Eğitim sistemine vurulmuş en büyük darbedir.köylünün aydınlanmasını çekemeyen dış güçlerin emriyle kapatılmıştır.gerçekten kapanmasaydı bugün Türkiye'nin her anlamda önünü alamayacaklarını biliyorlardı.özellikle Mahmut makal ın hayatına baktığımızda görebilirsiniz.
Türkiye cumhuriyeti ne vurulmuş en büyük darbedir. Kapatılma sebebi ise "komünist yetiştiriyorlar yaaa" ya da "kızlı erkekli ders işliyorlar" gibi sikik sebeplerdir.
Köylünün çiftçinin yanında olması planlanan öğretmenler kapitalist mi olmalıydı yoksa atatürk milliyetçiliğine sıkı bir şekilde bağlı sosyal adalet taraftarı sosyalistler mi olmalıdır?
Türkiye Cumhuriyeti halkına yapılmış en büyük haksızlıktır. eğitimi denetlemek yerine cahillikle savaşan bir topluluğu kapatmak tabii ki işlerine gelmiştir. pek severler cehaleti kıt kafalılar...
Neredeyse tüm Anadolu'nun okulsuz ve öğretmensiz olduğu gerçeği gözönüne alınarak, dönemin başbakanı ismet inönü'nün himayesinde, Millî Eğitim Bakanı Hasan Ali Yücel tarafından ismail Hakkı Tonguç'un çabalarıyla köylerden ilkokul mezunu zeki çocukların bu okullarda yetiştirildikten sonra yeniden köylere giderek öğretmen olarak çalışmaları düşüncesiyle kuruldular.
Geleneksel öğretmen okullarında yetişmiş öğretmenler için köylerde öğretmenlik yapmak, istenerek yapılacak bir görevden çok zorunluluk olarak algılanıyordu. Çalıkuşu romanındaki karakter gibi gönüllü ve özverili öğretmenlerin sayısı azdı. Oysa okuma yazma oranı Cumhuriyet ilk kurulduğu yıllarda %5 bile değildi. Bunun yanında nüfusun %80'lik bölümü köylerde yaşıyordu. Köy Enstitüleri'nin kurulması ve yaygınlaşması konusunda pedagoji uzmanı Halil Fikret Kanad'ın önemli çalışmaları vardı. Kanad, zorunluluktan değil özveriyle öğrenci yetiştirecek köye göre öğretmen fikrini savunmuştu.
1940 yılından başlayarak, tarım işlerine elverişli geniş arazisi bulunan köylerde veya onların hemen yakınlarında Köy Ensititüleri açıldı. Türkiye'de seçilen şehirlerden uzak ancak tren yollarına yakın tarıma elverişli 21 bölgede köy ilkokullarına öğretmen yetiştirmek üzere açılmıştı. Öğretmenler köylülere hem örgün eğitim verecek, okuma yazma ve temel bilgileri kazandıracak hem de modern ve ilmi tarım tekniklerini öğretecekti. Öğretmenler gittiği yörelerde bilinmeyen tarım türlerini de köylülere öğretecekti. Kitaba deftere dayalı öğretim yerine iş için, iş içinde eğitim ilkesi tatbik ediliyordu. Her köy enstitüsünün kendisine ait tarlaları, bağları, arı kovanları, besi hayvanları, atelyeleri vardı. Derslerin %50'lik bölümü temel örgün eğitim konularını içeriyordu. Geri kalanı ise uygulamalı eğitimdi.
***
KAPATILMASI:
2. Dünya Savaşı'nın sonlarına doğru 1945 yılında Sovyetler Birliği lideri Stalin'in Türkiye'den Kars, Artvin ve Ardahan'ı ve Boğazlarda askeri üs istemesi üzerine, Milli Şef de ABD'den askeri destek istemişti. Bu desteği vermeye hazır olduğunu belirten ABD, Truman Doktrini ile yardıma başlamıştı ama karşılığında Türkiye'de serbest seçimlere dayanan demokrasi düzeninin yerleştirilmesini ve Milli Şeflik, "5 yıllık kalkınma planları" ve "Köy Enstitüleri"leri gibi Sovyet sistemine benzer uygulamaların kaldırılmasını talep etti.
1946 yılında hükümetin yaklaşan seçimleri yitirme kaygısıyla CHP içinden muhalif milletvekillerinin başını çektiği örgütlü muhalefetin kampanyasıyla, müfredatında ve yapılanmasında kuruluş amaçlarından uzaklaşan değişiklikler yapıldı. ilerleyen yıllarda da, daha önceleri sıkı sıkıya bağlı olduğu "iş için iş içinde eğitim" ilkesinden uzaklaştırıldı. Önceleri yaratıcılığın ön plana çıktığı eğitim anlayışının yerine giderek geleneksel, ezberci eğitimin yerleştiği öğretmen okullarına dönüştürülerek 1954'te kapatıldılar.
Kuruluş amacından saptırılarak kapatılması sağlanmış, tarikatlerin önü açılmış, günümüz dangalaklarının yetişmesine ön ayak olunmuştur.
Cahili, sokakta boş gezmeyeni, i.nesi - puştu, bilinci oluşmamış vatandaşı olmayan ülkeyi kim n'aapsın, nasıl gütsün di mi? Ülke nasıl çökecekti ki başka?
Kâfir olarak yetişmesinin önüne geçtiğin kişiler, hazır önündeyken dikkât et de seni domaltmasınlar. Olimpiyatlarda sporcu güneşlerimiz yok ama sanat dünyasında nice takoz pabuçlu güneşlerimiz var hamdolsun, ne güzel de şakımışlar öyle!