anamın gürcü babamın laz olması dolayısıyla bu açılımdan sonra taksimde molotof kokteyliyle gösteri yapmam gerekir. o zaman devlet belki benle de masaya oturur. utanmasalar terörist başıyla sözleşme imzalayacaklar.
türk veya kürt ayrılımını başlatanlar; bundan on yıl önce yayımladıkları atlasta türkiye haritasının altına kürdistan yazan kürtlerdir. onlar bizimle yaşamak istememektedir. türkiye lazıyla, çerkeziyle, arnavutuyla, kürdüyle bir bütündür. bu bütünü bozmak isteyen onlardır. son seçimlerin sonunda dtp li milletvekilleri yaptıkları konuşmalarda kazandıkları illeri sayıp amacımıza ulaşacağız.k ürdistanı kuracağız demişlerdir. bu ne anlama gelmektedir. binbir mücadeleyle kazanılmış bu ülke nereye gitmektedir.
açık açık söylenemeyen bir şey var, bütün o sinirden gerilmiş, dokunsan çığlık çığlığa ortalığı birbirine katan simaların ardında muhteşem bir riyakarlık, iki yüzlülük yatıyor. kürt açılımı diyerek yapılmaya çalışılan şeyler yıllardır kendilerini solcu, demokrasi havarisi, bu devletin kurucu unsurları olarak tanımlayanların yanlarına gelen kürtlere söyledikleri şeylerden ibaret. herhangi bir kürde "evet, kürtçe konuşmanız gerekiyor, ama bu emperyalissst.." diye başlayan cümleler kuran dangalak takımı bugün orak ve çekiçleriyle hazır kıta "bölücülük" türküleri okuyorlar. Niye? çünkü böyle bir açılımı bu "takunyalı" takımının yapıyor olması hiç işlerine gelmiyor. ancak böyle bir açılımı yapmak için bu zerzevatın asla sahip olamayacakları bir cesarete ve metanete sahip olması, daha da önemlisi bu topraklarda yaşayan insanlara itimadının olması gerek. Ama yok, onlar boş sokaklarda özgürlük naraları atmak, üniversite kantinlerinde emperyalizm eleştirileri yapmak, plazalarda iş bağlamakla ve bu milletin ciğerine işleyen problemleri kendi işlerine yarayacak şekilde kullanmakla meşguller.
hani nerede o vicdanı paçalarından akan ece temelkuran hanfendi? hiç sesi çıkmıyor? iş gücü bir ihtilalin nasıl yaralar bıraktığını anlatmakla geçiyor, ne o yaraları iyileştirmek için bir adım atar ne de o adımı atanlara müsaade eder; zira onun varlık sebebi o ihtilalin açtığı yaralardır. o yaralar olmadan ne yazabilir ki? güneydoğuya gidip çocukların başlarını okşamayı, onları bu hale getiren insanlara lanet okumayı çok sever ama onları bu halden kurtarmaya çalışanlar "takunyalı" olduğu için sessiz sessiz oturur. haysiyet sahibi olmakla haysiyet sahibi kalmak arasında ciddi farklar var tabi.
yine söyleyeyim, bugün burada bu açılımla yapılmak istenen şeylere çeneleridnen salyalar akıtarak çemkirenler bu millete faydası olacak bir iş yapabilecek kalibrede değiller ve olamayacaklar. zaten öyle bir niyetleri olduğunu da zannetmiyorum.
böl-parçala-yönet. bugün kürt, yarın ermeni, öbür gün lazlar.... sonu gelir mi bunun.
tarih tekerrüden ibaret ise yaşanmış örnekleri göz önünde bulunduraraktan sonunun ne olacağı belli.
bizi kürtlerle düşman konumuna düşürenler yok olursa bu ülkeyi omuz omuza savaşarak kurtaran dedelerimiz gibi yine saf sevgi ve dostluk çerçevesinde yaşamaya devam ederiz.
kahrolsun kürt dost ve vatan-daş arkadaşlarımızla aramıza giren bölücü pislikler.
Açılım/proje hakkında zerre bir madde dahi bilgi vermeden "muhalefet çomak sokuyor" gibi dünyada görülmemiş rezil açıklamaların döndüğü uzun gündem konusu..
AKP den başka partinin ilgilenmesi kaçınılamaz..
içerisinde kürt milletvekillerinin,arap soylularının bir hayli fazla olması,maddesi belli edilmeyen açılımın dönmesine müsade etmektedir..
Nitekim,pkk hakkında olumsuz söz söylemeyen DTP'nin bugünkü haber sitelerinde "girdik bir yola" sözünü kullanması çook düşündürücü..
eğer içinde bir özerklik kelimesi dahi geçmesi durumunda ordunun yönetime müdale etmesini dileğimin durum . zaten bir darbe havasinda ancak temizlenir bu kadar vatan haini . akp sonunda yüzüp kuyruguna geldiği sonunu göremediği bu hata yüzünden muhtemelen ikinci bir menderes vakasına şahit olcağımız günler yakın gibi .
bir süredir kürt sorununda "iyi şeyler olacak." ile ele alınan ve en sonunda gündeme gelmiş olan hareket. aslında bür süredir türkiye gündemini takip edenler için kürt sorunu önemli bir yer işgal etmekteydi ve bazı kesimlerden bir takım somut önerilerin geleceği açıktı. nitekim karayılan ile başlayan süreç en sonunda öcalan'a kadar ve bir süreç başladı. şimdi bu süreçte aktif rol oynacak olanlar olayın bütününe kürt açılımı adını verdiler ve süreci başlattılar. peki ama bu süreçte aktif rol oynayan taraflar neler ve istekleri siyaseten hangi konumla örtüşüyor? bu örtüşmenin sonucunda neler olabilir? başka bir çözüm mümkün mü? bu soruların cevaplarını aramakta fayda var.
ilk başta açıkçası taraflar uzunca bir süredir belli. bir yanda akp ve liberal çevreleri içine alan, tsk ve diğer güçlere kadar uzatılabilecek iktidar koalisyonu, diğer kesim ise siyasi ve diğer düzlemlerdeki kürt hareketidir. açıkçası ilk koalisyonda görüşler fazlasıyla eklektik iken, diğer taraf ise yılların biriktirdiği bir mücadelenin ürünüyle daha net ve kafası açık kesimdir. iktidar blokunun ana gövdesini oluşturan akp ve sermaye düzeni. bu kesim arasında net bir ideolojik birlik gene bulunmamakla beraber kürt sorununda çözümü 3 ana eksende kabul ediyor: bölgenin piyasa güçlerine açılması, uluslarası güçlerin çözümde etkin bir biçimde rol alması ve yeni bir toplumsal örgütlenme modeli. ilkinin ilişkisi diğer ikisiyle doğru orantılı olarak arttırılabilir ancak ayrı bir paragrafta özenle durulmalı. o halde karşı taraf kürt hareketine geçelim. genel olarak dtp ile özdeşleşen bu hareket açıktır çözüm için bir başka 3 ana eksen çiziyor: çoğulculuk, yerel yönetimlerin güçlendirilmesi ve ulusal kimliklerin tanınması. bunlara gene yeni bir toplumsal örgütlenme modeli eşlik edilebilir. kültürel özerklik ve demokratik cumhuriyet söylemlerinin altında yatan bu.
şimdi tek tek bu tarafların isteklerinin siyaseten aldıkları konumları vurgulamakta yarar var. aslında konum olarak birbirinden farklı gözüken ancak sihirli bir sözcük olan demokratikleşme kelimesinin büyüsüyle ortak hülyalar gören iki farklı taraftan söz ediyoruz. zaten bir tarafın geniş koalisyon cephesinin yalnızca verili konumlar beklemeye çalışmaları ciddi bir anlam teşkil etmiyor. bunları geçecek olursak çoğulculuk ve yerel yönetimlerin güçlendirilmesi başlığı esasen ilk cephenin ilk iki önermelerine denk düşüyor. yani daha anlaşılır bir şekilde ifade edildiğinde bölgenin hızla piyasa güçlerine açılması ve çözümde bir taraf olarak büyük güçlerin ya da bir başka deyişle emperyalist güçlerin devreye girmesi. daha önce de söylemiştim ilk istek ayrı bir paragrafın bütününde yer alması gerekiyor ancak bir gerçek var ki merkezileşmeden yerelleşme geçilen günümüzdeki süreçte altın kelime demokratikleşme. ancak asıl gerçek emekçi halkın şöyle ya da böyle bir biçimde çözümde yer bulamamasıdır. merkezi bir biçimde, bölgesel eşitsizlikleri durduracak olan bir anlayış türkiye'de var olmuş mudur? hayır. ancak bunun anti-tezi'de bölgesel eşitsizlikleri aynı biçimde körükleyecek anlayışlar değildir. kamusal bir alanı ifade eden yerel yönetim anlayışlarının sermaye gruplarınca yönetilmesi, yerli ve yabancı para babalarının, baronlarının devreye girmesidir. başka hiçbir şey değil.
gel gelelim özel bir konum atfettiğimiz ilk isteğin kendisine. günümüzde neden böyle bir istek vardır? zira bölgenin gerçekleri, türkiye'de kapitalizmin gelişme dinamiklerine bakacak olursak özellikle türkiye'de kürtlerin bir ucuz emek alanı görüldüğü açıktır. zira tüsiad ve müsiad başkanlarının bölgesel asgari ücret uygulamasını "fena mı yani 50 liraya çalışsınlar, boş yere duracaklarına" şeklinde savunmaları ve meşrulaştırmaları bölgeye gidenin sermaye, asıl isteğin sömürü olduğu açıktır. o nedenle ilk ifadenin şu ya da bu saiklerle kendini göstermesi olasıdır. yerel yönetim anlayışları, çoğulculuk gibi istemlerin gideceği yönün burası olduğu ve her iki kesimin bunda mutabık olduğu açıktır.
işte burada yeni bir toplumsal örgütlenme biçimlerinin devreye girdiği açıktır. ileri bir örgütlenme biçimini ifade eden halk örgütlenmesi yerini daha irili ufaklı parçacıklar olan cemaatlere bırakılmaktadır. daha da ötesi yerel iktidarlara. bunun somut ifadesi: kapitalist katmanlaşmanın ,yani sınıflaşmanın, yani emekçi-sermayedar katmanlaşmasının görüldüğü bir dönemde bu katmanlaşmanın egemenler lehince kalıcılaşmasının sağlanmasıdır. o nedenle toplumun aklıyla bu kadar oynananmakta, yüreklerimize bu nedenle tecavüz edilmektedir. kavramların bulanıklaştığı bir dönemde dikotomi zorunludur ve mevcuttur. bunun altından ise emekçi halk kalkamaz.
o halde şunu yazalım: başka bir çözümün bulunması hem sorunun içtimai yapısı, hem de öznel koşullar gereği zorunludur. bir başka deyişle sosyal yapılanma bizi buna zorlamaktadır. emekçilerin, yoksulların adının geçmediği bir çözüm afaki ve sanal bir çözümdür.
çözümün detayları uzun uzadıya bir başka entryde net olarak yazılıp çizilebilir. nitekim barış, kardeşlik ve birlik bildirgesini yayımlayanlar için bu çözüm oldukça detaylandırılmıştır. ancak somut bir ifade ile yazmak gerekirse çözümün kendisi türkiye eksenli emekçi bir birliktedir. çözümün muhattabı emperyalistler, para babaları değil, bizzat işçi sınıfının kendisidir. bu gerçeği unutanlardan mısınız? o halde ya bu açılımın ilüzyonuna kanmışsınız ya da bu bölünmeden bir medet umuyorsunuz demektir. başka bir gerçek ancak çözümsüzlüğün acı ama boş ifadeleridindedir. bu açılım ne kürt fındık işçisi için çözümdür, ne de tersanede ölen onun sınıf kardeşi türk işçi için bir çözümdür. siz bunun farklı bir şey olduğunu mu düşünüyorsunuz? kan dökülürse dökülsün mü diyorsunuz? o zaman başınızı bir kuma gömün ve orada yaşayın. zira onurlu ve özgür bir yaşam umudu hala var, hem de birlikte, kardeşlik ve barış içinde. çözüm emperyalizmin ya da sermayenin elinde değil, doğrudan bizim elimizde.
rtenin bir ülke nasıl bölünür? projesinin son kısmıdır.kürt sorunun kaçnılmaz boyutlara ulaştığı ve çözülmesi gerektiği söylenmektedir.çözüm için seçenek sunan hayvanlardan biri de terörist başıdır.peki sorulur size bu iti terörist diye yakalayıp getiriyorsunuz, hadi asmıyorsunuz da besliyorsunuz peki neden lafını dinliyorsunuz?dtp terörizmin siyasi kanadından başka hiç bişey değildir.hiç bir sağlıklı kürt insanın isteklerini yansıtmamaktadır.dtp kürtleri değil teröristleri temsil etmektedir.bu açılım ise son darbeyi vurmak için yapılan bir açılımdır.
bundan sonra laz açılımı , tatar açılımı da olur, pomak açılımı yok yumak açılımı da olur. efendim olur mu öyle şey diyenlere burdan şöyle iyi bir açılıp geçiresim geliyor. [ direkt omuzdan güç alarak ve pazulu kollarımla ] yahu biraz değişik laflar edin.
yahu açılım denilerek yapılmaya çalışılan değişiklikleri bir "varlık-yokluk" boyutuna indirgeyerek eleştirmeye çalışan zevatı anlayabilemiyorum. Ne istiyorsunuz yok mu olsunlar yani? istanbul'da 1,5 milyon kürt "olması" bahsedilen açılımı nasıl itiraz edilebilir kılıyor anlayan varsa beri gelsin bi zahmet.
Problem de burada zaten, bu yaklaşım "yaşamalarına izin verdik ya daha ne istiyorlar" sığlığında. böylesi bir olayı kavrama ve aksettirme kapasitesi bu kadar olan bir gruptan herhangi bir sürece katkıda bulunmasını, zihin açıcı yorum yapmasını beklemek alenen abesle iştigaldir; adamların çapı bu, zorlamamak gerek. Muhatabının insanca yaşamak için talep ettiği hakları "hayatta olduğu" gerekçesi ile yersiz bulan bir grubun insanlıktan ve insani değerlerden ne anladığını çok merak ediyorum.
Ortaya çıkmış hiçbir şey yokken bu kadar gürültü koparan vatanseverlerimizin birbirlerini bir kaşık suda boğacak iki uçtan geliyor olması da gayet komik.
KÜRT açılımı tartışmaları başlayalı ve "15 adamlı" Kürt Çalıştayı yapılalı beri herkesin hedefinde Deniz Baykal var.
DTP dahil herkes, Deniz Baykal'ı süreci baltalamakla suçluyor.
Hiç o kanaatte olmadığım gibi, tam aksi düşüncedeyim.
Terörün başladığı günden bu yana adını ister Güneydoğu sorunu koyun, ister Kürt sorunu, ne koyarsanız koyun, en doğru düzgün açılımları yapan, en cesaretli adımları atan parti hep SHP veya CHP olmuştur.
SHP, HEP milletvekillerini Meclis'e sokma cesaretini göstermiş, ancak o milletvekilleri bir çuval inciri berbat etmek için ellerinden geleni yapmıştır.
SHP'nin hazırladığı Güneydoğu raporları kadar sağlam içeriğe sahip raporları hiçbir parti hazırlamamıştır.
Bir dönem CHP'nin bu konuda tutarsızlığı olmuşsa da bugün için bu durum söz konusu değildir.
Bütün siyasilerin, DTP dahil bütün partilerin ve hatta Abdullah Öcalan'ın bile konuşuyormuş, öneri yapıyormuş gibi görünüp ağzında laf gevelediği şu günlerde en cesur adımı atan yine CHP Lideri Baykal'dır.
Bugüne kadar hiçbir siyasi lider, Baykal kadar açık konuşmamıştır.
Baykal'ın, "Silahlar sussun, affı biz gündeme getireceğiz" cümlesi, Cumhurbaşkanı Gül dahil bu konuda edilmiş tek içi dolu laf, tek somut adımdır.
Müthiş bir siyasi risk alan, güçlü olduğu Ege'de oy kaybına uğrama sorununu göğüsleme pahasına bu cümleyi söyleyebilen tek siyasetçiye, "Açılımın önünü tıkıyor" suçlaması yapmak haksızlıktır. Haksızlıktan öte terbiyesizliktir.
Baykal'ı suçlayanların, Baykal'ın yaptığı kadar açık, net ve cesur bir öneriyi masaya koyması gerekir.
Benim gördüğüm kadarıyla bunu yapan kimse yoktur.
Murat Bardakçı'nın dün çok güzel bir şekilde yazdığı gibi, bir taraf taleplerinin ne olduğunu söylemekten bile acizken, diğer taraf ise ne olduğunu bilmediği talepleri karşılayacağı yolunda boş vaatler verirken, ortaya çıkan anlamsız durum Abdullah Öcalan'ı bile "Beni DTP bile anlamıyor" diye çıldırtırken, günah keçisi olarak Baykal'ı bulanlara gülüyorum.
Ve Baykal'ı suçlayanlardan Baykal'ınki kadar somut bir tavır almalarını bekliyorum.
duygulardan arınmış, soğukkanlı bir şekilde düşünülürse;
+ cumhuriyet döneminde değiştirilmiş kürtçe yer adlarının tekrar verilmesi
+kürtlerin yoğun olarak yaşadıkları bölgelerde belediye meclisi kararıyla kamu hizmetlerinde türkçe'den sonra ikinci dil olarak kürtçenin kullanılmasına izin verilmesi,
+kürtçenin yine kürtlerin yoğun olarak yaşadığı bölgelerde yeterli çoğunluk sağlanırsa seçmeli ders olarak ortaöğrenim kurumlarımda ders olarak okutulması,
+üniversitelerin edebiyat fakürtelerinde kürt dili edebiyatı bölümlerinin açılması,
gibi isteklerle sorun çözülücekse, türkiye'nin ulusal bütünlüğünden hiç birşey kaybetmez. ispanya, fransa , büyük britanya da dahil olmak üzere dünya üzerinde birçok örnekleri mevcuttur. akan kan bu şekilde duracaksa bu açılımın mimarı akp dahi olsa her kesimden insan tarafından bu açılımın desteklenmesi, köstek olunmaması gerekir.
ama..
yok kardeşim ben bunlarla yetinmem. anayasaya kürt kelimesini yazdırır, kürdistan federe bölgemi ilan eder, aynı anda istanbul'un, izmir'in de kaymağını yemek isterim diye diretirlerse, bu ülkenin geri kalanına da "yok öyle yağma, o halde sen yoluna ben yoluma" deme hakkına kavuşmuş olur.
planın adı var kendisi yok henüz. hele bir açıklansın bakalım. öyle alırız gardımızı..
yıllarca süren baskıcı devlet politikalarını övüp kürtlerin emperyalizmle işbirliği gibi absürd ve soldan çarpıldığı için ucubeleşmiş garabetler kusan faşist türk sayısının oldukça fazla olduğunu görmemize vesile olan açılımdır.
açılımı yapan devlettir. eski cinayetlerini kutsayıp birlik bütünlükten bahsedenlerin de açılacağı zaman gelecektir lakin. şimdiden naş!