aşk denilen obsesif kompülsif bozukluk hastalığını 1930 ların berlin ortamında güzel özetlemiş. sabahattin ali anlaşılan berlin i çok sevmiş, maria da fena değilmiş tabii ki.
Öykü, roman ve şiir türünde eserler kaleme alan Sabahattin Ali’nin 1943 yılında yayımlanan eseri Kürk Mantolu Madonna trajik bir aşk hikâyesini anlatmaktadır. Basit bir aşk hikâyesinin oldukça ötesinde olan eserde, aşkın aynı sıra yalnızlık ve yabancılaşma da ana temalar arasındadır. Bireylerin üzerinden toplumsal meselelere de değinen eser bugün hala en çok rağbet gören Türk klasikleri arasında.
"insanlar birbirlerini ne kadar iyi anlıyorlardı...bir de ben bu halimle kalkıp başka bir insanın kafasının içini tahlil etmek, onun düz veya karışık ruhunu görmek istiyordum. dünyanın en basit, en zavallı, hatta en ahmak adamı bile, insanı hayretten hayrete düşürecek ne müthiş ve karışık bir ruha maliktir!.. niçin bunu anlamaktan bu kadar kaçıyor ve insan dedikleri mahluku anlaşılması ve hakkında hüküm verilmesi en kolay şeylerden biri zannediyoruz? niçin ilk defa gördüğümüz bir peynirin evsafı hakkında söz söylemekten kaçtığımız halde ilk rast geldiğimiz insan hakkında son kararımızı verip gönül rahatıyla öteye geçiveriyoruz?
kitabını okudum. tiyatrosuna gittim. en cok bana soracaksınız:)
sevdigimiz saydıgımız bir eserdir.
raif efendi sıradan evliligi, sıradan memurlugu gorunurde cok sıradan bir adamdır. ama kalbinde gecmisten cok buyuk askı, cok buyuk hikayeyi, maria puder i saklamaktadır:
aklımda kaldıgı kadarıyla en sevdigim alıntıları bırakıyorum kitaptan:
-raif efendi: berlin de yalnız mısınız?
-maria puder: ben hep yalnızım.. cocuklugumdan beri.. kopek gibi yalnız.
**
insanlar bu kadar komplike ruhlarken ederlerini bes dakikada nasıl veriyorduk, sasip kalıyordu.
**
-maria puder: simdi gidiyorum. ama ne zaman cagırırsan gelirim. nereye cagırırsan gelirim.