mot: hayvan giren eve melek girmez sözü yanlıştır, madem ki allah'a ve meleklere inanıyorsunuz bu önermeninde saçma olduğunu bilmeniz lazım. her hayvanı allah yaratmıştır, hiçbir melek hiçbir hayvandan korkmaz veya hiçbir hayvandan çekinmez, tiksinmez çünkü o hayvanda ALlah'ın yarattığı bir canlıdır.. şöyle bir diyalog hayal edemiyorum.
- abi oraya girmeyelim!?!?!?!
+neden?
- o evde köpek varmış!
+kaç amk kaç!!!!!
hani böyle köpek gördüğünde hemen ay canım deyip gıdısına sarılıp onu sevecek birisi değilim hatta kedi köpek gibi varlıklarla aynı ortamda bulunmaktan rahatsız olurum ama pet shoptan bir canlıyı parayla satın alıp daha sonra da onu sokağa salan insanlardan nefret ediyorum. bir kere kedi yada köpek beslemek istiyorsanız sokakta bakıma muhtaç bir sürü hayvan var alın veterine götürün bakımını yapın hem onun ailesi olsun hem de sizin hayvanınız. bi de para verip bakamayıp sokağa atmak kadar canice bir şey olmasa gerekç
eve köpek giren yere melek girmez gibi geri kafalı anlayışın benimsendiği bir ülkede normal bir durum zaten köpeğin kendisi melek kardeşim ben köpek besliyorum diye melek evime gelmizse gelmesin çokta umrumda.
insan olarak sınıflandırılmaması gereken güruhtur. bir heves ugruna alıyosun hayvanı, sonra yok ben bakamıyacagım, yok tüydü, yok mama masrafı diye hayıflanıyorsun. ulan pezevenk o zaman almayacaksın, bu kadar basit. hayvan beslemek sorumluluk ve ilgi ister.
bu kişiler aynı zamanda sokağa terkettiği hayvandan sonra belli bir zaman sonra yine bir hayvan satın alır ve yine sokağa atar.* malesef kimi insanlar için bu böyledir.
bu yaratıklar*, yaratılışlar, yaz ayları gelince tatil yörelerine göç eder.
çoğunun yazlık evleri vardır ve gereksiz yavru*ları.
sırf o yavrular istediği için köpek satın alınır, para vererek. cins mins kıyılır paraya.
3 ay bittiğinde, tatil bitince dönerler istanbul'a ankara'ya.
nasıl bakıcaklar apartmanda o köpeğe. yavru* da unutur iki güne nasıl olsa.
eşyalar toplanır kapı kilitlenir, köpek müsait bir yere bırakılır ve tatil biter.
o sokağa bıraktığın , ölüme terk ettiğin köpek, senin çocuğundan* değerli lan.
üsküdar meydanında sahibinden sokağa salınmış bir sibirya kurdu dolaşıyor, kurt dişi olup sokak köpekleri tarafından tecavüze uğramış durumda. ilgilenenlere duyurulur.
Aklıma şu üç aydır yaşadığım sancıyı getiren başlıktır.
Bir site içindeki apartmanın birinci katında oturuyorum. bundan 2 ay önce, tam da soğukların başladığı dönemde, bir sabah bir viyaklama sesiyle uyandım. penceremin hemen altında bir yavru köpek. bildiğin sokak köpeği yavrusu ama inanılmaz yakışıklı, şirin bir hayvan.
Köpek korkum var sayın arkadaşlar. yavru da olsa katlanamıyorum. korkuyorum. neyse ben bunu aldım balkona. balkonum kapalı bu arada. sıcak en azından. marketti, süttü, müthiş büyük bir kartondu, içine battaniyeydi derken bildiğin yuva yaptım. o tir tir titreyen yavrucuk öyle bir uyudu ki, içim rahat ben de uyudum.
Günler sonra baktım ki bu yerinde duramıyor, bahçede buna bir kulübe yaptım. evet, o köpeklerden korkan ben, uğraşıp didinip bir kulübe yaptım. içini de resmen battaniye ile izole ettim. derken bu bir büyüdü sayın yazar, meğer kangal kırması bir yavruymuş. ama bir yaramaz bir yaramaz, anlatamam. komşularla papaz oldum. apartman içinden ayakkabı çalmalar, çocuklarla oynamak için davranıp onları korkutmalar(istemeden), komşulara gelen misafirleri yaklaştırmamalar filan.. resmen davalık olucam bu şerefsiz yüzünden.
artık büyüdü ve artık üşümez diyorum ve onu sokağa bırakma düşüncesi aklımı kurcalıyor. neyse. çok yer aradım vermek için, bulamadım.
Bir sabah kavga çıkınca apartmanda, aldım bunu arabaya çıktım evden. bu yan koltukta korkak korkak oturuyor. ilk defa arabaya bindi şerefsiz, nasıl da gözüme bakıyor, acaba ne bu, nereye gidiyoruz diye !
Bolca köpeğin olduğu bir kenarda durdum. bıraktım. önce epey bir sevdim. arabaya bindim, arkamdan bakıyo lavuk. durdum tekrar. gidemedim. geri gelip aldım arabaya. ağlamış lan hayvan! resmen ağlamış, yaş akmış göz kenarlarından, tüylerinden belli. yalan yok sayın yazar. ağladım resmen. ödümü kopartan köpek milletinin bir ferdi beni ağlattı yahu !
düşün düşün, işim gereği ayda yılda bir köylerindeki gsm baz istasyonuna yolumun düştüğü bir muhtar var. beni sever. bir keresinde o köye gece giderken bi kuzu bulmuştum yolda. sonra gecenin yarısı muhtarı bulup sahibini bulmuştuk. sahibine kuzunun kulağındaki künye kodunu sorup vermiştim hatta. aradım bunu. dedim muhtar, sende koyun var di mi, var.. sana köpek lazım mı, lazım. getiriyorum dedim.
getir dedi. 193 kilometre sayın yazar. o kadar yolu gittim ve köpeği muhtarla tanıştırdım. bayıldı adam buna. sen merak etme dedi, gözüm gibi bakarım.
böylece ayrıldık sayın yazar. dün aradım daha, süper bişey bu dedi, görmen lazım, daha da büyüdü dedi. şimdi o mutlu, ben mutlu, muhtar daha mutlu.
o yavru köpek benim korkumu yendi.
ve evet, o köpeği yolda bırakıp gitseydim, yıllarca vicdan azabı çekerdim.
bir köpeği kendine alıştırıp, sonra götürüp öylece atmak son çare olmalı. duyguları var o hayvanların. bunu unutmamalı. ben gördüm. yaşadım.. o sahne aklıma geldikçe burnumun direği sızım sızım sızlıyor hala.
yapmayın. öylece sokağa atmayın. mutlaka bir başka çözüm bulun. olmadı bana mesaj atın.
vicdansız insandır. '' ben öyle sorumsuz ve vicdansızım ki, karnının acıktığını, susadığını söyleyemeyecek bir hayvancığı sokağa terk ediyorum '' cümlesinin sahibidir.