bayram da bitiyor bugün, millet iyice dinden imandan uzaklaşacak diye korkuyorum. şimdiden başladılar sarhoş olup nara atmalara efendime söyleyeyim türbanlı bacılarımıza toplu taşıma araçlarında fortçuluk yapıp evlerine kadar takip etmelere. sonumuz hayrolsun arkadaşlar, bu gidişle sağanak yağmur gibi çekirge yağacak üstümüze...
sabahleyin terzi cengiz imzalı takım elbiseleri giyip ananemgillere bayramlaşmaya gittik salih'le. 95 yaşında kadın ama hepimizi g.t cebinden çıkarır şerefsizim. sarmış yine dolmaları, yapmış mis gibi börekleri ellerine sağlık ya. küçükken popomu da bu kadın yıkardı, banyomu da yaptırırdı kafama sabunla vura vura. eşek olup, sırtıma bindirip tüm istanbul'u gezdirsem hakkını ödeyemem kadının. allah benden ömür alsın ona versin. bu gidişle yaşayan en yaşlı ak partili ödülünü de alacak inşallah.
börekler öyle güzeldi ki, tabaktaki son börek için salih'le dövüştük. kocasından şiddet gören kadınlara döndüm, yüzüm gözüm çizik içinde şu an. karate öğrenmiş şerefsiz heralde benden gizli karate filmleri izliyor, neyse gizli gizli porno film izlemesinden iyidir.
yüzümüze tütün kolonyası sürdükten sonra ananemgilin tüm şekerlerini ceplerimize doldurup koşa koşa arabaya gittik. fark etmiş olacak ki arkamızdan bastonla kovalamaya başladı, salih yaşlı başlı üstelik ak partili kadına şak diye pati hareketi çekince kafasına sağlam bi tane geçirdim terbiyesizlik yapmasın diye. aramız daha da açıldı bayram bayram. eve gidince, son böreği beni dövdükten sonra yediği için salih'in en sevdiği takkesini sakladım. salih takkesini ararken bi aysun hanımla bayram bahanesi öpüşüp sarılalım ne bilim bi şeyler yapalım diye gül suyu esanslı parfümümden sürünüp, saçlarımı hz. isa modeli yapıp aşağıya indim...
aysun hanımcığımın parfümünün kokusu tüm apartmanı sarmıştı. saçımı taraya taraya kapıya doğru usulca giderken apartmandan ayak sesleri gelmesi üzerine; aysun hanıma sarkıntılık, efendime söyleyeyim jigoloculuk yaptığım filan sanılmasın diye hemen saklandım. gözlerindeki parıltı apartmanı aydınlatan bir grup küçük çocuk aysun hanımın ziline bastılar. aysun hanım kapıyı açtı ve yüzündeki tebessümle gelen tüm çocuklara beşer altışar şeker dağıttı. o kadar güzel görünmüştü ki gözüme; eve karı diye alsam mı acaba diye geçirdim içimden. dul olmasına rağmen bakireydi çünkü ve son derece hoş bir bayandı. çocuklar neşe içinde aşağıya inerlerken saçımın bozulduğunu fark edince tekrar eve çıktım ve domalmış bir şekilde hâlâ takkesini aramakta olan salih'in kıçına bi tekme bastım. saçımı düzelttikten sonra tekrar aşağıya inerken zılgıt sesi geldi ve kürtçe bir takım ağıtlar işittim. hemen üçüncü kattan aşağıya atlayarak süzüldüm ve gördüğüm manzara karşısında edvard munch'ın çığlık tablosundaki kimliği belirsiz şahsiyet gibi kalakaldım. dört tane kürt çocuğu merdivenlerde can çekişiyordu. takva filminde erkan can'ın yağan yağmurun altında dergahın kapısında yerlerde yuvarlandığı gibi yuvarlanıyordu yavrucaklar. şoktan çıkar çıkmaz ''imanın gücü adına güç bende artık!'' şeklinde bağırıp gaza geldikten sonra dördünü bir tek kolumla kaldırıp çocukları arabaya bindirdim ve son hız hastaneye gittim.
doktor geleceğin büyük insanları olacak bu kürt çocuklarını tam zamanında hastaneye getirdiğim için tebriklerini sundu. doktorla öpüşüp bayramlaştık ve hastaneden çıkana kadar iki aşık gibi bakıştık. yakışıklı da adamdı, hem de doktor ya...
aysun hanım kapıya tüm masumiyetleriyle bayramlaşmaya gelen gariban kürt çocuklarına yıllar öncesinden kalma bozuk şekerleri vererek canlarına kastetmişti. bunun intikamını er ya da geç alacaktım... aysun hanıma en acı dalgaları tattıracak ve belki de yaptığı bu şerefsizlikten sonra bekaretine kastedecektim...
şu anda en şeytani planları yapmaktayım. kapısının girişine bubi tuzağı kurabilirim he askerde öğrendim. bu arada eğer yayında olan kadın programı biliyorsanız mesaj atın arkadaşlar. kedisinden şiddet gören adam olarak telefonla bağlanıcam, inşallah yadırganmam ya. sesimi travesti sesi filan yapsınlar da bari tanınmıyım.
