kürt açılımı ile ayyuka çıkan geçememiş hırsın ürünü olan savdır.
şimdi amerika, yunanistan, fransa, belçika, iran gibi devletlerin yardımı ile ellerine silah tutuşturulan üç-beş adam, sözümona "kürt", 1992'de bastıkları köylerin kürt köyü olduğunu hiç hatırlatmayarak, orada yaptıkları katliamları sır gibi saklayarak bir grup vatandaşımızı toplumun kalanına kışkırtarak rant elde etme peşindedirler, ama bazı sivriler kimin ekmeğine yağ sürdüklerini bilmeden kürt hakkı yenmesinden bahsetmektedir.
Hakkının bilincinde olarak, hukuk yoluyla hakkını kullanan Kürtlerden bahsetmeden, çünkü mahkeme yoluyla Kürtçe ismini nüfus cüzdanında kullanan 1980 doğumlu insanlardan bahsedilmesi, "Kürtler ezildi" söylemine karşı Türkiye'nin vereceği tokat gibi cevap olur.
Mesele Kürt meselesi de değildir zaten, meselenin Dersim'le de alakası yoktur. 1980'de Ankara Siyasal Bilimler'de eğitim alan bir adamın bir bölgeden meşru ya da gayrimeşru siyasi güç odakları ile işbirliği içine girerek bir kaçakçılık rantının paylaşılması meselesidir.
Bunları söyleyenler de öldürüldü zaten geçen 30 sene içinde.
Bölgenin Türkiye'den yediklerinin rakamsız listesine 1 bakalım öyleyse:
1. TSK personelini ve ailelerini yemiştir.
2. TSK mühimmatını yemiştir.
3. TSK zamanını yemiştir.
4. Kaçak elektrik oranının en yüksek olduğu bölgedir.
5. Kaçak su kullanımının en yoğun olduğu bölgedir.
6. Yerli halkın altyapı hizmetlerinden yararlanma hakkını ve gelecek kurma hakkını yemiştir.
7. Devlet memurlarını ve ailelerini yemiştir. (Polis, öğretmen, doktor, hakim, savcı vs. vs.)
8. Bu toprağın dört bir yanından gelen cevherleri yemiştir. (Harvard mezunu olanlar bile vardı. Toplumsal belleğimiz zayıf olduğu için 15 yıl öncesini hatırlamaktan aciziz tabi biz.)
9. Yerli halkın köylerini yok etmiştir. (Yerli halk diyorum çünkü bu insanlar hangi ırka mensup oldukları ile değil TC kimliği taşıyıp, taşımamalarına göre yargı önünde muamele görürler.)
10. Yerli halkın akrabalarını yok etmiştir.
11. Yerli halkın komşularını ve komşuluk ilişkilerini yok etmiştir.
ancak tüm bunların sorumlusu vatandaşını korumak için olağanüstü hal ilan eden Türkiye Cumhuriyet'inin ve onun bölgede ve bölge dışında yaşayan vatandaşlarının suçu değildir. Suçlu kasım kasım gerinerek imralı'da yatan ve odam küçüldü diye sızlanan bir adamın ve onun etrafında örgütlenen PKK denilen örgütün suçudur, çünkü askerimiz keyif için o bölgeye gidip karakollar oluşturup, olağanüstü hal kararının verilmesini sağlamamıştır.
Köyler yakılıp, yıkıldığı; tecavüzler yaşandığı, anne karnındaki bebekler öldürüldüğü için oraya girmiştir. 1992 yılındaki kayıtların imcelemesini yapmadan olayı sadece bir kimlik sorununa indirgemek ancak basiretsizliktir ve ancak aynı oranda basiretsiz olan PKK kadar köşeye sıkışmış, eli kanlı, illegal bir örgütün sığınabileceği bir kale olabilir.
garip bir terim olsa da; bursa gibi osmanlı kültüründen henüz tam kurtulamamış, islamı ahi gelenekleriyle yaşayan bir şehirde travesti berfin tarafından gökkuşağı derneği kurulması dahi kimin ne yediğinin göstergesidir.
sırf kendi topraklarında yaşıyor diye bazı faşizan çevrelerce yapılan baskıdır. bugüne dek hiçbir kürdün, hiçbir kötü işe karıştığını görmemiş olan ben, bu durumu tek başıma savunacağımı düşünüyorum.
her olaydan(pkk ile çatışma, provoke edilen gençler vesaire vesaire) sonra "ölsün onlar, onları ülkemizde istemiyoruz" diye figan eden insanların da tvlerde boy göstermesi cabası.
zaten rahatça yaşayamıyorlar, peki neden bu tavır?
