Saçlarını kimler için bölük bölük yapmışsın
Saçlarını ruhumun evliyalarınca örülen
Tarif edilmez güllerin yankısı gözlerin
Gözlerin kac kişinin gözlerinde gezinir
Sen kaç köşeli yıldızsın
Fabrika dumanlarında resmin
Kirli ve temiz haritaları doldurmuşsun
Hatırasız ve geleceksiz bir iç deniz gibi
Aşka veda etmiş topraklarda durmuşsun
Benim geçmiş zaman içinde yan gelip yattığıma bakma
Ben geleceğin kara gözlü zalimlerindenim
Bir tek köşen bile ayrılmamışken bana
Var olan ve olacak olan bütün köşelerinin sahibi benim
Ben geleceğin kara gözlü zalimlerindenim
Sen kaç köşeli yıldızsın
2.
Evlerinin içi ayna döşeli
Ayna hatıra gözler ve sevmek
Benim aşkım binbir köşeli ah binbir köşeli
Bir köşe gidince bin köşe yeniden gelecek
Ayna hatıra gözler ve sevmek
Evlerinin içi kabartma bahar
Köşelerde keklik gibi bakıp duran saksılar
Halıları öpe öpe nakış yapar nakış gibi ayaklar
Siz söyleyin insan seve seve ölmez ne yapar
Köşelerde keklik gibi bakıp duran saksılar
Evlerinin içi yeni güllerden
Görülmemiş güneşleri görülmemiş gözlerine getiren
Sağ köşedeki entari sol köşedeki şapka
Beni katıl suların ortasına bıraka
Katıl sular güneşi gözlerinden götüren
Sen geldin benim deli köşemde durdun
Bulutlar geldi üstünde durdu
Merhametin ta kendisiydi gözlerin
Merhamet saçlarını ıslatan sessiz bir yağmurdu
Bulutlar geldi altında durduk
Konuştun güneşi hatırlıyordum
Gariptin yepyeni bir sesin vardı
Bu ses öyle benim öyle yabancı
Bu ses saçlarımı ıslatan sessiz bir kardı
Dişlerin öpülen çocuk yüzleri
Güneşe açılan küçük aynalar
Sert içkiler keskin kokular dişlerin
içinden geçilen küçük aynalar
Ve güldün rengarenk yağmurlar yağdı
insanı ağlatan yağmurlar yağdı
Yaralı bir ceylan gözleri kadar sıcak
Yaralı bir ceylan kalbi gibi içli bir sesin vardı
Sen geldin benim deli köşemde durdun
Bulutlar geldi üstünde durdu
Merhametin ta kendisiydi gözlerin
4.
Taşların ortasında Leylanın gözleri
Leyla köşe köşe göz göz şiirin ortasında
Ben Leylayı bulduğumdan yahut kaybettiğimden beri
Leyla ya o adamın bardağında ya o dağın ortasında
Ben Leyla gibi güneş doğarken uyanamam
Şehir gece gündüz benim içimde uyur
Leylayı götürüp Londranın ortasına bıraksam
Bir bülbül gibi yaşayışını değiştirmez çocuktur
Leyla diyorsam kesik yanaklarıyla Leyla
Üç köşeli dünyasıyla
Okuyla yayıyla yaylasıyla acımasıyla
Leyla diyorsam şu bizim gerçek Leyla
Biz seni işte böyle seviyoruz Leyla
O gitti bize ağlamak kaldı kala kala
5.
Beni yeraltı sularına karşı iyi savun
Tırnağını taşa sürten yitik keçilere karşı
Bu çeşmenin üç köşesinden hangisinden su içecek
Senin bahtsız ve mesut Eyyubun
Atların en güzel biçimini sessizce kalbime indiriyor
içımde istanbul çalkanırken bozbulanık çeşme
Bir dans için can vermeğe hazır bekliyorum
Sen orda gelirayak kuklalara insan gibi konuşmasını öğretme
Su akıyor birikiyor kan lekeleri
Kurtulsam diyorum bir eser buna engel
Öyle büyüyor öyle çoğalıyorsun
istanbul kalmıyor
Hangi köşesinde huzur o köşesinde sen
Hangi köşesinde yeni çağlara uygun odalar
Ben bölünmez bir şairsem
Sen bölünmez bir anne
Bir çeşme
sezai karakoç öyle bir dünya çiziyor ki içine girmek bir köşeye ilişmek için tüm ömür çabalamamız gerekebilir. görünütümüz bir çizgiden ibaretken sezai karakoç'un kelimelerle bir tablo yapması çaresizliğimizin/varlığımızın anlamsızlığının alameti farikası oluveriyor.
sakın yanlış anlamayın bu bir illüzyon değil gerçeğin ta kendisi. sözlerin manasını masanın üzerine bırakıp gidiyor karakoç en sevgiliye dair yazdığı sözleri yanına alıp. biz içimizde kalakalıyoruz. kendi hapishanelerimizde/kendi hücrelemizde yalnız bırakıyor bizi. onun durduğu yer şiirinin durduğu yer özgürlüğün durduğu yerdir.
'sen geldin benim deli köşemde durdun
bulutlar geldi üstünde durdu'
Çok çalıştığımı düşündüğüm günlerden bir gün yine gündem toplantısında uyukluyorum. Bir haftada sekiz tam sayfa herkesi zorlayabilir, anlayışla karşılanıyorum ama yetmiyor. Pislik biri olmamdan mütevekkil. Hazırım, konularımı öneriyorum kabul ediliyor, uyumaya devam.
Eğlenceli yazı eksik diyor editör, bense diyorum okuru dahil edecek işler lazım Çok çalıştığım için fikir beyan edebilme ve reddedebilme hakkını aldım, önemliyse sizin için tabi. Ojelerimin rengini değiştirme zamanı geldi derken konu benim cimriliğime geliyor. Koskoca toplantı da! Gerçekten 80 TL bir pastaya vermek istemiyorum ya da 230 liraya bir pantolon satın almak. Çok iyi kazanmanın acısını saçma harcamalarla çıkarmayacak kadar hırpalandım.
O konuşma sonrasında bir köşe yazarı oluyorum. Sokak sokak gezip insan müzesi tadında, alışveriş ve komedi öğelerini içine ekleyerek her hafta sonu bir yazı isteniyor. Afallamamak elde değil. Herkes gözlerimin içine bakarak yazarım dememi bekliyor, istenileni yapmasaydım fena kaybedecektim. Ama ilk yazımı onların istediği gibi yazamazsam da gözden düşecektim. Neden böyle bir şeye sürüklenmiştim ki şimdi Daha köşenin adı belli değilken herkesin bir köşem olduğunu öğrenmesi tuhaftı. Sonrasındaki dedikoduları tahmin edebiliyor musunuz? Tanıdığı var kesin, kimin altından geçmiştir kim bilir, küçücük çocuğa verilen işe bak
Yazıyı yazdığımda iki güvendiğim kişiye okuttum sen bundan fazlasısın dedi. Affedersiniz , Ulan istenileni yapıyorum, beni baz alma diyorum. Önümde tonla çeviri ve bulmam gereken haber konuları varken daha fazla ilgilenemeyeceğimi düşünüyorum. Çalıştığım yerdeki bazı dostlar elimi sıkıyor, hayırlı olsun diyor, bu hoş.
Yazıyı içerde okumaya başladılar. ilk kahkaha geldi, iki, üç Çıktılar, hiçbir şey söylemeden gittiler. Her hafta dedi kalemi bana doğrulturken, daha eğlenceli ve daha samimi dil diye devam etti. Beğenildi demek. Üstelik yarım sayfalık bir yazıyı kısaltmadan koydular. Şımarmaya fırsat kalmadan tedirginlik çöktü üzerime. Stajyerlikten çevirmene, çevirmenlikten kapak habercisine ve şimdi de köşe yazarlığına. Bu korkunç bir şey, kesinlikle güzel değil. Fazla rekabet kızıştırıcı ve daha çok mücadele gerektiren bir durum. Bu kadar hızlı olmamalı Olunca da durduramıyorsunuz. Daha ne kadar sorumluluğu taşıyabilirim emin değilim. Tedirginliğim artarsa kaybedeceğim. Edersem başarısız sayılmam elimde somut bir şeyler olduğu için ama büyük oranda hız kesmiş olurum. Kafka gibi keşfedilmeyi beklerken ölmek daha cazip geliyordu oysa.
tanım:gazetelerde genelde iki sütun verilen sahibi olan kısımdır.
ibrahim paşalı tarafından seslendirilen, Sezai Karakoç şiiri.
sen geldin benim deli köşemde durdun
bulutlar geldi üstünde durdu
merhametin ta kendisiydi gözlerin
merhamet saçlarını ıslatan sessiz bir yağmurdu
bulutlar geldi altında durduk