kadınlardan başka herkesin konuştuğu konudur kürtaj. başbakanın, sağlık bakanının, onun bunun. acaba içlerinden biri durup kadınlara sordu mu onların ne düşündüğünü. kendilerinin hiçbir zaman yaşayamayacağı bir olay hakkında nasıl fikir sahibi olup bunun hakkında yasa hazırlıyorlar, insanlara öğüt veriyorlar anlamak mümkün değil.
kürtajın bir hak olduğunu nasıl inkar edebilirsiniz. hadi fetüsün sakat doğma ihtimali var, hastalıklı olcak kürtaja izin verdin peki ya kadının istediği nolcak? acaba kadın 'anne' olmak istiyor mu? hayatını bir çocuğa adamak istiyor mu? anne olabilecek özellikleri var mı? belki hayatı boyunca çocuk sahibi olmak istemedi ve kazara hamile kaldı, nolcak şimdi. doğurmak zorunda mı? istemiyor kardeşim her kadın anne olmak zorunda mı! kürtajın yasaklanması bu kadınların fikrini değiştireceğin anlamına gelmiyor, onlar hamile kaldıklarında 'kasap'lara giderek gene kürtaj yaptıracaklar. kim bilir kaç tane kadın o masalardan kalkamayacak, ama yine de ameliyathaneye tercih edilir değil mi merdiven altı masaları.
tamam diyelim kadın hamile kaldı ve anne olmaya karar verdi. doğum şekline niye karışıyosun arkadaş bırak nasıl doğuracağına kadın karar versin. eğer lüzum değilse sezaryen yapılmasın diyorsun belki kadın korkuyor normal doğumdan. yaptırmak istemiyo normal doğum, sen onu nasıl normal doğuma zorlarsın sırf işler yolunda gitti sezaryene gerek yok diye.
artık kadınların üstünden siyaset yapmaktan vazgeçin. kadın isterse kürtaj yaptırır, isterse anne olur, isterse normal doğurur, isterse sezeryan yaptırır. sana ne? ona kadın karar verir sen veremezsin!
hani derler ya bunlar gündemi değiştirmek için yapılıyor diye, hakkını vermek lazım çok iyi konu bulmuş adamlar. kimin aklına gelirdi kürtaj ve sezaryen.
her yerde bunu konuşur olduk.
ben unuttum harbiden, gündem neydi !!
8 9 ay sonra minicik ayakları elleriyle dünyaya merhaba diyecek olan canlının yaşam hakkını elinde almaktır...
seni gördüğünde gülecek. gittiğinde arkandan ağlayacak. yemek yemeyecek etrafa saçacak.
bir dolu sürahiyi masadan aşağı düşürecek sonrada gülecek.
geceleri seni uykusuz bırakacak sabah ki bir gülüşü her şeyi unutturacak.
yazıktır....
zaruri durumlar dışında kürtaj cinayettir.
uludere ise katliam.
"anneye bağlı olmadan yaşayamayan bir cenin yaşama kararını anne verir." ve "insan hakları canlı doğmuş cenini birey sayar." sözleri ile karşıtlarının artık saçmalamaması gereken hede.
cinayet olup olmadığı tartışılan şeydir.ve bunun konuşulması o kadar saçmadır ki.bunun yerine yasa olup olmaması tartışılmalıdır.ve bu tartışmanın sonucunda kesinlikle yasaklanmaması gerekiyor.
neden mi ?
evet kürtaj kötü birşey hem de çok kötü ama kürtajın yasaklanması sonucunda bu çok kötü olan şey çok mu güzel mi olacak..tabi ki hayır merdiven altı kürtajlar artacak bu sefer bebekle beraber anne de ölecek
cami avlusuna bırakılan bebekler artacak tabi bu sorun sözde sağlık bakanırecep akdağ tarafınfdan çözülmüştür;devlet bakar..tabi bu saçmalıktır daha devlet analı babalı çocuklara bakamıyor,eğitim veremiyor onlara mı bakacak
kısaca kürtaj yasaklansın diyen kesim bağnaz kesimdir yahu tamam yasaklansın ama bi sonrasını düşün be bi sonrasını..
tayyip erdoğan sözde herkesin düşündüğü gibi kürtaj konusunda dini baz alarak konuşuyor görünüyor. peki dinin ne dediğine bakmadan kürtajın yanlış olduğunu bir ak parti düşüncesi gibi savunanlar; din bu konuda aslında ne diyor?
Hz. Muhammed (sas), bir hadisinde cenine 120. günden sonra ruh üfleneceğinden bahsetmiştir (Buhârî, Bedül-halk, 6)
dini açıdan böyle, insan hakları açısından ise bir kesinliğe ulaşmamış hala tartışılan ve kişinin kendisine ait olması gereken bir mevzuyu nasıl bu kadar saçma bir hale soktular, üstüne bir de yasa çıkarma uğraşındalar. elinizi çekin artık şu kadınlardan. namus bekçiliğini karınıza kızınıza yapın başkasına değil.
olur olmaz zamanlarda suçsuz yere ölen insanların hesabını verin siz. ölenlerin hesabını vermeden yaşayanların hayatına müdahale ediyorsunuz.
dinen hoş karşılanmasa da haram değildir ilk 3 ay içerisinde bildiğim kadarıyla. hanefilerde böyle yani. yasaklama konusunda kürtajda evlilik belgesi şartı konulsun. aile planlamasında yapılmış hata gayrimeşruluktan daha mübah sonuçta. evlilik dışında da reşit olunsa bile anne baba izni şartı konulsun. reşit olmakla adam olunmuyor sonuçta türkiyede gençler 27 yaşına kadar baba parası yiyor hesabını da onlara versin. gençler de yediği boku bir daha yemesin azalarak bitsin bu rezalet.yediğiniz bokun günahını doğmamış çocuklar çeksin kaç saniye keyif için feragat ettiğini bir düşünsene hayat zindan olsun böylesine.
ağır geldi tabi. ne kadar ağır olursa o kadar önüne geçilir. hop kaldırdık dedimiydi kalkar mı hiç adam evinin bi odasında gizli kaçak yine yapar öğrencinin siki duruyor mu nası önüne geçeceksin.ver anasının babasının eline suya sabuna sen hiç dokunma.
anneden bağımsız yaşayamayan bir ceninin -bakın insan demiyorum o bir cenin yani anneye ait bir doku- anne izin vermediği için hayatına son verilmesidir.
doku anneye ait. size ne? 21. yy'a yakışmayan bir tartışma. ancak beyinsizler tartışır.
kürtaj: daha dogmamis bir insanin bütün yasama hakkinin elinden alinmasidir. bu dogmamislara hata yapma sansi dahi hic bir sans verilmez. Klişe bir aldirma bahanesi vardir oda,, bu dünyaya cocuk getirmek istemiyorum " dur. ama düşünmezlerki o karinlarinda taşidiklari bireyler topluma faydali olup dünyayi daha yasana bilir bi hale sokabilirler. tam aksinide yapabilirler, önemli olan onlara bu hakki vermektir.
iki ayaklı sürüngenler ve bilumum badem bıyıklı yaşam formları için gündem aracı olarak kullanılmaya oldukça müsait bir tıbbi yöntem.
örnekse;
birkaç ihalenin tamamlanması*,
çeşitli özelleştirmeler*,
kürtaj olmayan halkın da tamamen konuşup sonuca varamadığı projelerin halledilmesi*,
işçilerin haklarını henüz doğmamış çocuklar örnek gösterilerek elinden almak*
gibi durumlarda kullanılır. oldukça faydalı, proaktif ve reaktif çözümler üretmesinin yanında kamu vicdanına duygu sömürüsü yapmakta işe yarar.
çeşitli baskınlar, özelleştirmeler, kanun değişiklikleri gibi konulara bir diğer alternatif için, (bkz: sezaryen)
bundan 5 sene önceki sevgilimin bana yaptığı bir eşek şakası vardı hamile olduğuna dair, ondan sonra gündeme gelmişti kürtaj davası aramızda.
kız eşeğinkine su kaçırmak için iyice abartıp çocuğu doğurmak istediğini söylemişti, ben de öyle bir şey olması halinde tek başına bakmaya hazır olmasını söylemiştim, net. kürtaj denilen bokun burada çok güzel, çok yararlı bir şey olduğunu savunamaz kimse ama gerekli olduğu aşikar bazı durumlarda. lan bundan 5 sene önce ergen sayılırdım ben, ne çocuğu? hakikaten benim sevgilim hamile kalsaydı, kürtaj da yasaklanmış olsaydı ne bok yiyecektik biz acaba?
soktuğumun ülkesinde herkes konuştuğu konunun uzmanı amk, başbakan aynı anda hem jinekolog, hem aile planlayıcısı, hem nüfus direktörü, hem de doğum kontrol uzmanı oldu sadece tek bir konu sayesinde.
azıcık da pozisyonlardan falan bahsetse bari, belki bilmediğimiz bir şeyler öğretir.
insanı hayvandan ayıran şey vicdanıdır ve bu noktada binlerce yılda oluşmuş gelenek göreneklerimiz ahlaki/toplumsal kurallarımız ve bunların doğrultusunda benzer kuralları evrenselleştiren dinlerimiz var. dinler mi vicdanımızı, vicdanımız mı dini kuralları oluşturmuş onun tartışması başka.
bir belgesel izliyorum yeni doğmuş bir yavruyu daha anasından doğarken saldırıp parçalayan aslanları görüyorum. vicdanım elvermiyor ve doğanın kuralı olsa da beni depresyona sokan acı bir olay. benzer izlediğim bolca görüntüler var. insanlar fok yavrularını başına sopayla vurarak öldürüyor, japonlar yunusları kıstırıp katliam yapıyor, ruslar tilki ve sincapların derisini diri diri yüzerek alıyorlar. eskimoların yardımıyla nehirden geçen ren geyiklerinin kafasına vurarak öldüren avcılar görüyorum. hiçbiri insani değil ama yaşamın doğasında var. bazende 80 yaşına gelmiş artık ölsün diye ana babasının gözünün içine bakan evlatları görüyorum.
önemli olan ne kadar insanız ne kadar hayvanlaşabiliriz. koruması gereken bebeği öldüren anne vicdanlı mı?
birileri diyor ki; bebek annenin bir parçasıdır ve bağımsız yaşayamayacağı için anne, bebek * hakkında karar verebilir diyorlar. pekala anneyi terk edelim. bakalım doğaya bırakalım şehre, köye sokmayalım o yaşayabilir mi? ha! daha mı seviyeli, daha mı sivri olmayan örnekler gerek. pekala, otistik biri kendi başına yaşayabilir mi? yeni doğan biri yaşayabilir mi? yaşlı düşkün biri kendi başına yaşayabilir mi? kim kendi başına yaşayabilir?
bahane üretmeye gerek yok. doğan çocuk kimsenin malı değil. her birey toplumun bir parçasıdır. bizim gibi aile bağları güçlü topluluklarda anne ve baba evlat hakkında hakkı olmasa da hak iddia eder. ama anne babanın toplumsal görevi vardır. bir çocuğu ergen olana kadar yetiştirmek ve sonra ortama bırakmak. eğer ki çocuk yapmak istenmiyorsa kürtaj olana kadar gitsinler spiral taksınlar, tüp bağlatma gibi operasyonlarla kendilerini kısırlaştırsınlar. kendi yaptıkları bir hatanın, ihmalin sonucunu başka bir bireye ödetmeye kimsenin hakkı yok.
insanlığın gelişimi yeterli değil. umarım bir gün gelir doğmuş çocukların anne babası belli olmasa bile insan olduğuna dair bir vicdan oluşur. gelişmiş dediğimiz toplumlarda bile istenmeyen bebekler kürtajla yok edilemiyorsa doğduktan sonra anne babasından, toplumdan her türlü darbeyi yiyor. şiddet gören, tecavüze uğrayan, toplum dışına itilenlerin büyük çoğunluğu istenmeyen bebekler, çocuklar. her çocuğun hatasız olduğunu, günahsız doğduğunu, hatanın çocukta değil kendinde olduğunu bilen büyükler olmasını dilerdim veya bilmeyenlere, haddini bildiren bir toplumsal kuralın keskin bir şekilde oluşmasını ve yasalarla ortaya konmasını dilerdim. hala birileri, birileri hakkında kendinde tasarruf hakkı görmemeli. modernizm hastalığı geçen yüzyılı böyle geçirmemize neden oldu, yetmez mi artık. kimin ne olduğuna birileri karar veremez. *
ne cinayetilan diyesim var, hangi ana evladının yok olmasına dayanabilir. türk usulü örnek vereyim; arkadaş senin kız kardeşine tecavüz edilidi, çocuğu doğurmak zorunda mı kızcağız. biraz kadın tarafından bakın allah aşkına. cehalet sarmış dört yanımızı.
