modern dönemin(bu dönem paçalardan akıyor adeta) insanı yaşadığı hayatın stresinden kıra, toprağa kaçma gayesine düşmüştür. yalnız, bu kaçanların 2 çeşidi vardır.
1.si; şehirde toza toprağa tahammülü olmayıp, her yere hususi ile gidip, cep telefonu şarjı için ölüp bitenlerdir. 2-3 tane köy romanı ve filmi izlerler "ay ne güzel, ne romantik, ne kadar doğal her şey" derler. gram terlesen, deodoranta bularsın kendini. yufka açan kadınlara "kolay gelsin kardeş" diye yanaşırsın. ürkek tavırla, garipseyen bir bakış atarlar.
şehirde "ay bunlar ter kokuyor." diye hakir gördükleri insanların yaşam alanlarına sanki belgesel çekiliyor da bunlar oyuncu olmuşlar veya safari yapar gibi gidenlerin kendi dünyasındaki çelişkidir.
2.si; emekli olmuştur, küçüklükteki kırsal yaşamı, toprağı özlemiştir. "hem bir uğraş olur" der. kendi domatesim, sebzem olsun, zaten emekliyim, kahvehaneye gitmem, bir faydam olsun diyorsan o başka.
böyle bir tane örnek:
buradaki amcalara sözüm yok ama bohem takılıp kırsalı vakit geçirme amacı olarak görenlere kızıyorum. la otur işte evinde veya avm'ye git para harca. meyvenin veya sebzenin bir kısmı çürürse, o kısmını kesmek yerine; komple çöpe atarsın. antalya'dan, tatilden dönerken ağaçtan meyve kopar. emeğinin karşılığını vermeyeceğin çiftçi "acaba yakalar mı" diye telaş yap.(yakalasa da "helal et amca/teyze dersin, amcanın/teyzenin zaten gözünde değildir. ) o kadar atraksiyon sana yeter.