m.ö. 2 binli yıllarda çin yazıtlarında türkler için kullanıldığı iddia edilen niteleme. şimdilerde batı ülkelerinde de "doğulu barbarlar" olarak nitelenmekte. aradan 4 bin yıl geçmiş hala aynı isimlendirme.
batılı ülkelerde türklere Barbar denmesinin sebebi nibelungen destanından kalmadır. attila'nın ordusundaki askerler 'süt' içtiği için barbar olarak anlatılmaktadır. her yazısında türk'e ve türklüğe düşmanlık yapıp ortada ırkçılar bizi sikiyolar diye dolaşan dallamalara selam çakarım.
bi de doğulu barbarlar vardır ki kim olduğunu herkes biliyor. ırak'ta, suriye'de, iran'da ve türkiye'de terör örgütleri kurmuşlardır. kendilerine kürt adını yakıştırırlar.
bir tatar ferdi olarak iftiharla söylemek isterim ki zaman zaman kök atalarımızı nitelemek için de kullanılan hakaret maksatlı ifadedir. barbar olmanın utanılacak ya da hoş karşılanmayacak bir yanını görmediğim için bu ithama cevap vermeyi de manasız bulmuşumdur hep. bu başlık altına yazmayı istememin esas sebebi küçük boylar/kabileler halinde sert bozkır koşullarında yaşayan ve sürekli savaş koşullarında sınanan türklerin yasacı ve katı prensiplere bağlı yapılarına, ya da başka deyişle barbarlıklarına duyduğum hayranlığı ifade etmektir. buna istinad eden bazı vesikaları yarı tarihsel bir üslupla sıralamaya çalışacağım.
Bizanslı Zemarkos, Hud vadisi'nde (bugünkü ağrı dağı dolayları) yaşanan göktürk mağlubiyetinden sonra imparatoruna, türk hakanının orhun alfabesiyle yazılı mektubunu sunarken şöyle der:"Bugün türk denen kavime eskiden iskit denirdi. gönderdikleri mektup da iskit harfleri ile yazılmıştır."
Bu vakıa kadim milletler arasında barbarlığı ve katı yasacılığıyla bilinen türklerin tekamül ve intikal vetiresini ortaya koyan güzel bir örnektir. firdevsiye ilham kaynağı olan afrasyab, yani iskitler, devrini tamamladıktan yaklaşık 400 yıl sonra bile bir türk kabilesi olarak şuurlardaki yerini korumuş, üstelik bunu tarihin türk ismiyle tanıdığı ilk kavme de miras bırakabilmiştir. bu değer aynı zamanda eski türklerin osmanlı hanedanlığına kadar yaşatmayı başardığı devlet-i ebed-i müddet mefküresinin nüvesidir.
bir başka kaynakta yine iskitlerden bahseden heredot türklerin teşkilatçılığı ve devlet kurmadaki becerisi hakkında şunları kaydeder: "şunu söylemek gerek ki bu kavim hayli kavgacı, dövüşken, anlayışsız ve medeniyetsiz kimselerse de gayet azlık olan sayılarına rağmen pek hızlı biçimde toplanabilir, az zamanda büyük ordular kurabilir, dağılmış sandığınız perişan haldeki bir kabile bir anda büyük bir budun (burada kelimeyi orijinal haliyle kullanmış, öz türkçe olan bu kelime ulus ya da millet manasına gelir) olarak karşınıza çıkıverir.
emeviler döneminin ünlü gezgini ibn-i faris ise şato türkleri olarak da bilinen çöl türklerinin yaşadığı semerkand bölgesinde gördüklerini şu kelimelerle tasvir eder; kıl çadırlarda kalabalık aileler şeklinde yaşayan bu insanların kadınları çok rahatlar, diledikleri gibi konuk ağırlayıp erkek işlerini de pek ala yapıyorlar. bu rahatlıklarının sebebi biraz da yasalarıdır. bu ellerde hüküm süren türk beyleri hep bir ağızdanmış gibi tek yasa uygularmış; evli kadına ilişenin başını kesip babasının boynuna asılması adeti pek acımasızsa da her yanda bir güven tesis etmiş.
yine yunanlı tarihçilerden naklen şunu da belirtmeyi barbarlığımızın haddini ortaya koymak açısından keyif verici buluyorum; "bu adamları yürürken görseniz yuvarlanıyor sanırsınız, kısa ve tıknaz gövdeleriyle öyle apul apul bir yürüyüşleri vardır ki yuvarlanıyor sanırsınız. yüzleri vücutları hep yara iziyle donanmıştır. yalnız bir atın üzerine atladı mı o yuvarlanır gibi yürüyen çapulcudan eser kalmaz, at binmek onlar için yürümekten daha kolaydır ve bu konuda onlardan daha mahir bir boy yaratılmamıştır. at üstünde yer içer hatta atlarının ıslak yeleleri üzerine uzanarak kestirirler. bir de şu var ki, bu barbarlar ve haydutlar batakhanesinde ne bir cinayet, ne bir hırsızlık yaşanır. her suçun cezasının ölüm olduğu bu kavmin bu kadar emin bir teşkilat kurduklarını hayretle itirafa mecburum.
konuya dair daha pek çok örnek getirilebilse de ben eteğimdeki taşı döktüğümden fazlasına gerek duymuyorum. barbarlığıyla nam salmış yarı arkaik bir kavmin kültür mirasçısı olarak, bu ırkın ötesiyle berisiyle pek oynanmaması gerektiğini de hatırlatmak isterim. o kadar ermeniyi doğrayalı daha ne kadar oldu?
ayrıca 'tarihi' olan her ırka bu tür tanımlamalar yapılmıştır. kendini urartuların torunu sanan ermeniler ile 2500 yıllık tarihi olduğunu iddia eden kürtlere tarihte bu tür tanımlamalar kullanılmaması bunların ya tarihi bir ırk olmadığına ya da medeniyete hiçbir şey katamadığına delalattir. kürtlere günümüzde barbar diyenlerin olması onların bir tarihi olmamasına delalattir, ermenilere olmaması ise medeniyete çivi çakmadığının işaretidir.
zira latinler, kendi dışındaki herkese, keltler cermenlere, cermenler slavlara, çinliler türklere vb birçok halk birbirine barbar sıfatını yakıştırmışır gayet normaldır, kıskançlık söz konusudr, rekabet söz konusudur. rekabete giremeyecek kadar düşük olanlar ise dünyaya çeşit olarak gönderilmiştir. kürtler, ermeniler vs ikinci dediğime örnektir. yani bize barbar denilmesi bizim tarihimiz olduğuna işarettir.