yani eskiden hiçti. şöyle kurtuluş savaşı zamanından bahsediyorum. anaların yavrularını kınalayıp harbe yolladığı zamandan. omuz omuza, bırak kürdü, lazı, çerkezi, dadaşı ayırmayı ahmet'i mehmet'i ayırmadığı zamanlardan.
bir mehmetçiğin kurşunların sağanak yağmur gibi etraflarında vızır vızır uçarken gözünü kırpmadan yaralanan arkadaşını korumaya çalışırken ki zamandan.
--
son zamanlarda moda oldu "kürt kökenli olduğumuzu söyleyemiyoruz bizi ağlatıyolaaa ühühüüh:/" demek.
hasiktir diyorum ben buradan.
zira şöyle özetleyeyim.
nasıl bir çerkez öğretmen olabiliyorsa bir kürt de öğretmen olabiliyor.
nasıl bir laz doktor olabiliyorsa bir kürt de doktor olabiliyor.
nasıl bir dadaş asker olabiliyorsa bir kürt de asker olabiliyor.
nasıl bir göçmen öğrenci olabiliyorsa bir kürt de öğrenci olabiliyor.
nasıl bir muhacir mühendis olabiliyorsa bir kürt de mühendis olabiliyor.
...
...
...
bu daha uzar gider.
bi de şöyle bir şey var.
çarşıda pazarda örgütlenip kendi sülalesinden (aşiretinden mi demeliyim bilemedim şimdi) olmayanları arasına almamak iş yaptırmamak.
yan gelip yatmak devlet bana baksıncılık yapmak.
benim yolum yok, benim okulum yok, benim hastanem yok dememek, meclisteki pkk ayağını destekleyip ona oy vermek.
(ki bu adamlar için güya kürt halkını temsil ediyor diyorlar. ama ben hiç duymadım ki yol istediklerini, hastane istediklerini, öğretmen istediklerini. tam aksine doğuya gönderilen gencecik öğretmenleri katleden bi takım orospu çocuklarını destekliyorlar. (bkz: pkk) )
*doğru söyleyeni dokuz köyden kovalar misali rahat rahat eksileyebilirsiniz ama bunlar safi gerçekler.