bazen ağız dolusu biriken, dışa vurulmadığında içten içe tüketen durum.
10 dersten ayrı ayrı ödev, 25 yaşında olup hala anneden para istemek, bik bik bik öten akademik boklar, ülkenin bu bokları hiç siklemeyen ergenler tarafından yönetiliyor olması, aydınlık ve karanlık arasındaki uçurum anasını soyunu sopunu gelmişini geçmişini üst üste koyup milyonlarca kez kastıra kastıra, başına bastıra bastıra sikme isteği uyandırır insanın içinde. yarrak var o kadar ötüyorsunuz dedirtir derste öğrenilenlere, dünya bi bok çukuru, sizse hissiz kitaplar yazıp köşenize çekilmişsiniz amına koduklarım dedirtir.
ben çok elit bir ailede yada elit bir muhitte yetişmedim. sövmeyi 5 yaşında dayımlardan öğrendim, uygulamaya ise ilköğretimde dökmeye başlamışımdır muhtemelen.
bi ara abartsam da son zamanlarda iyice dizginledim kendimi. nadirdir küfür ettiğim.
hayatımda katlanamadığım tek şey anneme sövülmesiydi yada başkasının annesine.
bir insanın edebileceği en ağır hakarettir anneye sövmek. kimsenin annesine sövmem.
çünkü dediğim gibi bir insana yapılacak en son kötülük, en ağır hakaret görürüm bunu. annesine de ayıptır bu. kimse bunu hak etmez ve hiç kimse evladının anasına bile sövdürecek-anaya sövecek kadar kötü olmasını istemez.
ama bazen öyle canım yanıyor, öyle bunalıyorum, öyle sinirleniyorum ki çaresizlikten, gücümün yetmemesinden öyle ortaya anlamsızca ard arda küfür etmeye başlıyorum. sadece anneye. kimsenin annesine değil öyle ortaya, hayata karşı ediyorum küfürleri.
kendimce bana tüm gücüyle çullanan hayata en büyük hakareti ediyorum.
aralıksız dakikalarca küfür ettiğimi bilirim. kimse olduğu hakkında en ufak fikrim yok, sadece ağzımdan çıkıyor. olanca kinimle küfür ediyorum.
rahatlıyorum biraz.
çok kötü bir rahatlama metodu ama bu şekilde duvarlara vurmayı atlattım.
bunu da atlatmaya çalışıyorum ama işte o küfretme isteğini yenemiyorum.
aslında mutlu olsam bence küfretmem.
bu da evrene sübliminal bir mesajım olsun.