Dünyanın en güzel ve en zor şeyidir. Özveri ister.
Hiç büyümeyecek bir çocuğa 13-15 yıl boyunca bakmak demektir.
Bütün hayatınızı ona göre düzenlemeniz gerekir. Hava nasıl olursa olsun her sabah ve her akşam düzenli yürüyüş, hasta bile olsanız düzenli yürüyüş.. tatile giderken köpek kabul eden bir yer aramak, uçağa kendi biletinizin 2 katı kargo parası ödemek, yanınızda tatile götüremiyorsanız eğer bırakacağınız güvenli bir yer..
kendiniz bir hafta düzenli antibiyotik kullanamazsınız belki, unutursunuz önemsemezsiniz ama onun aşı tarihlerini, iç-dış parazit tarihlerini atlamazsınız. Kendi doktorunuz yoktur, onun doktorundan benim veterinerim diye bahsedersiniz. Veterinerin numarası cep telefonunuzda favoriler arasındadır her zaman.
Yalnız yaşıyorsanız, gece dışarı çıktığınızda aman bu gece de arkadaşta kalayım diye kafanıza göre takılamazsınız artık, evde sizi bekleyen bir köpek varsa. kaç olursa olsun eve dönersiniz. bazen gecenin bir körü kafanız güzelken akşam yürüyüşünü yapamadığınız için kim kimi gezdiriyor belli olmadan yürüyüşe çıkartırsınız.
Vicdan işidir. Ağzı var dili yoktur, bir yeri ağrıdığında davranışlarından anlarsınız, biraz neşesi olmasın hasta mı diye endişelenirsiniz..
Hayatınızda sizi kimsenin sevmediği kadar sever. sizi birkaç saat görmese de özler, yıllardır görmemiş gibi üzerinize atlar öpücüklere boğar.
Size kıçını yaslamadan yatmaz, mutlaka temasınızı sıcaklığınızı ister.
Tam kızacakken öyle bir şey yapar ki gülmekten ölürsünüz.
En sevdiğiniz ya da yeni aldığınız kıyafetinizi parçaladığında bile kızamazsınız.
yaş aldıkça kalan ömrü azalıyor diye üzülürsünüz.
bazen rüyanızda onun kaybolduğunu öldüğünü görüp ağlayarak uyanırsınız.
sizi değiştirir, sizi daha vicdanlı daha sabırlı daha sorumluluk sahibi bir insan haline getirir.
bir köpeğin size sahip olmasından daha eğlenceli değildir.
bir köpeğe sahip olunmaz zira,
ona aşık olunur, onunla dost olunur, aile olunur..
anne-baba olunur..
bir köpeğe sahip olmakla bir köpeğe aşık olmak arasında kalınca bir çizgi vardır.
karşılıklı birbirinizi büyütür ve büyürsünüz beraber..
tüm hayatınızı ona göre düzenlersiniz..
çok fazla fedakarlık yapmak zorunda kalırsınız bazen;
kendinizden, işinizden, sevgilinizden, ailenizden ve tüm boş zamanlarınızdan..
ama asla tek fedakarlık yapan siz olmazsınız.
o daha da çok aşıktır aslında size,
siz ne kadar severseniz o kat kat fazlasını verir;
canı pahasına bile olsa..
ve gece yatağınıza uzanıp da salyalarla teşekküre boğulduğunuzda hepsini unutursunuz..
çocuk büyütür gibi bakar,
hastalandığında başında uyursunuz günlerce..
zamanla aşılarını, ilaçlarını, vitaminlerini,
hatta bazen insan doğuran bir annenin bile bilmediği kadar çok ayrıntısını,
bir veteriner gibi,
ya da eczacı gibi tıpkı
zorla ezberlersiniz..
ve seve seve yaparsınız bunları..
çekmecede aspirin bile olmayan evinizde
bir torba ilaçla yaşarsınız sadece onun için,
ağrı kesicisinden tutun da kanama önleyicilere ve oksijenli sargı bezlerine kadar,
sırf ne olur ne olmaz diye..
zamanla kim kimin sahibi birbirine karışır..
birbirinize aşık olur ve köpek-sahip ilişkisinden vazgeçersiniz.
uzun lafın kısası bir köpeğe sahip olunmaz o izin vermedikçe,
ama aşık olunur,
ve karşılıksız olmaz asla!
--spoiler--
a dog is the only thing on earth that loves you more than he loves himself
dünyanın en güzel ve en zor duygusu. çok güzel çünkü gerçekten karşılıksız sevginin ne olduğunu ancak onda anlayabilirsiniz. zor çünkü sizi protesto etmek için halınızın orta yerine gelip gözünüzün içine bakarak işeyebilir.
her şeyden mideniz bulansa bile çişini kakasını temizlemekten gocunmazsınız, aşktır o, arkadaştır, en büyük sırdaştır.
gecenin (ya da sabahın) 04.30'unda sıcakladı diye buz masajı yapmaktır.
hatta gecenin (ya da sabahın) 03.00'ında tuvaleti geldi diye aşağı indirmektir. sabah 06.00'da tekrar mızıklamaya başlayacak ve tekrar tuvalete indirilecektir.
masada bir şeyler yerken gelip yanınızda masum masum oturunca tabağındaki yemeği paylaşmaktır, kendine bile tahammül edemediğin zamanlarda onunla ilgilenmektir.
ilgilenmen gereken bi can demektir. Acıkır kuyrugunu sallayıp sana koşar. Kakası gelir kuyrugunu sallayıp sana koşar. Dışarıda gezmek ister yine kuyrugunu sallayıp sana koşar yani aranızda bi bag oluşması gerekiyor bu bag oluşuncada ondan ayrılmak gerçekden zor oluyor.
Bigün öldüğünde sana doğru koşuşu aklına geliyor seni görünce nasıl mutlu olduğu aklına geliyor tasmasına bakıp kötü oluyorsun.
Burnunun direği sızlıyor.
büyük sorumluluk isteyen durumdur. bakmayacak ilgilenmeyecek oynamayacak gezdirmeyecek bir çocuk gibi onu düşünmeyecekseniz almayın arkadaşlar oyunca değil bu. evet.
Şehirden yarım saat kadar uzaklıkta, sahil kenarında küçük ahşap bir evimiz var. haftasonları kafa dinlemek için gittiğimiz bir mabed bizim için.
Telefon pek çekmez, birkaç televizyon kanalı dışında izleyebileceğiniz bir şey de yok. Denizin sesine mahkum eder sizi.
Yakın civardaki evlerde keçileri, tavukları olan komşularımızla tam bir köy hayatı simulasyonu yaşarız.
Genelde tek gittiğim, kafamı dinleyip, kendimi resetleyip geri döndüğüm bir yer benim için.
Hiç köpeğim olmadı benim, annemin eteklerini, babamın elini çekiştirip de köpek alalım demedim. Ama bir border collie’im var.
Nasıl mı? Anlatayım...
Yıllık izinde gittiğim bir gün, bahçede oturmuş yemeğimi yerken etrafta dolaşan panda yavrusu gibi bir köpek gördüm. Yanıma çağırdım, geldi. Baktım tasması yok, oturduk birlikte yemek yedik kendisiyle karşılıklı.
Uzun zamandır sahil kenarında baş başa bir erkekle yemek yememiştim. Bana da değişiklik oldu.
Sonra içeri girdim. Akşam yürümek istedim, çıktığımda bizim panda bahçedeydi. Muhtemelen bakılamadığı için sokağa bırakılmış, sokak şartlarına alışkın olmayan bir köpek yavrusuydu.
Sabah birlikte kahvaltı yaptık, zamanla alıştık birbirimize. Öyle ki, nereye gitsem peşimde geliyordu.
Onsuz ne yürüyüş yapabiliyordum, ne markete gidebiliyordum.
Bana peşime adam takmış kıskanç koca psikolojisi yaşatıyordu.
Hala öyledir...
Baktım ki, biz iki sevgili gibi takılıyoruz, buna tasma alayım da sahibinin olduğu belli olsun dedim. Hiç sevmedi ama taktık tasmasını. O akşam ağzında tasma yanıma geldi, nasıl söktü onu bilmiyorum.
Aldım tekrar taktım, sabah tekrar ağzında tasmayla geldi. Alyans mı bizi birbirimize bağlayacak, ben seni kalpten seviyorum edasındaki bir koca misali tasmasını takmak istemiyordu.
Daha fazla zorlamadım.
Haklıydı.
Bıçkın bir delikanlıydı bizimki. Sabahları kahvaltı sonrası ben kahveye gidiyorum der çıkar, dolaşır, etrafta takılır, sahilde millete sarar sonra akşamları eve gelir, yemekte ne var der gibi verandanın merdivenlerine oturur beni bekler.
Bazı geceler denizin sesi uğultulara karışır, korku filmi efekti yaratır rüzgar. Öyle gecelerde uyuyamam. Korkunca kapıyı açar bizimkine seslenirim. Ayaklarını verandaya dayar bana bakıp, kedidir kedi sen uyu der.
Ben bir kap yemeğe kadim bir dost kazanmış oldum.
Haftasonu kaçamaklarımın baş kahramanı, evimin direği, gözümün bebeği. Son kısım biraz abartı oldu sanki. *
şu hayatta en çok istediğim şeylerden ilk sıraları oynar o kadar çok istiyorum ki, sanki köpeğim olsa her şey yoluna girecekmiş gibi, umarım bir gün köpek sahibi olurum
Hayattaki en güzel hislerden biridir. Çok da büyük bir sorumluluktur. Yavruluğu esnasında bıkmayıp yeterince sabır gösterirseniz mükemmel bir dost kazanırsınız.