konuya gelince, çok itici bir tutumdur bu bahsettiğim şey. yani küfürün hayatımızda yerinin olamdığını düşünmek. ben küfürsüz bir hayat düşünemediğim gibi, sözlüğü de tüm küfürlü entrylerden arındırılmış bir platform olarak düşünmek dahi istemiyorum. olmaz ki, buna hakkımız yok.
ancak bu dediklerim telakki edilmesin ki küfür etmek şarttır, küfür edeni kınamak ayıptır. hayır tabi ki. şunu anlamak lazım ki küfür hayatımızın bir parçası olduğu gibi küfür etmek de bir yetenek değildir.
hayatı başkalaştırıp yaşamanın anlamı yok. neyse o kardeşim. yerine gelince koyarsın. yerine gelince sokarsın.
-ayrıca "bi"nin kullanımında bi' yanlış yok. sadece yanında ayırma çizgisi olması lazım o kadar. türkçede var olan bir kullanımdır bu. mesela "n'aber", "n'oldu" gibi kullanımlar da doğrudur. örnekler çoğaltılabilir.*
küfür etmeyenlerin edenlere karşı tepki göstermesidir. fakat küfür etmek veya etmemek bir tercihtir, küfür hayatın parçasıdır, söküp atılamaz ve isteyen kullanır istemeyen kullanmaz.
sırf küfretmeyeyim diye kasım kasım kasılan tipler vardır ya, onlara da dumur olmamak işten değil.
- K = Kasım (Kahramanımızın adı da cuk diye oturdu)
- Z = Zeliha.
K: Aşkım bugün ne yapıyoruz?
Z: Sevgilim bugün ben kuaföre gideceğim, seni bilemem.
K: sana öhe diyebilir miyim aşkım, daha geçen hafta gitmiştin.
Z: E öyle de gitmem gerekiyor.
K: Senin...ağzını yerim ben iyi tamam git.
Küfrü hayatının yaftası olarak gören kişi, son diyalogda senin ile başlayan yerden sonra lügatındaki bütün küfürleri saydırmıştı, karşısındaki ister bayan olsun, ister bay. küfür burjuvazinin ağzında lağım çukurudur. küfür işçi sınıfının ağzında açan çiçektir, demiş can baba. Çok doğru.