yeni türkiye'de ülkenin kuruluşu aşamasında bir kısım elit kimse tarafından yeni bir oligarşik yapı kurulması aşamasında kendilerini meşru kılacak ve destekleyecek yapay bir türk milleti kavramı oluşturulmaya çalışıldı ve türk kimliğinin ön plana çıkartılması çalışmaları yapıldı. bu nedenle mevcut ırklar ve dinlerin üzerinde yeni bir kavrama ihtiyaç duyuldu. daha önce anadolu halkının türklük, kürtlük veya başka ırklar yönünden kendini tanımladığı ayrı bir türk kültürü yoktu. bunun için bir dil ve tarih kurumu kurulup değişik teorilerle türkler orta asyadan göç etmiş ve anadoluya malazgirt savaşı ile girmiş farklı bir ırka dönüştürüldü. oysa tüm asya ve avrupa milletleri orta asyadan göç etmiş topluluklardır. o halde tüm dünya türk mü diye bir sorunsal ortaya çıkar...
anadolu'da türklüğün ayrı bir kültürü olmadığından, bu kültürün temelini oluşturmak için hanefi-sünni müslümanlık kültürü, türk kültürü kabul edildi. fakat dinin, kültürel yapının temelini oluşturması dindar insanların iktidar üstünde söz sahibi olması demekti. geçmişte de şimdi ki gibi sünni müslümanlar bu ülkenin % 70 çoğunluğunu temsil ediyordu. hem o % 70'in desteğini sağlamak hem onları iktidardan uzak tutmak gibi bir ikilem yaşanıyordu. bu nedenle dinler üzerinde bir kavram yaratılıp din dışlanmalıydı, ülkenin geri kalmasının sebebi din olarak gösterildi ve bu askeriye arasında çok kabul gördü. elitler kendi konumlarını korumak ve demokrasi yerleştiğinde de bunun devamını sağlamak amaçlı bir beyin yıkama harekatına giriştiler. dindarlar gericiydi ve ülkeyi geri götürecek propagandası yapıldı. büyük çoğunluğu dindar bir ülkede bu kavram kargaşası insanları bir noktadan sonra isyana götürecekti. yeni bir düşman yaratıp kargaşa devam ettirilmeliydi. ortak bir düşman yaratılırsa insanların daha önemli gördüğü bir noktada birleşmesi sağlanabilirdi. bu nedenle hem farklı dinlerdeki dindarları bölmek hem dindarlar arası bir üst kimlik yaratarak ırk farkını vurgulamak yoluyla milleti bölme yoluna gittiler. kutuplaşma sağlayarak yeri geldiğinde alevilere karşı sünnilere, yeri geldiğinde sünnilere karşı alevilere, yeri geldiğinde kürtlere, yeri geldiğinde türklere, yeri geldiğinde azınlıklara destek vererek toplumu bölme yoluna gittiler. böylelikle bu farklılıkların başa bela olduğu empoze edilerek zayıflatılırken türklük ideolojisi asıl kimlik olmasına çalışıldı. aynı zamanda bu bölünme arasında arada bir yol izlenerek kendi iktidarlarının devamı sağlanmaya çalışıldı...
bir komplo teorisi zannedenlere chp'nin tarihini örnek vermek isterim.
diktatörlük döneminde ilk yıllar sadece laik elitler vardı. demokrasi sürecinde elitler iktidarı kaybedecekti. sünnilik ile beraber hareket ederek önce alevilere-kürtlere saldırılar oldu, aleviler bu saldırının sebebini sadece sünnilere yüklediler, çünkü elitlere de yükleseler yaşama şansları kalmazdı.
zaman içinde demokrasi yerleşmeye başlaması ile sünniler iktidarı ele geçirdiler. bu kez alevi ve kürtlere yaklaşıldı. fakat yine de azınlıkta kalınıyordu. zaman zaman darbelerle sünnilerin elinden iktidar alınıp elitlere destek verildi. yıllarca beyni yıkanıp yapay üst kimlik olan türklüğü kabul eden sünniler için yeni bir parti olarak mhp yine elitler eliyle kuruldu. böylelikle % 70 den % 50 lere indirilebildi. yeni düşman olarak sünnileri bölmek için kürtlere 12 eylül ile bir baskı uygulandı ve ayrışmaları sağlandı. an itibarı ile % 40 sünniler hala çoğunlukta.
ama toplum kesimleri artık uyanmaya başlamış ve akp hükümeti bu ayrıştırmaları önleme yolunda ilerlemekte...amerika'nın güçlü bir türkiye için destek vermesi de büyük ölçüde etkilidir. kim ne derse desin lafta amerika düşmanlığı besleyen topluluklar işine geldiği için amerika destekli partilere oy verir. asker içinde demokrasiyi benimsemiş ve artık birlik olmanın ülkeyi daha iyi yerlere götüreceğine inanan kadroların desteği ile de akp yelkenleri dolup hizla ilerlemekteler. bazıları askerin hala aynı düzlemde faşizan yapılara yakın durduğunu iddia edebilmektedir. hilmi özkök döneminden bu yana artık darbelerin önü kesilmiştir. tüm askerler aynı değildir. asker içinde hala eski düzeni savunanlar vardır ve bunları ehlileştirmek ve bir darbeyi önlemek için ara ara genelkurmay başkanları sert görünen açıklamalarla yatıştırmaktadır. genelkurmay başkanı akp'ye karşı durmuyor görünse bir darbe çoktan gerçekleşirdi. genelkurmay başkanımız hem akp karşıtı gibi görünmeyi sağlayan tatlı sert açıklamalar yaparak darbecilerin gücünü kırmakta hem de ordu içinde hukuk yardımıyla darbecileri farkettirmeden temizlemekte...
büyükanıt'ın verdiği e-muhtıra bile cumhurbaşkanlığı seçimlerinde darbe geliyor korkusuyla abdullah gül'ün seçilmesine muhalefet edenleri susturmuş, darbeye karşı pozisyon alınması sağlanmış, sessiz kalınması durumunda ordu içinde yükselecek darbe isteğinin beli kırılmıştır. bu yangını söndürmek için önündeki alanı önceden kontrollü şekilde yakmaya benzer. bir sonraki seçimlerde akp'ye demokrasi isteyenlerin oyunu kazandırdığı da unutulmamalıdır. akp karşıtı bir genelkurmay başkanı seçimlerden üç ay önce e-muhtıra verir mi?
yeni bir türkiye yaratılıyor. toplumu sünni, alevi, başka dinler, kürtler, türkler, başka ırklar diye ayrıştıran elitler tasfiye ediliyor ve toplum da bu ayrıştıranları parmağıyla işaret edip uzak duruyor. demokrasi standardı sağlandığında bundan 20 yıl sonra ne alevilerin, ne sünnilerin, ne kürtlerin ne türklerin vb. çoğunlukla desteklediği bölücü-ayrıştırıcı partiler olmayacak. milletin tümünden oy alabilecek ulusal partiler kurulacak.
çoğu arkadaş şiddetle karşı çıkacak ama mhp, dtp, chp, sp partilerine oy veren kaç kişi başka partilere oy verir. ne yaparlarsa yapsınlar oyları belirli aralıklarda kaldığına göre demek ki bunlar belirli faşizmleri güden aşırı uç partiler. laik kesimle dindarlar arasında sorun olmasa kim chp'ye oy verir. türk ırkının üstünlüğü, dtp ve terör olmasa mhp ne kadar oy alır, kürtlerin üzerinde rejim baskısı olmasa dtp diye bir parti var olur mu, laiklik tam manasıyla uygulansa, dindarlar sistemin dışına itilmese sp oyları daha ne kadar düşer bakmak lazım.
bir özelliğinden dolayı üzerinde baskı hisseden gruplar marjinalleşir. irtica baskısı, korkusu ile marjinalleşen laik chp seçmeni, herkes düşman faşizmi ile giden ve kendini üstün gören türk milliyetçisi mhp seçmeni, laik baskı ile oluşan aşırı dinci sp seçmeni oluşmuştur. marjinalleşen ve ayrışan, katı sınırlarla bölünen bu topluluklardan demokrasiye destek beklenemediğinden tek umut akp kalmıştır.
% 40 kadar olan akp seçmeni ne olursa olsun akp arkasında duracak gibi görülüyor. işin garibi chp, dtp, mhp, sp gibi marjinal gruplar akp'yi bölücülükle suçlarken kendilerinin toplumu böldüklerinden habersiz ve kendilerinin ne kadar aşırı uç olduklarını farkedemeyecek kadar faşistleşmiş...
başka ülke partilerini, seçimlerini inceleyin. homojen seçmenlere sahip tolumlarda seçimlerde oy oranları aşırı değişebilmekte. türkiye ise aynı miktarda oy alan partilere sahip. sadece marjinal olmayan bir % 40 var ve seçimlerde onların oyları belirleyici oluyor.
ülkemizde bulunan partileri alıp başka ülkeye götürelim ve seçimlere sokalım. seçimlerde ne vaad edecekler? akp'de dahil vaad edecekleri hiçbir şey yok. seçimlerde de sıfır oy alırlar. türkiye partisi olamamış partilerin dünya partisi olması da beklenmez zaten. yani demokrasi tam yerleşmiş olsa akp'ye destek veren seçmenlerin de akp'ye ihtiyacı kalmaz.
ama almanya'dan Hristiyan Birlik Partileri, Hür Demokrat Parti, Sosyal Demokratlar, Yeşiller ve Sol Parti alıp gelelim. adamların vaatleri "istihdam, vergi ve emeklilik" konularında düzenlemeler. bu ülkede seçim vaatleri; faşizanlığından başka bir özelliği olmayan partiler başa gelse ne yapacaklar ki? başka ülkeler gibi ülkemizde faşistlik dışında dertlerimiz ne zaman olacak bakalım. o günleri görürüz inşaallah. allh'dan akp var da sosyal bir şey beklemeyip sadece demokratikleşme beklediğimiz halde kendi kendine sosyal politikalar yürütüyorlar...
kemalistler ve sosyalistlerdir. kemalistler başı çeker tabi. sosyalistler hala yapım aşamasında olduğu için zararsızdır. ama kemalistler hem örgütsel yapı olarak hemde devleti babasının malı zannetmelerinden dolayı bu durumu kendilerine hak görürler.
