karanlık ve bakımsız yerler boldur istanbul'un ara sokaklarında. kalabalık olmaları ayrı bi olay. içeri girdiğimde hepsine birden "hey! neden burada toplandınız. mutfaklarınız da böyle midir? yemek yerken dikkat etmez misiniz hijyene?" demek isteyip diyemem hiçbir zaman. ama içimden defalarca geçirmişliğim var. her zaman k. bana "yemek bu dünyada estetiği en çok hakeden bir nimettir" derdi. onunla bu köhne kafeye geldiğimizde "bu mudur senin estetik alayışın" dediğimde "napıym evlendikten sonra oturacağım yeri seçemedim, eşimin işi biliyorsun, ama burada kumpir yiyecek başka yer yok, mızıldanma da kumpirin tadını çıkaralım" pis bir yerde kumpirin tadı nasıl çıkacaksa diye düşünmüş ama "mızıldanmak" istememiştim. çünkü onu çok seviyordum ve orası onun semtiydi. "bu semtten çocukluğumdan beri nefret ediyorum" "ben de öyle, çocukluğumuz birlikte geçti zaten ehehe" "ehehe"
nefret ettiğim her şey elimden alınırken hiç olmadık yerlere gider. bir şeyden nefret etmem yeterli yok olması için. ve şimdi sen yoksun, üstelik semtimiz diyeceğimiz şehirde bile değil. hiçbir duygu besleyemediğim bambaşka bir memlekettesin. uzak olman artık buluşmalarımızı etkliyor. ne tuhaf ki bu önüne geçilemez bir acı bırakıyor içime. engel olamıyorum. seni çok özlüyorum. işte senin için başdönmelerimi umursamadım, o pis yere gittim kumpir yemek için. aslında sadece seni masada hayal edip sanki 3 yıl önce karşılıklı oturduğumuz gibi konuştum içimden. mekan hala berbat. patatesler hala küçük ve sanırım kısır hala bayat. kabuğuna kadar sıyırdım.
sana daha önce de bahsetmiştim, yazarım seni çok özlediğimde sağda solda. ben yalnızken yazarım, sen yalnızken çocuk yaparsın. benden bu kadar farklı olman mı sana bu denli hayran olmama sebep olan, yoksa gülüşüne kadar anneme benzemen mi ya da küçüğüm olduğun halde hiçbir zaman büyüğün olamadığım için mi? bir kaç gün önce yine duygularım bu denli sarsıntılar yaşarken daha uzununu yazdım. hiç haberin yok. her duygumu açıkca yaşadığım halde hiçbir zaman yazdıklarımı açıklayamıyorum. utanç kaplıyor içimi. sanki dağılıp saçılıyorum kırılıyorum teker teker yerlere en ağır şiddette düşerken.
senin semtinde yürüdüm bugün. yemek yedim. ve o semtten nefret ettiğim için kendimden nefret ettim. belki nefret etmeseydim gitmezdin uzaklara. en azından buradaydın, en azından yanyanaydık. bu gece içimde bir duygu bulutu var. dağılmasını bekliyorum, dağılmalı. ama dağılması için benim de dağılmam gerekiyor. bunun için üzgünüm. seni (artık) kızınla beraber çok özlüyorum...
bir miktar tekila sunrise içilmiştir, tadı berbattır fakat alkol kana karışınca bilirsiniz, kokteylin kötü hazırlanmış olması önemini yitirir. Sonra aniden bir şarkı peydah olur, duyunca beyninize nasıl bir sinyal ulaşmışsa aniden dellenir, birbirinin ardı sıra oranıza buranıza çarpan duygu yağmuruna engel olamaz, sevgilinizi ararsınız. " Ben demin sana bi' kez daha aşık oldum lan. " dersiniz.
Şarkı da şudur efendim, http://www.youtube.com/wa...v=b38gesdk9-4&ob=av2n