nasıl anlatılacağı düşünüldükçe insanı geren, kasvet verici bir olay. hani imkansız diye birşey yoktu ey bilginler! var işte... anlatın bakalım da görelim. aman içime öküz oturdu düşününce, insanın deli olası geliyor...
sağır bir müzisyenin çıkarttığı sesi bilmemesi gibidir. ben bir blok flüt bile çalamazken eserlerinin hayranı milyonları geçmişken düşünüyor insan anlamsızlığın anlamını.
görmeyene belki bazı renkleri anlatabiliriz. maviyi mesela rüzgarla, beyazı suyla hissettirebiliriz. ama kırmızı? kırmızı görmeyen birine nasıl anlatılır? ateş ile anlatırsak sadece acı vermez mi görmeyene? yazık olur kırmızıya. kırmızı belki de en güzel renktir tüm renkler içinde. bir romanda kırmızı görmeden şu şekilde anlatılmıştı; parmağımızın ucuyla dokunsaydık demirle bakır arasında olurdu. avucumuzun içine alsaydık, yakardı. tatsaydık tuzlu bir et gibi tok olurdu. ağzımıza alsaydık doldururdu. koklasaydık at gibi kokardı. çiçek gibi koksaydı papatyaya benzerdi, kırmızı güle değil. orhan pamuktan bu arada.