kucuk ve buyukbas hayvana tesvik almis. devletten ucuza hayvan da almis. tek kural hayvani bir sure satamamasi. onu da veterinerle anlasarak cozmus. hayvan hastaliktan öldü raporunu almış. devletin besle diye verdiği hayvani da satmis. ooh mis.
stablize yolu asfalt olmuş. icme suyu gelmis. devletten yandaşa, yandaştan koyluye hizmet. ooh mis.
sel olmuş, devlet hemen koşmuş, seralarinin, evlerinin zararlarini karsilamis. halbuki o kadar plansiz ki o evler, seralar. nehir havzasinda.
muhtari sarayda agirlanmis. ooh mis.
ve tum bunlarin cogu biz kentlilerin, maaslilarin, esnafin, sanayicinin vergileriyle yapilmis. koylu de gotunu devirip yatmis. bilime omem vermemis, ziraat muhendislerini, tavsiyelerini sallamamis. cikari ugruna sondaji vurmus, su havzalarini kurutmus.
sen simdi koylu olsan bu rahati birakip baska partiye oy verir misin? bu bollugu birakip nah veirsin.
bira alırken 50 kere düşünüyorum dersen anlamaz bunlar. 24 senelik mühendis 3 kuruşluk içeceği bile düşünmeden alıp içemiyor, bu ülke ne halde demezler. oh olsun, içmesin o ayyaş pezevenk de derler.
bunların idrak edebilmesi için onların dilinden konuşacak ve ajitasyon yapacaksın. mesela 24 senelik mühendisim, kalkıp bir umreye gidemiyorum diyebilirsin. o zaman hak verirler.
ama bira olmaz.
temel bok olunca bina da sağlam olmuyor haliyle. tebaa bu ise yöneticiler de öyle olur. bence yine insaflı bile yönetiyorlar.
köylünün tuzu kuru değil, köylü cahildir...
cahil olduğu için tuzu kuru görülüyor, ki aslında tuzu kuru değil, tembeldir bizim köylümüz.
zira bize tuzu kuru gibi gelen birtakım devlet destekleri ve imkanları aslında köylülüğü tarımı yok etmek için yaklaşık 60 yıldır uygulana bir devlet politikasıdır.
normalde yasalara göre(5488 sayılı kanunun 21. maddesi) tarım destekleri için ayrılacak kaynak, gayrisafi millî hasılanın yüzde birinden az olamaz.
ama devlet yıllardır bu gsmh'nin yüzde 1'ini vermiyor çiftçiye.
bunun yerine "yol yaptık" diyor, "cami yaptık" diyor, "cenazenizde kıymalı pide verdik, götünüze pamuğu tıkadık" diyor, "chp gelirse kuran'ı yasaklar, namazı yasaklar" diyor.
köylü de cahil olduğu için hakkını aramak yerine bu popülist politikanın peşinden gidiyor.
halbuki 1950'lere kadar açık olan köy enstitüleri varlığını sürdürebilseydi, bugün türkiye tarımda israil gibi, hollanda gibi olurdu, her köyümüz bir kibbutz olurdu.
bizim köylümüz şark kurnazı, ama siyasetçilerimiz de şark kurnazından daha kurnaz...
kinyas kartal gibi vatan hainleri ile işbirliği yapan devlet sistematik bir şekilde köylüyü cahil bıraktı 1950'den itibaren.
1. entrydeki nickini telaffuz edemediğim yazarın dediği gibi, muhtarı sarayda ağırla, ondan sonra camiyi yenile, din istismarı yap oyları kap.
salak köylü de buna kanıp alması gereken tarım desteklerinden vazgeçsin, sorgulamasın, sonra da devletten koyun alıp öldü raporu düzenleyerek şark kurnazlığı yapsın, ama tüm bunlar her şeyin farkında olan bize girsin.
sonra da soruyoruz,
türkiye neden 126 ülkeden tarım ürünü ithal eder hale geldi diye.
zihniyet yüzünden, zihniyet...
bakın geçenlerde ne oldu. yazı uzayacak ama anlatayım.
yenişehir, inegöl arasında dağ yolundan gidiyorum, yaşlı bir amca otostop çekti, aldım arabaya. anlatmaya başladık.
500 baş koyunum var diyor amca, ama çocukları köyü bırakıp inegöl'e taşınmış, fabrikalarda asgari ücretle çalışıyor salaklar.
köyde tarla var, hayvan var, bunlar gidip şehirde asgari ücretle çalışıyor, bir de kirada oturuyor.
"neden böyle" diye sordum amcaya.
köyde oturana kız vermiyorlarmış, gelinler şehirde oturmayı şart koşuyormuş evlenmeden.
bir çok köyde, köylüyle zaman geçirme şansım oldu. köy hayati "tuzu kuruluktan" cok uzaktir.
sabah hayvaların altini temizlemek, sütünü sağmak, pişirmek, işlemek gb. bi sürü zaman alan ve hiçte kolay olmayan işlerle güne başlanır. hava daha yeni aydınlanmıştır.
ve akşama kadar bağ bahçe bu isleri aratmayacak tonla is yapar bu insanlar.
ve evet gençler asgari ucretle sehirde kirada oturmazlarsa asla evlenemezler. çünkü hiçbir kiz gelip de bu angaryanin içine girmez.girmek istemez. deli mi bu? neyse...
tuzu kuruya gelecez, koca bir köyde 1 kişi alır o bahsettiğiniz teşvikten. 25 bin nufuslu ilçede 30 kisiye verildi. aricilik meyvecilik ve buyukbas- kucukbas hayvancılık olmak üzere. 9 kişi hayvancilik teşviki alabildi. bu ilcenin yüzlerce köyü var. şu anda o dediğiniz şekilde orman yakip arsa yapmayı bırakın, ağaçlandırma politikaları yüzünden köylü, fidan dikimi yapilan, çitle çevrilmiş arazilerde koyununu otlatacak yer bulamıyor. bahcesindeki ağacı kesmek icin orman işletmesinden izin almasi gerekiyor. komşusu şikayet etse orman isletmesinden ekip geliyor.
velhasıl bilgisi yok ama fikri var insanlar oldukça, bu yazi yetrsiz cok yetersiz kalmaya devam edecek.
olmayan tuzu kuruluktur. köyde doğdum, büyüdüm ama gel gör ki bahsi yapılan devlet avantalarından yada sahtekarlıklardan faydalanamadık, köy halkı olarak faydalanamadık. boşuna şehir dışında ikamet etmiyoruz.
devletin sözde hayvancılık ve tarım için bol avantajlı uygulamaları var lakin devletin koştuğu şartlar imkan dahilinde olacak iş değil. sana hayvancılık yap şu kadar destek veriyorum diyor, buna karşın senden istediği şartlar bunu imkansız kılıyor. yine tarlanda şu ürünü ek diyor ama sana absürt oranda arazi sahibi olma koşulu koşuyor. 500 dönüm, 1000 dönüm gibi.
2b arazilerini açıp tarla yapıp devlet mülküne çökmeye gelince adama kıçıyla gülerler. ilçede en az 15 mahallenin, yine en az 500 hanenin ve yine en az 10000 dönüm arazinin mahkemelik olduğunu biliyorum. bizim de bizzat 10 dönim arazimiz bu davaya dahil oldu. uyanık bir vakfın hak sahipleri tarafınca yıllardır süren mahkeme süreçleri. bu 500 hane de ortalama 100 yıldır buralarda ikamet etmektedir. devlet çıkıpta bu adamlar kaç nesildir burada, bu araziler bu insanların mülküdür demiyor.
15 mahallelik, 3000 nüfuslu muhtarlıkta geçimini tamamıyla tarım ve hayvancılığa bağlı 1 hane var. 30-40 baş büyük baş, 100-150 baş küçük baş hayvanla, 50 dönüm ekili alanla, 100 dönüm de otlak alanla idare eden bir hane. bu otlak alan da devlet hazinesi, yayla denebilecek alanlar.
köylülerin rahat bir yaşam sürdüğü falan yok. şehir hayatında kendini adayabileceği bir iş kolu bulduysa gider şehirde çalışır, yaşar, hayatını idame eder. bunu yapamazsa da açlıktan ölmez ama yokluk ve sefalet içinde yaşar.