kürt tarihi

entry237 galeri38 ses1
    62.
  1. şanlı tarihtir. hemde öyle bir tarihtir ki muhteşemde bir destanları vardır. kaynak: http://www.uludagsozluk.com/e/14511483/
    0 ...
  2. 61.
  3. tarihde devleti olmayan bir toplululuğun doğal olarak kendi tarihi de olamaz.
    2 ...
  4. 60.
  5. 5 milyar yıl eskiye giden tarihtir.
    güneydoğu mağaralarından molotof malzemeleri bulunmuş, taş devrinden kalma.
    3 ...
  6. 59.
  7. altan tan'in kürt sorunu adlı kitabında detaylı olarak mevcuttur.
    1 ...
  8. 58.
  9. 57.
  10. meraklılarının ilgili sitelerde bu konuyu araştırması doğru olandır tavsiyem http://www.kurtkulturu.com/ bu sitedir ve benzerleride google de mevcuttur.

    edit: bu sayfaya göz atılması önerilir http://www.kurtkulturu.com/Kategoriler/1/kurt-tarihi
    1 ...
  11. 56.
  12. harıl harıl yazılıyor. romaya dayandırmasalar bari.
    0 ...
  13. 55.
  14. eski kürt belgelerini türklerin yok ettiğini öne sürmeleri muhtemeldir. *
    1 ...
  15. 54.
  16. "Tarih boyunca kimse Kürtleri istemedi. Türkiye’de, Suriye’de, iran’da, Irak’ta sorunları var. Kolonyal gerekçelerle cetvelle parçalandılar. Ben bugün Osmanlıvari bir çözümü tek çıkar yol olarak görüyorum. Biliyorsunuz umutsuzca yeni bir model arayışındayım. Acaba çok kültürlü bir yapı için Osmanlı modeli bugün işe yarar mı diye sorguluyorum." ( Slavoj zizek )
    1 ...
  17. 53.
  18. ulus devlet tarihinin 150 sene civarı olduğunu var sayarsak, 5 bin yıllık bir geçmişe sahip olsa bile devlet kuramamaları çokta şaşırılacak bir durum değildir.
    3 ...
  19. 52.
  20. topu topu sadece 500 yıllık bir tarihtir. (harfle beş yüz)

    ama kürt faşistleri bunu 1000li rakamlara çıkarmak için kıçını yırtmaktadır.

    bakın burayı iyi okuyun lütfen;

    tarihte kürt kelimesi sadece 500 yıldır geçmektedir, bu tarihin öncesine inilemiyor.

    bu yüzden fars tarihini sahipleniyorlar.

    bahsettikleri 5000 yıllık tarih iran tarihidir.

    bunların ki 500 (beşyüz) yıl.

    hepsi bu.
    10 ...
  21. 51.
  22. türkçülerin sürekli dalga geçtikleri tarih , biri türk tarihine laf etse sinirlenirsiniz ama .
    1 ...
  23. 50.
  24. 5.000 yıllık olduğunu iddia ediyorlar ama ellerinde hiçbir belge/bilgi yok. Sanırım 5.000 yıl önce de okuma yazmaya uzaktılar da ellerinde birşey bulamamışlar.
    1 ...
  25. 49.
  26. 5000 yıllık olmasına rağmen hiç devlet kuramamışlardır ilginçtir.
    5 ...
  27. 48.
  28. kesinlikle kendilerinin bilmedikleri tarihtir.
    1 ...
  29. 47.
  30. hobbitlerin tarihi kadar şanlı değildir.
    2 ...
  31. 46.
  32. çok köklü ve zaferlerle dolu tarihtir. büyük iskenderin de kürt olduğunun ortaya çıkmasından sonra, kürt kahramanlara bir kahraman daha eklenmiştir.
    1 ...
  33. 45.
  34. kürtler üstün ırktır. Balıktan evrimleşen ilk insan türü kürtlerdir. Yani sizin o sövdüğünüz kürtler hepinizin atasıdır. öncelikle mağara da değil kurdukları havuzlu villalarda tarım işleriyle uğraşan kürtler klimalı biçerdöveri icat etmiştir. Bunu nasıl değerlendirmeli derken yine ilk kürt şeker fabrikası, pambıh fabrikaları kurulmuştur. Tarihte ilk alfabe kürtçe alfabesi olup ilk kelime heladır. Hela selam manasına gelir. Daha sonra kürtbus şirketini kuran kürtler artık uçarak bir yere varmayı hedeflemiş ilk üretimleri olan kürtbus61 hakkari uçağını kullanmışlardır. Yine ilk peygamber kürt olup ( bkz: saidzade bin nursi - i ilk kürt) insanlığa bir din bahsetmiş, onları imana çağırmıştır.

    Daha sonra nerden türediği belli olamayn türkler kürtlerin torpaklarını işgal etmiş ve medeniyeti yerle bir etmişlerdir. Kürtler elinde kalan son molotoflar ile hala özgürlük savaşı vermektedirler.

    Kendimle bu kadar tezat olamazdım helal olsun bana mına koyyim. Alayı yalan sikiyim medeniyetmiş.
    4 ...
  35. 44.
  36. 120 milyar yıllık tarihi olan bir halktır. evrende çoğu yıldız yokken bunlar toz bulutuydu. toz ve gaz bulutu soğuyunca lahmacuncu ve çiğ köfteciye dönüştüler.
    6 ...
  37. 43.
  38. kürt ismi farsçadan gelmektedir .ilk kez Kârnâmag î Ardashîr î Babagân destanında geçer ve gord yani kahraman kelimesinden türemiştir. açıkcası bu tarihsel bir tesadüf olarak türklerin ismindede mevcuttur ama türklerle bu konuda hiçbağ kurulamaz mantıksızdır. farklı dillerde kendimerkeziyetini kaybetmiş olsada bazı lehçelere ayrıldığı gösterilen bir dile sahiptirler.
    Pankürdizmi savunan Izadyden bir alıntı ile ele alalım: Kürtler Dımıli, Bahdinani, Soran ve Goran gibi farklı kimlikler ile karşımıza çıkar. Bu farklı kimliklerin dilleri arasındaki ilişki, Fransızca ile italyanca arasındaki ilişki ya da daha kesin biçimde söylersek Fransızca ile Romence arasındaki ilişkiye benzer. Tıpkı Fransızca ve italyanca gibi artık aynı dilin lehçeleri olarak sınıflandırılmayacak kadar birbirlerinden kopuktur. bunun nedeni özellikle dini anlamda fars ve arap yapısından yönetim ve konuşma olarak türk yapısından etkilenmeleridir. aslında bu ne kadar hoşgörülü ve açık yapılı olduklarınında kanıtıdır. tarihte hiç bir zaman milliyetçi olmamıştır yakın dönemlerdeki bazı hareketler ise çok istisna kalmaktadır.
    kürdistan bölgesi ilk kez selçuklular tarafından kulanılmıştır.
    17. yüzyılda yaşamış olan ünlü Kürt şairi ve düşünürü Ehmedê Xanî,
    o dönemde revaçta olan bölge dillerini bilmesine rağmen, Kürtçe
    yazmayı tercih ediş sebebini şu sözlerle ifade ediyordu:
    Saf olanı bir kenara bırakıp
    vexwarî durdî tortulu olanı içti
    Manendê durê lîsanê kurdî inci gibi olan Kürt lisanını
    Înaye nîzam û întîzamê Onu nizam ve intizama soktu
    Kêşaye cefa ji bo yê amê Halk için cefa çekti
    Da xelq-i nebêjitin ku Ekrad Başkaları Kürtler için
    Bêmerîfet in, bêesl û binyad Köklü ve asil değil, demesin diye.
    Ehmedê Xanî, Mem û Zîn

    evet ahmedi hani ye kadar malesef ki neredeyse tamamen farsçanın etkisi altında tercih edilmemesi nedeniyle şiir ve edebiyat yaygın olmasada hikaye ve destanlar konuşularak aktarılırdı.

    ama medcede kürt diline rastlamak mümkündür

    Medcesi:
    Pakêj xodê, pakêj zehm
    Pakêj vêmerg, koy hatî xaçê, eş kirme. Rehmet ê ma
    Günümüz Kürtçesi
    Paqij xwedê, paqij zexm,
    paqij bêmirin, ku hatî xaçê, rehmet bike li me.

    medce bir duanın kırmanci lehçesiyle yazılışı verilmektedir.

    melesef kelime yapısı olarak zayıflamış olsada gramer olarak özellikleri halen dayanmaktadır.

    KÜRT DiLiNiN YAPISI
    Kürt dili hem eklemeli hem de bükümlü (çekimli) bir dildir.
    Kürtçede sözcükler hem başa hem de sona ek alırlar. Bu yapıyla
    Türkçeden farklıdır. Türkçe sadece sondan eklemeli bir dildir.
    Kürtçede önek, en zengin biçimiyle fiillerde görülür. Bunu “girtin
    (tutmak, almak) fiili üzerinde gösterebiliriz.
    girtin (tutmak, almak
    ve-girtin (kaplamak, germek)
    ra-girtin (dayanmak)
    hil-girtin (taşımak)
    wer-girtin (almak, iktibas etmek)
    da-girtin (doldurmak)
    Kürtçede soneklere birçok örnek verilebilir.
    guh (kulak) B guhar (küpe)
    cot (çift) B cotyar (çiftçi)
    reng (renk) B rengîn (renkli)

    kürt dili sözlü anlatımda daha yaygın olmuştur. kaynak olarak araştırmaları 19. yy da balar sözlü edebiyattan ötnekler için
    Peter Lerch, savaşta esir düşen Kürtlerden sözlü edebiyat
    eserlerini toplamıştır (1853-1856).
    5 Albert Socin ve Eugen Prym Botan ve Torê (Mardin-Midyat)
    bölgelerindeki Sözlü Kürt edebiyatının eserlerini toplamıştır
    (1887-1890).
    5 Hugo Makas Mardinli bir tüccarın ağzından sözlü edebiyat
    eserlerini kaleme alıp yayımlamıştır (1892).
    Le Coq da başta Mukriyan bölgesi olmak üzere, Kürdistanın
    birçok bölgesinde Kürtlere ait sözlü edebiyat eserlerini bir araya
    getirmiştir (1903).

    DENGBÊJLER (ANLATICILAR):
    Yazıyla yeterince tanışmamış olan toplumların merkezlerden uzak
    kesimlerinde ortak kültürel miras ve birikimler, olaylar karşısında
    alınan tavırlar, sözlü kültür ortamı içerisinde üretilirdi. Geleneksel
    Kürt toplumunun ortak hafızası ve vicdanı dengbêjlerdi. Sözlü
    kültürün icracısı olan dengbêjler, milletin hafızasını aktaran bellek
    konumundaydılar ve toplumsal hayatta gerekli olan bilgiyi dağıtan
    ve aktaran konumunda olup, sosyal ve siyasi ihtiyaca göre tiplere
    ayrılarak kültürün, yayılımı ve sürekliliğini sağlama noktasında
    işlevler üstlenmişlerdi.
    Dengbêj kelimesi, Kürtçede deng (ses) ile bêj (söz) kelimelerinden
    oluşmuş bir kelimedir. Bu kelime, sözün bir ahenkle (ses değeri ile)
    icra edilmesini sağlayan kişi anlamında kullanılmıştır.
    Sözlü Kürt kültürü varlığını, büyük ölçüde dengbêjlerin dilinde
    bugüne taşımıştır. Dengbêjler destanların, halk hikâyelerinin,
    ilahilerin, mesnevilerin icracılarıdır. Bugün giderek yok olan bu
    gelenekte dengbêjler, genellikle köyden köye dolaşarak, hayatlarını
    söyledikleri destanlar, kilamlar, ilahiler, mesneviler sayesinde
    kazanan insanlardı. Bazıları erbane (def), bilûr (kaval) gibi
    çalgılarla söyleseler de, dengbêjlerin çoğu herhangi bir çalgı aleti
    kullanmadan, gırtlak gücüne dayanarak sanatlarını icra ederlerdi.
    Dengbêjler, aynı zamanda sözlü tarihin aktarımcısıdırlar. Kürt
    aşiretleri arasında çıkan bir kavga, örneğin bir yiğidin bir kan
    davasında yaptığı kahramanlıklar dengbêjlerin dilinde yöreden
    yöreye anlatılarak meşhur olurdu. Dengbêjlerin bir bakıma medya
    işlevi de üstlendikleri söylenebilir.
    Kürt dengbêjlik geleneğinde her yörenin kendine özgü motifleri
    vardır. Kürtlerde sözlü edebiyat, dengbêjliğin gücü ve sanatsal yönü
    ile ayakta kalmıştır. Kahramanlıkların anlatıldığı ve şer denilen
    stranlardan1 avcılığa, baharın güzelliğinin anlatıldığı kilamlardan
    güz mevsimindeki buruk duygulara, düğün ve eğlencelerdeki
    mutluluktan, başarıların, zaferlerin heyecanına kadar, hastalıktan
    kaynaklı acılardan, elemlerden, iki yüzlülük, haksızlık ve ihanetlere
    kadar birçok konu, değişik şekillerde sanatsal olarak sözlü Kürt
    edebiyatında yerini almıştır.
    Bazı yörelerde dengbêjlere mitirb, mitrib, mirtib, âşık, begzade
    ya da gewende denir; ama özü itibariyle yaptıkları iş, üstlendikleri
    misyon değişmez.
    kürtçe atasözleri aslında bazılarnın türkler tarafından da özümsendiğini nederece iyi anlaşan halkar olduğuna işarettir.
    Bi xebera xweş, meriv ji qulê derdixe marê reş.
    (insan, güzel sözle karayılanı deliğinden çıkarır.)
    Destê bi tenê, deng jê nayê.
    (Tek elden ses çıkmaz. )
    Sêvên çê, para hirçê.
    (iyi elma, ayının payına düşer.)
    Aqilê sivik, barê giran e.
    (Aklı hafif olanın yükü ağır olur.)
    Etar, helawa xwe naxwe.
    (Çerçi kendi helvasını yemez.)
    Darê zorbetiyê zû dişkê.
    (Zorbalık sopası tez kırılır.)
    Gulan e, şingîna dasan e.
    (Mayıs, orakların şakırtısıdır.)
    Heft kilamê hirçê ne, hemî li ser hirmê ne.
    (Ayının yedi şarkısı var, hepsi armut üstüne.)
    Gundê bêrez, konê bêpez, merivê ku bibêje ez û ez, hemî jî ne
    tu tişt in!
    (Bağsız köy, koyunsuz yayla çadırı, her zaman ben, ben diyen
    adam; üçü de bir işe yaramaz.)
    Jin û mêran şer kiriye, bê aqilan bawer kiriye.
    (Karı-koca kavgasına akılsızlar inanırmış.)
    A. Balî, Gotinên Pêşiyan ên Kurdî

    iSLAMiYET ÖNCESi KÜRT KÜLTÜRÜ
    islamiyetin doğuşundan bir müddet sonra islam orduları iran
    egemenliğindeki topraklardan başlayarak Irak üzerinden Harrana
    kadar yayılmaya başladılar. islam orduları 637 yılında Dicle
    yakınındaki Qadisiye kentini Sasanilerden alarak Cizreden Harrana
    geçtiler, oradan da Diyarbakıra kadar uzanan Medya ülkesine giden
    yollardaki kapıları islamiyete araladılar. iranlıların bu yenilgisi
    sonrasında Arap orduları Dicle boyundan kuzeye doğru yürüyerek
    Harrana kadar girdiler, içlere yayılarak neredeyse tüm Kürt
    kentlerini, bazen savaşla bazen de islamiyeti gönüllü benimseyen
    kentlilerin rızasıyla ele geçirdiler.
    islamiyet öncesi dönemde, Kürtlerin büyük bölümü Zerdüştlük
    inancına bağlıydı. Milattan Önce 600lü yıllarda Zerdüştün öğretisi
    altında kendine özgü bir kültür oluşturan Kürtler, edebi üretimlerinde
    de bu kültürün izlerini sergilediler.
    Zend-Avesta, ya da Avesta, Zerdüşt inancının kutsal kitabı olarak
    bilinir. Zerdüştlük bölgesel bir dindir ve kurucusu da Zerdüşt
    Peygamberdir. Bazı kaynaklarda milattan 600 yıl önce Ari halkların
    yaşadığı bölgede gelişen Zerdüşt inancının kutsal kitabı Avestanın
    Zerdüşt Peygamber tarafından yazıldığı belirtilir. Ari halk kavramı
    Hint-Avrupa dillerini kullanan kavimler için kullanılır. Hindistandan
    Batı Avrupaya kadar uzanan bu bölgedeki halklar, Ari ırk teorisine
    göre tek bir ırk olarak kabul edilir.
    Dört kutsal kitap ile Zerdüşt inancının kutsal kitabı Avesta arasında
    büyük benzerlikler vardır. Zerdüşt Peygamberin felsefesi, insan
    kaynaklıdır. Kötülüğe karşı iyiliği, karanlığa karşı aydınlığı, şiddete
    karşı barışı savunan Zerdüşt, tüm inananlarına da fakirliğin ortadan
    kalkması için çaba göstermelerini vasiyet eder.
    Zerdüştün insan temelli vasiyeti ile kendi kültürünün temellerini
    atan Kürtler, Zerdüşt inancının zayıflamasıyla Yezidiliği, ardından da
    Müslümanlığı benimserler. islamiyetin benimsenmesi, aynı zamanda
    Kürt edebiyatının sözlü gelenekten yazılı metinlere geçişinin de
    başlangıcıdır.
    islamiyetin Kürtler arasında yayılmasından önce, günümüze ulaşmış
    yazılı Kürtçe metinlere sahip değiliz. islamiyet öncesi dönemden kalan
    yazılı ilk ve tek metne, 1950 yılında ingiliz arkeologlar tarafından
    yapılan bir kazıda rastlanılır. iranın Hewreman kentinde arkeologlar
    tarafından bulunan ve bugün Londra’da muhafaza edilen lahitte
    Borazboz adlı bir Kürtün Bi Hevre adlı bir şiiri vardır. Borazboz,
    Hewreman Kürtlerindendir. Hakkında çok şey bilinmemektedir.
    Nerede yaşamış, kimdir, kiminle evlidir bilinmiyor; ancak bilinen birşey vardır ki Borazboz, eşine olan sevgisini Kürtçe ifade eden ve
    bunu da mezar taşına yazdıran ilk şairdir.
    iSLAMiYETiN KÜRT KÜLTÜRÜNE VE EDEBiYATINA ETKiLERi
    islamiyet, bölge halkları arasında olduğu gibi Kürtler arasında da
    giderek etkin olmaya ve halkın ekonomik, sosyal ve siyasal yaşamına
    nüfuz etmeye başlar. Kürt medreselerinin kurulması ve giderek
    yaygınlaşması islamiyetin Kürtler arasında yaygınlaşmasının, en
    önemli etkisi olarak değerlendirilir.
    Medrese, Arapça kökenli bir sözcük olup Kürtçede de, Arapça
    aslına uygun olarak sınıf ya da dershane anlamındadır. Kürtlerin ilk
    medreseyi ne zaman kurdukları ile ilgili kesin bilgiler olmamakla
    birlikte, islamiyetin Hz. Ömer döneminden sonra Kürtler tarafından
    kabul edilmesine paralel olarak, islam dininin öğrenilmesi amacıyla,
    Kürtlerin kendi medreselerinde eğitim gördükleri bilinir. Kürtler de
    diğer Müslüman Ortadoğu halkları gibi, akademik ve dini eğitimlerini
    medreselerde sürdürürler.
    Medreselerin ilk döneminde, edebiyat ve bilim alanında yapılan
    çalışmalar vardır. Kürt medreseleri açısından ise X. ve XI. yüzyıllara
    kadar Ebu Henîfe El Dînewerî ile Ebu Muslîm Horasanî dışında
    neredeyse farklı bir isme rastlanılmaz. Arapça, ilk dönem Kürt
    medreselerinin edebi ve bilimsel üretimlerinde de ağırlıklı dildir. El
    Dineweri’nin ve Ebu Muslîm Horasanî’nin üretimlerinde Kürtlerle ilgili
    bölümler olsa da elimizde mevcut olanların dilinin Kürtçe olmadığı,
    eğer Kürtçe eserleri varsa da bunların günümüze ulaşmadığı bazı
    araştırmalarda belirtilir. Kürtçe, Selahaddînî Eyubî döneminden sonra,
    medrese eğitiminin ayrılmaz bir parçasına dönüşür.
    1. Ebu Henîfe El Dînewerî VI. yüzyılda birçok eser kaleme alan bir
    Kürt bilim insanıdır. El Dînewerînin eserleri arasında kendisinin
    Kürt olduğunu ifade eden ve Kürtlerle ilgili olan eserler var iken
    Kürtçe eserlerine rastlayamıyoruz. Kürtçe eserlerinin günümüze
    ulaşmamış olması da ihtimal dâhilindedir.

    BABA TAHÎRÊ HEMEDANÎ (938-1010):
    iranın Hemedan kentindendir. Kürtçenin
    Lurî lehçesiyle şiirler yazmıştır. Yazılı
    şiirin öncülerinden biri olarak da kabul
    edilir. Kaynaklarda gerçek hayatıyla ilgili
    bilgilerden çok söylencelere rastlanır.
    Dörtlük (Çarîn/Rubai) ustaları olarak
    bilinen Ömer Hayyam ve Mevlana
    Celadettin Rumiden önce yaşayan
    Hemedanî, birçoğu Peygambere methiye
    biçiminde yazılmış çok sayıda dörtlüğün de
    sahibidir.
    AHMET YESEVi (1093-1166):
    Yeseviliğin esaslarını belirleyen Ahmet
    Yesevi, Buhara ve Semerkantta Şeyh
    Yusuf Hemedaninin yanında eğitimini
    tamamlamıştır. Ahmet Yesevi, Divan-ı
    Hikmet adıyla yüzyıllar sonra derlenen
    hikmetleri aracılığıyla Türklere islamı
    kolaylaştırarak benimsetmiştir. Yesevi,
    islam inancını, Türk gelenek, inanç ve
    yaşam tarzı ile uygun biçimde sentezleme
    yolunu seçmiştir. Arapça ve Farsçayı
    çok iyi bilmesine rağmen, eserlerini hep
    Türkçe yazmıştır.

    Erzurum Konsolosu Alexander Jabaya
    göre klasik Kürt edebiyatının ilk yazarı ve şairi, Elî Herîrîdir.
    Jabanın dediklerinden farklı olarak Baba Tahîrê Hemedanîyi
    ilk klasik yazar olarak kabul edenler de vardır. Kürt araştırmacı
    Enver Mayîye göre de Îbn Xelîkan ilk klasik Kürt yazarıdır.
    Günümüze ulaşmış Kürtçe eserleri olmamasına rağmen Ebu Henîfe
    El Dîrewerî ile Ebu Muslîm Horasanîyi ilk Kürt yazarı olarak
    görenler de vardır.
    Araştırmacıların elinde, Îbn Xelîkana ait yazılı Kürtçe bir eser
    yoktur. Öte yandan Îbn Xelîkan ile Baba Tahîrê Hemedanî,
    aynı dönemde yaşamış Kürt edebiyatçılardır. Minorskynin
    hesaplamalarına göre Baba Tahîr, 938 ile 1010 yılları arasında, Îbn
    Xelîkan ise doğum tarihi bilinmemekle birlikte 1020 yılına kadar
    yaşamıştır. Elî Herîrî, her iki Kürt klasik yazarından daha sonraki
    yıllarda, 1010 ile 1078 yılları arasında yaşayan ve eserlerinin bir
    kısmı günümüze kadar ulaşmış bir Kürt şairidir. Baba Tahîrin de
    Hz. Muhammedi metheden Gorî lehçesi ile yazılmış şiirlerinden bir
    kısmı günümüze kadar ulaşmayı başarabilmiştir.
    KÜRT MEDRESELERiNDE BiLiM VE EDEBiYAT
    Kürtlerin yaşadıkları bölgelerde yöre halkı, ağırlıkla XI. yüzyıldan
    başlayarak eğitimin giderek modernleştiği son yıllara kadar,
    eğitimlerini daha çok medreselerde sürdürmüş, bu medreseler
    aracılığıyla ilim ve irfanı öğrenmişlerdi. Bu yönüyle, Kürtlerin
    yaşadığı bölgeler medreseler açısından oldukça zengindi. Tarihi çok
    eskilere dayanan bu medreseler arasında çokça tanınanların yanı
    sıra her bölgede etkinliğini daha çok yerel olarak sürdüren irili
    ufaklı birçok medrese de vardı.
    Medreseler, bilimin yaygınlaşmasına ve eğitimin gelişmesine önemli
    katkılar sunmuştu. Kürtler de diğer kavimler gibi dini bilgilerini
    geliştirmenin yanı sıra matematiği, astronomiyi, fizik ve kimyayı,
    tıbbı, coğrafyayı medreselerde öğrenmişler, medreselerin bu etkisi
    neredeyse bin yıl devam etmişti.
    Medrese öğrencileri, eğitim dallarının tümü ile ilgili sınavları,
    başarıyla tamamlamadan, medreseden mezun olamazdı. Bunları
    tamamladıktan sonra müntehi; olarak bir başka yerde cemaate
    namaz kıldırmaya başlayabilirlerdi.
    Bilinmesi gereken önemli bir şey vardır ki her medrese bitiren alim
    olamaz, medrese açamazdı.

    http://galeri.uludagsozluk.com/r/294509/ +

    Medrese mezunu olunduktan sonra da alim olmak, medresede
    müderris olmak için gidilecek epeyce uzun bir yol vardı.
    Kürtler arasında alim insanlar için 12 ilimden müntehi denirdi.
    Bu ilim dalları medreselerin eğitim müfredatından kaynaklanırdı.
    Kürt medreselerinde okutulan 12 bilim dalının esasları şunlara
    dayanırdı: xet (imla), qîraet û tecwîh (Kuranı güzel ve doğru
    okuma), serf û nehw (kelime ve cümle yapısı), fiqih (fıkıh), hedîs
    (hadis), tefsîr (tefsir-Kuran yorumu), eqaîd û kelam (iman ve inanç),
    mentiq û felsefe (felsefe ve mantık), fesahet û belaxet (edebi cümle
    kurma), siyer û tarîx (Hz. Muhammedin yaşamı ve tarih bilimi),
    riyaziyat (matematik), usulê fiqih (fıkıh usulleri) ve usulê hedîs
    (hadis usulleri).
    Eğitim süresi boyunca öğrenciler birçok medrese gezerlerdi. icazet
    alıncaya kadar coğrafya bilgilerini de geliştirir, farklı kültürlerle
    tanışırlardı ki bu da eğitimin bir parçası olarak kabul edilirdi.
    Her medresenin kendine has bir terminolojisi vardı. Medresenin
    terminolojisi, yaşanılan yöreye, yörenin sosyal ve ekonomik
    özelliklerine göre değişiklikler gösterirdi. Bu farklılıklara rağmen
    birçok medresede kullanılan ve kaynaklarda yerini almış ortak
    kavramlar da vardı. Gelişmiş medreselerin en önde gelen kişisine
    Seyda denilirdi.

    Medreselerin asıl kuruluş amacı islamiyeti yaymaktır. Müslümanlar
    dini esasları, ilk olarak Medinede açılan medresede öğrenmişler
    ve oradan islamiyeti dünyaya yaymışlardır; ancak gün geçtikçe
    medreselerin eğitim programları ile eğitim dillerinde önemli
    değişiklikler olmuş, fen ve matematik bilimlerinin yanı sıra
    mantık, felsefe, astronomi ve dilbilgisi de medreselerdeki eğitim
    programlarının içinde yer almıştır.
    Bu özellikleri Kürt medreselerinde de görmek mümkündür;
    ancak diğer halkların, özellikle de Arapların medreseleri ile
    kıyaslandığında, Kürt medreselerindeki en ciddi eksiklik eğitim
    içeriğinin ve derslerin yöreden yöreye farklılıklar göstermesidir.
    Diğer halkların medreseleriyle kıyaslandığında, Kürt
    medreselerinde merkezileşme zayıftır. Bu nedenle, Kürt
    medreselerinde eğitim programlarının içeriği birbirinden
    farklıdır. Her Kürt Beyliği (mirlik) egemen olduğu alanlarda
    kendi medresesini kurar ya da Kürt mollaları (mele) daha yerel
    medreselerde veya medreselerin bir alt birimi olan ve hücre
    adı verilen merkezlerde öğrenci (feqî) eğitir. Oluşturulan eğitim
    programlarını da mirler, şeyhler veya meleler belirler. Eğitim
    programlarındaki farklılığa rağmen, Kürt medreselerinin hemen
    hemen hepsinde Kürtçe dilbilgisi derslerinin yanı sıra Kürtlük
    ve yurtseverlik duygularını geliştiren derslere veya ders arası
    sohbetlere yer verilir. Kürt medreselerinde okutulan ders
    kitaplarından anlaşılıyor ki, yurtseverlik ile dilin korunması ve
    geliştirilmesi, en az dini bilgilerin öğrenilmesi kadar önemlidir.
    Her Kürt feqî medreselerde, dini bilgilerin yanı sıra Kürt kültür ve
    edebiyatı ile Kürtçenin esaslarını da öğrenir. Tüm medreselerde olduğu gibi Kürt medreselerinde de eğitim,
    Kuran okumayı öğrenmekle başlar. Kuran öğrenmede istenen
    ilerleme sağlandıktan sonra, Melayê Batênin Mevlüdü, Ehmedê
    Xanînin Nûbihara Biçûkan (Çocukların Baharı) ile Eqida imanê
    (inanç Yolu) adlı kitapları, Feqiyê Teyranın, Eli Herîrînin, Melayê
    Cizîrînin divanları ile diğer Kürtçe yazılmış kitaplar okutulur.
    Arapça grameri ile diğer tanınmış Arap melelerin yazdıkları dini
    içerikli kitaplar da medreselerde ağırlıklı olarak okutulur; ancak
    olanaklar elverdiğince Kürtçe kitaplar okutulmasına da özen
    gösterilir.
    Eğitim derecesi ne olursa olsun, istisnalar dışında her medresenin
    genellikle bir melesi vardır. Medreseyi kuran mir tarafından
    görevlendirilen mele, tüm feqîlerin eğitiminden sorumlu olmaklabirlikte, her feqîyi teker teker eğitmez. Medresenin kıdemli feqîleri,
    sonradan gelenleri eğitmekle de sorumludurlar.
    Medreselerin bir diğer önemli sorunu da beslenmedir. Feqîlerin
    yemekleri genellikle köylüler tarafından sırayla karşılanır, Ratıb adı
    verilen feqîlerin yemeğini, bazı medreselerde, bizzat medreseyi kuran
    mir veya şeyh karşılar. Ayrıca feqîler harman zamanı civar köyleri
    dolaşarak topladıkları zekatlarla da, medresenin diğer giderlerinin
    yanı sıra iaşe giderlerini de karşılamaya çalışırlar. Tüm bunlardan da
    anlaşılıyor ki, medreselerin gelir kaynağı yalnızca köylülerin gönüllü
    katkılarıdır. Bu, çoğu zaman feqîlerin ihtiyacını karşılamaktan uzaktır.
    Özellikle öğrenci sayısı fazla olan medreselerde feqîler yarı aç, yarı
    tok yaşamışlardır. Feqîlerin yemeği, büyük çoğunlukla, bulgurun
    yanında verilen etsiz ve yağsız yemeklerdir; ancak cuma günlerinin
    hayırlı gün olması nedeniyle, feqîlere çoğunlukla etli yemekler
    verilir.
    Evliya Çelebi, seyahatleri sırasında tanıştığı otuza yakın
    dile, Seyahatnamesinde yer verir. Anadolu ve Mezopotamya
    coğrafyasında Türkçenin yanı sıra Arapça, Kürtçe, Farsça
    gibi birçok dili inceler. Evliya Çelebi dillerin yanı sıra gezdiği
    coğrafyadaki halkların inançlarını da inceler. Medreseleri,
    camileri, kiliseleri, havraları gezen Evliya Çelebi, Anadolu
    ve Mezopotamya coğrafyasındaki farklı dil, kültür ve dinler
    arasındaki ahenge de değinir.

    kürt tarihi ve kültüründe sürekli bir heycanlı yapı göze çarpar

    http://galeri.uludagsozluk.com/r/294513/ +

    Siyahpûş, Seyfülmulkün el yazması nın yukarıdaki resimde görüldüğü üzere bu yapının edebiyatada yansımış şeklidir.

    Min qebûl e xemr û saqî dêr û zennar û senem / Ben kabul ederim
    saki ile badeyi, kilise ile kaya ve heykeli
    Min nebit seccade û ewrad dîgel seddaneyê / Bana seccade ile
    tespih gerekmez, hele de akılsızlar
    Ger hebîba min cehennem dafit û tu dane bî / Eğer sevdiğim
    cehennemde yem olsa, sen de gülle
    Sed qesem dê biçime nêv de ez bi qesda daneyê / Yemin olsun ki
    bilsem gülleyle vurulurum giderim yanına
    Şiir: Siyapûş Türkçeye çeviren: Zeynel Abidîn Zinar

    ilk kürt kadın yazar ise Daha 47 yaşında iken
    yaşamını yitiren ve Mestûre Xanim adı
    ile bilinen Mah Şeref Erdelanî (1800-1847)
    ile Sirre Xanima Amedî (1814-1865) ve
    Mîhrîbana Berwarî (1814-1865) de Kürtçe
    eserleri günümüze ulaşan ilk Kürt kadın
    yazarlarıdır.

    ilk kürt dayanışma derneği ise 1912de çok sayıda Kürt öğrencinin okuduğu
    Halkalı Ziraat Mekteb-i Âlisinde kuruldu. Savaş dolayısıyla 1914te ara verdiği
    faaliyetlerine 1919da tekrar başlayan ve hükümetçe kapatıldığı 1922ye kadar
    devam eden cemiyetin amacı, istanbul da okuyan Kürt öğrenciler arasındaki
    dayanışmayı sağlamaktı. Hevinin yayın organı Kürtçe ve Kürt Edebiyatı
    ile ilgili yazıların yayımlandığı Rojî Kurd, Osmanlıca ve Kurmanci dilinde
    yayınlanıyordu. Hevinin amacı, Kürtlerin eğitimsizliğine ve yoksulluğuna
    çare bulmaktı. Roja Kurd hükümetçe kapatıldıktan sonra yerine, Yekbûn
    Dergisi, onun yerine de Hetawe Kurd yayınlanmaya başladı.

    bugüne kadar çıkan gazete ve dergiler ise
    1. Kürdistan Gazetesi, 1898-1902,
    Kahire, Cenevre, Londra
    2. Şark ve Kürdistan, 1908, istanbul
    3. Kürt Teavûn ve Teraki Gazetesi,
    1908, istanbul
    4. Kürdistan, 1908-1909, istanbul
    5. Amid-Sevda, 1909, istanbul
    6. Peyman, 1909, Diyarbakır
    7. Roji Kürd, 1913, istanbul
    8. Jîn,1918, istanbul
    9. Agri, 1929-1930, Ağrı
    10. Riya Teze, 1930, Erivan
    11. Hawar, 1932-1943, Şam
    12. Gelawêj, 1939-1949, Süleymaniye
    13. Ronahi, 1942-1943, Şam
    14. Dicle Kaynağı, 1948, istanbul
    15. Kurmanci, 1987-2007, Paris
    16. Nûbihar, 1992, istanbul
    17. Nûdem, 1992, Stockholm
    18. Rewşen, 1992, istanbul
    19. Welat, 1992, istanbul
    1 ...
  39. 42.
  40. kürt ismi farsçadan gelmektedir .ilk kez Kârnâmag î Ardashîr î Babagân destanında geçer ve gord yani kahraman kelimesinden türemiştir. açıkcası bu tarihsel bir tesadüf olarak türklerin ismindede mevcuttur ama türklerle bu konuda hiçbağ kurulamaz mantıksızdır. farklı dillerde kendimerkeziyetini kaybetmiş olsada bazı lehçelere ayrıldığı gösterilen bir dile sahiptirler.
    Pankürdizmi savunan Izadyden bir alıntı ile ele alalım: Kürtler Dımıli, Bahdinani, Soran ve Goran gibi farklı kimlikler ile karşımıza çıkar. Bu farklı kimliklerin dilleri arasındaki ilişki, Fransızca ile italyanca arasındaki ilişki ya da daha kesin biçimde söylersek Fransızca ile Romence arasındaki ilişkiye benzer. Tıpkı Fransızca ve italyanca gibi artık aynı dilin lehçeleri olarak sınıflandırılmayacak kadar birbirlerinden kopuktur. bunun nedeni özellikle dini anlamda fars ve arap yapısından yönetim ve konuşma olarak türk yapısından etkilenmeleridir. aslında bu ne kadar hoşgörülü ve açık yapılı olduklarınında kanıtıdır. tarihte hiç bir zaman milliyetçi olmamıştır yakın dönemlerdeki bazı hareketler ise çok istisna kalmaktadır.
    kürdistan bölgesi ilk kez selçuklular tarafından kulanılmıştır.
    17. yüzyılda yaşamış olan ünlü Kürt şairi ve düşünürü Ehmedê Xanî,
    o dönemde revaçta olan bölge dillerini bilmesine rağmen, Kürtçe
    yazmayı tercih ediş sebebini şu sözlerle ifade ediyordu:
    Saf olanı bir kenara bırakıp
    vexwarî durdî tortulu olanı içti
    Manendê durê lîsanê kurdî inci gibi olan Kürt lisanını
    Înaye nîzam û întîzamê Onu nizam ve intizama soktu
    Kêşaye cefa ji bo yê amê Halk için cefa çekti
    Da xelq-i nebêjitin ku Ekrad Başkaları Kürtler için
    Bêmerîfet in, bêesl û binyad Köklü ve asil değil, demesin diye.
    Ehmedê Xanî, Mem û Zîn

    evet ahmedi hani ye kadar malesef ki neredeyse tamamen farsçanın etkisi altında tercih edilmemesi nedeniyle şiir ve edebiyat yaygın olmasada hikaye ve destanlar konuşularak aktarılırdı.

    ama medcede kürt diline rastlamak mümkündür

    Medcesi:
    Pakêj xodê, pakêj zehm
    Pakêj vêmerg, koy hatî xaçê, eş kirme. Rehmet ê ma
    Günümüz Kürtçesi
    Paqij xwedê, paqij zexm,
    paqij bêmirin, ku hatî xaçê, rehmet bike li me.

    medce bir duanın kırmanci lehçesiyle yazılışı verilmektedir.

    melesef kelime yapısı olarak zayıflamış olsada gramer olarak özellikleri halen dayanmaktadır.

    KÜRT DiLiNiN YAPISI
    Kürt dili hem eklemeli hem de bükümlü (çekimli) bir dildir.
    Kürtçede sözcükler hem başa hem de sona ek alırlar. Bu yapıyla
    Türkçeden farklıdır. Türkçe sadece sondan eklemeli bir dildir.
    Kürtçede önek, en zengin biçimiyle fiillerde görülür. Bunu “girtin
    (tutmak, almak) fiili üzerinde gösterebiliriz.
    girtin (tutmak, almak
    ve-girtin (kaplamak, germek)
    ra-girtin (dayanmak)
    hil-girtin (taşımak)
    wer-girtin (almak, iktibas etmek)
    da-girtin (doldurmak)
    Kürtçede soneklere birçok örnek verilebilir.
    guh (kulak) B guhar (küpe)
    cot (çift) B cotyar (çiftçi)
    reng (renk) B rengîn (renkli)

    kürt dili sözlü anlatımda daha yaygın olmuştur. kaynak olarak araştırmaları 19. yy da balar sözlü edebiyattan ötnekler için
    Peter Lerch, savaşta esir düşen Kürtlerden sözlü edebiyat
    eserlerini toplamıştır (1853-1856).
    5 Albert Socin ve Eugen Prym Botan ve Torê (Mardin-Midyat)
    bölgelerindeki Sözlü Kürt edebiyatının eserlerini toplamıştır
    (1887-1890).
    5 Hugo Makas Mardinli bir tüccarın ağzından sözlü edebiyat
    eserlerini kaleme alıp yayımlamıştır (1892).
    Le Coq da başta Mukriyan bölgesi olmak üzere, Kürdistanın
    birçok bölgesinde Kürtlere ait sözlü edebiyat eserlerini bir araya
    getirmiştir (1903).

    DENGBÊJLER (ANLATICILAR):
    Yazıyla yeterince tanışmamış olan toplumların merkezlerden uzak
    kesimlerinde ortak kültürel miras ve birikimler, olaylar karşısında
    alınan tavırlar, sözlü kültür ortamı içerisinde üretilirdi. Geleneksel
    Kürt toplumunun ortak hafızası ve vicdanı dengbêjlerdi. Sözlü
    kültürün icracısı olan dengbêjler, milletin hafızasını aktaran bellek
    konumundaydılar ve toplumsal hayatta gerekli olan bilgiyi dağıtan
    ve aktaran konumunda olup, sosyal ve siyasi ihtiyaca göre tiplere
    ayrılarak kültürün, yayılımı ve sürekliliğini sağlama noktasında
    işlevler üstlenmişlerdi.
    Dengbêj kelimesi, Kürtçede deng (ses) ile bêj (söz) kelimelerinden
    oluşmuş bir kelimedir. Bu kelime, sözün bir ahenkle (ses değeri ile)
    icra edilmesini sağlayan kişi anlamında kullanılmıştır.
    Sözlü Kürt kültürü varlığını, büyük ölçüde dengbêjlerin dilinde
    bugüne taşımıştır. Dengbêjler destanların, halk hikâyelerinin,
    ilahilerin, mesnevilerin icracılarıdır. Bugün giderek yok olan bu
    gelenekte dengbêjler, genellikle köyden köye dolaşarak, hayatlarını
    söyledikleri destanlar, kilamlar, ilahiler, mesneviler sayesinde
    kazanan insanlardı. Bazıları erbane (def), bilûr (kaval) gibi
    çalgılarla söyleseler de, dengbêjlerin çoğu herhangi bir çalgı aleti
    kullanmadan, gırtlak gücüne dayanarak sanatlarını icra ederlerdi.
    Dengbêjler, aynı zamanda sözlü tarihin aktarımcısıdırlar. Kürt
    aşiretleri arasında çıkan bir kavga, örneğin bir yiğidin bir kan
    davasında yaptığı kahramanlıklar dengbêjlerin dilinde yöreden
    yöreye anlatılarak meşhur olurdu. Dengbêjlerin bir bakıma medya
    işlevi de üstlendikleri söylenebilir.
    Kürt dengbêjlik geleneğinde her yörenin kendine özgü motifleri
    vardır. Kürtlerde sözlü edebiyat, dengbêjliğin gücü ve sanatsal yönü
    ile ayakta kalmıştır. Kahramanlıkların anlatıldığı ve şer denilen
    stranlardan1 avcılığa, baharın güzelliğinin anlatıldığı kilamlardan
    güz mevsimindeki buruk duygulara, düğün ve eğlencelerdeki
    mutluluktan, başarıların, zaferlerin heyecanına kadar, hastalıktan
    kaynaklı acılardan, elemlerden, iki yüzlülük, haksızlık ve ihanetlere
    kadar birçok konu, değişik şekillerde sanatsal olarak sözlü Kürt
    edebiyatında yerini almıştır.
    Bazı yörelerde dengbêjlere mitirb, mitrib, mirtib, âşık, begzade
    ya da gewende denir; ama özü itibariyle yaptıkları iş, üstlendikleri
    misyon değişmez.
    kürtçe atasözleri aslında bazılarnın türkler tarafından da özümsendiğini nederece iyi anlaşan halkar olduğuna işarettir.
    Bi xebera xweş, meriv ji qulê derdixe marê reş.
    (insan, güzel sözle karayılanı deliğinden çıkarır.)
    Destê bi tenê, deng jê nayê.
    (Tek elden ses çıkmaz. )
    Sêvên çê, para hirçê.
    (iyi elma, ayının payına düşer.)
    Aqilê sivik, barê giran e.
    (Aklı hafif olanın yükü ağır olur.)
    Etar, helawa xwe naxwe.
    (Çerçi kendi helvasını yemez.)
    Darê zorbetiyê zû dişkê.
    (Zorbalık sopası tez kırılır.)
    Gulan e, şingîna dasan e.
    (Mayıs, orakların şakırtısıdır.)
    Heft kilamê hirçê ne, hemî li ser hirmê ne.
    (Ayının yedi şarkısı var, hepsi armut üstüne.)
    Gundê bêrez, konê bêpez, merivê ku bibêje ez û ez, hemî jî ne
    tu tişt in!
    (Bağsız köy, koyunsuz yayla çadırı, her zaman ben, ben diyen
    adam; üçü de bir işe yaramaz.)
    Jin û mêran şer kiriye, bê aqilan bawer kiriye.
    (Karı-koca kavgasına akılsızlar inanırmış.)
    A. Balî, Gotinên Pêşiyan ên Kurdî

    iSLAMiYET ÖNCESi KÜRT KÜLTÜRÜ
    islamiyetin doğuşundan bir müddet sonra islam orduları iran
    egemenliğindeki topraklardan başlayarak Irak üzerinden Harrana
    kadar yayılmaya başladılar. islam orduları 637 yılında Dicle
    yakınındaki Qadisiye kentini Sasanilerden alarak Cizreden Harrana
    geçtiler, oradan da Diyarbakıra kadar uzanan Medya ülkesine giden
    yollardaki kapıları islamiyete araladılar. iranlıların bu yenilgisi
    sonrasında Arap orduları Dicle boyundan kuzeye doğru yürüyerek
    Harrana kadar girdiler, içlere yayılarak neredeyse tüm Kürt
    kentlerini, bazen savaşla bazen de islamiyeti gönüllü benimseyen
    kentlilerin rızasıyla ele geçirdiler.
    islamiyet öncesi dönemde, Kürtlerin büyük bölümü Zerdüştlük
    inancına bağlıydı. Milattan Önce 600lü yıllarda Zerdüştün öğretisi
    altında kendine özgü bir kültür oluşturan Kürtler, edebi üretimlerinde
    de bu kültürün izlerini sergilediler.
    Zend-Avesta, ya da Avesta, Zerdüşt inancının kutsal kitabı olarak
    bilinir. Zerdüştlük bölgesel bir dindir ve kurucusu da Zerdüşt
    Peygamberdir. Bazı kaynaklarda milattan 600 yıl önce Ari halkların
    yaşadığı bölgede gelişen Zerdüşt inancının kutsal kitabı Avestanın
    Zerdüşt Peygamber tarafından yazıldığı belirtilir. Ari halk kavramı
    Hint-Avrupa dillerini kullanan kavimler için kullanılır. Hindistan’dan
    Batı Avrupaya kadar uzanan bu bölgedeki halklar, Ari ırk teorisine
    göre tek bir ırk olarak kabul edilir.
    Dört kutsal kitap ile Zerdüşt inancının kutsal kitabı Avesta arasında
    büyük benzerlikler vardır. Zerdüşt Peygamberin felsefesi, insan
    kaynaklıdır. Kötülüğe karşı iyiliği, karanlığa karşı aydınlığı, şiddete
    karşı barışı savunan Zerdüşt, tüm inananlarına da fakirliğin ortadan
    kalkması için çaba göstermelerini vasiyet eder.
    Zerdüştün insan temelli vasiyeti ile kendi kültürünün temellerini
    atan Kürtler, Zerdüşt inancının zayıflamasıyla Yezidiliği, ardından da
    Müslümanlığı benimserler. islamiyetin benimsenmesi, aynı zamanda
    Kürt edebiyatının sözlü gelenekten yazılı metinlere geçişinin de
    başlangıcıdır.
    islamiyetin Kürtler arasında yayılmasından önce, günümüze ulaşmış
    yazılı Kürtçe metinlere sahip değiliz. islamiyet öncesi dönemden kalan
    yazılı ilk ve tek metne, 1950 yılında ingiliz arkeologlar tarafından
    yapılan bir kazıda rastlanılır. iranın Hewreman kentinde arkeologlar
    tarafından bulunan ve bugün Londra’da muhafaza edilen lahitte
    Borazboz adlı bir Kürtün Bi Hevre adlı bir şiiri vardır. Borazboz,
    Hewreman Kürtlerindendir. Hakkında çok şey bilinmemektedir.
    Nerede yaşamış, kimdir, kiminle evlidir bilinmiyor; ancak bilinen birşey vardır ki Borazboz, eşine olan sevgisini Kürtçe ifade eden ve
    bunu da mezar taşına yazdıran ilk şairdir.
    iSLAMiYETiN KÜRT KÜLTÜRÜNE VE EDEBiYATINA ETKiLERi
    islamiyet, bölge halkları arasında olduğu gibi Kürtler arasında da
    giderek etkin olmaya ve halkın ekonomik, sosyal ve siyasal yaşamına
    nüfuz etmeye başlar. Kürt medreselerinin kurulması ve giderek
    yaygınlaşması islamiyetin Kürtler arasında yaygınlaşmasının, en
    önemli etkisi olarak değerlendirilir.
    Medrese, Arapça kökenli bir sözcük olup Kürtçede de, Arapça
    aslına uygun olarak sınıf ya da dershane anlamındadır. Kürtlerin ilk
    medreseyi ne zaman kurdukları ile ilgili kesin bilgiler olmamakla
    birlikte, islamiyetin Hz. Ömer döneminden sonra Kürtler tarafından
    kabul edilmesine paralel olarak, islam dininin öğrenilmesi amacıyla,
    Kürtlerin kendi medreselerinde eğitim gördükleri bilinir. Kürtler de
    diğer Müslüman Ortadoğu halkları gibi, akademik ve dini eğitimlerini
    medreselerde sürdürürler.
    Medreselerin ilk döneminde, edebiyat ve bilim alanında yapılan
    çalışmalar vardır. Kürt medreseleri açısından ise X. ve XI. yüzyıllara
    kadar Ebu Henîfe El Dînewerî ile Ebu Muslîm Horasanî dışında
    neredeyse farklı bir isme rastlanılmaz. Arapça, ilk dönem Kürt
    medreselerinin edebi ve bilimsel üretimlerinde de ağırlıklı dildir. El
    Dineweri’nin ve Ebu Muslîm Horasanî’nin üretimlerinde Kürtlerle ilgili
    bölümler olsa da elimizde mevcut olanların dilinin Kürtçe olmadığı,
    eğer Kürtçe eserleri varsa da bunların günümüze ulaşmadığı bazı
    araştırmalarda belirtilir. Kürtçe, Selahaddînî Eyubî döneminden sonra,
    medrese eğitiminin ayrılmaz bir parçasına dönüşür.
    1. Ebu Henîfe El Dînewerî VI. yüzyılda birçok eser kaleme alan bir
    Kürt bilim insanıdır. El Dînewerînin eserleri arasında kendisinin
    Kürt olduğunu ifade eden ve Kürtlerle ilgili olan eserler var iken
    Kürtçe eserlerine rastlayamıyoruz. Kürtçe eserlerinin günümüze
    ulaşmamış olması da ihtimal dâhilindedir.

    BABA TAHÎRÊ HEMEDANÎ (938-1010):
    iranın Hemedan kentindendir. Kürtçenin
    Lurî lehçesiyle şiirler yazmıştır. Yazılı
    şiirin öncülerinden biri olarak da kabul
    edilir. Kaynaklarda gerçek hayatıyla ilgili
    bilgilerden çok söylencelere rastlanır.
    Dörtlük (Çarîn/Rubai) ustaları olarak
    bilinen Ömer Hayyam ve Mevlana
    Celadettin Rumiden önce yaşayan
    Hemedanî, birçoğu Peygambere methiye
    biçiminde yazılmış çok sayıda dörtlüğün de
    sahibidir.
    AHMET YESEVi (1093-1166):
    Yeseviliğin esaslarını belirleyen Ahmet
    Yesevi, Buhara ve Semerkantta Şeyh
    Yusuf Hemedaninin yanında eğitimini
    tamamlamıştır. Ahmet Yesevi, Divan-ı
    Hikmet adıyla yüzyıllar sonra derlenen
    hikmetleri aracılığıyla Türklere islamı
    kolaylaştırarak benimsetmiştir. Yesevi,
    islam inancını, Türk gelenek, inanç ve
    yaşam tarzı ile uygun biçimde sentezleme
    yolunu seçmiştir. Arapça ve Farsçayı
    çok iyi bilmesine rağmen, eserlerini hep
    Türkçe yazmıştır.

    Erzurum Konsolosu Alexander Jabaya
    göre klasik Kürt edebiyatının ilk yazarı ve şairi, Elî Herîrî’dir.
    Jabanın dediklerinden farklı olarak Baba Tahîrê Hemedanîyi
    ilk klasik yazar olarak kabul edenler de vardır. Kürt araştırmacı
    Enver Mayîye göre de Îbn Xelîkan ilk klasik Kürt yazarıdır.
    Günümüze ulaşmış Kürtçe eserleri olmamasına rağmen Ebu Henîfe
    El Dîrewerî ile Ebu Muslîm Horasanîyi ilk Kürt yazarı olarak
    görenler de vardır.
    Araştırmacıların elinde, Îbn Xelîkana ait yazılı Kürtçe bir eser
    yoktur. Öte yandan Îbn Xelîkan ile Baba Tahîrê Hemedanî,
    aynı dönemde yaşamış Kürt edebiyatçılardır. Minorskynin
    hesaplamalarına göre Baba Tahîr, 938 ile 1010 yılları arasında, Îbn
    Xelîkan ise doğum tarihi bilinmemekle birlikte 1020 yılına kadar
    yaşamıştır. Elî Herîrî, her iki Kürt klasik yazarından daha sonraki
    yıllarda, 1010 ile 1078 yılları arasında yaşayan ve eserlerinin bir
    kısmı günümüze kadar ulaşmış bir Kürt şairidir. Baba Tahîrin de
    Hz. Muhammedi metheden Gorî lehçesi ile yazılmış şiirlerinden bir
    kısmı günümüze kadar ulaşmayı başarabilmiştir.
    KÜRT MEDRESELERiNDE BiLiM VE EDEBiYAT
    Kürtlerin yaşadıkları bölgelerde yöre halkı, ağırlıkla XI. yüzyıldan
    başlayarak eğitimin giderek modernleştiği son yıllara kadar,
    eğitimlerini daha çok medreselerde sürdürmüş, bu medreseler
    aracılığıyla ilim ve irfanı öğrenmişlerdi. Bu yönüyle, Kürtlerin
    yaşadığı bölgeler medreseler açısından oldukça zengindi. Tarihi çok
    eskilere dayanan bu medreseler arasında çokça tanınanların yanı
    sıra her bölgede etkinliğini daha çok yerel olarak sürdüren irili
    ufaklı birçok medrese de vardı.
    Medreseler, bilimin yaygınlaşmasına ve eğitimin gelişmesine önemli
    katkılar sunmuştu. Kürtler de diğer kavimler gibi dini bilgilerini
    geliştirmenin yanı sıra matematiği, astronomiyi, fizik ve kimyayı,
    tıbbı, coğrafyayı medreselerde öğrenmişler, medreselerin bu etkisi
    neredeyse bin yıl devam etmişti.
    Medrese öğrencileri, eğitim dallarının tümü ile ilgili sınavları,
    başarıyla tamamlamadan, medreseden mezun olamazdı. Bunları
    tamamladıktan sonra müntehi; olarak bir başka yerde cemaate
    namaz kıldırmaya başlayabilirlerdi.
    Bilinmesi gereken önemli bir şey vardır ki her medrese bitiren alim
    olamaz, medrese açamazdı.

    https://galeri.uludagsozluk.com/r/294509/+

    Medrese mezunu olunduktan sonra da alim olmak, medresede
    müderris olmak için gidilecek epeyce uzun bir yol vardı.
    Kürtler arasında alim insanlar için 12 ilimden müntehi denirdi.
    Bu ilim dalları medreselerin eğitim müfredatından kaynaklanırdı.
    Kürt medreselerinde okutulan 12 bilim dalının esasları şunlara
    dayanırdı: xet (imla), qîraet û tecwîh (Kuranı güzel ve doğru
    okuma), serf û nehw (kelime ve cümle yapısı), fiqih (fıkıh), hedîs
    (hadis), tefsîr (tefsir-Kuran yorumu), eqaîd û kelam (iman ve inanç),
    mentiq û felsefe (felsefe ve mantık), fesahet û belaxet (edebi cümle
    kurma), siyer û tarîx (Hz. Muhammedin yaşamı ve tarih bilimi),
    riyaziyat (matematik), usulê fiqih (fıkıh usulleri) ve usulê hedîs
    (hadis usulleri).
    Eğitim süresi boyunca öğrenciler birçok medrese gezerlerdi. icazet
    alıncaya kadar coğrafya bilgilerini de geliştirir, farklı kültürlerle
    tanışırlardı ki bu da eğitimin bir parçası olarak kabul edilirdi.
    Her medresenin kendine has bir terminolojisi vardı. Medresenin
    terminolojisi, yaşanılan yöreye, yörenin sosyal ve ekonomik
    özelliklerine göre değişiklikler gösterirdi. Bu farklılıklara rağmen
    birçok medresede kullanılan ve kaynaklarda yerini almış ortak
    kavramlar da vardı. Gelişmiş medreselerin en önde gelen kişisine
    Seyda denilirdi.

    Medreselerin asıl kuruluş amacı islamiyeti yaymaktır. Müslümanlar
    dini esasları, ilk olarak Medinede açılan medresede öğrenmişler
    ve oradan islamiyeti dünyaya yaymışlardır; ancak gün geçtikçe
    medreselerin eğitim programları ile eğitim dillerinde önemli
    değişiklikler olmuş, fen ve matematik bilimlerinin yanı sıra
    mantık, felsefe, astronomi ve dilbilgisi de medreselerdeki eğitim
    programlarının içinde yer almıştır.
    Bu özellikleri Kürt medreselerinde de görmek mümkündür;
    ancak diğer halkların, özellikle de Arapların medreseleri ile
    kıyaslandığında, Kürt medreselerindeki en ciddi eksiklik eğitim
    içeriğinin ve derslerin yöreden yöreye farklılıklar göstermesidir.
    Diğer halkların medreseleriyle kıyaslandığında, Kürt
    medreselerinde merkezileşme zayıftır. Bu nedenle, Kürt
    medreselerinde eğitim programlarının içeriği birbirinden
    farklıdır. Her Kürt Beyliği (mirlik) egemen olduğu alanlarda
    kendi medresesini kurar ya da Kürt mollaları (mele) daha yerel
    medreselerde veya medreselerin bir alt birimi olan ve hücre
    adı verilen merkezlerde öğrenci (feqî) eğitir. Oluşturulan eğitim
    programlarını da mirler, şeyhler veya meleler belirler. Eğitim
    programlarındaki farklılığa rağmen, Kürt medreselerinin hemen
    hemen hepsinde Kürtçe dilbilgisi derslerinin yanı sıra Kürtlük
    ve yurtseverlik duygularını geliştiren derslere veya ders arası
    sohbetlere yer verilir. Kürt medreselerinde okutulan ders
    kitaplarından anlaşılıyor ki, yurtseverlik ile dilin korunması ve
    geliştirilmesi, en az dini bilgilerin öğrenilmesi kadar önemlidir.
    Her Kürt feqî medreselerde, dini bilgilerin yanı sıra Kürt kültür ve
    edebiyatı ile Kürtçenin esaslarını da öğrenir. Tüm medreselerde olduğu gibi Kürt medreselerinde de eğitim,
    Kuran okumayı öğrenmekle başlar. Kuran öğrenmede istenen
    ilerleme sağlandıktan sonra, Melayê Batênin Mevlüdü, Ehmedê
    Xanînin Nûbihara Biçûkan (Çocukların Baharı) ile Eqida imanê
    (inanç Yolu) adlı kitapları, Feqiyê Teyranın, Eli Herîrînin, Melayê
    Cizîrînin divanları ile diğer Kürtçe yazılmış kitaplar okutulur.
    Arapça grameri ile diğer tanınmış Arap melelerin yazdıkları dini
    içerikli kitaplar da medreselerde ağırlıklı olarak okutulur; ancak
    olanaklar elverdiğince Kürtçe kitaplar okutulmasına da özen
    gösterilir.
    Eğitim derecesi ne olursa olsun, istisnalar dışında her medresenin
    genellikle bir melesi vardır. Medreseyi kuran mir tarafından
    görevlendirilen mele, tüm feqîlerin eğitiminden sorumlu olmaklabirlikte, her feqîyi teker teker eğitmez. Medresenin kıdemli feqîleri,
    sonradan gelenleri eğitmekle de sorumludurlar.
    Medreselerin bir diğer önemli sorunu da beslenmedir. Feqîlerin
    yemekleri genellikle köylüler tarafından sırayla karşılanır, Ratıb adı
    verilen feqîlerin yemeğini, bazı medreselerde, bizzat medreseyi kuran
    mir veya şeyh karşılar. Ayrıca feqîler harman zamanı civar köyleri
    dolaşarak topladıkları zekatlarla da, medresenin diğer giderlerinin
    yanı sıra iaşe giderlerini de karşılamaya çalışırlar. Tüm bunlardan da
    anlaşılıyor ki, medreselerin gelir kaynağı yalnızca köylülerin gönüllü
    katkılarıdır. Bu, çoğu zaman feqîlerin ihtiyacını karşılamaktan uzaktır.
    Özellikle öğrenci sayısı fazla olan medreselerde feqîler yarı aç, yarı
    tok yaşamışlardır. Feqîlerin yemeği, büyük çoğunlukla, bulgurun
    yanında verilen etsiz ve yağsız yemeklerdir; ancak cuma günlerinin
    hayırlı gün olması nedeniyle, feqîlere çoğunlukla etli yemekler
    verilir.
    Evliya Çelebi, seyahatleri sırasında tanıştığı otuza yakın
    dile, Seyahatnamesinde yer verir. Anadolu ve Mezopotamya
    coğrafyasında Türkçenin yanı sıra Arapça, Kürtçe, Farsça
    gibi birçok dili inceler. Evliya Çelebi dillerin yanı sıra gezdiği
    coğrafyadaki halkların inançlarını da inceler. Medreseleri,
    camileri, kiliseleri, havraları gezen Evliya Çelebi, Anadolu
    ve Mezopotamya coğrafyasındaki farklı dil, kültür ve dinler
    arasındaki ahenge de değinir.

    kürt tarihi ve kültüründe sürekli bir heycanlı yapı göze çarpar

    https://galeri.uludagsozluk.com/r/294513/+

    Siyahpûş, Seyfülmulkün el yazması nın yukarıdaki resimde görüldüğü üzere bu yapının edebiyatada yansımış şeklidir.

    Min qebûl e xemr û saqî dêr û zennar û senem / Ben kabul ederim
    saki ile badeyi, kilise ile kaya ve heykeli
    Min nebit seccade û ewrad dîgel seddaneyê / Bana seccade ile
    tespih gerekmez, hele de akılsızlar
    Ger hebîba min cehennem dafit û tu dane bî / Eğer sevdiğim
    cehennemde yem olsa, sen de gülle
    Sed qesem dê biçime nêv de ez bi qesda daneyê / Yemin olsun ki
    bilsem gülleyle vurulurum giderim yanına
    Şiir: Siyapûş Türkçeye çeviren: Zeynel Abidîn Zinar

    ilk kürt kadın yazar ise Daha 47 yaşında iken
    yaşamını yitiren ve Mestûre Xanim adı
    ile bilinen Mah Şeref Erdelanî (1800-1847)
    ile Sirre Xanima Amedî (1814-1865) ve
    Mîhrîbana Berwarî (1814-1865) de Kürtçe
    eserleri günümüze ulaşan ilk Kürt kadın
    yazarlarıdır.

    ilk kürt dayanışma derneği ise 1912de çok sayıda Kürt öğrencinin okuduğu
    Halkalı Ziraat Mekteb-i Âlisinde kuruldu. Savaş dolayısıyla 1914te ara verdiği
    faaliyetlerine 1919da tekrar başlayan ve hükümetçe kapatıldığı 1922ye kadar
    devam eden cemiyetin amacı, istanbul da okuyan Kürt öğrenciler arasındaki
    dayanışmayı sağlamaktı. Hevinin yayın organı Kürtçe ve Kürt Edebiyatı
    ile ilgili yazıların yayımlandığı Rojî Kurd, Osmanlıca ve Kurmanci dilinde
    yayınlanıyordu. Hevinin amacı, Kürtlerin eğitimsizliğine ve yoksulluğuna
    çare bulmaktı. Roja Kurd hükümetçe kapatıldıktan sonra yerine, Yekbûn
    Dergisi, onun yerine de Hetawe Kurd yayınlanmaya başladı.

    bugüne kadar çıkan gazete ve dergiler ise
    1. Kürdistan Gazetesi, 1898-1902,
    Kahire, Cenevre, Londra
    2. Şark ve Kürdistan, 1908, istanbul
    3. Kürt Teavûn ve Teraki Gazetesi,
    1908, istanbul
    4. Kürdistan, 1908-1909, istanbul
    5. Amid-Sevda, 1909, istanbul
    6. Peyman, 1909, Diyarbakır
    7. Roji Kürd, 1913, istanbul
    8. Jîn,1918, istanbul
    9. Agri, 1929-1930, Ağrı
    10. Riya Teze, 1930, Erivan
    11. Hawar, 1932-1943, Şam
    12. Gelawêj, 1939-1949, Süleymaniye
    13. Ronahi, 1942-1943, Şam
    14. Dicle Kaynağı, 1948, istanbul
    15. Kurmanci, 1987-2007, Paris
    16. Nûbihar, 1992, istanbul
    17. Nûdem, 1992, Stockholm
    18. Rewşen, 1992, istanbul
    19. Welat, 1992, istanbul
    1 ...
  41. 41.
  42. ders: kürt tarihi.
    konu: ders biraz kısa olunca henüz konulara ayıramadık.
    evet çocuklar milletimizin adı kürt'tür. Türkiye düşmanları bizi maşa olarak kullanır. biz 8000 yıldır varız (tabi yersen) ama sadece son 25 yıldır bağımsız olmak istemekteyiz. onuda bize verilen gazla yaparız. devlet kurucaz derken kendi halkımız dediğimiz insanlarıda öldürüz. bölgeye gönderilen öğretmen, doktorlardan hiç hazetmeyiz. ders bitmiştir.
    0 ...
  43. 40.
  44. çok çok eskilere dayan bir tarihtir. bazı Angolalı tarihçilere göre m.ö 5.yüzyıla dayanır. saygı duyulası bir tarihtir. hela vela vel vala destanı unutulmazdır.
    3 ...
  45. 39.
  46. bazı şerefsiz ırkçılar yüzünden yıllarca araştırlmayan ve bu nedenle ciddi sosyolojik sorunlarada sebep olduran kültürün çok güzel ve renkli tonlarıyla araştırdıkça daha çok seveceğiniz bir medeniyet tarihidir.
    1 ...
  47. 38.
  48. ilk sayısını yayımlamış olan bir dergi. bilmiyorum ne kadar tarafsızdır ama konular ilgimi çekti ve aldım 10 lirama kıyıp. cia belgelerinde mustafa barzani'den, newroz ile alakalı bir makaleye kadar değinilmesi hoş olan konular var. iki ayda bir yayımlanacakmış önsöze göre. ve türkçe ağırlıklı olmak üzere, ileriki sayılarda kürtçe makalelere de yer vermek istediklerini belirtmişler. böyle konulara ilgi duyan birisi olarak kürtçe bilmediğim için dışlanacaksam bu hoşuma gitmeyecektir. editörlerin de dikkatine.
    1 ...
© 2025 uludağ sözlük