kış başındaki bahar güünlerinde, birden bastıran sislerin, ılık günlerin ve cam bilyeleri andırarak birbirine vuruşan notalardan oluşan kuş ötüşlerinin yaşandığı zamansız mevsimlerde hatırlar da sorular da birden çoğalıyorlar, sığırcıklar gibi.
balkon parmaklığının ince demirlerine sıralanıyorlar.
her birinin sesini duyabiliyorum.
yalnız bir gece duruyor şurada, ümitli bir soru yanında, berisinde sevinçli bir gün var, ötesinde dura endişeli bir başka soru.
bu kış gecesindeki bahar sisinin içinde öylesine kalabalıklar ve öylesine hızlı uçuşuyorlar ki geleceğe mi yoksa geçmişe mi gittiğimi bile anlamıyorum.
o andan uzaklaşıyorum sadece.
bu zamansız bahar, bu yanlış gece, bu ılık sis, bu kuş sesleri güzelliğiyle beni içine çekip, beni bulunduğum yerden ve zamandan alıp götürüyor.
hem uçuyorum, hem düşüyorum.
bu sebepsiz memnuniyet, bu köksüz sevinç, kendileri gibi sebepsiz ve köksüz endişeler yaratıyor.
bu sesler bilindiği üzre öyle gelişigüzel ortalığa saçılmaz. evet evet tahmin edebileceğiniz gibi, dişisini tavlamak için atılan naralar ve yapılan cilvelerin haricinde bir ötüş daha bulgular arasında. ne ötüşü mü? gelmiş geçmiş en eski uyarı ötüşü olan kıskançlık*! şöyle ki; erkeğinin çapkınlık yapmaya çıktığını sezinleyen dişi kuş, bu sesi bastırmak için ötmeye başlar ve olası çapkınlığa mahal vermez. bunu yaparak -hoop hoop sen benim erkeğimsin- mesajını verir. diyelim ki erkeği sadık bir eş fakat çevredeki aşifte dişi kuşlar onu kışkırtmaya, aklını çelmeye çalışıyor. işte bu durumu da sezinleyen dişi kuşumuz, yine yüksek sesle başlıyor aşifte kuşun sesini bastırmaya ve 'hoop hoop o benim erkeğim' mesajını direk iletiyor. bunu yüksek sesle yapmasının diğer sebebi de kendisinden daha güzel ötüşlü olduğunu düşündüğü dişi kuşun sesini erkeğine duyurtmamak olsa gerek. tevekkeli o yüzden demiyorlar kadının sesini erkeğin duyması haram diye. al işte tespit ihihihi! hey gözünü sevdiğimin evren canlıları... adına insan dediğimiz bizlerin farklı yanı duygularımızı dille ifade edebiliyor olmamız mı? bu mu onları yiyebileceğimiz anlamını taşıyor. yediğim etlerle çelişiyorum ama neticede o da evrenin en az benim kadar sakini olma hakkını sırf alfabeye göre konuşmadığı için mi kaybediyor?
canım kuş, cici kuş
entry de bahsi edilen dişi (bkz: karınca kuşu)dur
kuş yemem.
sen sırtüstü düşüyorun, kafanın arkası tezgahın demirine vuruyor. gözlerin kararıyor. fakat o da ne, uğultunun içinde kuş sesleri.. civciv sesi bile var.
al sana, sana sabahın köründe binlerce koroluk hediye. sen, kör kütük sarhoş bir halde pijamalarını yatağın üzerine koyduğunda dinecekler, ben işaret verdiğimde başında ötecekler.
ver bana, bana 1 haftadır üzerinde çalıştığın eflatun küfürlerini uzat. omuzlarım ağrımaya başladı yine, hadi ertelenmiş uykularını da bana ver. işaret verdiğinde beni yerle yeksan edecekler.
kapıyı aralayan parmaklarının izi çıkacak birazdan yüreğimde, cıvıl cıvıl ötecek kelimeler gözlerinde, işteşliğimizde. bir sülün bir de mavi peri kuşu apartman kapısında nöbette.
06.00 - 07.00 arası muhteşem bir ziyafet sunarlar. uyanık olduğum her sabah, çaktırmadan dinler, gülümserim. 07.00'den sonra, sakinleşirler; insanlar güne başladığı, taşıtlar hareketlendiği için belki de.
kimi zaman huzur verse de daha çok rahatsız eden ses. Sabahın 6buçuğunda cıvıldaşan kuşlara gıcık oluyorum lan, ben insan mıyım arkadaşım? Doğadaki senin gibi bi kaç şanslı tür hariç neredeyse her türden canlının soyunu kurutmamış mıyım? Senin bi kere haddini bilip gıkını çıkartmadan yaşaman gerekiyor bu gezegende, neyin kafasındasın oğlum sen saatin 6buçuğunda cik cik?! Sen daha bana ne cik ayağı çekiyorsun lan???!!! Belli ki uyuyorum işte bu ısrar niye? Ha illa ''Egom var abi, napıp edip benim varlığımı ilan etmem gerek'' diyorsan sabah 8.00'da mesai başlangıcında topluca hep bir ağızdan ciklersiniz biz anlarız sizi... Ben buranın yerlisi miyim kardeşim? O zaman benim buranın yerlisi gibi muamele görmem gerekiyor ya! Benden ekmek kırıntısı al, bana gürültü ver!!! Ayıp ayıp...