bayramlarda para istemek için kapını çalan kürt çocuklarının yüzündeki nefreti okumaktır.
şeker verirsin para ister , gözlerindeki nefret o kadar derindir ki , sen onun gözünde birşeyler koparması gerektiği bir düşmansındır.
bu ülkenin geleceği karanlıktır , bugün mübadele yapmazsak yarın çocuklarımıza bu nefreti yaşatacağız. çocuğunuz en iyi okullarda okusun falan istiyorsunuz da , boşuna olabilir.
Şehrin merkezinde sanki memleket onunmuş gibi gezen, bazıları apaçi tarzında olan şehrin görüntüsünü bozan insanlar. Tabii iyileri de yok değil ama memleketinde kalması herkes için daha hayırlıdır...
beyaz dolce gabbana pantolonlar ve üzerlerinde versace kemer ikilisinin satışlarındaki ve bunu giyen 50 kg'lik gençlerin sokaklardaki sirkülasyonundaki yükselişler.
suç oranını falan siktir edersek, görüntü kirliliği net.
Şimdi ırkçılık falan yapmak istemiyorum ama bu böyle amına koyim, esmer kirli ten kirli pantolan altına yine kirli bir kundura... Koskaca istanbul da medeniyetin ortasında böyle birini görmek nedir ya? Nedir yani, bu köyden indim şehire modası, sonra vay efendim avrupa birliğine almıyorlar almazlar tabi, tipe bak...
1950 - 60 ve 70 lerde göç edenlerin kendi kültürlerini yaşamaya devam etselerde çevrelerine karşı oldukça duyarlı ve saygılı oldukları bilinen, fakat 1980 ve sonrasında gelen kesimin aynı duyarlılığı sergilememesinin farklı sebepleri olduğu rahatlıkla söylenebilecek durum. 80 lerde yaşamaya başladığım yalova ilinin aldığı göçle birlikte bu gün bambaşka bir çehreye büründüğü gerçeği. fakat unutulmamalıdır ki bu tamamen bir kesimi suçlu ilan etmeye yetmez. yıllar içerisinde ki bu değişimin sebepleri irdelenmelidir.
kadıköyün ortasında ayaklarınızın dibine balgam atan tipler, otobüste bağıra bağıra konuşan adamlar, okullarda 15 kürt çocuğunun bir olup haraç ekibi kurması, kadınları taciz eden tiplerin çoğalması ve arabesk rap. iyi olan hiçbir şeyin olmaması.
işgücünün ucuzlaması. köyler boşaltılınca köyünden kalkıp istanbul a gelen kürt aileler tarımdan aşina oldukları inşaat sektörüne ve fazla kalifiye yetenek gerektirmeyen tekstil sektörüne yönelmişlerdir. o zaman bir türk inşaat işçisi tek başına çalışıp 4 boğaz doyururken en az 6 çocuklu kürt ailede erkekler inşaat sektörüne kızlar tekstil ve temizlik sektörüne yönelmişlerdir. türk işçi 70 liradan aşağı yemiyeyle çalışamazken kürt işçi 50 liraya bile razı olmuş. bunun neticesinde de antikürtçülük devlet politikasını da aşarak toplumsal bir taban kazanmıştır.
sahillere sahip bir şehir ise, sahillerdeki pavyon gibi yerler artar ve sokaklara taşar. acayip tipler dolanmaya başlar. sahiller normal insanlara haram olur.
esenler-bağcılar hattına bakınca anlaşılabilecek etkilerdir. tabi "geneli" diye de bir ekleme yapmam gerekiyor. zira değer verdiğim kürt arkadaşlarım da vardır. bizim gibiler. kürtlerle ilgili bir genelleme yaparken her zaman onları istisnalar listesine yazarım.
kız arkadaşımızla dolaşamaz duruma geldik. izmirdeyim ben istanbuldan kaçtık geldik üniversiteye burdada varmıs bu kürtlerden. hee hepsinden bahsetmiyorum bu kürtlerden bahsediyorum. öküz öküz bakmalar ''öff yavruya bak be''* falan kelimeleri hiç hoş değil be hepimizin anası var.
renk katmışdır efennim. bulundukları ortama ivedi bir şekilde uyum sağlamaları ve de 'bura bizim wula, aqilli olacağsız' tripleri takdire şayan bir tutumdur. budur abi! hayat şartları bunu gerektiriyor.. olması gereken bu. nedir bu ölümlü dünyada ezme-ezilme politikaları. e onlar da keyfinden göç etmiyorlar herhalde. sistemin kirli politikaları, onları göç'e zorlamıştır-zorluyor.
niye onlar diyorum ki?! ben de kürt'üm amk. bizzat kendi göç sebebimi anlatayım.. işsizlik, parasızlık ve daha bi' sürü sorun. şimdi birileri kalkıp diyecek ki 'e be .mına koduğum piçi herşey sizde, ağalar şunlar bunlar' felan û fistan.. ben de diyecem ki; abicim işler bildiğin gibi değil. bulunduğumuz ortamada zengin olan insan çok. amma velakin tüm zenginliklerini kendilerine saklayıp, kendi insanlarını işlere koyup, daha fazla para kazanma peşine düşmüşler pezemenkler. komşuda pişen bize düşmüyor yani.
ha etkilerine gelince; bulunduğumuz ortamlarada adrenelain hormonlarını herdaim çılgınca dans ettiririz. entrika, kovalamaca, kavga şu bu yani...