bi arkadaşım küçük bir ilçede yaşıyor. ben ehliyeti kimliği değiştirmek için fotoğrafı 75 liraya çektirdim o 50 liraya. ben aile hekimi için 3 gün önceden randevu aldım o doktoruyla muhabbet ederek aldı. ben nüfus müdürlüğünden sabah 6 da 1 hafta sonrasına randevu bulabildim o gittim zaten oturuyorlardı beni görünce sevindiler dedi.
Ne kada güzel köy romantikliği yapılmış. (bkz: swh)
Kötü bir köydeyseniz dedikodu çok olur, herkes birbirine laf taşır, nüfus az olduğu için birbirinin eski sevgilisine atlar ya da kız kardeşine atlar, hiç olmadı diğerinin karısına atlar, bunlar vardrı gerçekten ve güzel şeylerdir değil mi? (bkz: swh)
Sürekli adrenalin var. Böcek fobim olduğu için benim için öyleydi. 1.5 ay kaldım da gecem gündüzüm ekşındı. Film izlerken dev örümcek merdivenlerden çıkıyordu falan. O kadar alışkınlar ki çıplak ayakla basıyorlar üstüne öldürüyorlar hemen.
Tuvalette kertenkeleler oluyordu. Tabi sırf bu de değil. Ahşap bir ev olduğu için çatı tarafında daha korkunç şeyler vardı.
Dere kenarında gezmekte ayrı bir aksiyon oluyor. Tarlaya girmek başlı başına bir aksiyon zaten. Bilmiyorum, biz çok eğlenmiştik. ineklere, atlara sarılıyorum tüm gün. Herkes bu ne yapıyor? diye bakıyordu. Çok özeniyorum köy yaşantısına ama beceremem ben.
bi kere özgürsün amına koyim. sokağa çıktığında terlikler attığında toprağa basıyosun lan daha ne. toprağı biliyosun aga tanıyosun onu. suyla karıştırıp çamur yapıyosun olmadı saçına başına döküyosun. sonra anneden bi kamyon sopa cabası.
daha sonra ağaçlar var aga köyün yanında içinde yan komşuda senin bahçende. her mevsim tam zamanında ağaçlara çeteler halinde dalmak suretiyle mevsiminde olgunlaşmış ticari kaygı olmadığı için olabildiğince doğal ve olabildiğince lezzetli meyveleri yiyosun.
benim çocukluğumda bizim köyde domatesler olurdu. dalından koparır yerdik. köyde büyümeyenler bilmez o domates bitkisi içine gireni belli eder. bitkiye temas eden bölgelerin bi acayip yeşil olur. ama o domatesi dalından koparır yersin domates kokar lan. mis gibi şimdilerde o domatesin kokusunu bile özler oldu.
daha sonra hayvan haşeratlada erken yaşta tanışıyosun. mesela biz küüçükken köyün deresindeki kurbağalarla oynardık akşam onların sesleriyle uyurduk. sonra yaz günlerinde o ağustos böceği denen ipnetor az beynimizi sikmedi. köpeği tavuğu eşeği.... eşek sikenlerde var ama bu konumuz değil.
hepsinden öte el değmemiş bir doğası ve kültürü varsa olduğunuz köyün insanı bilirsin insanı görürsün. cahildir belki ama çok iyi niyetlidir alayı. bundan sonrası anlatılmaz aga.
aksiyon asla bitmez. çok sağlam bir dedikodu ağı vardır ve cep telefonsuz bile bu mümkün.
köyün en dışında oturan ve evinden çıkmayan babannem gün içerisinde köyü birbirine kattığımı duymuştu mesela. “bu nasıl mümkün olabilir?” dediğimde “kuşlar söyledi” demişti. o zaman gülmüştüm ama hakket he şimdi bi’ mantıklı geldi sanki.
Merkeze gitmek istersin araba yoktur,yarım saat beklersin çevre yolunda anca gelir.Gezmek istersin mesela bi hava almak istersin evden uzaklaşmak falan gezecek yer yoktur tozlu toprak yoldan başka .Market vardır bir tane onda da ekmek ve sigaradan başka bir şey satılmıyordur en azından bizim burada öyle.Zaten sahibi de keyfine göre açıyordur marketi işler kesat diye.Kısaca bir hafta yaşamak istersen avantajlı tabi ya da belirli bir yaşı aşmışsan emekliysen mesela avantajlı tabi.Lakin genç ve ailenle yaşıyorsan bunaltıcı.
Kalabalık yok; sessiz, sakin yılın her günü insanın içini huzur dolduruyor. Yeşili bol, büyük tuğla yığınları yok. Sağlıklı gıdalar yetiştirilebilir, bu sayede besin ihtiyacınıda karşılamış olursun. Acelesi yok hiçbir şeyin, hiçbir yerin. Rekabet yok samimiyet var dostluk var. Gide biliyorsanız gidin yaşayın efendim.