kürt sorununun en büyük sorumlusu atatürk tür

entry7 galeri0
    1.
  1. --spoiler--
    "atatürk kürtlere özerklik verdi" yalanı

    en katmerli cumhuriyet tarihi yalanlarından biri, “atatürk’ün kurtuluş savaşı yıllarında kürtlere özerklik ve bağımsızlık sözü verdiği, ancak daha sonra bu sözünde durmadığı” biçimindedir.

    kurtuluş savaşı yıllarında, “atatürk ve tbmm tarafından kürtlere özerklik verildiği” yalanının temel kaynağı, robert olson’un “the emergence of kurdish nationalism and the sheikh said rebellion, 1880-1925” adlı kitabıdır.[1]

    olsen’in yalanının türkiye’de taraftar bulması fazla gecikmemiştir.

    15 temmuz 2009 tarihinde abdullah öcalan, avukat görüşmesinin bir yerinde, “10 şubat 1922 tarihinde meclis’in gizli oturumlu 18 maddelik bir kararı var. bu karar 64 red oyuna karşılık 373 kabul oyuyla kabul edilmiş bir yasadır. dikkat edilirse 64’e 373! bu, meclis arşivlerinde mevcuttur, devlet yetkilileri bunu biliyorlar. bu kararla kürdistan’a başta özerklik olmak üzere birçok hak tanınmış.” diyerek, olsen’in yalanını dillendirmiştir.

    öcalan’ın bu açıklamalarından sonra türkiye’yi bölüp parçalamak isteyen “kürtçülerin” ağzında sakız olan bu yalanı gündeme getirenler arasında prof. dr. cemil koçak ve -sonradan vazgeçmiş olsa da- doğu perinçek de vardır.

    şimdi gelin, son zamanlarda “demokratik özeklik” nutukları atan “malum siyasi partinin” milletvekillerinin ve sempatizanlarının “kurtuluş savaşı yıllarında atatürk ve tbmm, kürtlere özerklik vaad etmişti” yalanını deşifre edelim…

    yalanın ayakları

    “kurtuluş savaşı yıllarında atatürk ve tbmm, kürtlere özerklik vaad etmişti!” yalanı şu “ayaklar” üzerinde durmaktadır.

    1. 22 ekim 1919’da, istanbul hükümeti’yle heyet-i temsiliye arasında yapılan amasya görüşmeleri sonrası hazırlanan protokollerden birinde (2. protokol), atatürk kürtlere özerklik vaad etmiştir!

    2. koçgiri isyanı’ndan sonra haziran 1921’de tbmm’de yapılan bir gizli oturumda kürtlere özerklik verilmesi kararlaştırılmıştır!

    3. 10 şubat 1922’de tbmm’de yapılan bir gizli oturumda kürtlere özerklik verilmesi kararlaştırılmıştır!

    4. atatürk 16/17 ocak 1922 tarihinde çıktığı i̇zmit seyahatinde “kürtlere özerklik verileceğini” söylemiştir!

    5. atatürk’ün kurtuluş savaşı yıllarındaki konuşmalarında “kürdistan” tabirini kullanması “bağımsız kürdistan”ı tanıdığının işaretidir!

    şimdi de sırasıyla bu “ayakları” devirelim!

    1. ayak

    22 ekim 1919’da, i;stanbul hükümeti’yle temsil heyeti arasında yapılan amasya görüşmeleri sonrası hazırlanan protokollerden birinde, atatürk kürtlere özerklik vaad etmiştir!

    bilindiği gibi, 4-11 eylül 1919 tarihleri arasındaki sivas kongresi, istanbul’daki damat ferit paşa hükümeti’nin tertiplediği ali galip olayı’yla dağıtılmak istenmişti. elazığ valisi ali galip, ingiliz casusu noel’le birlikte sivas-malatya hattında ayrılıkçı kürt aşiretlerinden toplayacağı silahlı adamlarla sivas’ı basarak kongreyi dağıtacak ve atatürk’ü de öldürecekti. ancak atatürk, daha önce anlattığımız gibi, aldığı önlemlerle ali galip olayı’nı sonuçsuz bırakmıştı. ali galip olayı’nın i̇stanbul’daki damat ferit hükümeti’nce tertiplenmiş olmasına çok öfkelenen atatürk, bu olay sonrasında i;stanbul’la bütün haberleşmeyi ve bağlantıyı kesmiştir. bunun üzerine damat ferit paşa hükümeti görevden alınarak yerine ali rıza paşa hükümeti’ni kurulmuştur. ali rıza paşa hükümeti de bahriye nazırı salih paşa’yı, temsil heyeti adına atatürk’le görüşmesi için amasya’ya göndermiştir.[2]

    salih paşa ile atatürk, 20-22 ekim 1919 tarihleri arasında amasya’da görüşmüşlerdir. atatürk, amasya görüşmeleri’nden önce üç konuda (i;stanbul hükümetinin dış politikası, iç politikası ve ordunun yönetimi) kolordu komutanlarının görüşlerini almıştır

    salih paşa ile atatürk arasında üç gün devam eden amasya görüşmeleri sonunda ikişer sayı olmak üzere beş protokol düzenlenmiştir. bu beş protokolden üçü, karşılıklı olarak imzalanmış, ikisi ise gizli sayılarak imzalanmamıştır.[3]

    amaysa görüşmeleri sonrası alınan kararlar kolordulara da bildirilmiştir.[4]

    atatürk, nutuk’ta bu protokollerin içeriklerinden de söz etmiştir. “amasya görüşmeleri’nde atatürk kürtlere özerklik vaad etti!” diyenler, işte atatürk’ün nutuk’ta söz ettiği bu protokollerden birine, 2. protokole dayanmaktadırlar.[5]

    atatürk, söz konusu protokol hakkında, “22 ekim 1919 günlü ikinci protokol, uzun süren bir görüşme ve tartışmanın tutanak özetidir” demiştir.[6]

    atatürk’ün nutuk’taki ifadeleriyle, 22 ekim 1919 tarihli 2.protokol şudur:

    “1. bildirinin birinci maddesinde düşünülen ve kabul edilen sınırın, en az bir istek olmak üzere elde edilmesi gerektiği birlikte kabul edildi.

    kürtlerin bağımsızlığını gerçekleştirme amacını güder gibi görünerek yapılmakta olan karıştırıcılığın önüne geçmek uygun görüldü. şimdi yabancıların işgalinde bulunan bölgelerden kilikya’yı, arabistan ile türkiye arasında bir tampon devlet meydana getirmek için anayurttan ayırmak istendiği söz konusu edildi. anadolu’nun en koyu türk ortamı ve en verimli zengin bir bölgesi olan bu toprakların hiçbir yolla ayrılmasının kabul edilemeyeceği; aydın ilinin de aynı kesinlikle ve yeğlikle yurdun bölünmez parçalarından olduğu ilkesi genel olarak kabul edildi”.[7]

    bu protokol dikkatle okunduğunda, bırakın herhangi bir etnik unsurun veya bölgenin “özerkliğini” veya “bağımsızlığını”, tam tersine “… bu toprakların hiçbir yolla ayrılmasının kabul edilemeyeceği…” belirtilerek, türkiye’nin “birliği” ve “bütünlüğü” vurgulanmıştır.

    ancak, 22 ekim 1919 tarihli 2. protokoldeki bazı ifadeler, 1960’lı yıllara kadar kamuoyundan saklanmıştır.

    2. protokolün bu “saklanan” bölümlerini, (başbakanlık arşivi’ndeki belgenin aslını) tarihçi faik reşit unat, 1961 yılında “tarih vesikaları dergisi”nde yayımlamıştır. yani, cumhuriyet tarihi yalancıların iddia ettiği gibi bugün bu protokol saklı değildir; bu protokol 1961 yılından beri, 50 yıldır araştırmacıların hizmetindedir. ancak 50 yıldır öylece duran bu protokol, bugün birileri tarafından istismar edilerek, “ayrılıkçı kürt hareketine” tarihsel dayanak yapılmaya çalışılmaktadır.



    nutuk’ta yer almayan ve 1961 yılına kadar saklanan bölümde şu ifadeler vardır:

    “türk ve kürtlerin oturduğu araziyi kapsadığı ve kürtlerin osmanlı toplumundan ayrılmasının imkânsızlığı izah edildikten sonra bu... bununla birlikte kürtlerin gelişme serbestliğini sağlayacak şekilde ırk hukuku ve sosyal haklar bakımından daha iyi duruma getirilmelerine izin verilmesine ve…”[8]

    i̇şte, 1961 yılına kadar saklanan o bölümüyle birlikte 2. protokolün tamamı:

    “bildirinin [sivas kongresi sonuç bildirisi] birinci maddesinde, osmanlı devleti’nin düşünülen ve kabul edilen sınırının türk ve kürtlerin oturduğu araziyi kapsadığı ve kürtlerin osmanlı toplumundan ayrılmasının imkânsızlığı izah edildikten sonra bu sınırın en az bir istek olmak üzere elde edilmesi gerektiği birlikte kabul edildi. bununla birlikte kürtlerin gelişme serbestliğini sağlayacak şekilde ırk hukuku ve sosyal haklar bakımından daha iyi duruma getirilmelerine izin verilmesine ve yabancılar tarafından kürtlerin bağımsızlığını gerçekleştirme amacını güder gibi görünerek yapılmakta olunan karıştırıcılığın önüne geçmek için bu hususun şimdiden kürtlerce bilinmesi hususu uygun görüldü...”

    2. protokolün tamamını incelediğimizde ortaya şöyle bir tablo çıkmaktadır:

    1. osmanlı’nın (türkiye’nin) sınırı, türklerin ve kürtlerin oturduğu araziyi kapsamaktadır.

    2. kürtlerin osmanlı’dan (türkiye’den) ayrılması imkansızdır.

    3. kürtlerin, gelişme özgürlüğü sağlayacak biçimde “ırk hukuku” ve “sosyal haklar” bakımından daha iyi duruma getirilmelerine izin verilecektir.

    4. yabancılar tarafından kürtlerin kışkırtılmasının önüne geçilecektir.

    i̇şte, gizlisiyle açığıyla, 2 numaralı amasya protokolü!

    allah aşkına! bu protokolün neresinde, “özerk” veya “bağımsız” kürdistan ifadesi veya iması vardır?

    “türkiye’nin sınırlarının türklerin ve kürtlerin oturduğu araziler” olduğunu söylemek, kürtlere, özerklik veya bağımsızlık vermek değil, tam tersine türklerin ve kürtlerin ortak bir vatanda “tek millet” olarak yaşayacaklarını ifade etmektir. ayrıca bu ifadeyle, kürtlerin yoğun olarak yaşadığı kuzey irak’ın (musul’un) da türkiye sınırları içinde olduğu vurgulanmak istenmiştir.

    “kürtlerin türkiye’den ayrılmasının imkansız olduğunu” söylemek, kürtlere özerklik veya bağımsızlık verilmesinin söz konusu olmadığının en açık kanıtıdır.

    kürtlere gelişme özgürlüğü sağlayacak şekilde, “ırk hukuku” ve “sosyal haklar” verilmesi ise, “insan hakları” ve “demokrasinin” bir gereğidir. buradan kürtlere özerklik veya bağımsızlık verildiğini çıkarmak olanaksızdır.

    çok daha önemlisi, kürtlere verilecek olan “ırk hukuku” ve “sosyal hakların” kürtlerin yabancılarca kışkırtılmasının önüne geçmek, kürtleri türklere ve milli harekete yakınlaştırmak amacı taşıdığı 2. protokolün sonunda, çok açık bir biçimde ifade edilmiştir:

    2. protokolün sonundaki: “…yabancılar tarafından kürtlerin bağımsızlığını gerçekleştirme amacını güder gibi görünerek yapılmakta olunan karıştırıcılığın önüne geçmek için bu hususun şimdiden kürtlerce bilinmesi hususu uygun görüldü...” cümlesi, atatürk’ün bütün amacının, kürtlerin yabancılarca milli harekete karşı kışkırtılmasını önlemek olduğunu kanıtlamaktadır.

    amasya görüşmeleri’nin yapıldığı ekim 1919’den üç ay kadar önce mayıs-haziran 1919’da kürt kökenli ali batı i̇syanı’nın çıkmış olması, bir ay kadar önce de eylül 1919’da kürtleri kışkırtmayı amaçlayan ali galip olayı’nın yaşanmış olması, atatürk’ü “kürtler konusunda” bazı önlemler almaya yöneltmiştir.

    atatürk, ali galip olayı sırasında, 9 eylül 1919’da kemah’ta bulunan halet bey’e gönderdiği bir telgrafta, kürdistan kurmak için propaganda yapan i̇ngiliz casusu noel’e yardım eden kürt aşiret reislerini “din ve ulusu satmış kürt beyleri” olarak tanımlamaktadır: “i̇ngiliz koruyuculuğunda bağımsız bir kürdistan kurulması amacı ile propaganda yapmakta olan i̇ngiliz binbaşılarından mr. nowil’in, din ve ulusunu satmış kürt beylerinden, ekrem, karman, ali, celadet’le birlikte…”

    atatürk, 10 eylül 1919’da malatya’daki i̇lyas bey’e gönderdiği başka bir telgrafta da “kürtlük akımına kesinlikle elverişli alan bırakılmamasını” istemiştir.[9]

    şimdi düşünebiliyor musunuz? 9 eylül 1919’da bağımsız kürdistan kurmak isteyen i̇ngiliz casusuna yardım eden kürt beylerini “din ve ulusu satmış kürt beyleri” olarak adlandıran, 10 eylül 1919’da da bir komutana verdiği emirde, “kürtlük akımına kesinlikle elverişli alan bırakılmamasını” isteyen atatürk, nasıl olur da, aradan daha iki ay bile geçmeden, 22 ekim 1919’da “kürtlere özerklik veya bağımsızlık” verebilir!

    tarihçi şerafettin turan’ın bu konudaki değerlendirmesi önemlidir: “mütareke sınırları içindeki toprakların birbirinden ayrılmaz bir bütün olduğu ilkesini savunan m. kemal de bağısız kürdistan girişimlerine daima karşı çıkmış ve bunu önleyebilmek için, türklerle kürtlerin ‘öz kardeş” oldukları görüşünü savunmuştur.hatta ulusal ant (misak-ı milli) taslağında da bu kardeşliğin belirtilmesini istemiş, ancak mebuslar meclisi’nde bunu içeren tümceye yer verilmemiştir”[10].

    özetle, amasya görüşmeleri sonundaki 2. protokol, cumhuriyet tarihi yalancılarının iddia ettiği gibi, kürtlere özerklik veya bağımsızlık vermek için değil, tam tersine kürtlerin yabancılar tarafından kışkırtılmasını önlemek ve kürtleri milli harekete kazanmak için hazırlanmıştır.

    çok daha önemlisi, amasya görüşmeleri sonunda hazırlanan 2. protokolde gerçekten de kürtlere özerklik veya bağısızlık vaad edilmiş olsa bile, bilindiği gibi bu protokol son osmanlı mebusan meclisi’nde ilan edilen ve daha sonra tbmm’nin de onayından geçerek milli hareketin “bağımsızlık bildirgesi” olarak kabul edilen misak-ı milli’de hiçbir şekilde yer almamıştır, dolayısıyla hiçbir bağlayıcılığı da yoktur.

    sanırım yalanın altındaki “i. ayak” devrildi!...

    2.ayak

    koçgiri i;syanı’ndan sonra haziran 1921’de tbmm’de yapılan bir gizli oturumda kürtlere özerklik verilmesi kararlaştırılmıştır!

    kurtuluş savaşı’nın en kritik aşamasında i;ngilizler, kürt teali cemiyeti’ni kullanarak, “bağımsız kürdistan” kurmak amacıyla ayrılıkçı kürtleri isyan ettirmişlerdir. ekim 1920’de başlayıp haziran 1921’e kadar devam eden koçgiri i;syanı hayli geniş bir alana yayılmış, bazı doğu illeri isyancıların eline geçmiş, isyancılar bu illerdeki devlet dairelerine kendi bayraklarını asarak bir anlamda bağımsızlıklarını ilan etmişlerdir. i;syan, tbmm’nin görevlendirdiği nurettin paşa komutansındaki merkez ordusu’nca bastırılmıştır.

    koçgiri i;syanı’nın, yunan taarruzu ve çerkez ethem i;syanı’yla hemen hemen aynı döneme denk gelmesi, milli hareketi çok zor bir duruma düşürmüştür. kurtuluş savaşı’nın önderi atatürk, bir taraftan emperyalizme karşı mücadele dereken diğer taraftan emperyalizmin yerli işbirlikçileriyle mücadele

    --spoiler--

    http://www.vatanbir.org/y...ere-ozerklik-vaad-etti-mi
    1 ...
  2. 2.
  3. Mustafa Kemal’in, Nutuk adlı eserinde yer alan ve 6. Kolordu Komutanı’nın, Padişah’a gönderdiği mektuptan söz ettiği bölümden:
    “...komutanlar, mektupta hükümetin savaş yoluna gidep kongreyi basarak Müslümanlar arasında kan dökmeye kalkıştığı ve Kürdistan’ı ayaklandırarak, yurdu parçalatma planını da para karşılığında yüklenmiş olduğu belgelerle anlaşıldığından, hükümetin bu işte kullandığı adamların bozguna uğrayarak kaçmak zorunda bırakıldıklarından söz ediyorlar...”
    (Nutuk, inkılap Yayınevi, Ankara,1966, Sayfa: 100)
    _______________________________________________________________

    Mustafa Kemal’in, Adana’dan, 24 Mart 1919 günü, kendisi ve arkadaşlarıyla ilgili olarak ortaya atılan bir iddiaya karşılık, istanbul’a Savaş işleri Bakanlığı’na gönderdiği mektuptan:
    “Arkadaşlarımın bu alçakça suçlamaya karşı ne diyeceklerini bilemem. Yalnız kendi adıma açıklıyorum ki; Benim Anafartalar’da, Kürdistan’da, Suriye’de, başlarında bulunmaktan kıvanç duyduğum kahraman ordular, haydutların değil, Osmanlı ulusunun namuslu çocuklarından kurulmuştur..”
    (Öyküleriyle Atatürk’ün Özel Mektupları, Sadi Borak, Çağdaş Yayınları, istanbul, 1980, Sayfa: 139)
    _______________________________________________________________

    Altında “Büyük Millet Meclisi ve Mustafa Kemal” imzası bulunan ve El-Cezire KomutanıTuğgeneral Nehat Paşa’ya gönderilen masaj:
    “Kişiye Özel.
    El-Cezire Cephesi Komutanı Tuğgeneral Nihat Paşa Hazretlerine,
    1-Aşamalı olarak, bütün ülkede ve geniş ölçekte doğrudan doğruya halk gruplarının ilgili ve etkili olduğu bir biçimde yerel yönetimlerin oluşturulması iç politikamızın gereğidir. Kürtlerle dolu bölgede ise, hem iç politikamız ve hem de dış politikamız açısından ölçülü yerel bir yönetim (özerklik) kurulmasını savunmaktayız.
    2-Ulusların kendilerini yönetmeleri yetkisi bütün dünyada benimsenmiş bir ilkedir. Biz de bu ilkeyi benimsiyoruz. Kürtler’in bu döneme kadar yerel yönetime ilişkin örgütlerinikurmuş ve başkanları ile yetkilerini bu amaç için bizce kazanılmış olması ve oyladıklarında kendi kaderlerine gerçekten sahip oldukları BMM (Büyük Millet Meclisi) buyruğunda yaşam istekleri yayınlanmalıdır. Kürdistan’daki bütün çalışmaların bu amaca dayalı politikaya yöneltilmesi El-Cezire Cehpesi Komutanlığı’nın görevidir.
    3-Kürdistan’da Kürtler’in Fransızlar ve özellikle Irak sınırında ingilizler’e karşı düşmanlığını silahlı çarpışmayla durdurulamaz bir düzeye vardırmak ve yabancılarla Kürtler’in birleşmesini engellemek aşamalı olarak yerel yönetimler kurulmasının zeminini hazırlamak ve bu yolla yürekten bize bağlılıklarını sağlamak Kürt yöneticilerinin sivil ve askerlik görevleriyle görevlendirilerek bize bağlılıklarını pekiştirmek gibi genel yollar benimsenmiştir.
    4-Kürdistan’ın iç politikası El-Cezire Cephesi Komutanlığı’nca belirlenecek ve yönetilecektir. Cephe Komutanlığı bu konuda Büyük Millet Meclisi Başkanlığıyla yazışmalar yapar. iller tarafından izlenecek yolu düzenleyip uyumu sağlayacağı için sivil yöneticilerin de bu konuda bağlı oldukları yer, Cephe Komutanlığı’dır.
    5-El-Cezire Cephe Komutanlığı yönetim, adalet ve maliye (parasal) konularda değişiklik ve düzenlemeye gerek gördükçe, bunun uygulanmasını hükümete önerir.
    BMM Başkanı
    Mustafa Kemal.”
    (TBMM.Gizli Celse Zabıtları, Türkiye iş Bankası Kültür Yayınları, Ankara, 1985, Cilt: 3, Sayfa: 550)
    0 ...
  4. 3.
  5. -yanlış olan söylevdir.

    -kürt sorunu atatürkten önce başlamış olaydır.
    0 ...
  6. 4.
  7. doğru olmayandır. kürt sorunu osmanlı tarihine dayanır.

    atatürk ise siyasetçi olmadığı için askeri yöntemlerle bu işi çözümlemeye çalışmıştır.
    1 ...
  8. 5.
  9. yanlıştır. kürt sorunu 2. abdülhamit'in bizlere mirasıdır.
    1 ...
  10. 6.
  11. yanlıştır. atatürk dönemine kadar yani osmanlı'da da zaten özellikle kürt ağalarının ama daha ziyade halidi nakşibendi kökenli isyanlar olmuştur. bunları iyi bilmek gereklidir. sorunun ilk aşaması aranacaksa yavuz'dur. çünkü yavuz'dan önce anadolu'da doğru düzgün kürt yoktu. bugünkü hakkari, şırnak ve özellikle kuzey ırak vs. civarlarında yalnızca vardılar. yavuz kendisine biat etmeyen, ezildiklerini hisseden ve şah ismail'den yana tavır alan türkmen alevileri öldürtürken yerlerine özellikle güneydoğuya kürtleri yerleştirmiş ve kürt idris bitlisi'ye yöneticilik vermiştir. bunlarda hep babadan oğula geçmiştir. yancılarda derebeyi olmuştur ki bir devir böyle sürüp gitmiştir...
    0 ...
  12. 7.
  13. kürt sorununun nedeni tamamı ile dış güçlerdir.Silahları dağda üretemeyeceklerine göre destek görmektedirler.Sorun şu ki yem olduklarını bilmiyorlar, aynı 1. dünya savaşındaki araplar gibi.
    0 ...
© 2025 uludağ sözlük