en bilineni eşek tir. hatta işin içine babayı da katmak istersek eşşoğlu eşşek deriz veyahut "bir eşeklik ettim affet" deriz. cefakar eşeğin ne kötülüğünü görmüşüzdür de onu küfür yapmışızdır bilinmez.
bir de ayı çok popüler bir küfürdür. her nedense ayı yı kaba saba, hödük bulduğumuz insanlar için kullanırız. ayıcık ise o esnada ya burnunda koca bir halkayla davul zurna eşliğinde hamamda bayılmaktadır ya da doğada yavrularını falan emzirmektedir.
işin enteresan tarafı bu küfürleri etmemize neden olan sebeplerin hiç biri hayvanlarda değil bizzat biz insanlarda mevcuttur.
karşıdakine "maymuun!" diye bağırmak kavganın kahkahalarla kesilmesine sebep olabilmektedir. insanın en can dostuna "maymun" lakabı takılmışsa hoşa bile gidebilmektedir bu.
Küçük yaşta yapılan hataların karşılığın'da seni eşşek sıpası bir daha yaparsan seni diye başlayan ve büyüdükçe çeşitli hayvanların ismi ile yaptıklarımızın özdeşleşmesidir.
Ağır bir şey kaldırdığımızda ; OOHHAA ÖKÜZZ
Çok fazla yemek yenildiğinde ; OOHHAa CAMIŞŞ
Sinsilik yapıldığında ; YILANNN YILANNN
insana hakaret için kullanılır ama hangi hayvandır bu hayvan?
" baykuşlar uğursuzdu ama yeterince melun değil, sıçanlar pisti ama yeterince iğrenç değil. hamamböcekleri mide bulandırıcıi örümcekler ürkütücüydü; timsahlar çirkin, deniz anaları sevimsizdi; akrepler zehirli, eşek arıları tehlikeliydi. domuzlar pislik içinde eşinir, akbabalar leşle beslenir, ayılar kendi yavrularını yiyebilir,yarasalar da kan emerdi. deniz kestanesi ayağımıza batar, kurbağalar elimize siğil yapar, kırkayaklar kulağımıza kaçardı. yağmurdan sonra topraktan çıkan solucan, salatanın içinde kıvrılan tırtıl,tarlaları talan eden çekirge, kuyruğunu bırakıp kaçan kertenkele,sofrada rahat vermeyen sinek, kan emen sivrisinek... hepsinde sevimsiz bir yan vardı ama hiçbiri yeterince habisdeğildi. hatta hepsinden daha da iğrenç görülen sülüğün bile, insanoğluna faydası dokunabiliyordu."
bizim aradığımız bunlardan daha kötüsü! "ne kendine ne başkasına hayrı dokunan, iyilik ile zinhar bağdaşmayan, aslında niçin varolduğu bile anlaşılmayan ve tanrı'nın sırf elindeki hamuru arttı diye yarattığı envai çeşit lüzumsuz ama bir o kadar zararsız mahlukla kıyaslanamayacak kadar kötü olmalıydı."
hocanın, tahtaya bir şeyler yazmak için döndüğü anda, uğultular başlamıştır ve o artık dayanamaz. hışımla dönerek;
- susun artık be! hayvanlar!...
diye bağırır. kısa bir sessizlik döneminin ardından, uğultular yeniden ve artarak devam eder. hoca; az önce sarf ettiği ağır sözlerin etkisini biraz olsun kırmak dileği ile öğrencilerine döner, gözlüklerinin üzerinden babacan bir ifadeyle;