ulusal kürt sorunu tarihe karışalı çok olmuştur, bugün kendini göstermekte olan kürt işçi sınıfının sorunudur ve sınıf kardeşliği ile halkların kardeşliği ilkesine göre en az türk işçi sınıfının, gürcü, ermeni, laz işçi sınıfının sorunu kadar önemli ve tutarlıdır.
kimden olursa olsun bütün yoksulların birleşmesi şart demişler, başka türlü kurtuluş yok ve türk-kürt-gürcü-çerkes vs. tüm burjuva sınıfını işçi sınıfı elleriyle yokedecektir.
parti saflarında işçi sınıfının örgütlenmesi, ulusal, dini vb. bölünmeye yol açmayacak şekilde birleşmesi için mücadele etmek gerekmektedir, başaracağız.
ancak bu şekilde kazanacağız, anadilde eğitim ve azınlıkların tayin edilmesi gereken statü, sınıf birliği ve sınıf savaşımında ayrılıkçı harekete yer verilmemesi ile.
kürt ayrılıkçı siyasi hareketini, milliyetçiliği reddeden türk-kürt proleter devrimine dönüştürmeye çabalayan tkp'ye bin selam!
Tarih boyunca ülkenin katıldığı savaşlara bakıyorsun, Kıbrıs dışında hepsi diplomasi yoluyla çözülebilirmiş. Kore'ye niye gidildi? ABD'nin müstemlekesi olmak için. Peki Kürt savaşı niye sürüyor? Çözümsüzlük daha çok işine geliyor bazılarının. Vatan savunması? Pardon?
kürtlerin talepleri
anadilde eğitim
kürtçe yaşam-türkçe kullanmadan yaşam
özerk yönetim
türk kelimesinin kullanımaması
terörler mücadelenin durması
devletin silah bırakması-tsk'nın çekilmesi
yerel kolluk kuvvetleri
her yıl özerk yönetimi ayrılacak büyük bir bütçe
kısaca tek kelime türkçe konuşmadan yaşanacak, hastanesinde ki doktordan okulaki öğretmenine kadar kürtçe konuşan devlet memurları, ankaralı bir türk'ün diyerbakır'a vali olamasını engelleyecek kanunlar vs. verdikçe istemekteler. kısaca bölünmeye giden adımlar.
kürt sorununun türkiye kürdistanı ile ilgili kapsamlı bir çalışma okumak isteyen arkadaşlar, paul j. white' ın yazdığı ''ilkel isyancılar mı? devrimci modernleştiriciler mi? (kürt ulusal hareketi)'' adlı kitap, vate yayınlarından çıkmaktadır.
kitap osmanlı'nın son dönemlerinden başlayarak günümüz türkiye'sine kadar gelinen süreçte kürt sorunun kapsamlı ve tarihsel bir perspektifini güzel bir şekilde sunuyor. ayrıca ne türk ne de kürt propagandasına girmeden olayları olabildiğince geniş bir açı ve zengin alt kaynaklar ile sunuyor. bu konuda bir şeyleri cidden merak edip öğrenmek isteyenler için güzel bir kaynak kitap olma özelliğini taşıyor.
ilerleyen zamanlarda sozgelimi 30 yıl sonra bu aritmatikle artan kekoların baskanlığı zorlamaya başlaması, türk halkının ise nispeten akillanip vatan-millet-sagarya edebiyati yerine daha iyi bir milliyetçilik anlayişı geliştirmesi ile iskocyadaki gibi bir referandumla çözülecektir. Batiya göçmüş kurdler ne olur, dibimizde bitecek kurdistanin sinirlari neye göre belirlenir o zamanları görürsek tartışırız.
kürt sorunu konusunda, kimi zaman bask,katalon ve irlanda modelleri önerilmektedir. buna göre, "ispanyollar ve ingilizler, bask, eta, ve irlanda(ira) örgütleriyle anlaşmaya varıp terörü sona erdirmişlerdir. o halde türkiye'de de aynı şey neden yapılmasın?"
oysa tarihsel boyut bakımından, türkiye ve öbür iki ülke arasındaki benzerlikler değil de, başkalıklar göze çarpmaktadır.
ispanya'daki bask bölgesi, tarih boyunca ayrık ve özerk kalmıştır. ispanya'yı el geçiren ne romalılar, ne vizigotlar, ne de mağripli araplar ve sonrasında müslüman berberiler, bu bölgeye girememeişlerdir. onun için de, bask bölgesi halkı, başka topluluklara karşı, kendi bağımsızlıklarını, dillerini ve kültürlerini hep koruyagelmişlerdir. bölge, ancak 1876'da ispanyol egemenliğine girmiştir.
demek oluyor ki, basklılar en az 2000 yıllık bir süredir, kesiksiz bir bağımsızlık sürdürmüşlerdir. bu yüzden, bask bölgesinde, son zamanlarda, bağımsızlık değil de, sınırlı bir özerklik yeniden tanınmışsa, bu çok şaşırtıcı bir şey sayılmasa gerekir.
basklılar'ın kökeni bugün bile bir sırdır. kendilerine özgü olan dilleri, başka bir dille(son yıllarda gürcüler ve çerkezler ile bir akrabalık olduğu iddia edilse de) akrabalık göstermekte değildir. ayrıca, basklılardaki rh negatif 0 kan grubu da, avrupa'da en çok bu bölge halkında görülmektedir. zaten, basklılar da kendilerini ayrı görmektedirler.
britanya adalarından irlanda, bir ada olarak sınırları belli, ayrık bir coğrafi birimdir. m.ö 6. yy'da buraya keltler gelip yerleşmişlerdir. milat'tan sonraki ilk yüzyıllarda hıristiyan olan irlanda halkı, böylece avrupa uygarlığına bağlanmıştır. daha sonra avrupa'daki batı roma imparatorluğu barbarlarca yıkılınca, uzaktaki irlanda adası yüksek bir kültür düzeyini sürdürmüştür. o kadar ki, 548 gibi erkence tarihte kurulan clonmacnois manastırı, üniversite düzeyinde eğitim verebilmiştir.
irlandalılar da, kendi aralarında, 1800 yıl kadar bir süreyle, tıpkı basklılar gibi, bağımsızlıklarını, dillerini ve kültürlerini kesiksiz olarak sürdürmüşlerdir. irlanda ancak 12. yy'da, yavaş yavaş ingiliz egemenliğine girmeye başlamıştır.
fakat 20.yy'a gelinince, 1902 yılında milliyetçi ve cumhuriyetçi sinn fein derneği kurulmuş ve birkaç yıl içinde partiye dönüşmüştür. 1921 yılında eire denilen bağımsız irlanda cumhuriyeti tanınmış ve eski bağımsızlık yeniden elde edilmiştir. bugünkü irlanda sorunuysa şu noktadan kaynaklanmaktadır:
sinn fein partisinden kimi aşırıcılar, ingilizler ile irlandalıların de iç içe kaynaşık bir biçimde yaşadığı hatta artık soy olarak birbirinden ayrılmaz hale geldiği kuzey irlanda bölgesini ingiltere'den kopartıp, burayı da irlanda cumhuriyeti'ne katmak istemektedirler. pek gerçekçi olmayan bu işi başarmak için de, partinin silahlı kolu olan ira terör örgütünü kullanmaktadırlar. kendilerine parasal yardımı sağlayan dış odaksa, abd vatandaşı irlandalılardır.
batılı atlaslarda genellikle latince -ia eki kullanılmaktadır. türkçe'de bunun yerine farsça -istan eki yaygındır. örnekse, arab-istan,hind-istan,moğol-istan ve türkistan. bunlardan türkili anlamına gelen eski bir türkistan sözcüğü, artık türk ülkeleri,çin halk cumhuriyeti,afganistan ve rusya arasında bölünmüş olan eski bir bölgeyi göstermektedir. demek oluyor ki, bir bölge adı, ille de bir "siyasal birim" anlamına gelmekte değildir o bölge ilkçağ dan beri çeşitli türk halklarına ev sahipliği yaptığı için zamanla o adı almıştır lakin üzerinde hiçbir zaman "türkistan hanlığı" veyahut "türkistan kağanlığı","türkistan cumhuriyeti" gibi bir devlet var olmamıştır
buna benzer bir örnek daha vardır. fransa halkı temelte "kelt" kökenlidir; ülkelerin adı da galya' dır. fakat burayı germen kökenli franklar ele geçirmiş; bölgenin adı da "frankiya", yani fransa olmuştur.
şimdi aradan 1300 yıl geçtikten sonra, "burası, "frank" bölgesidir diye, veya "burada bir zamanlar franklar egemen olmuşlardı" diye, fransa'yı bir "germen ülkesi" saymak veya fransa'yı almanya'ya katmaya çalışmak, düşünülecek bir şey olmasa gerektir.
batılı atlaslarda ülkeler için genellikle, latince -ia eki kullanılırken, türkçe'de bunun yerine farsça -istan eki yaygındır.
yeni batılı atlaslarda kimi kez yazılan kürdistan sözcüğündeki -istan eki, farsçadır ki zaten farsça nın diğer toplumlar üzerindeki etkisinin islamiyet ile birlikte arttığını ve müslüman türkler tarafından dış işlerde diğer ülkelere karşı ve sanat,edebiyatta kullanıldığını biliyoruz
zaten kürdistan sözcüğü ilk defa kaşgarlı mahmut adlı bir türk tarafından kuzey ırak 'ın bir kısmı,selçuklu han'ı sencer tarafından da batı iran'ın kürdistan ve kirmanşah eyaletleri için kullanılmıştır yani kürdistan ismini kullanan da ilk defa türkler olduğu gibi, eğer eski ve orta çağ dönemlerinde böyle ayrık bir bölge bulunsaydı, o zaman atlaslarda kürdia gibi bir ad gösterilirdi.
demek ki, tarih boyutunda kesiksiz bir çizgi gösteren, ayrık bir "kürdistan" bölgesi hiçbir zaman olmamıştır. özellikle türkiye'nin güney-doğusu, yüzyıllar boyunca, şu gibi halkların ve devletlerin egemenliklerinde kalmıştır: akadlar, babiller, hurriler, mitanniler,hititler, asurlular, medler, ahamenişler, makedonlar, romalılar, bizanslılar,abbasiler,hamdaniler, selçuklular,memlükler ve osmanlılar. bu bakımdan, anadolu'ya gelen türkler, burada zaten var olan bir kürt devletini ortadan kaldırmış değillerdir
bu durumda, kürtler, zaman içinde geriye giderek, kendilerini medlere bağlama gereği duymuşlardır. fakat, böyle bir bağlantı için ortada bir kanıt da yoktur. medler bugün iran denilen bölgeye m.ö 1300 yıllarında gelmişlerdir. fakat, bir devlet olarak, m.ö 625-550 tarihleri arasında(asurlardan bağımsız olduktan sonra), ancak 75 yıl egemenlik sürmüşlerdir. bu kadar kısa bir süre içerisinde, "kürtlerin atası" varsayılan medler, doğu anadolu'ya, iran'a, mezopotamya'ya, suriye'ye, azerbeycan'a kadar yayılıp, adına şimdi kürdistan denilen bu geniş bölgede "kürt" adı verilen etnik bir topluluk oluşturamazlardı.
siyasal, ekonomik, kültürsel vb. bakımlardan bu kadar karma-karışık bir çok kavmin yaşadığı bir bölgede, aradan geçen onca yüzyıldan sonra ortaya bir "kürt kimliği" çıkartıp bunu zorlamak, gerçeklere aykırı kaçmaktadır.
bununla birlikte, kürtler kendilerine böyle bir "kimlik yakıştırma" duygusuna kapılabilirler. nitekim, kürtler arasındaki bir söylenceye göre, acımasız dahhak yönetimine başkaldıran demirci gave(kawa), meşin önlüğünü bayrak yapıp, halkı ayaklandırır. sonra, sarayı basıp dahhak'ı tahtından indirir. ne var ki, gave(kawa) adlı demircinin kürt olduğu kesin değildir.
bu söylence hint kökenli olup, oradan iran'a geçerek, firdevsi'nin şehname destanında yer almıştır. daha da ötesi, şemsettin sami de gave(kawa) adlı bir piyes yazmıştır. bu eser, abdülhamid istibdatına karşı bir eleştiri sayılmaktadır. demek ki söz konusu başkaldırma teması, başka halklarca da benimsenen bir şey olup, kürtlere özgü değildir.
bugün türkiye'de ayrı ve soyut bir "kürt sorunu" değil de, bir "kürt faşizmi" durumu olduğu herkesçe bilinmektedir. fakat, bu çok özel sorunu türkiye bağlamında çözmek yerine, dıştaki bask ve irlanda modellerini örnek vermek kürt halkı ile bask ve irlandalıları aynı kefeye koymak ve türkiye yı ingiltere ve ispanya ile bir tutmak gibi saçma bir durum ortaya çıkar.
Eğer cumhuriyet kurulduğu sırada milliyetçilik din bazında değil de kavim bazında yapılmasaydı(mesela hristiyan türkleri yunanistana gönderip müslüman pontusları göndermemek hala türklerin din ile milli kimliği o dönemde ayırmadığını gösterir) tabi böyle olunca müslüman oldukları için sürülmeyen kürtler de hristiyan olduğu için sürülen ermeniler gibi suriye,ırak ve lübnan a sürülseydi günümüzde bir kürt sorunu olmayacaktı
E tabi bu noktadan sonra ne yapılabilir terör olduğu bölgede pkk destekçisi veya barzani ye hala bağlı olan aşiretler sürgün edilebilir veya ortadan kaldırılabilir,örgütün parasal kaynaklarına el konulabilir bir çok çözüm var önemli olan uygulanması ama akp olunca güvenemiyorum da çıkabilir.
Sorun kürdün ta kendisi olduğu için bu sorunu bitirmenin en kolay yolu mübadeleli ayrılış olacaktır.
insanlarda genel olarak kürtlerden bıkmışlık ve onlara karşı birikmiş büyük bir öfke var. Hükümetin sıçıp batırdığı, ülkeyi getirdiği durumu göz önüne alırsak kanlı bir iç savaş çıkabilir. iki millet için de en iyi yol ayrılmak çünkü birlikte yaşayamıyoruz. Kürdü al Norveç'e koy yine rahat durmaz.
Bir fikir yazısı yazmak ve konuya yeni bir bakış açısı getirip ufuk katmak bu sözlükte günah sayılır ama konuyla alakalı derine inip birkaç bir şey yazmaktan da geri duracak değiliz!
taa lozan barış antlaşmasına gideceğiz... ben de "necip Türk matbuatının teamüllerine" uydum bu arada "lausanne" değil "lozan" yazdım.
Bayram değil seyran değil kürt meselesini neden hortlattım?
biliyorsunuz kürtlerin referandum muhabbetini! temcit pilavı gibi tekrar tekrar ısıtıp önünüze koyacak değilim. Ama bu noktaya nasıl geldiğimizi de irdelemezsek vatandaşlık görevimizi değil ama "side quest" lerinden birini yapmamış oluruz...
Bildiğiniz gibi, Türkiye Cumhuriyeti'nin temel taşı olan Lozan Barış Antlaşması'nı eleştirenler, esas olarak orada
"Musul ve Kerkük'ten vazgeçmiş olmamıza" kızarlar, sonra buna hemen Batı Trakya'yı da eklerler.
Savunanlar da, Atatürk ve inönü'nün "gerçekçiliğini" göklere çıkarırlar.
Osmanlı borçlarının "Anadolu'ya kalan bölümünü" ödemeyi üstlenmekle, görünürde kesinlikle reddedilen Osmanlı mirasına aslında bir ölçüde sahip çıkıldığı gerçeği pek akıllarına gelmez oysa!...
Başka bir eleştiri konusu, meslekten diplomatlarımız dururken, Lozan'a niçin bir askerin, doğru dürüst lisan da bilmeyen ismet Paşa'nın gönderilmiş olduğudur...
Bürokrasinin asker kesimi, kuracağı yeni devlette sözü sivillere asla bırakmak istemez de ondan.
Başka bir gerçek, bazı üyeleri Lozan'daki gelişmelere karşı çıkan "ilk meclisin" tasfiye edilmiş, ismet Paşa'nın koparabildiklerine asla ses çıkarmayacak yeni bir meclisin toplanmış olmasıdır!
Barış görüşmelerine bu amaçla ara verilmiş, 1923 seçimleriyle "çatlak seslerden arındırılmış" ve antlaşmayı tartışmasız onaylayacak yeni meclis toplanınca kalınan yerden devam edilmiştir...
Bu pek fazla öğretilmez yeni cumhuriyet kuşaklarına... Öğretilmediği için de, bugün basında "Atatürk ülkemize demokrasiyi getirdi" yazabilen zavallılar türemiştir.
Bunu yazanlar, ertesi yıl CHP'ye rakip çıkan ama gene cumhuriyetçi olan bir partinin kapatılabilmesini (Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası), daha da ertesi yıl da özel bir kanunla her türlü muhalefetin yok edilmesini hiç mi hiç açıklayamazlar. Belki bütün bunlardan da haberleri bile yoktur.
bunlar tarihimizin bir gerçekleri. üstelik eleştirebilirsiniz ama kötülenecek şeyler elbette değil. koskoca hasta bir imparatorluğun yıkılması gerekiyordu ki türk milleti bağımsız bir şekilde yaşamını sürdürebilsin. bunu yapmak için ise neyse ki o zamanlar elini taşın altına sokabilecek insanlar vardı ki gerçekleşti.
Neyse, konumuz o değil... kürt meselesinin tohumlarının atıldığı noktaya ilerleyelim şimdi...
Lozan'da "nüfus mübadelesi" fikrini herkes ismet'in ortaya attığını sanır, oysa bunu Venizelos istemiştir.
Fakat ayrım "din esasına" göre yapıldığından, üç-beş kelimeden başka Rumca bilmeyen "ortodoks Türkler" yani Karamanlılar da zorla yerlerinden yurtlarından koparılmışlardır!
Asıl çarpıklığa geliyoruz...
Yeni Türk devletinin, bir ulus-devlet olacağı söylenen TC'nin de kuruluşu din esasına bağlanmıştır!
Karamanlı Türkler sırf Hıristiyan oldukları için gönderilmişler, Kürtler sırf Müslüman oldukları için kalmışlardır.
Türk milliyetçileri niçin Kürtler'i de bırakmamışlardır ayrılsınlar?
Irak'a eklemlenebilirler, ingiliz mandası altında bir de Kürt devleti oluşturulabilirdi, Fransız mandası altında Suriye ve Lübnan, ya da gene ingiliz mandası altında Filistin gibi... Kuzey Mezopotamya da "Osmanlı'nın terkedilen topraklarından biri" olarak mütalaa edilebilirdi.
işte tam da bu yüzden!
Niçin sırtımıza yüklediniz doksan yılı aşkın bu kamburu, muhterem Türk bürokratları diye elbette sorun eleştirebilirsiniz ama şu da bir gerçektir; Osmanlı yıkılmıştı ama onun iyi yada kötü mirası hep bizim kucağımızdaydı... bunlardan biri de kürt meselesidir.
(bkz: Alçaklara kar yağıyor üşümedin, sen bu işin sonunu düşünmedin)
tamamen kemalizmin uyguladığı despotluğun eseridir(nevtonun etki tepki yasası gibi ) fakat genede hakiki müslüman olan bir kürdün bu provakasyonlara gelmemesi gerekirdi(pkk gibi terör örgütlerine katılma mevzuunda). türkiye bir imparatorluk mirası devlettir imparatorluktan bakiye bir devlet asabiyet ve ırkçılık ideolejisiyle kurulamaz böyle bir fikir ile ortaya atılırsa kürt sorunu gibi bir çok sorun zuhur eder durmadan boş meselerle meşgul olur dünyaya nizam vermek sözünün dinlenmesi şöyle dursun suriyeden farkı kalmaz kendi köşesinde okyanusyadaki yerliler gibi yaşar gider. (ırka dayalı bütün sorunları çözecek tek fikir islam görüşüdür) .