Cehaletin adresi belli degil ki okumus okumamis, koylu metropol ayirsin.
Her insan kendi icinde biraz ermeli, ana kriter guzel ahlak bana gore. Cok bilgili de olsan, hakli da olsan, ne olursan ol bir gonlu incitiyorsan yobaz bir cahilsindir.
cahil değiller de yeniliğe kapalılar ki bu da çok normal. onlar bir metropolde 20 katlı bir rezidansın karşısındaki doğalgazlı bir dairede doğup, şehir hayatıyla, yeni insanlar görmeyle, aktif olmakla büyüselerdi kapalı olmazlardı. lütfen hoş olmayan bazı terimleri insanlara yaftalamadan önce iki kere düşünün. bununla birlikte cehalet kavramı herkesin algısında farklı tezahür edebilir. ben cehaleti, tevazusuzluk olarak tanımlıyorum mesela bu yüzden köylülerimizin çoğu cahil olmuyor gözümde. ha seçim geceleri bütün umutlarımın, hayallerimin ebelerinin bellenmesine sebep olan kesimin çoğunu kendileri oluştursa da bu onları cahil yapmaz.
Eksi oy butonunu bozmayın ama ülkedeki nadide köylerimizde olan bitenden azıcık haberiniz varsa bu bakış açısına sahip olursunuz. Tecavüzler, kocasının kardeşiyle kaçanlar, üstü kapanan cinayetler, ahlaksızlıklar, dolandırıcılıklar, çocuk ve hayvan istismarları... duyulmayan neler neler var.
Bu konuda adını şu an imkansız hatırlayamadığım birinin muhteşem ötesi bir köşe yazısı vardı. Bulursam ekleyeceğim.
"köylü" olmak ya da "köylülük" tek başına kişinin herhangi bir cehalet türüne otomatik olarak sahip olmasını gerektirmez.
ufak çıkıntılar, kombinasyonlar, falan filanlar bir yana, temel olarak iki cehalet türü vardır: konuyla ilgi bilgi sahibi olmama ve dar bakış açısı. birincisi, yani konu hakkında bilgi sahibi olmama cehaleti herkesin herhangi bir durum karşısında düşebileceği bir durum. her konu hakkında bilgi sahibi olmak teknik olarak mümkün değil. işte bu noktada ikinci cehalet türü, yani ne kadar dar bir bakış açısına sahip olunduğu daha da anlam kazanıyor. çünkü bakış açısı dar olmayan kişi neyi ne kadar bilip bilmediğinin farkındadır, dolayısıyla çapına göre davranır. oysa bakış açısı dar bir kimse teknik olarak bilgili olduğu bir konudan bile yeteri kadar yararlanamaz, bilgili olduğu konuyu hayatının diğer alanlarına tatbik edemez. "okumuş cahil" denen insanlar buna örnektir: üniversite mezunu, iyi bir işi var, gelgelelim akla sığmayacak çağdışı hal ve hareketlere sahip bu kimselerin cehaleti dar bakış açısından gelir, bilgi noksanlığından değil. bir insan cehaletin her iki türüne de sahip olabilir, ancak bu bir kural değil, yani birisi olunca ille öbürü de olacak diye bir kaide yok. her iki cehalet türüne sahip olan kişi en beter cehaleti yaşıyor diye bir kural da yok; çoğunlukla "okumuş cahiller" sahip oldukları rütbeler nedeniyle daha büyük bir tehlike arz edebilirler.
Haklı gerekçeleri vardır.
Müge Anlı'dan da gördüğümüz kadarıyla köylerde zina, ensest, pedofili kol geziyor. Ayriyeten köylülerin bir çoğu tarımla uğraşmasına rağmen dünyanın en pahalı mazotunu sattıran adama oy veren yine köylüler.
1954 yılında menderes tarafından bıçak atılan enstitüler de köy halkından "gaza getirilerek" 18.000 öğretmen çıkarmayı başarmıştır.
üretim ile ilgilenen insanın motor beceresi yüksek olur, günlük pratiği yüksektir, aç kalmaz, soğuk dinlemez.
şimdi ılık götlüler ve kahve pozlarıyla instagram insanlarından değildir.
köylü cahil olabilir. ama kurnazdır da. şark kurnazı. yoksa nasıl bilecek bir rekolte alınacak ürünü kimyasal gübreleyip beş kez rekoltelemeyi? nereden bilecek hangi hormon, hangi meyveyi, sebzeyi güçlendirecek? nasıl bilmem kaç tane iğne yaptıracak hayvanlarına daha iri görünsün, daha pahalıya satılsın diye kurnaz olmasa?
bir yandan kendi geleceğiyle oynar köylü. o hormonlu gıdaları üç kuruş daha kazanmak için üretir satar, sonra pick-upına biner gezer köyde. halbuki çoluk çocuğunun gıdasıyla, sağlığıyla, geleceğiyle oynar para için.
Köylü cahil değildir. Köylü cahil bırakılmıştır. Yoksa hakkını arar. Allahuekber diyene oy vermez.
Evet köylü cahil değil, zır cahildir.
Köylü milletin efendisidir vecizesi ise dönemin motivasyon kaynağı, günümüzde ise popülizmin allahıdır. O efendi ki bir ı phone alabilmek için 3 ton buğday ya da dev gibi bir tosun satıyor.
Hala "köylü milletin efendisidir" sözünü örnek gösteren bir kitle var. Bu bir argüman olamaz ki. Tarihi, söylenenleri, yapılanları kendi dönemi çerçevesinde değerlendirmek gerekir. Sen bugünki mantıkla düşünürsen o dönemi anlayamazsın, üstelik anladığını düşünsen de çok yanlış anlarsın. Köylü milletin efendisidir sözü dönemin şartları gereği Atatürk'ün halkta milli duyguları uyandırıcı sözlerinden biridir. Maksat daha çok ekonomik kalkınma. Zaten nüfusun da çoğunluğu köylüydü. Ayrıca Atatürk'ün en göz bebeği politikası halkçılıktı diyebiliriz. Cumhuriyetçilikten sonra. Tabi benim düşüncem. Özellikle ülkenin kalkınması için halkı ülkesi için çalışmaya davet etmeliydi zaten. Savaşlar sonrası bunu her millet yapmalı, yaptılar da. Almanlar falan yaptı mesela ww2'den sonra.
Edit: bunu da köylüye cahil demek amacı ile yazmadım kimse kimseyi cahil vs. diyerek küçümseyecek kadar büyük değildir. Fakat yanlış argümanlar ile geliyorsunuz.
Kimseyi küçümseme, zira ne ile karşılaşacağını bilemezsin. Hiç beklemediğin insandan gün gelir öyle bir hayat dersi alırsın ki, kendin onun karşısında küçülürsün. insanın kendinden başka herkesten iyi veya kötü öğrenebileceği muhakkak bir şey vardır. Bu dünyada sadece küçüçük bir zerreyiz. O yüzden kendimizi çok da büyütmenin anlamı hiç yok.
Anton Çehov'un "Sevgili Doktor" eserinde, Zangoç can acısıyla bir tek diploması eksik olan Kuryatin'e "Doktor Taslağı" diye zerzenişte bulununca Kuryatin Zangoç'a "Cahil Köylü" diyerek yükselir..
Bence, Kuryatin kendini bir şey sanmasaydı -ki rahat bir karakter- cahil köylü diye çıkışamazdı." Hep kendini bir şey sanmaktan bunlar. ister diplomalı, ister diplomasız. "