çok bilinen bir amerikan polisiye klişesidir. iyi polis bir sürü meşakkatle, katillleri, psikopatları tutuklar ancak mahkemede gevşek yasalar yüzünden adam serbest bırakılır sırıta sırıta mahkemeden çıkar gider. kahramanımız da senaryoya göre ya kendine kahreder ya da sokaklarda adaleti kendi sağlamaya başlar...
90lı yıllarda türkiye cumhuriyeti zorlu bir dönemeçten geçti. içişleri bakanlığına bağlı güçler güneydoğu anadolu bölgesindeki terör hareketlerine hazırlıksız yakalanmışlardı. personel eğitimsiz, hizmet şertları yetersiz, silah envanteri acınacak durumdaydı. ohal uygulamasının adı var kendisi yoktu. sınır sızmalarını kontrol etmek ve kırsalda asayişi kontrol etmekten sorumlu olan ordu anap hükümetinin pragmatizmiyle kendisini bir anda şehirlerde suçlu kovalarken buldu. ordunun da böylesi bir mücadeleye girişecek deneyimden yoksun olması dışında özellikle mekanize zırhlı taşıma bririmleri ve piyade silahları açısından yetersizlikleri büyüktü. bunun en büyük sebebi o dönem donanmayı güçlendirmeye çalışan türk devleti cephe savaşları için biraz eski model de olsa teçhizatını yeterli bulmuştu. ancak terörist çetesinin elindeki ak serisi silahlar dönem itibarıyla türk ordusununkinden daha verimliydi. soğuk savaş sırasında s.s.c.b., çekoslovakya, doğu almanya gibi ülkelerden bu silahları almamız ideolojik olarak mümkün değildi. fakat gorbaçov sonrası çözülmeyle önce doğu alman zırhlı mekanize piyade araçları, sonra ağır piyade tüfekleri en sonunda da hafif makineli ak serisi silahlar envantere alınarak bu eksiklikler kısa sayılabilecek bir sürede giderildi.
90lı yılların başındaki ani terör sıçramasının önde gelen sebeplerine gelirsek; turgut özal'ın her sorunun çözümünü ekonomk koşullara indirgeyen pragmatist yaklaşımı yüzünden örgüt sempatizanlarına karşı takibin gevşetimesi ve birinci körfez savaşı sonrası bölgede konuşlanan ve pkk'ya lojistik destek veren çekiç güç'ün kontrolsüz davranışları durumu bir anda içinden çıkılmaz hale getirmiştir. durum öyle bir hale gelmişti ki o zaman ilçe olan şırnak'a 2 kilometre mesafede pkk 6-7 bin adamla içtima almaya başlamıştı.
ordunun çok istemediği şehir içi takip görevlerinin en önemli gereksinimi olan istihbarat ihtiyacı mit tarafından sağlanmaya çalışıldıysa da başarılı olunamadı. bölgede ideolojik tabanı kuvvetli olmayan terör örgütü uyuşturucu işi yapan aşiretler, akrabalık ilişkileri ve siyasi sahnede yer almaya çalışan bazı yeni yetme yerel radikaller üzerinden şehir ve kasabalarda barınak ve lojistik destek sağlıyordu. suriye üzerinden yapılan sızmalarda eylem yapılıyor silahlar kırsaldaki sığınaklara bırakılıyor ve meskun mahallerdeki işbirlikçilerin yanında saklanılıyordu. daha sonra olaylar yatışıp, tedbirler gevşetilince suriyeye oradan lübnan'a geçiliyordu. o dönem halktan yeteri kadar destek bulamayan pkk'nın kasaba, bölge, şehir sorumluları örgüt için çocukları seçiyor daha sonra bu çocuklar evlerinden, sokakta oynarken hatta sınıfta ders görürken kaçırılıyorlardı. buna mani olmaya çalışan ıspartalı bir öğretmen kızımızı kurşuna dizmelerini hala unutamam. sınıfından çocukların alınmasına karşı çıkmak istemiş ve bunu hayatıyla ödemişti. ne acıdır ki ismini bile hatırlayamıyorum. erkek çocukları lübnan'a, seçilen yaşı çok küçük kız çocuklarının bir kısmı örgütün lider kadrosuna kalanı ise suriye kamplarına götürülüyordu.
bu sırada içişleri bakanlığına bağlı olarak istihbarat ve terörle mücadele konusunda uzman birimler organize edilmeye başlandı. bu birimler yetiştirildikçe terörle mücadele konusunda sıkıntılı bölgelere sevk ediliyordu. artık örgüt yerleşim alanlarında eskisi kadar rahat at oynatamamaya başlamıştı. ayrıca koruculuk kurumunun da yaygınlaşması pkk'yı çok hırçınlaştırdı. bu arada istihbaratlar geldikçe turtuklamalar yapılıyor ancak yardım, yataklık ve benzeri suçlardan tutuklananlar hatta doğrudan eyleme katılıp da şehirlerde saklanananlar dahi mahkemelerde delil yetersizliği gibi sebepler veya yargılama sürecinin uzaması gibi nedenlerden serbest kalıyorlardı. o dönem şimdilerde kürtlerden desteğini tamamen çekmiş olan isveç ve belçika devletinin parlementerleri özellikle diyarbakırda kamp kurmuştu adeta. ayrıca mahkemelerde yargılamaların çok da çok düzgün yapıldığı söylenemezdi. yabancı parlementerlerin yanında kürt asıllı bir çok milletvekili ve hatta bir bakan yargılamalarda terör örgütü üyelerinin arkasında saf tutuyordu. hakimler ve savcıların da özellikle küçük yerlerde tehditlerden yıldıkları da bir gerçekti. insanların sadece kendileri değil orada olmayan aileleri dahi tehdit ediliyordu. iş öyle bir hale gelmiştiki bölgeye tayin edilen ohal genel valisi göreve başlamayı korkusundan reddediyor o sırada abilerine ait istanbul bakırköy'de bir mağaza kundaklanıyor ve insanlar ölüyordu.
bu şartlar altında her haltı yiyip, gencecik fidanları öldürüp mahkemelerden kasıla kasıla çıkan bazı katllerin ve yardakçılarının isimleri toplanmaya başladı. fütursuzca devlete bağlı kürt/türk/arap/süryani muhtarları, din adamlarını öldüren doktorlara öğretmenlere kıyanlar ve onlara suç ortaklığı yapanlar toplanmaya başlandı. artık adalet mahkeme dışında sağlanıyordu. şehir içlerindeki elebaşları ve sempatizanlarını kaybedeb örgüt hızla bir çöküş sürecine girdi 90 ların sonunda hatta 2002'ye gelindiğinde örgüt kendini feshetme kararı almıştı. kayıp diye arkasından ağıtlar yakılan herkesin devlete , oradaki memura, askere sıkılan kurşunda dahli vardır. tetik çeken de gitmiştir gelen pkk çetesine koyun kesip, cebine harçlık koyan da. yediği halt hafif olup çoluğu çocuğu olanın kulağı bükülüyor çoğu da bir daha o haltları yemiyordu pkk denen it sürüsüne fazla güvenip dayılanansa hakettiği yere gönderiliyordu.
bu işleri yapıp canları pahasına gece sokaklardan adam toplayan, bıçakla, elleriyle boğaz boğaza dövüşen bu insanlar kan içmekten hoşlanan psikopatlar değildi. çoluğu çocuğu olan aile babalarıydı. pek çoğu da dağ bayır, sokak mahalle koştururken yaralandı gazi oldu bir kısmı ise şehit. birileri kendilerine, arkadaşlarına, savunmasız -oraya ekmek parasını kazanmaya gitmiş- kız çocuklarına kalleşçe silah çekmeseydi eminim onlarda çanakkalede, çorumda, samsunda mesaisini bitirip kolunun altında bir ekmek, cebinde çoluğuna çocuğuna aldığı çukulatasıyla eve gidip karısının yanında 2 duble rakı, bi bardak çay içip uyuya kalacakları bir hayat isterlerdi ama vatan ve bu millet tehlikedeydi onlar da bu vatana hizmetlerini gerçekleştirdiler.
şimdi kayıplar diye habire gösteri yapıp, her fırsatta türk ırkına hakaret eden o kadınları görüyorsunuz ya işte onları eylemden dönen katil oğullarını alınlarından öpüp tebrik ederken düşünün. sonra saçlarından sürüklenerek duvar dibine sürüklenen ve kurşuna dizilen 20'li yaşlarda bir kız çocuğu düşünün. düşününki vicdanınız kararmasın. o kızcağızın hatırası kirlenmesin...
ve sen adını hatırlayamadığım boncuk gözlü güzel kız yaklaşık 20 sene oldu gazetedeki kibrit kutusu kadar resmin hala gözümün önünde ama adını unuttum allah beni affetsin... elimden gelen bir şey yok ne mezarına gidebildim ne acılı annenin elini öpebildim. bu yazı sana armağanımdır güzel kız. ruz-i mahşerde uyanana kadar rahat uyu tatlı kız. o gün sen de beni tanıma olur mu canım kızım ben bunu haketmiyorum çünkü...
pkk ile kürt ayrını yapamayan bünyenin gerçekleri saptırmasıdır. evet cahil olan halk zamanında kullanılmıştır ama bu bir ırkı suçlayacak şikilde genelleme hakkı vermez insana.
Türkiye cumhuriyeti kurulduğundan beri doğru ve yanlış kararlar almıştır ve sorun buralara kadar gelmiştir.
pkk denen terör örgütününde Dış mihrakların ve derin devletin kullanım alanına girmeside bu sorunun büyümesine sebep olmuştur.
şu an ülkeyi yöneten hükümet kendi arasında toplanarak bir yol haritası çizdi ama bunun kötü amaçlılar tarfından kullanılacağını hesaba katmadı.