bazen insan çok kızar o gazla bişiler söyler..köprüler otomatik olarak atılmıştır zaten..bu insanla ne konuşucam asla ve asla ortak noktam olamaz..allah belasını versin dersiniz..ki bu bahsettiğim karşı cinsle ilişkilerle alakasız bişi , zira o ilişkilerin sağı solu belli olmuyor , kurallara sığdırılmıyo..benim bahsettiğim misal okuldan nefret edilen kız , universitedeki karşıt görüşlü olduğunuz hoca , dünyada en nefret ettiğiniz siyasetçi *..bunlarla asla uzlaşamam , bari sinirim alayım da rahatlayayım dusturuyla bi kavgaya tutuşursunuz ya da öyle bi laf edersiniz ki , köprüler paramparça olmuştur..sonra adeta allah'ın sopası yokturu kanıtlarcasına kader sizi bu kişilerle bi araya getirir..çok başka ortamlarda , kavganın mümkün olmadığı , insanlığın buna el vermediği ortamlarda..misal bi deprem bölgesinde , misal bi hastane kapısında..o zaman bakılır bu da insan ya denir..humanist böcek olmaktan mütevellit değil , kaderin işidir..kısaca demem o dur ki , düşünmekten bıkıp sinier yenik düşüp çoğu kez yapılır..geri dönüş olmayacağından emin olarak..mamaif bazen de geri dönüş olur..illa ki yıkılacak o köprüler , o zaman askıya alınsın bari..dondurulsun ilişkiler..çünkü bi kapıyı ne kadar yüksek sesle kaparsnız , geri dönüp o kapıyı açmak da o kadar korkulu oluyo..
düğüm halini almış ilişkilerde, radikal çözümdür. daha önce atmadığınız için pişmanlık duyarsınız. önceleri, göğüslemek zor geldiği için yapamazsınız. başardığınızda, kendinizi, inanılmaz derecede güçlü ve ferah hissedersiniz. köprüleri attığınızda anlarsınız bunu. bunun verdiği hafifliği önceden bilmek mümkün olsa, bir dakika durmaz insan. sanki, eliniz, kolunuz kalın iplerle bağlıymış da, çözülmüş gibi bir özgürlük duygusu sarar benliği. köprüler atılmıştır, o kişiyle aranızda geçilmez bir uçurum vardır artık. sırtınızı döndüğünüz hayata, yüzünüzü dönerek, "merhaba" der ve gülümsersiniz. yıllardan sonra ilk kez.