meraklılarının ilgili sitelerde bu konuyu araştırması doğru olandır tavsiyem http://www.kurtkulturu.com/ bu sitedir ve benzerleride google de mevcuttur.
"Tarih boyunca kimse Kürtleri istemedi. Türkiyede, Suriyede, iranda, Irakta sorunları var. Kolonyal gerekçelerle cetvelle parçalandılar. Ben bugün Osmanlıvari bir çözümü tek çıkar yol olarak görüyorum. Biliyorsunuz umutsuzca yeni bir model arayışındayım. Acaba çok kültürlü bir yapı için Osmanlı modeli bugün işe yarar mı diye sorguluyorum." ( Slavoj zizek )
ulus devlet tarihinin 150 sene civarı olduğunu var sayarsak, 5 bin yıllık bir geçmişe sahip olsa bile devlet kuramamaları çokta şaşırılacak bir durum değildir.
5.000 yıllık olduğunu iddia ediyorlar ama ellerinde hiçbir belge/bilgi yok. Sanırım 5.000 yıl önce de okuma yazmaya uzaktılar da ellerinde birşey bulamamışlar.
kürtler üstün ırktır. Balıktan evrimleşen ilk insan türü kürtlerdir. Yani sizin o sövdüğünüz kürtler hepinizin atasıdır. öncelikle mağara da değil kurdukları havuzlu villalarda tarım işleriyle uğraşan kürtler klimalı biçerdöveri icat etmiştir. Bunu nasıl değerlendirmeli derken yine ilk kürt şeker fabrikası, pambıh fabrikaları kurulmuştur. Tarihte ilk alfabe kürtçe alfabesi olup ilk kelime heladır. Hela selam manasına gelir. Daha sonra kürtbus şirketini kuran kürtler artık uçarak bir yere varmayı hedeflemiş ilk üretimleri olan kürtbus61 hakkari uçağını kullanmışlardır. Yine ilk peygamber kürt olup ( bkz: saidzade bin nursi - i ilk kürt) insanlığa bir din bahsetmiş, onları imana çağırmıştır.
Daha sonra nerden türediği belli olamayn türkler kürtlerin torpaklarını işgal etmiş ve medeniyeti yerle bir etmişlerdir. Kürtler elinde kalan son molotoflar ile hala özgürlük savaşı vermektedirler.
Kendimle bu kadar tezat olamazdım helal olsun bana mına koyyim. Alayı yalan sikiyim medeniyetmiş.
120 milyar yıllık tarihi olan bir halktır. evrende çoğu yıldız yokken bunlar toz bulutuydu. toz ve gaz bulutu soğuyunca lahmacuncu ve çiğ köfteciye dönüştüler.
kürt ismi farsçadan gelmektedir .ilk kez Kârnâmag î Ardashîr î Babagân destanında geçer ve gord yani kahraman kelimesinden türemiştir. açıkcası bu tarihsel bir tesadüf olarak türklerin ismindede mevcuttur ama türklerle bu konuda hiçbağ kurulamaz mantıksızdır. farklı dillerde kendimerkeziyetini kaybetmiş olsada bazı lehçelere ayrıldığı gösterilen bir dile sahiptirler.
Pankürdizmi savunan Izadyden bir alıntı ile ele alalım: Kürtler Dımıli, Bahdinani, Soran ve Goran gibi farklı kimlikler ile karşımıza çıkar. Bu farklı kimliklerin dilleri arasındaki ilişki, Fransızca ile italyanca arasındaki ilişki ya da daha kesin biçimde söylersek Fransızca ile Romence arasındaki ilişkiye benzer. Tıpkı Fransızca ve italyanca gibi artık aynı dilin lehçeleri olarak sınıflandırılmayacak kadar birbirlerinden kopuktur. bunun nedeni özellikle dini anlamda fars ve arap yapısından yönetim ve konuşma olarak türk yapısından etkilenmeleridir. aslında bu ne kadar hoşgörülü ve açık yapılı olduklarınında kanıtıdır. tarihte hiç bir zaman milliyetçi olmamıştır yakın dönemlerdeki bazı hareketler ise çok istisna kalmaktadır.
kürdistan bölgesi ilk kez selçuklular tarafından kulanılmıştır.
17. yüzyılda yaşamış olan ünlü Kürt şairi ve düşünürü Ehmedê Xanî,
o dönemde revaçta olan bölge dillerini bilmesine rağmen, Kürtçe
yazmayı tercih ediş sebebini şu sözlerle ifade ediyordu:
Saf olanı bir kenara bırakıp
vexwarî durdî tortulu olanı içti
Manendê durê lîsanê kurdî inci gibi olan Kürt lisanını
Înaye nîzam û întîzamê Onu nizam ve intizama soktu
Kêşaye cefa ji bo yê amê Halk için cefa çekti
Da xelq-i nebêjitin ku Ekrad Başkaları Kürtler için
Bêmerîfet in, bêesl û binyad Köklü ve asil değil, demesin diye.
Ehmedê Xanî, Mem û Zîn
evet ahmedi hani ye kadar malesef ki neredeyse tamamen farsçanın etkisi altında tercih edilmemesi nedeniyle şiir ve edebiyat yaygın olmasada hikaye ve destanlar konuşularak aktarılırdı.
ama medcede kürt diline rastlamak mümkündür
Medcesi:
Pakêj xodê, pakêj zehm
Pakêj vêmerg, koy hatî xaçê, eş kirme. Rehmet ê ma
Günümüz Kürtçesi
Paqij xwedê, paqij zexm,
paqij bêmirin, ku hatî xaçê, rehmet bike li me.
medce bir duanın kırmanci lehçesiyle yazılışı verilmektedir.
melesef kelime yapısı olarak zayıflamış olsada gramer olarak özellikleri halen dayanmaktadır.
KÜRT DiLiNiN YAPISI
Kürt dili hem eklemeli hem de bükümlü (çekimli) bir dildir.
Kürtçede sözcükler hem başa hem de sona ek alırlar. Bu yapıyla
Türkçeden farklıdır. Türkçe sadece sondan eklemeli bir dildir.
Kürtçede önek, en zengin biçimiyle fiillerde görülür. Bunu “girtin
(tutmak, almak) fiili üzerinde gösterebiliriz.
girtin (tutmak, almak
ve-girtin (kaplamak, germek)
ra-girtin (dayanmak)
hil-girtin (taşımak)
wer-girtin (almak, iktibas etmek)
da-girtin (doldurmak)
Kürtçede soneklere birçok örnek verilebilir.
guh (kulak) B guhar (küpe)
cot (çift) B cotyar (çiftçi)
reng (renk) B rengîn (renkli)
kürt dili sözlü anlatımda daha yaygın olmuştur. kaynak olarak araştırmaları 19. yy da balar sözlü edebiyattan ötnekler için
Peter Lerch, savaşta esir düşen Kürtlerden sözlü edebiyat
eserlerini toplamıştır (1853-1856).
5 Albert Socin ve Eugen Prym Botan ve Torê (Mardin-Midyat)
bölgelerindeki Sözlü Kürt edebiyatının eserlerini toplamıştır
(1887-1890).
5 Hugo Makas Mardinli bir tüccarın ağzından sözlü edebiyat
eserlerini kaleme alıp yayımlamıştır (1892).
Le Coq da başta Mukriyan bölgesi olmak üzere, Kürdistanın
birçok bölgesinde Kürtlere ait sözlü edebiyat eserlerini bir araya
getirmiştir (1903).
DENGBÊJLER (ANLATICILAR):
Yazıyla yeterince tanışmamış olan toplumların merkezlerden uzak
kesimlerinde ortak kültürel miras ve birikimler, olaylar karşısında
alınan tavırlar, sözlü kültür ortamı içerisinde üretilirdi. Geleneksel
Kürt toplumunun ortak hafızası ve vicdanı dengbêjlerdi. Sözlü
kültürün icracısı olan dengbêjler, milletin hafızasını aktaran bellek
konumundaydılar ve toplumsal hayatta gerekli olan bilgiyi dağıtan
ve aktaran konumunda olup, sosyal ve siyasi ihtiyaca göre tiplere
ayrılarak kültürün, yayılımı ve sürekliliğini sağlama noktasında
işlevler üstlenmişlerdi.
Dengbêj kelimesi, Kürtçede deng (ses) ile bêj (söz) kelimelerinden
oluşmuş bir kelimedir. Bu kelime, sözün bir ahenkle (ses değeri ile)
icra edilmesini sağlayan kişi anlamında kullanılmıştır.
Sözlü Kürt kültürü varlığını, büyük ölçüde dengbêjlerin dilinde
bugüne taşımıştır. Dengbêjler destanların, halk hikâyelerinin,
ilahilerin, mesnevilerin icracılarıdır. Bugün giderek yok olan bu
gelenekte dengbêjler, genellikle köyden köye dolaşarak, hayatlarını
söyledikleri destanlar, kilamlar, ilahiler, mesneviler sayesinde
kazanan insanlardı. Bazıları erbane (def), bilûr (kaval) gibi
çalgılarla söyleseler de, dengbêjlerin çoğu herhangi bir çalgı aleti
kullanmadan, gırtlak gücüne dayanarak sanatlarını icra ederlerdi.
Dengbêjler, aynı zamanda sözlü tarihin aktarımcısıdırlar. Kürt
aşiretleri arasında çıkan bir kavga, örneğin bir yiğidin bir kan
davasında yaptığı kahramanlıklar dengbêjlerin dilinde yöreden
yöreye anlatılarak meşhur olurdu. Dengbêjlerin bir bakıma medya
işlevi de üstlendikleri söylenebilir.
Kürt dengbêjlik geleneğinde her yörenin kendine özgü motifleri
vardır. Kürtlerde sözlü edebiyat, dengbêjliğin gücü ve sanatsal yönü
ile ayakta kalmıştır. Kahramanlıkların anlatıldığı ve şer denilen
stranlardan1 avcılığa, baharın güzelliğinin anlatıldığı kilamlardan
güz mevsimindeki buruk duygulara, düğün ve eğlencelerdeki
mutluluktan, başarıların, zaferlerin heyecanına kadar, hastalıktan
kaynaklı acılardan, elemlerden, iki yüzlülük, haksızlık ve ihanetlere
kadar birçok konu, değişik şekillerde sanatsal olarak sözlü Kürt
edebiyatında yerini almıştır.
Bazı yörelerde dengbêjlere mitirb, mitrib, mirtib, âşık, begzade
ya da gewende denir; ama özü itibariyle yaptıkları iş, üstlendikleri
misyon değişmez.
kürtçe atasözleri aslında bazılarnın türkler tarafından da özümsendiğini nederece iyi anlaşan halkar olduğuna işarettir.
Bi xebera xweş, meriv ji qulê derdixe marê reş.
(insan, güzel sözle karayılanı deliğinden çıkarır.)
Destê bi tenê, deng jê nayê.
(Tek elden ses çıkmaz. )
Sêvên çê, para hirçê.
(iyi elma, ayının payına düşer.)
Aqilê sivik, barê giran e.
(Aklı hafif olanın yükü ağır olur.)
Etar, helawa xwe naxwe.
(Çerçi kendi helvasını yemez.)
Darê zorbetiyê zû dişkê.
(Zorbalık sopası tez kırılır.)
Gulan e, şingîna dasan e.
(Mayıs, orakların şakırtısıdır.)
Heft kilamê hirçê ne, hemî li ser hirmê ne.
(Ayının yedi şarkısı var, hepsi armut üstüne.)
Gundê bêrez, konê bêpez, merivê ku bibêje ez û ez, hemî jî ne
tu tişt in!
(Bağsız köy, koyunsuz yayla çadırı, her zaman ben, ben diyen
adam; üçü de bir işe yaramaz.)
Jin û mêran şer kiriye, bê aqilan bawer kiriye.
(Karı-koca kavgasına akılsızlar inanırmış.)
A. Balî, Gotinên Pêşiyan ên Kurdî
iSLAMiYET ÖNCESi KÜRT KÜLTÜRÜ
islamiyetin doğuşundan bir müddet sonra islam orduları iran
egemenliğindeki topraklardan başlayarak Irak üzerinden Harrana
kadar yayılmaya başladılar. islam orduları 637 yılında Dicle
yakınındaki Qadisiye kentini Sasanilerden alarak Cizreden Harrana
geçtiler, oradan da Diyarbakıra kadar uzanan Medya ülkesine giden
yollardaki kapıları islamiyete araladılar. iranlıların bu yenilgisi
sonrasında Arap orduları Dicle boyundan kuzeye doğru yürüyerek
Harrana kadar girdiler, içlere yayılarak neredeyse tüm Kürt
kentlerini, bazen savaşla bazen de islamiyeti gönüllü benimseyen
kentlilerin rızasıyla ele geçirdiler.
islamiyet öncesi dönemde, Kürtlerin büyük bölümü Zerdüştlük
inancına bağlıydı. Milattan Önce 600lü yıllarda Zerdüştün öğretisi
altında kendine özgü bir kültür oluşturan Kürtler, edebi üretimlerinde
de bu kültürün izlerini sergilediler.
Zend-Avesta, ya da Avesta, Zerdüşt inancının kutsal kitabı olarak
bilinir. Zerdüştlük bölgesel bir dindir ve kurucusu da Zerdüşt
Peygamberdir. Bazı kaynaklarda milattan 600 yıl önce Ari halkların
yaşadığı bölgede gelişen Zerdüşt inancının kutsal kitabı Avestanın
Zerdüşt Peygamber tarafından yazıldığı belirtilir. Ari halk kavramı
Hint-Avrupa dillerini kullanan kavimler için kullanılır. Hindistandan
Batı Avrupaya kadar uzanan bu bölgedeki halklar, Ari ırk teorisine
göre tek bir ırk olarak kabul edilir.
Dört kutsal kitap ile Zerdüşt inancının kutsal kitabı Avesta arasında
büyük benzerlikler vardır. Zerdüşt Peygamberin felsefesi, insan
kaynaklıdır. Kötülüğe karşı iyiliği, karanlığa karşı aydınlığı, şiddete
karşı barışı savunan Zerdüşt, tüm inananlarına da fakirliğin ortadan
kalkması için çaba göstermelerini vasiyet eder.
Zerdüştün insan temelli vasiyeti ile kendi kültürünün temellerini
atan Kürtler, Zerdüşt inancının zayıflamasıyla Yezidiliği, ardından da
Müslümanlığı benimserler. islamiyetin benimsenmesi, aynı zamanda
Kürt edebiyatının sözlü gelenekten yazılı metinlere geçişinin de
başlangıcıdır.
islamiyetin Kürtler arasında yayılmasından önce, günümüze ulaşmış
yazılı Kürtçe metinlere sahip değiliz. islamiyet öncesi dönemden kalan
yazılı ilk ve tek metne, 1950 yılında ingiliz arkeologlar tarafından
yapılan bir kazıda rastlanılır. iranın Hewreman kentinde arkeologlar
tarafından bulunan ve bugün Londra’da muhafaza edilen lahitte
Borazboz adlı bir Kürtün Bi Hevre adlı bir şiiri vardır. Borazboz,
Hewreman Kürtlerindendir. Hakkında çok şey bilinmemektedir.
Nerede yaşamış, kimdir, kiminle evlidir bilinmiyor; ancak bilinen birşey vardır ki Borazboz, eşine olan sevgisini Kürtçe ifade eden ve
bunu da mezar taşına yazdıran ilk şairdir.
iSLAMiYETiN KÜRT KÜLTÜRÜNE VE EDEBiYATINA ETKiLERi
islamiyet, bölge halkları arasında olduğu gibi Kürtler arasında da
giderek etkin olmaya ve halkın ekonomik, sosyal ve siyasal yaşamına
nüfuz etmeye başlar. Kürt medreselerinin kurulması ve giderek
yaygınlaşması islamiyetin Kürtler arasında yaygınlaşmasının, en
önemli etkisi olarak değerlendirilir.
Medrese, Arapça kökenli bir sözcük olup Kürtçede de, Arapça
aslına uygun olarak sınıf ya da dershane anlamındadır. Kürtlerin ilk
medreseyi ne zaman kurdukları ile ilgili kesin bilgiler olmamakla
birlikte, islamiyetin Hz. Ömer döneminden sonra Kürtler tarafından
kabul edilmesine paralel olarak, islam dininin öğrenilmesi amacıyla,
Kürtlerin kendi medreselerinde eğitim gördükleri bilinir. Kürtler de
diğer Müslüman Ortadoğu halkları gibi, akademik ve dini eğitimlerini
medreselerde sürdürürler.
Medreselerin ilk döneminde, edebiyat ve bilim alanında yapılan
çalışmalar vardır. Kürt medreseleri açısından ise X. ve XI. yüzyıllara
kadar Ebu Henîfe El Dînewerî ile Ebu Muslîm Horasanî dışında
neredeyse farklı bir isme rastlanılmaz. Arapça, ilk dönem Kürt
medreselerinin edebi ve bilimsel üretimlerinde de ağırlıklı dildir. El
Dineweri’nin ve Ebu Muslîm Horasanî’nin üretimlerinde Kürtlerle ilgili
bölümler olsa da elimizde mevcut olanların dilinin Kürtçe olmadığı,
eğer Kürtçe eserleri varsa da bunların günümüze ulaşmadığı bazı
araştırmalarda belirtilir. Kürtçe, Selahaddînî Eyubî döneminden sonra,
medrese eğitiminin ayrılmaz bir parçasına dönüşür.
1. Ebu Henîfe El Dînewerî VI. yüzyılda birçok eser kaleme alan bir
Kürt bilim insanıdır. El Dînewerînin eserleri arasında kendisinin
Kürt olduğunu ifade eden ve Kürtlerle ilgili olan eserler var iken
Kürtçe eserlerine rastlayamıyoruz. Kürtçe eserlerinin günümüze
ulaşmamış olması da ihtimal dâhilindedir.
BABA TAHÎRÊ HEMEDANÎ (938-1010):
iranın Hemedan kentindendir. Kürtçenin
Lurî lehçesiyle şiirler yazmıştır. Yazılı
şiirin öncülerinden biri olarak da kabul
edilir. Kaynaklarda gerçek hayatıyla ilgili
bilgilerden çok söylencelere rastlanır.
Dörtlük (Çarîn/Rubai) ustaları olarak
bilinen Ömer Hayyam ve Mevlana
Celadettin Rumiden önce yaşayan
Hemedanî, birçoğu Peygambere methiye
biçiminde yazılmış çok sayıda dörtlüğün de
sahibidir.
AHMET YESEVi (1093-1166):
Yeseviliğin esaslarını belirleyen Ahmet
Yesevi, Buhara ve Semerkantta Şeyh
Yusuf Hemedaninin yanında eğitimini
tamamlamıştır. Ahmet Yesevi, Divan-ı
Hikmet adıyla yüzyıllar sonra derlenen
hikmetleri aracılığıyla Türklere islamı
kolaylaştırarak benimsetmiştir. Yesevi,
islam inancını, Türk gelenek, inanç ve
yaşam tarzı ile uygun biçimde sentezleme
yolunu seçmiştir. Arapça ve Farsçayı
çok iyi bilmesine rağmen, eserlerini hep
Türkçe yazmıştır.
Erzurum Konsolosu Alexander Jabaya
göre klasik Kürt edebiyatının ilk yazarı ve şairi, Elî Herîrîdir.
Jabanın dediklerinden farklı olarak Baba Tahîrê Hemedanîyi
ilk klasik yazar olarak kabul edenler de vardır. Kürt araştırmacı
Enver Mayîye göre de Îbn Xelîkan ilk klasik Kürt yazarıdır.
Günümüze ulaşmış Kürtçe eserleri olmamasına rağmen Ebu Henîfe
El Dîrewerî ile Ebu Muslîm Horasanîyi ilk Kürt yazarı olarak
görenler de vardır.
Araştırmacıların elinde, Îbn Xelîkana ait yazılı Kürtçe bir eser
yoktur. Öte yandan Îbn Xelîkan ile Baba Tahîrê Hemedanî,
aynı dönemde yaşamış Kürt edebiyatçılardır. Minorskynin
hesaplamalarına göre Baba Tahîr, 938 ile 1010 yılları arasında, Îbn
Xelîkan ise doğum tarihi bilinmemekle birlikte 1020 yılına kadar
yaşamıştır. Elî Herîrî, her iki Kürt klasik yazarından daha sonraki
yıllarda, 1010 ile 1078 yılları arasında yaşayan ve eserlerinin bir
kısmı günümüze kadar ulaşmış bir Kürt şairidir. Baba Tahîrin de
Hz. Muhammedi metheden Gorî lehçesi ile yazılmış şiirlerinden bir
kısmı günümüze kadar ulaşmayı başarabilmiştir.
KÜRT MEDRESELERiNDE BiLiM VE EDEBiYAT
Kürtlerin yaşadıkları bölgelerde yöre halkı, ağırlıkla XI. yüzyıldan
başlayarak eğitimin giderek modernleştiği son yıllara kadar,
eğitimlerini daha çok medreselerde sürdürmüş, bu medreseler
aracılığıyla ilim ve irfanı öğrenmişlerdi. Bu yönüyle, Kürtlerin
yaşadığı bölgeler medreseler açısından oldukça zengindi. Tarihi çok
eskilere dayanan bu medreseler arasında çokça tanınanların yanı
sıra her bölgede etkinliğini daha çok yerel olarak sürdüren irili
ufaklı birçok medrese de vardı.
Medreseler, bilimin yaygınlaşmasına ve eğitimin gelişmesine önemli
katkılar sunmuştu. Kürtler de diğer kavimler gibi dini bilgilerini
geliştirmenin yanı sıra matematiği, astronomiyi, fizik ve kimyayı,
tıbbı, coğrafyayı medreselerde öğrenmişler, medreselerin bu etkisi
neredeyse bin yıl devam etmişti.
Medrese öğrencileri, eğitim dallarının tümü ile ilgili sınavları,
başarıyla tamamlamadan, medreseden mezun olamazdı. Bunları
tamamladıktan sonra müntehi; olarak bir başka yerde cemaate
namaz kıldırmaya başlayabilirlerdi.
Bilinmesi gereken önemli bir şey vardır ki her medrese bitiren alim
olamaz, medrese açamazdı.
Medrese mezunu olunduktan sonra da alim olmak, medresede
müderris olmak için gidilecek epeyce uzun bir yol vardı.
Kürtler arasında alim insanlar için 12 ilimden müntehi denirdi.
Bu ilim dalları medreselerin eğitim müfredatından kaynaklanırdı.
Kürt medreselerinde okutulan 12 bilim dalının esasları şunlara
dayanırdı: xet (imla), qîraet û tecwîh (Kuranı güzel ve doğru
okuma), serf û nehw (kelime ve cümle yapısı), fiqih (fıkıh), hedîs
(hadis), tefsîr (tefsir-Kuran yorumu), eqaîd û kelam (iman ve inanç),
mentiq û felsefe (felsefe ve mantık), fesahet û belaxet (edebi cümle
kurma), siyer û tarîx (Hz. Muhammedin yaşamı ve tarih bilimi),
riyaziyat (matematik), usulê fiqih (fıkıh usulleri) ve usulê hedîs
(hadis usulleri).
Eğitim süresi boyunca öğrenciler birçok medrese gezerlerdi. icazet
alıncaya kadar coğrafya bilgilerini de geliştirir, farklı kültürlerle
tanışırlardı ki bu da eğitimin bir parçası olarak kabul edilirdi.
Her medresenin kendine has bir terminolojisi vardı. Medresenin
terminolojisi, yaşanılan yöreye, yörenin sosyal ve ekonomik
özelliklerine göre değişiklikler gösterirdi. Bu farklılıklara rağmen
birçok medresede kullanılan ve kaynaklarda yerini almış ortak
kavramlar da vardı. Gelişmiş medreselerin en önde gelen kişisine
Seyda denilirdi.
Medreselerin asıl kuruluş amacı islamiyeti yaymaktır. Müslümanlar
dini esasları, ilk olarak Medinede açılan medresede öğrenmişler
ve oradan islamiyeti dünyaya yaymışlardır; ancak gün geçtikçe
medreselerin eğitim programları ile eğitim dillerinde önemli
değişiklikler olmuş, fen ve matematik bilimlerinin yanı sıra
mantık, felsefe, astronomi ve dilbilgisi de medreselerdeki eğitim
programlarının içinde yer almıştır.
Bu özellikleri Kürt medreselerinde de görmek mümkündür;
ancak diğer halkların, özellikle de Arapların medreseleri ile
kıyaslandığında, Kürt medreselerindeki en ciddi eksiklik eğitim
içeriğinin ve derslerin yöreden yöreye farklılıklar göstermesidir.
Diğer halkların medreseleriyle kıyaslandığında, Kürt
medreselerinde merkezileşme zayıftır. Bu nedenle, Kürt
medreselerinde eğitim programlarının içeriği birbirinden
farklıdır. Her Kürt Beyliği (mirlik) egemen olduğu alanlarda
kendi medresesini kurar ya da Kürt mollaları (mele) daha yerel
medreselerde veya medreselerin bir alt birimi olan ve hücre
adı verilen merkezlerde öğrenci (feqî) eğitir. Oluşturulan eğitim
programlarını da mirler, şeyhler veya meleler belirler. Eğitim
programlarındaki farklılığa rağmen, Kürt medreselerinin hemen
hemen hepsinde Kürtçe dilbilgisi derslerinin yanı sıra Kürtlük
ve yurtseverlik duygularını geliştiren derslere veya ders arası
sohbetlere yer verilir. Kürt medreselerinde okutulan ders
kitaplarından anlaşılıyor ki, yurtseverlik ile dilin korunması ve
geliştirilmesi, en az dini bilgilerin öğrenilmesi kadar önemlidir.
Her Kürt feqî medreselerde, dini bilgilerin yanı sıra Kürt kültür ve
edebiyatı ile Kürtçenin esaslarını da öğrenir. Tüm medreselerde olduğu gibi Kürt medreselerinde de eğitim,
Kuran okumayı öğrenmekle başlar. Kuran öğrenmede istenen
ilerleme sağlandıktan sonra, Melayê Batênin Mevlüdü, Ehmedê
Xanînin Nûbihara Biçûkan (Çocukların Baharı) ile Eqida imanê
(inanç Yolu) adlı kitapları, Feqiyê Teyranın, Eli Herîrînin, Melayê
Cizîrînin divanları ile diğer Kürtçe yazılmış kitaplar okutulur.
Arapça grameri ile diğer tanınmış Arap melelerin yazdıkları dini
içerikli kitaplar da medreselerde ağırlıklı olarak okutulur; ancak
olanaklar elverdiğince Kürtçe kitaplar okutulmasına da özen
gösterilir.
Eğitim derecesi ne olursa olsun, istisnalar dışında her medresenin
genellikle bir melesi vardır. Medreseyi kuran mir tarafından
görevlendirilen mele, tüm feqîlerin eğitiminden sorumlu olmaklabirlikte, her feqîyi teker teker eğitmez. Medresenin kıdemli feqîleri,
sonradan gelenleri eğitmekle de sorumludurlar.
Medreselerin bir diğer önemli sorunu da beslenmedir. Feqîlerin
yemekleri genellikle köylüler tarafından sırayla karşılanır, Ratıb adı
verilen feqîlerin yemeğini, bazı medreselerde, bizzat medreseyi kuran
mir veya şeyh karşılar. Ayrıca feqîler harman zamanı civar köyleri
dolaşarak topladıkları zekatlarla da, medresenin diğer giderlerinin
yanı sıra iaşe giderlerini de karşılamaya çalışırlar. Tüm bunlardan da
anlaşılıyor ki, medreselerin gelir kaynağı yalnızca köylülerin gönüllü
katkılarıdır. Bu, çoğu zaman feqîlerin ihtiyacını karşılamaktan uzaktır.
Özellikle öğrenci sayısı fazla olan medreselerde feqîler yarı aç, yarı
tok yaşamışlardır. Feqîlerin yemeği, büyük çoğunlukla, bulgurun
yanında verilen etsiz ve yağsız yemeklerdir; ancak cuma günlerinin
hayırlı gün olması nedeniyle, feqîlere çoğunlukla etli yemekler
verilir.
Evliya Çelebi, seyahatleri sırasında tanıştığı otuza yakın
dile, Seyahatnamesinde yer verir. Anadolu ve Mezopotamya
coğrafyasında Türkçenin yanı sıra Arapça, Kürtçe, Farsça
gibi birçok dili inceler. Evliya Çelebi dillerin yanı sıra gezdiği
coğrafyadaki halkların inançlarını da inceler. Medreseleri,
camileri, kiliseleri, havraları gezen Evliya Çelebi, Anadolu
ve Mezopotamya coğrafyasındaki farklı dil, kültür ve dinler
arasındaki ahenge de değinir.
kürt tarihi ve kültüründe sürekli bir heycanlı yapı göze çarpar
Siyahpûş, Seyfülmulkün el yazması nın yukarıdaki resimde görüldüğü üzere bu yapının edebiyatada yansımış şeklidir.
Min qebûl e xemr û saqî dêr û zennar û senem / Ben kabul ederim
saki ile badeyi, kilise ile kaya ve heykeli
Min nebit seccade û ewrad dîgel seddaneyê / Bana seccade ile
tespih gerekmez, hele de akılsızlar
Ger hebîba min cehennem dafit û tu dane bî / Eğer sevdiğim
cehennemde yem olsa, sen de gülle
Sed qesem dê biçime nêv de ez bi qesda daneyê / Yemin olsun ki
bilsem gülleyle vurulurum giderim yanına
Şiir: Siyapûş Türkçeye çeviren: Zeynel Abidîn Zinar
ilk kürt kadın yazar ise Daha 47 yaşında iken
yaşamını yitiren ve Mestûre Xanim adı
ile bilinen Mah Şeref Erdelanî (1800-1847)
ile Sirre Xanima Amedî (1814-1865) ve
Mîhrîbana Berwarî (1814-1865) de Kürtçe
eserleri günümüze ulaşan ilk Kürt kadın
yazarlarıdır.
ilk kürt dayanışma derneği ise 1912de çok sayıda Kürt öğrencinin okuduğu
Halkalı Ziraat Mekteb-i Âlisinde kuruldu. Savaş dolayısıyla 1914te ara verdiği
faaliyetlerine 1919da tekrar başlayan ve hükümetçe kapatıldığı 1922ye kadar
devam eden cemiyetin amacı, istanbul da okuyan Kürt öğrenciler arasındaki
dayanışmayı sağlamaktı. Hevinin yayın organı Kürtçe ve Kürt Edebiyatı
ile ilgili yazıların yayımlandığı Rojî Kurd, Osmanlıca ve Kurmanci dilinde
yayınlanıyordu. Hevinin amacı, Kürtlerin eğitimsizliğine ve yoksulluğuna
çare bulmaktı. Roja Kurd hükümetçe kapatıldıktan sonra yerine, Yekbûn
Dergisi, onun yerine de Hetawe Kurd yayınlanmaya başladı.
bugüne kadar çıkan gazete ve dergiler ise
1. Kürdistan Gazetesi, 1898-1902,
Kahire, Cenevre, Londra
2. Şark ve Kürdistan, 1908, istanbul
3. Kürt Teavûn ve Teraki Gazetesi,
1908, istanbul
4. Kürdistan, 1908-1909, istanbul
5. Amid-Sevda, 1909, istanbul
6. Peyman, 1909, Diyarbakır
7. Roji Kürd, 1913, istanbul
8. Jîn,1918, istanbul
9. Agri, 1929-1930, Ağrı
10. Riya Teze, 1930, Erivan
11. Hawar, 1932-1943, Şam
12. Gelawêj, 1939-1949, Süleymaniye
13. Ronahi, 1942-1943, Şam
14. Dicle Kaynağı, 1948, istanbul
15. Kurmanci, 1987-2007, Paris
16. Nûbihar, 1992, istanbul
17. Nûdem, 1992, Stockholm
18. Rewşen, 1992, istanbul
19. Welat, 1992, istanbul
kürt ismi farsçadan gelmektedir .ilk kez Kârnâmag î Ardashîr î Babagân destanında geçer ve gord yani kahraman kelimesinden türemiştir. açıkcası bu tarihsel bir tesadüf olarak türklerin ismindede mevcuttur ama türklerle bu konuda hiçbağ kurulamaz mantıksızdır. farklı dillerde kendimerkeziyetini kaybetmiş olsada bazı lehçelere ayrıldığı gösterilen bir dile sahiptirler.
Pankürdizmi savunan Izadyden bir alıntı ile ele alalım: Kürtler Dımıli, Bahdinani, Soran ve Goran gibi farklı kimlikler ile karşımıza çıkar. Bu farklı kimliklerin dilleri arasındaki ilişki, Fransızca ile italyanca arasındaki ilişki ya da daha kesin biçimde söylersek Fransızca ile Romence arasındaki ilişkiye benzer. Tıpkı Fransızca ve italyanca gibi artık aynı dilin lehçeleri olarak sınıflandırılmayacak kadar birbirlerinden kopuktur. bunun nedeni özellikle dini anlamda fars ve arap yapısından yönetim ve konuşma olarak türk yapısından etkilenmeleridir. aslında bu ne kadar hoşgörülü ve açık yapılı olduklarınında kanıtıdır. tarihte hiç bir zaman milliyetçi olmamıştır yakın dönemlerdeki bazı hareketler ise çok istisna kalmaktadır.
kürdistan bölgesi ilk kez selçuklular tarafından kulanılmıştır.
17. yüzyılda yaşamış olan ünlü Kürt şairi ve düşünürü Ehmedê Xanî,
o dönemde revaçta olan bölge dillerini bilmesine rağmen, Kürtçe
yazmayı tercih ediş sebebini şu sözlerle ifade ediyordu:
Saf olanı bir kenara bırakıp
vexwarî durdî tortulu olanı içti
Manendê durê lîsanê kurdî inci gibi olan Kürt lisanını
Înaye nîzam û întîzamê Onu nizam ve intizama soktu
Kêşaye cefa ji bo yê amê Halk için cefa çekti
Da xelq-i nebêjitin ku Ekrad Başkaları Kürtler için
Bêmerîfet in, bêesl û binyad Köklü ve asil değil, demesin diye.
Ehmedê Xanî, Mem û Zîn
evet ahmedi hani ye kadar malesef ki neredeyse tamamen farsçanın etkisi altında tercih edilmemesi nedeniyle şiir ve edebiyat yaygın olmasada hikaye ve destanlar konuşularak aktarılırdı.
ama medcede kürt diline rastlamak mümkündür
Medcesi:
Pakêj xodê, pakêj zehm
Pakêj vêmerg, koy hatî xaçê, eş kirme. Rehmet ê ma
Günümüz Kürtçesi
Paqij xwedê, paqij zexm,
paqij bêmirin, ku hatî xaçê, rehmet bike li me.
medce bir duanın kırmanci lehçesiyle yazılışı verilmektedir.
melesef kelime yapısı olarak zayıflamış olsada gramer olarak özellikleri halen dayanmaktadır.
KÜRT DiLiNiN YAPISI
Kürt dili hem eklemeli hem de bükümlü (çekimli) bir dildir.
Kürtçede sözcükler hem başa hem de sona ek alırlar. Bu yapıyla
Türkçeden farklıdır. Türkçe sadece sondan eklemeli bir dildir.
Kürtçede önek, en zengin biçimiyle fiillerde görülür. Bunu “girtin
(tutmak, almak) fiili üzerinde gösterebiliriz.
girtin (tutmak, almak
ve-girtin (kaplamak, germek)
ra-girtin (dayanmak)
hil-girtin (taşımak)
wer-girtin (almak, iktibas etmek)
da-girtin (doldurmak)
Kürtçede soneklere birçok örnek verilebilir.
guh (kulak) B guhar (küpe)
cot (çift) B cotyar (çiftçi)
reng (renk) B rengîn (renkli)
kürt dili sözlü anlatımda daha yaygın olmuştur. kaynak olarak araştırmaları 19. yy da balar sözlü edebiyattan ötnekler için
Peter Lerch, savaşta esir düşen Kürtlerden sözlü edebiyat
eserlerini toplamıştır (1853-1856).
5 Albert Socin ve Eugen Prym Botan ve Torê (Mardin-Midyat)
bölgelerindeki Sözlü Kürt edebiyatının eserlerini toplamıştır
(1887-1890).
5 Hugo Makas Mardinli bir tüccarın ağzından sözlü edebiyat
eserlerini kaleme alıp yayımlamıştır (1892).
Le Coq da başta Mukriyan bölgesi olmak üzere, Kürdistanın
birçok bölgesinde Kürtlere ait sözlü edebiyat eserlerini bir araya
getirmiştir (1903).
DENGBÊJLER (ANLATICILAR):
Yazıyla yeterince tanışmamış olan toplumların merkezlerden uzak
kesimlerinde ortak kültürel miras ve birikimler, olaylar karşısında
alınan tavırlar, sözlü kültür ortamı içerisinde üretilirdi. Geleneksel
Kürt toplumunun ortak hafızası ve vicdanı dengbêjlerdi. Sözlü
kültürün icracısı olan dengbêjler, milletin hafızasını aktaran bellek
konumundaydılar ve toplumsal hayatta gerekli olan bilgiyi dağıtan
ve aktaran konumunda olup, sosyal ve siyasi ihtiyaca göre tiplere
ayrılarak kültürün, yayılımı ve sürekliliğini sağlama noktasında
işlevler üstlenmişlerdi.
Dengbêj kelimesi, Kürtçede deng (ses) ile bêj (söz) kelimelerinden
oluşmuş bir kelimedir. Bu kelime, sözün bir ahenkle (ses değeri ile)
icra edilmesini sağlayan kişi anlamında kullanılmıştır.
Sözlü Kürt kültürü varlığını, büyük ölçüde dengbêjlerin dilinde
bugüne taşımıştır. Dengbêjler destanların, halk hikâyelerinin,
ilahilerin, mesnevilerin icracılarıdır. Bugün giderek yok olan bu
gelenekte dengbêjler, genellikle köyden köye dolaşarak, hayatlarını
söyledikleri destanlar, kilamlar, ilahiler, mesneviler sayesinde
kazanan insanlardı. Bazıları erbane (def), bilûr (kaval) gibi
çalgılarla söyleseler de, dengbêjlerin çoğu herhangi bir çalgı aleti
kullanmadan, gırtlak gücüne dayanarak sanatlarını icra ederlerdi.
Dengbêjler, aynı zamanda sözlü tarihin aktarımcısıdırlar. Kürt
aşiretleri arasında çıkan bir kavga, örneğin bir yiğidin bir kan
davasında yaptığı kahramanlıklar dengbêjlerin dilinde yöreden
yöreye anlatılarak meşhur olurdu. Dengbêjlerin bir bakıma medya
işlevi de üstlendikleri söylenebilir.
Kürt dengbêjlik geleneğinde her yörenin kendine özgü motifleri
vardır. Kürtlerde sözlü edebiyat, dengbêjliğin gücü ve sanatsal yönü
ile ayakta kalmıştır. Kahramanlıkların anlatıldığı ve şer denilen
stranlardan1 avcılığa, baharın güzelliğinin anlatıldığı kilamlardan
güz mevsimindeki buruk duygulara, düğün ve eğlencelerdeki
mutluluktan, başarıların, zaferlerin heyecanına kadar, hastalıktan
kaynaklı acılardan, elemlerden, iki yüzlülük, haksızlık ve ihanetlere
kadar birçok konu, değişik şekillerde sanatsal olarak sözlü Kürt
edebiyatında yerini almıştır.
Bazı yörelerde dengbêjlere mitirb, mitrib, mirtib, âşık, begzade
ya da gewende denir; ama özü itibariyle yaptıkları iş, üstlendikleri
misyon değişmez.
kürtçe atasözleri aslında bazılarnın türkler tarafından da özümsendiğini nederece iyi anlaşan halkar olduğuna işarettir.
Bi xebera xweş, meriv ji qulê derdixe marê reş.
(insan, güzel sözle karayılanı deliğinden çıkarır.)
Destê bi tenê, deng jê nayê.
(Tek elden ses çıkmaz. )
Sêvên çê, para hirçê.
(iyi elma, ayının payına düşer.)
Aqilê sivik, barê giran e.
(Aklı hafif olanın yükü ağır olur.)
Etar, helawa xwe naxwe.
(Çerçi kendi helvasını yemez.)
Darê zorbetiyê zû dişkê.
(Zorbalık sopası tez kırılır.)
Gulan e, şingîna dasan e.
(Mayıs, orakların şakırtısıdır.)
Heft kilamê hirçê ne, hemî li ser hirmê ne.
(Ayının yedi şarkısı var, hepsi armut üstüne.)
Gundê bêrez, konê bêpez, merivê ku bibêje ez û ez, hemî jî ne
tu tişt in!
(Bağsız köy, koyunsuz yayla çadırı, her zaman ben, ben diyen
adam; üçü de bir işe yaramaz.)
Jin û mêran şer kiriye, bê aqilan bawer kiriye.
(Karı-koca kavgasına akılsızlar inanırmış.)
A. Balî, Gotinên Pêşiyan ên Kurdî
iSLAMiYET ÖNCESi KÜRT KÜLTÜRÜ
islamiyetin doğuşundan bir müddet sonra islam orduları iran
egemenliğindeki topraklardan başlayarak Irak üzerinden Harrana
kadar yayılmaya başladılar. islam orduları 637 yılında Dicle
yakınındaki Qadisiye kentini Sasanilerden alarak Cizreden Harrana
geçtiler, oradan da Diyarbakıra kadar uzanan Medya ülkesine giden
yollardaki kapıları islamiyete araladılar. iranlıların bu yenilgisi
sonrasında Arap orduları Dicle boyundan kuzeye doğru yürüyerek
Harrana kadar girdiler, içlere yayılarak neredeyse tüm Kürt
kentlerini, bazen savaşla bazen de islamiyeti gönüllü benimseyen
kentlilerin rızasıyla ele geçirdiler.
islamiyet öncesi dönemde, Kürtlerin büyük bölümü Zerdüştlük
inancına bağlıydı. Milattan Önce 600lü yıllarda Zerdüştün öğretisi
altında kendine özgü bir kültür oluşturan Kürtler, edebi üretimlerinde
de bu kültürün izlerini sergilediler.
Zend-Avesta, ya da Avesta, Zerdüşt inancının kutsal kitabı olarak
bilinir. Zerdüştlük bölgesel bir dindir ve kurucusu da Zerdüşt
Peygamberdir. Bazı kaynaklarda milattan 600 yıl önce Ari halkların
yaşadığı bölgede gelişen Zerdüşt inancının kutsal kitabı Avestanın
Zerdüşt Peygamber tarafından yazıldığı belirtilir. Ari halk kavramı
Hint-Avrupa dillerini kullanan kavimler için kullanılır. Hindistan’dan
Batı Avrupaya kadar uzanan bu bölgedeki halklar, Ari ırk teorisine
göre tek bir ırk olarak kabul edilir.
Dört kutsal kitap ile Zerdüşt inancının kutsal kitabı Avesta arasında
büyük benzerlikler vardır. Zerdüşt Peygamberin felsefesi, insan
kaynaklıdır. Kötülüğe karşı iyiliği, karanlığa karşı aydınlığı, şiddete
karşı barışı savunan Zerdüşt, tüm inananlarına da fakirliğin ortadan
kalkması için çaba göstermelerini vasiyet eder.
Zerdüştün insan temelli vasiyeti ile kendi kültürünün temellerini
atan Kürtler, Zerdüşt inancının zayıflamasıyla Yezidiliği, ardından da
Müslümanlığı benimserler. islamiyetin benimsenmesi, aynı zamanda
Kürt edebiyatının sözlü gelenekten yazılı metinlere geçişinin de
başlangıcıdır.
islamiyetin Kürtler arasında yayılmasından önce, günümüze ulaşmış
yazılı Kürtçe metinlere sahip değiliz. islamiyet öncesi dönemden kalan
yazılı ilk ve tek metne, 1950 yılında ingiliz arkeologlar tarafından
yapılan bir kazıda rastlanılır. iranın Hewreman kentinde arkeologlar
tarafından bulunan ve bugün Londra’da muhafaza edilen lahitte
Borazboz adlı bir Kürtün Bi Hevre adlı bir şiiri vardır. Borazboz,
Hewreman Kürtlerindendir. Hakkında çok şey bilinmemektedir.
Nerede yaşamış, kimdir, kiminle evlidir bilinmiyor; ancak bilinen birşey vardır ki Borazboz, eşine olan sevgisini Kürtçe ifade eden ve
bunu da mezar taşına yazdıran ilk şairdir.
iSLAMiYETiN KÜRT KÜLTÜRÜNE VE EDEBiYATINA ETKiLERi
islamiyet, bölge halkları arasında olduğu gibi Kürtler arasında da
giderek etkin olmaya ve halkın ekonomik, sosyal ve siyasal yaşamına
nüfuz etmeye başlar. Kürt medreselerinin kurulması ve giderek
yaygınlaşması islamiyetin Kürtler arasında yaygınlaşmasının, en
önemli etkisi olarak değerlendirilir.
Medrese, Arapça kökenli bir sözcük olup Kürtçede de, Arapça
aslına uygun olarak sınıf ya da dershane anlamındadır. Kürtlerin ilk
medreseyi ne zaman kurdukları ile ilgili kesin bilgiler olmamakla
birlikte, islamiyetin Hz. Ömer döneminden sonra Kürtler tarafından
kabul edilmesine paralel olarak, islam dininin öğrenilmesi amacıyla,
Kürtlerin kendi medreselerinde eğitim gördükleri bilinir. Kürtler de
diğer Müslüman Ortadoğu halkları gibi, akademik ve dini eğitimlerini
medreselerde sürdürürler.
Medreselerin ilk döneminde, edebiyat ve bilim alanında yapılan
çalışmalar vardır. Kürt medreseleri açısından ise X. ve XI. yüzyıllara
kadar Ebu Henîfe El Dînewerî ile Ebu Muslîm Horasanî dışında
neredeyse farklı bir isme rastlanılmaz. Arapça, ilk dönem Kürt
medreselerinin edebi ve bilimsel üretimlerinde de ağırlıklı dildir. El
Dineweri’nin ve Ebu Muslîm Horasanî’nin üretimlerinde Kürtlerle ilgili
bölümler olsa da elimizde mevcut olanların dilinin Kürtçe olmadığı,
eğer Kürtçe eserleri varsa da bunların günümüze ulaşmadığı bazı
araştırmalarda belirtilir. Kürtçe, Selahaddînî Eyubî döneminden sonra,
medrese eğitiminin ayrılmaz bir parçasına dönüşür.
1. Ebu Henîfe El Dînewerî VI. yüzyılda birçok eser kaleme alan bir
Kürt bilim insanıdır. El Dînewerînin eserleri arasında kendisinin
Kürt olduğunu ifade eden ve Kürtlerle ilgili olan eserler var iken
Kürtçe eserlerine rastlayamıyoruz. Kürtçe eserlerinin günümüze
ulaşmamış olması da ihtimal dâhilindedir.
BABA TAHÎRÊ HEMEDANÎ (938-1010):
iranın Hemedan kentindendir. Kürtçenin
Lurî lehçesiyle şiirler yazmıştır. Yazılı
şiirin öncülerinden biri olarak da kabul
edilir. Kaynaklarda gerçek hayatıyla ilgili
bilgilerden çok söylencelere rastlanır.
Dörtlük (Çarîn/Rubai) ustaları olarak
bilinen Ömer Hayyam ve Mevlana
Celadettin Rumiden önce yaşayan
Hemedanî, birçoğu Peygambere methiye
biçiminde yazılmış çok sayıda dörtlüğün de
sahibidir.
AHMET YESEVi (1093-1166):
Yeseviliğin esaslarını belirleyen Ahmet
Yesevi, Buhara ve Semerkantta Şeyh
Yusuf Hemedaninin yanında eğitimini
tamamlamıştır. Ahmet Yesevi, Divan-ı
Hikmet adıyla yüzyıllar sonra derlenen
hikmetleri aracılığıyla Türklere islamı
kolaylaştırarak benimsetmiştir. Yesevi,
islam inancını, Türk gelenek, inanç ve
yaşam tarzı ile uygun biçimde sentezleme
yolunu seçmiştir. Arapça ve Farsçayı
çok iyi bilmesine rağmen, eserlerini hep
Türkçe yazmıştır.
Erzurum Konsolosu Alexander Jabaya
göre klasik Kürt edebiyatının ilk yazarı ve şairi, Elî Herîrî’dir.
Jabanın dediklerinden farklı olarak Baba Tahîrê Hemedanîyi
ilk klasik yazar olarak kabul edenler de vardır. Kürt araştırmacı
Enver Mayîye göre de Îbn Xelîkan ilk klasik Kürt yazarıdır.
Günümüze ulaşmış Kürtçe eserleri olmamasına rağmen Ebu Henîfe
El Dîrewerî ile Ebu Muslîm Horasanîyi ilk Kürt yazarı olarak
görenler de vardır.
Araştırmacıların elinde, Îbn Xelîkana ait yazılı Kürtçe bir eser
yoktur. Öte yandan Îbn Xelîkan ile Baba Tahîrê Hemedanî,
aynı dönemde yaşamış Kürt edebiyatçılardır. Minorskynin
hesaplamalarına göre Baba Tahîr, 938 ile 1010 yılları arasında, Îbn
Xelîkan ise doğum tarihi bilinmemekle birlikte 1020 yılına kadar
yaşamıştır. Elî Herîrî, her iki Kürt klasik yazarından daha sonraki
yıllarda, 1010 ile 1078 yılları arasında yaşayan ve eserlerinin bir
kısmı günümüze kadar ulaşmış bir Kürt şairidir. Baba Tahîrin de
Hz. Muhammedi metheden Gorî lehçesi ile yazılmış şiirlerinden bir
kısmı günümüze kadar ulaşmayı başarabilmiştir.
KÜRT MEDRESELERiNDE BiLiM VE EDEBiYAT
Kürtlerin yaşadıkları bölgelerde yöre halkı, ağırlıkla XI. yüzyıldan
başlayarak eğitimin giderek modernleştiği son yıllara kadar,
eğitimlerini daha çok medreselerde sürdürmüş, bu medreseler
aracılığıyla ilim ve irfanı öğrenmişlerdi. Bu yönüyle, Kürtlerin
yaşadığı bölgeler medreseler açısından oldukça zengindi. Tarihi çok
eskilere dayanan bu medreseler arasında çokça tanınanların yanı
sıra her bölgede etkinliğini daha çok yerel olarak sürdüren irili
ufaklı birçok medrese de vardı.
Medreseler, bilimin yaygınlaşmasına ve eğitimin gelişmesine önemli
katkılar sunmuştu. Kürtler de diğer kavimler gibi dini bilgilerini
geliştirmenin yanı sıra matematiği, astronomiyi, fizik ve kimyayı,
tıbbı, coğrafyayı medreselerde öğrenmişler, medreselerin bu etkisi
neredeyse bin yıl devam etmişti.
Medrese öğrencileri, eğitim dallarının tümü ile ilgili sınavları,
başarıyla tamamlamadan, medreseden mezun olamazdı. Bunları
tamamladıktan sonra müntehi; olarak bir başka yerde cemaate
namaz kıldırmaya başlayabilirlerdi.
Bilinmesi gereken önemli bir şey vardır ki her medrese bitiren alim
olamaz, medrese açamazdı.
Medrese mezunu olunduktan sonra da alim olmak, medresede
müderris olmak için gidilecek epeyce uzun bir yol vardı.
Kürtler arasında alim insanlar için 12 ilimden müntehi denirdi.
Bu ilim dalları medreselerin eğitim müfredatından kaynaklanırdı.
Kürt medreselerinde okutulan 12 bilim dalının esasları şunlara
dayanırdı: xet (imla), qîraet û tecwîh (Kuranı güzel ve doğru
okuma), serf û nehw (kelime ve cümle yapısı), fiqih (fıkıh), hedîs
(hadis), tefsîr (tefsir-Kuran yorumu), eqaîd û kelam (iman ve inanç),
mentiq û felsefe (felsefe ve mantık), fesahet û belaxet (edebi cümle
kurma), siyer û tarîx (Hz. Muhammedin yaşamı ve tarih bilimi),
riyaziyat (matematik), usulê fiqih (fıkıh usulleri) ve usulê hedîs
(hadis usulleri).
Eğitim süresi boyunca öğrenciler birçok medrese gezerlerdi. icazet
alıncaya kadar coğrafya bilgilerini de geliştirir, farklı kültürlerle
tanışırlardı ki bu da eğitimin bir parçası olarak kabul edilirdi.
Her medresenin kendine has bir terminolojisi vardı. Medresenin
terminolojisi, yaşanılan yöreye, yörenin sosyal ve ekonomik
özelliklerine göre değişiklikler gösterirdi. Bu farklılıklara rağmen
birçok medresede kullanılan ve kaynaklarda yerini almış ortak
kavramlar da vardı. Gelişmiş medreselerin en önde gelen kişisine
Seyda denilirdi.
Medreselerin asıl kuruluş amacı islamiyeti yaymaktır. Müslümanlar
dini esasları, ilk olarak Medinede açılan medresede öğrenmişler
ve oradan islamiyeti dünyaya yaymışlardır; ancak gün geçtikçe
medreselerin eğitim programları ile eğitim dillerinde önemli
değişiklikler olmuş, fen ve matematik bilimlerinin yanı sıra
mantık, felsefe, astronomi ve dilbilgisi de medreselerdeki eğitim
programlarının içinde yer almıştır.
Bu özellikleri Kürt medreselerinde de görmek mümkündür;
ancak diğer halkların, özellikle de Arapların medreseleri ile
kıyaslandığında, Kürt medreselerindeki en ciddi eksiklik eğitim
içeriğinin ve derslerin yöreden yöreye farklılıklar göstermesidir.
Diğer halkların medreseleriyle kıyaslandığında, Kürt
medreselerinde merkezileşme zayıftır. Bu nedenle, Kürt
medreselerinde eğitim programlarının içeriği birbirinden
farklıdır. Her Kürt Beyliği (mirlik) egemen olduğu alanlarda
kendi medresesini kurar ya da Kürt mollaları (mele) daha yerel
medreselerde veya medreselerin bir alt birimi olan ve hücre
adı verilen merkezlerde öğrenci (feqî) eğitir. Oluşturulan eğitim
programlarını da mirler, şeyhler veya meleler belirler. Eğitim
programlarındaki farklılığa rağmen, Kürt medreselerinin hemen
hemen hepsinde Kürtçe dilbilgisi derslerinin yanı sıra Kürtlük
ve yurtseverlik duygularını geliştiren derslere veya ders arası
sohbetlere yer verilir. Kürt medreselerinde okutulan ders
kitaplarından anlaşılıyor ki, yurtseverlik ile dilin korunması ve
geliştirilmesi, en az dini bilgilerin öğrenilmesi kadar önemlidir.
Her Kürt feqî medreselerde, dini bilgilerin yanı sıra Kürt kültür ve
edebiyatı ile Kürtçenin esaslarını da öğrenir. Tüm medreselerde olduğu gibi Kürt medreselerinde de eğitim,
Kuran okumayı öğrenmekle başlar. Kuran öğrenmede istenen
ilerleme sağlandıktan sonra, Melayê Batênin Mevlüdü, Ehmedê
Xanînin Nûbihara Biçûkan (Çocukların Baharı) ile Eqida imanê
(inanç Yolu) adlı kitapları, Feqiyê Teyranın, Eli Herîrînin, Melayê
Cizîrînin divanları ile diğer Kürtçe yazılmış kitaplar okutulur.
Arapça grameri ile diğer tanınmış Arap melelerin yazdıkları dini
içerikli kitaplar da medreselerde ağırlıklı olarak okutulur; ancak
olanaklar elverdiğince Kürtçe kitaplar okutulmasına da özen
gösterilir.
Eğitim derecesi ne olursa olsun, istisnalar dışında her medresenin
genellikle bir melesi vardır. Medreseyi kuran mir tarafından
görevlendirilen mele, tüm feqîlerin eğitiminden sorumlu olmaklabirlikte, her feqîyi teker teker eğitmez. Medresenin kıdemli feqîleri,
sonradan gelenleri eğitmekle de sorumludurlar.
Medreselerin bir diğer önemli sorunu da beslenmedir. Feqîlerin
yemekleri genellikle köylüler tarafından sırayla karşılanır, Ratıb adı
verilen feqîlerin yemeğini, bazı medreselerde, bizzat medreseyi kuran
mir veya şeyh karşılar. Ayrıca feqîler harman zamanı civar köyleri
dolaşarak topladıkları zekatlarla da, medresenin diğer giderlerinin
yanı sıra iaşe giderlerini de karşılamaya çalışırlar. Tüm bunlardan da
anlaşılıyor ki, medreselerin gelir kaynağı yalnızca köylülerin gönüllü
katkılarıdır. Bu, çoğu zaman feqîlerin ihtiyacını karşılamaktan uzaktır.
Özellikle öğrenci sayısı fazla olan medreselerde feqîler yarı aç, yarı
tok yaşamışlardır. Feqîlerin yemeği, büyük çoğunlukla, bulgurun
yanında verilen etsiz ve yağsız yemeklerdir; ancak cuma günlerinin
hayırlı gün olması nedeniyle, feqîlere çoğunlukla etli yemekler
verilir.
Evliya Çelebi, seyahatleri sırasında tanıştığı otuza yakın
dile, Seyahatnamesinde yer verir. Anadolu ve Mezopotamya
coğrafyasında Türkçenin yanı sıra Arapça, Kürtçe, Farsça
gibi birçok dili inceler. Evliya Çelebi dillerin yanı sıra gezdiği
coğrafyadaki halkların inançlarını da inceler. Medreseleri,
camileri, kiliseleri, havraları gezen Evliya Çelebi, Anadolu
ve Mezopotamya coğrafyasındaki farklı dil, kültür ve dinler
arasındaki ahenge de değinir.
kürt tarihi ve kültüründe sürekli bir heycanlı yapı göze çarpar
Siyahpûş, Seyfülmulkün el yazması nın yukarıdaki resimde görüldüğü üzere bu yapının edebiyatada yansımış şeklidir.
Min qebûl e xemr û saqî dêr û zennar û senem / Ben kabul ederim
saki ile badeyi, kilise ile kaya ve heykeli
Min nebit seccade û ewrad dîgel seddaneyê / Bana seccade ile
tespih gerekmez, hele de akılsızlar
Ger hebîba min cehennem dafit û tu dane bî / Eğer sevdiğim
cehennemde yem olsa, sen de gülle
Sed qesem dê biçime nêv de ez bi qesda daneyê / Yemin olsun ki
bilsem gülleyle vurulurum giderim yanına
Şiir: Siyapûş Türkçeye çeviren: Zeynel Abidîn Zinar
ilk kürt kadın yazar ise Daha 47 yaşında iken
yaşamını yitiren ve Mestûre Xanim adı
ile bilinen Mah Şeref Erdelanî (1800-1847)
ile Sirre Xanima Amedî (1814-1865) ve
Mîhrîbana Berwarî (1814-1865) de Kürtçe
eserleri günümüze ulaşan ilk Kürt kadın
yazarlarıdır.
ilk kürt dayanışma derneği ise 1912de çok sayıda Kürt öğrencinin okuduğu
Halkalı Ziraat Mekteb-i Âlisinde kuruldu. Savaş dolayısıyla 1914te ara verdiği
faaliyetlerine 1919da tekrar başlayan ve hükümetçe kapatıldığı 1922ye kadar
devam eden cemiyetin amacı, istanbul da okuyan Kürt öğrenciler arasındaki
dayanışmayı sağlamaktı. Hevinin yayın organı Kürtçe ve Kürt Edebiyatı
ile ilgili yazıların yayımlandığı Rojî Kurd, Osmanlıca ve Kurmanci dilinde
yayınlanıyordu. Hevinin amacı, Kürtlerin eğitimsizliğine ve yoksulluğuna
çare bulmaktı. Roja Kurd hükümetçe kapatıldıktan sonra yerine, Yekbûn
Dergisi, onun yerine de Hetawe Kurd yayınlanmaya başladı.
bugüne kadar çıkan gazete ve dergiler ise
1. Kürdistan Gazetesi, 1898-1902,
Kahire, Cenevre, Londra
2. Şark ve Kürdistan, 1908, istanbul
3. Kürt Teavûn ve Teraki Gazetesi,
1908, istanbul
4. Kürdistan, 1908-1909, istanbul
5. Amid-Sevda, 1909, istanbul
6. Peyman, 1909, Diyarbakır
7. Roji Kürd, 1913, istanbul
8. Jîn,1918, istanbul
9. Agri, 1929-1930, Ağrı
10. Riya Teze, 1930, Erivan
11. Hawar, 1932-1943, Şam
12. Gelawêj, 1939-1949, Süleymaniye
13. Ronahi, 1942-1943, Şam
14. Dicle Kaynağı, 1948, istanbul
15. Kurmanci, 1987-2007, Paris
16. Nûbihar, 1992, istanbul
17. Nûdem, 1992, Stockholm
18. Rewşen, 1992, istanbul
19. Welat, 1992, istanbul
ders: kürt tarihi.
konu: ders biraz kısa olunca henüz konulara ayıramadık.
evet çocuklar milletimizin adı kürt'tür. Türkiye düşmanları bizi maşa olarak kullanır. biz 8000 yıldır varız (tabi yersen) ama sadece son 25 yıldır bağımsız olmak istemekteyiz. onuda bize verilen gazla yaparız. devlet kurucaz derken kendi halkımız dediğimiz insanlarıda öldürüz. bölgeye gönderilen öğretmen, doktorlardan hiç hazetmeyiz. ders bitmiştir.
çok çok eskilere dayan bir tarihtir. bazı Angolalı tarihçilere göre m.ö 5.yüzyıla dayanır. saygı duyulası bir tarihtir. hela vela vel vala destanı unutulmazdır.
bazı şerefsiz ırkçılar yüzünden yıllarca araştırlmayan ve bu nedenle ciddi sosyolojik sorunlarada sebep olduran kültürün çok güzel ve renkli tonlarıyla araştırdıkça daha çok seveceğiniz bir medeniyet tarihidir.
ilk sayısını yayımlamış olan bir dergi. bilmiyorum ne kadar tarafsızdır ama konular ilgimi çekti ve aldım 10 lirama kıyıp. cia belgelerinde mustafa barzani'den, newroz ile alakalı bir makaleye kadar değinilmesi hoş olan konular var. iki ayda bir yayımlanacakmış önsöze göre. ve türkçe ağırlıklı olmak üzere, ileriki sayılarda kürtçe makalelere de yer vermek istediklerini belirtmişler. böyle konulara ilgi duyan birisi olarak kürtçe bilmediğim için dışlanacaksam bu hoşuma gitmeyecektir. editörlerin de dikkatine.