** küfürün tarihi karanlık çağlara kadar uzanır. insanoğlu konuşmayı öğrenmeden önceki dönemde gerek diğer insanlara gerekse avlanmakta zorlandığı hayvanlara el hareketleri çekerdi. daha sonra mağara duvarlarına cinsel organlar çizilerek birilerine mesajlar verilip küfrün doğuşuna ortam hazırlandı. ve nihayet ademoğlu dile geldiğinde ilk küfür de ortaya çıktı. yazılı kaynaklarda geçen ilk küfür sümerli bir bakkal olan uraragukana'nın veresiye defterinde epeyce birikmiş borcu olan müşterisinin sayfasına aldığı nottur.*tabii ki bu küfürün yazılı ilk örneğidir. yazıya geçirilmemiş, dilden dile, nesilden nesile anlatılarak gelmiş bazı küfürlere çin halk destanlarında rastlanmıştır ki bunlar ilk sözlü küfürler olarak kabul edilir.
küfrün yazıya geçmesiyle küfür edebiyatı da başlamış oldu. ilk olarak ilk çağ yunan edebiyatında yaraklis "al bunu alamaz mısın" adlı eserinde sokrates ve platon'a feci giydirmiştir. büyük iskender döneminde küfür edebiyatında büyük gelişmeler olmuş ve helen bölgelerinin tamamına bu edebiyat yayılmıştır. doğuda islamiyete geçişle beraber bu tür eserler bir süre terk edilmişse de gabari gibi bazı alimler batıdaki eserleri arapça ve farsça'ya çevirerek bu edebiyatı tekrar canlandırmışlardır.
orta çağ'da avrupa'da kiliseye karşı gizli gizli yayınlanan bazı eserlerde bu edebiyatın kapsamına girer. rönesans hareketleriyle beraber hümanizm ön plana çıkmış ve bu yazarlar da insan sevgisiyle rahat rahat sövebilmişlerdir. reform hareketlerinin başlamasının temel kaynağı bu eserlerle halkın bilinçlenmesidir.
sanayi devrimi'yle küfür edebiyatı çok farklı bir hal almış, aristokrat kesimler tarafından bile sevilmiştir. aşağı bavyera lordu hans göteller öperim, yalarım, yutarım adlı kitaplarından oluşan üçlemesiyle dönemde küfür edebiyatının saygı duyulan isimlerinden biri olmuştur.
osmanlı devleti'nde matbaa geç kurulduğu için uzun süre sözlü eserlere rastlanmıştır. hatta sözlü eserlerin en güzellerinin bu topraklarda verildiği iddia edilir. kim tarafından yazıldığı bilinmeyen
köprüaltı camcam
seni s.ken amcam
o laflar yokuş aşşa
sana girsin dinozor t.şşa
gibi eserlerin beyit şeklinde yazılmasından da anlaşılacağı gibi saray çevresi yani divan edebiyatıyla ilgilenen kişiler de bu edebiyattan etkilenmişlerdir.
fransız ihtilali ve sonrasındaki dönemde ise bu edebi akım zirve yapmış, en güzel eserlerini vermiştir. fransa'da dönem aydınlarının manifestosu sayılabilecek "kodum mu inersin o saraydan" adlı esere karşı kral bilmem kaçıncı henry "al sarayı sok dötüne" adlı deneme kitabını yazmıştır. bunun sonucunda ihtilal patlak vermiş, kral idam edilmiştir.
milenyum çağını yaşadığımız şu günlerde bu edebiyat akımı toplumun her kesimi tarafından gerek sözlü gerekse yazılı olarak bolca işlenmektedir. bu akımın ünlü türk yazar ve şairleri arasında sümbülzade vehbi efendi, neyzen tevfik, aşık memo, can yücel yer alır. **
en tanınmış şiirlerinden örnekler vermek yeterli olacaktır:
mahlası: anemi şiirin adı: ta a.q
buyrun:
Geldik o malum şarkıya arkadaşlar.
Bilmeyenler varsa bilenlerden ögrensinler.
Bu şarkıyı söylemeyi çok seviyorsunuz biliyoruz.
Hepimizin kuyruk acısı var onu da biliyoruz.
Dün programdayken bir şey söylemiştim arkadaşlar.
Köpekler için üzülmeye değmez.
Köpekler burunlarının dibinde bile olsa.
Renk körü olduklarından gökkuşağını göremezler.
Biz de zamanında bir köpeğe gökkuşağının renklerini gördüğümüz anlatmaya çalıştık ama
Hiçbir köpeği inanadıramadık arkadaşlar.
Sizi üzenin sizi üzenin taaa a..na ko....m
Dumansız sigaranın
Köpüksüz biranın
Sensiz şu hayatın
Ta a..na koyayım
Sigara bırakılır
Bira bırakılır
Ama sen var ya sen gülüm bırakılmazsın
Sözlerin bıçak gibi
Deldi geçti ciğerimi
Sana verdim yüreğimi
Tüh a..na koyayım
Seni gördüm bir kafede
Yanında beş lavuk ile
Selam verdim s.kt.r çektin
Yuh a..na koyayim
Göz yaşlarımla birlikte yağan yağmur damlaları meğer aşkımızmış bilemedim ben
Ben seni sevdim ya o da bana yeter köpek
Sen de beni terk edip s.kt.r olup gittin ya
Ben de senin gibilerin
Ta a..na koyayım