak ediyorum bu dilin yapıtları eserleri o tek kelimeyle bi cümlelik anlam veren muhteşemlikleri nerde ama doğru 5000 yıl dile kolay bu kadar eserin kalıcığı zor olsa gerek.
bu dili bilmem lakin bi atasözü biliyorum kürtçe oda şudur: ''vara vara'' görüyomusun ahengi görüyomusun akıcılığı türkçenin yanında muhteşen dil demiş ya bazıları harbiden hak veriyorum.
biri çıkıp ne zaman ki "dil değildir." der; işte o zaman başka birileri de kudurur.
efendiler*; biz, sizin konuştuğunuz şeye "yoktur" demiyoruz. "dil değildir" diyoruz ve bunu da bilimsel olarak temellendiriyoruz:
bugün kendilerini kürt diye adlandıranlar nasıl ki bilimsel olarak bir ırk ya da ulus değilse (uzun uzun yazdım aslında hint-fars kırması olduklarını. bir de buraya yazmayayım); kürtçe de farsça'nın bozulmuşundan başka bir şey değildir.
farsça, hint avrupa dil ailesi'ne mensup olduğundan bozuğu da doğal olarak bu ailedendir. aryancılık oynayan mallar önce iran'ın sözcük kökeninin ari ülkesi olduğunu bilmelidirler. sonra da farslar'ın kendilerine arî dediklerini. bir de sormak gerek: hitler gibi aryancılık oynayan sizsiniz; nasıl oluyor da biz nazi/faşist oluyoruz?
sözlüğün görsel galerisinde ab, nan, mar gibi öz be öz farsça sözcükler var. hatta oradaki sözcüklerin geneli farsça. neymiş, aba av deyince kürtçe oluyormuş. e, biz de bunu söyledik zaten. farsça gramer kurallarıy ile farsça sözcükleri bozarak konuşulana kürtçe denir. arada da arapça, ermenice ve türkçe vardır.
sövmüş mü olduk şimdi? yok mu saydık? farsça'nın bozuk bir kolu.
kulağa çok kaba gelen bir dil. bazı kelimleri insanı güldürmekten öldürür. keçe kurdane adlı bir şarkıyı tesadüfen duydum ve orda ciddi ciddi (bkz: kawasaki), edirneli peşto neco gibi kelimeler geçiyordu. ulan kawasaki ne zaman kürtçe oldu. japon değil mi o gibi soru işaretleri kafamda dolandı.