yobazların kuyruğuna çok fena basmış öğretmenlerdir.
köyüne dönen öğretmen ağanın adamlarının para karşılığı yaptığı mektup okumak, dilekçe yazmak, vb. işleri bedava yapınca 6 ay içinde köyler toprak ağasının boyunduruğundan çıkmaya başlamış, bu durum, kendisi de toprak ağası olan adnan menderes ve hükümetini pek rahatsız etmiştir.
öyle ki, tanımlamak için yaptıklarından örnek vermek yerine içlerindeki zehri kusuyorlar nedense.
köy enstitülerinin "kominis yuvası" olduğunu zannedenler, bu enstitüler haklarında önce ansiklopedik bilgi edinip, ardından buradan yetişen insanlar hakkında yorum yapmaları gerekir.
edit: köy enstitüleri hakkında danışmanlık yapan amerikalı*** eğitimbilimcinin hakkında bilgi almak için (bkz: john dewey).
eğitim bilimlerinin piaget den ve erikson dan çok daha fazlası olduğunu göze sokacak düzeyde olan öğretmenlerdir. duyumlar gösterir ki herhangi bir müzik aleti çalmayan yoktur aralarında. bazı insanlar mektep hayatını yaşar, bazıları hayat mektebini. bunlar çok daha başka bir sınıflandırma içerisindedir. siyasi yıpratmalardan nasibini almamış olsalar idi şu an türkiyede eğitim sistemi çok daha içi krema dolgulu nefis nuga gibi bişey olurdu. *
öğrencilere kuru bilgiyi ezberleten değil, bilgiyi öğreten ve yorumlamayı öğreten öğretmenlerdir. şu an ki diplomalı ruh hastası yetiştiren eğitim sistemi ve bunun mahsulü kuru bilgiyi anlatıp giden öğretmenlerden 100 kat faydalı ve önemlidirler.
bir öğretmen olarak şimdikilerle uzaktan yakından alakası olmayan öğretmenlerdir diyebilirim.
öğrenim hayatım boyunca benim bildiğim 4 öğretmenim oldu köy enstitüsü mezunu ve 4'ü de muhteşem insanlardı.
lise hayatıma damgasını vuran 3 hocam da o yıllarda bile okullarda görülmesi zor olan birşeyi yapar öğrencisine saygı duyardı! öğretmenler odasında pineklemez, kahve köşelerinde izmarit kokmaz evde tahta oymacılık yapardı bir tanesi hele.
hele bir de profesör olmuş olan son hocam vardı ki hayatımdaki bütün öğretmen-öğreticilerin üzerinde bir insandı. öğretmenin önce insan olduğunu göstermiş, insan olamayanın hiçbir şey olamayacağını da beyinlerimize silinmez bir şekilde yazmıştı.
sonra gelip burada haklarında yazılanları okuyunca daha iyi anlıyorum ne demek istediğini. önce insan olmak lazım!
eğitim hayatım boyunca üç kere karşılaşabildiğim için kendimi şanslı hissettiğim öğretmenlerimizdir.
öğrenirken okuyamadan,
önünde diz çöktüğü hocasının ağzından çıkana allahın emri ve doğru olduğu inancından başka bir gözle bakamayacak kadar beyni örülmüş,
haline üzülünesi şahısların,
herhangibir değeri tartabilecek kadar bile kendi olamayışları malumken,
kutsal mesleğine en onurlu şekilde,milleti ve umut olduğuna inandığı çocukları için belkide birçoğumuzdan daha çok özveriyle sarıldığının mukayesesini yapamadığına şaşırmadığımız öğretmenlerimizdir.
gerçekten birşeyler öğrenebildiğimiz sayılı öğretmenlerimizi içinde barındıran eli öpülesi öğretmenlerimizdir.
on parmağında on marifet öğremenlerdir. matematik, türkçe ve diğer derslerin dışında, arıcılıktan tutun, marangozculuğa, tarıma, hayvancılığa kadar bir çok mesleki eğitim almışlardır. **
imamsız köyde imamlık yapbilmek, doktorsuz köyde ilaç yapmak, merhem olabilmek, veteriner, tarım mühendisliği de yapabilmek nasıl batı özentisi olunur2a örnek ise keşke hepimizi batı özentisi olsaydık da içimizdeki bu andavallara cümle kuracak gücü vermeseydik!
cehaleti hazine bilenlerce bu şekilde kötüleniyor köy enstitüleri; batı özentiliği...
madem okumamışsın o konuda bilgisizsizn niye konuşuyorsun be adam! aç oku öğren sonra yine sallaycakasan tutarlı salla. dedem öküzle tarla sürerken, evdeki kömüşe nasıl bakacağını bilmezken, köyde biri ateşlendiğinde sirkeli su hazırlamasını dahi bilmezken, çoğu okuma yazma bilmediği için imamlık,müezzinlik yapamazken bu insanlar onların bu ihtiyaçlarını karşıladı ve sen hala çıkmış batı özentiliği diyorsun ya...
özenti sensin o batı da sana girsin!