Birden buralar bulutlandı. Sis gibi, duman gibi, fakat onlardan daha başka, daha güzel bir şey çevreyi sardı. Sonra birdenbire bu dümdüz beyazlığın üzerinde, yerden birisinin kalktığı görüldü. Elinde yerden kaldırılmış, gönderi kurt başlım bir tuğ vardı. Yarasından kanlar akan bu hayalet Kür Şaddı.
Bir eliyle tuğu yükseltirken, öteki eliyle duman alana bir işaret yaparak Kalkın diye haykırdı. Kırk şehit birden kalktılar. Kür Şad eliyle ilerde bir yeri gösterdi. Oraya diye gürledi. Gösterdiği yer Tanrı Dağı idi. Tepesinde ataların ruhu dolaşıyordu. Kırk bir şehidin ruhu bir fırtına gibi, bir musikî gibi, bir ışık akarak Tanrı Dağına doğru yürümeğe başladılar Onları orada, başlarında Alp Er Tunga olan atalar kafilesi bekliyordu. Bu kırk bir şehidin çevresini bir anda yüz binlerce başka şehitler sardı. Tanrının huzurunda başlayan bu en muhteşem resmigeçit büyük, sonsuz boşluğu sarsarken birdenbire bir türkü; azametli, ürpertici, Tanrısal bir türkü kâinatı titretti:
Delinse yer; çökse gök; yansa, kül olsa dört yan
Yüce dileğe doğru, yine yürürüz yayan.
Yıldırımdan, tipiden, kasırgadan yılmıyan;
Ölümle eğlenen tunç yürekli Türkleriz!
Bu türkü hâlâ göklerde çınlıyor.
Kür Şad ve kırk arkadaşı, aylı kızıl bayrağı bekleyerek hâlâ ufukları gözlüyor
bir de cüneyt arkın'ın ayakta ölen adam videosu var. yıkılmıycam yıkılmıycam diye diye kurşun manyağı oluyor ve gerçekten yıkılmıyor ayakta ölüyor. nedense aklıma geldi.