"Benden atımı isteyin vereyim, malımı isteyin vereyim ama toprağımı istemeyin o benim değil milletimindir" demiş mete han. koskoca mete han bile toprak konusunda hüküm veremez iken siz kimsiniz de verelim diyebiliyorsunuz.
şimdi biz o güzelim türkiye topraklarını versek abd o kürtleri iki günde silip süpürür ve türkiye nin güneydoğusu ve doğusu elden gider. daha sonrada abd rusyanın komşusu olur ve savaş eksik olmaz o topraklarda. o yüzden hiçbir hükümet o toprakları rusyanın izni olmadan veremez kürtlere.
hatta bdp hükümet olsa o bile veremez.
Bu topraklar en zor durumlarda bile kimseye bırakılmadı öyle kolay değil toprak vermek. yok illa da biz devlet kuracaz diyorlarsa ıraktaki türkmenlerle takas edelim bizim kürtleri orda ne kuruyorlarsa kursunlar.
verelim bütün kürtleride yollayalım oraya, sonra rahat rahat yaşıyalım diyesi geliyor artık insanın böylelikle toplumun seviyeside artar oraya harcadığımız parayıda millete harcarız, ab ye de ihtiyacımız kalmaz, eyalet sisteminede geçtik mi sağcılık solculuk tartışmalarıda azalır ohhhh kebap.
bu toprakları karış karış hesaplayıp bölünme seçeneğine geçmeden önce federasyon çözümü düşünülmelidir. bu sayede belki de bölünme engellenebilir.
Türkiye Cumhuriyeti'nin bölünmesi ve yeni kurulacak kürdistan'a toprak verme seçeneği en son seçenek olmalıdır. Tüm ettiğimiz kavgalar içinde, en temelde, bölünürsek her iki tarafın da eskisine göre daha güçsüz olacağı ve "böl ve yönetçi" emperyalist güçlere karşı daha zayıf kalacağı gerçeği referans alınmalı ve bölünme olabildiğince engellenmelidir.
hadi Türkiye gene neredeyse 90 yıllık devlet, bugün ne kadar özgürse*, o gün de bundan biraz daha az da olsa, göreceli bir özgürlüğü olacaktır. ama potansiyel yeni bir kürdistan'ın taze egemenlerinin, batıdan gelecek, "bak seni biz kurdurduk, ümüğünü sıkarız, ne dersek evet diyeceksin" baskılarına karşı koyabileceğini düşünmüyorum. kukla devlet olup çıkarlar en sonunda. hele ki mevcut feodal düzen devam ederken, sanmıyorum ki kürt egemenler yabancı güçlerle işbirliği yapıp memleketinin kaynaklarını satmasın. haa bugün Türkiye'de durum farklı mıdır? hayır, yine kaynaklarımız, kurumlarımız çatır çatır satılmaktadır ama en azından bu işler o kadar da kolay olmamaktadır.
En en en önce kardeşçe ve eşit haklarla, aynı mevcut bayrak altında yaşayabilmenin yolları aranmalıdır.
böyle madde madde yazılan mübadele hamleleri de zor iş söyleyeyim. güzel uğraşılmış, maddelere dökülmüş, verilen kafa ve el emeğini takdir ediyorum ama, yok efendim kürtle evlenirsen haklarını kaybedersin falan hiç olmamış. bu tip planların sonu ırkçılığa, kafatasçılığa gider ki gitmiş bile. ikinci dünya savaşı dönemindeki avrupa'ya döneriz söyleyeyim. Hangi devirde yaşıyoruz? herhangi bir ülkenin vatandaşıyla evlenmem benim kendi vatandaşlığımı nasıl etkileyebilir? koreliyle evlenince vatandaşlıktan mı çıkıyorum?
eğer iki ülke kurulursa, mevcut ve yeni kurulacak evlilik bağları dolayısıyla bu iki ülke arasındaki nüfus akışı hiçbir zaman bitmeyecektir. muhtemel daha gelişmiş bir türkiye olacak olması dolayısıyla da genelde bu akış türkiye yönlü olacaktır. tıpkı bugün avrupa'ya evlilik yoluyla gerçekleşen ve avrupa ülkeleri tarafından dil, kültür bilme gibi şartlar öne sürülerek sürekli olarak engellenmeye çalışılan akış gibi.
batıdaki kürtleri de türkiye'den yollama ve bu sayede kürt etnik kimliğine herhangi bir hak verilmeyen bir türkiye'ye sahip olma hayalleriniz varsa onlardan da vazgeçin artık. iki millet, kurulan aile bağları dolayısıyla öylesine içiçe geçmiş ki, artık kürt kimliğini tamamen temizleme diye birşey söz konusu olamaz. sen temizledim sanırsın, 20 sene sonra bir sonraki kuşakta tekrar ortaya çıkar. napıcaksın, aile içinde babadan oğula aktarılan kültüre mi müdahale edeceksin? bunca yıldır aklınca ettin de ne oldu?
eğer türk tarafından gelen bölünme yanlısı görüşlerin altında yatan fikir, "amman bu iş kötüye gidiyor. teşvik haritası falan da çıkarttık avrupa birliği uyum süreci kapsamında, doğuya sike sike yatırım yapıcaz. onca yatırımdan sonra adamlar ayrılırsa havaya gidecek paracıklar. gel biz yatırım falan yapmadan ayrılalım da ne halleri varsa görsünler" ise, bu fikrin de hatalı olduğunu belirtmeliyim. bölünsün ya da bölünmesin, 90 senedir doğuyu naçar bırakan türkiye cumhuriyeti'nin her koşulda doğuyu geliştirmek boynunun borcu olmalıdır. ayrılırsalar da bugüne kadar yapmadıklarımıza sayar, helal ederiz gider.
sonuç olarak, bölünüp küçülerek uluslararası arenada güçsüzleşmek yerine, mevcut bayrağımız altında, dış işlerinde birlikte, iç işlerinde bağımsız ve tüm etnik kimliklerin resmi olarak ve tüm evrensel insani haklarıyla birlikte tanındığı bir federasyon yapısına geçilerek bölünme engellenmelidir. yoksa gelecekte yaşayacağımız acılar, bugünküleri, mumla aratacak kadar şiddetli olabilir. kurulacak bir federasyon bile bölünmeyi engellemeyebilir ama denenmeden geçilmemelidir.
bize kim verdi ki dağıtıyoruz lan toprakları. sizin 31 i yeni keşfettiğiniz yaşlarında onbinlerce insan evladı bu topraklar elimizden gitmesin diye gözünü kırpmadan şehit oluyordu çanakkale de sakarya da.
(bkz: hey onbeşli onbeşli)
sanılıyor ki bu ülkedeki kürt vatandaşların evleri taranıyo, iş verilmiyo, hırpalanıyo, iftira atılıyo, eğitim hakkı verilmiyo, konuşturulmuyo, ikinci bi millet gibi davranılıyo...
uzar gider bu böyle.
araya siyaset girmese o kadar güzel yaşanacak ki hep birlikte barış içinde.
diye bir şey yoktur. bu topraklar, yüzbinlerce şehidin kanıyla sulamış topraklardır. 500.000 kişilik haçlı ordusunu hatay'a kadar 2.000 kişi bıraktığımız topraklardır. ağır zırhlarla donanmış haçlı şovalyeleri zor gelmedi, iki üç tane götü boklu eşkiya vız gelir tırıs geçer.