içinden bir parçanın kopması durumudur. yitirirsin bir çok şeyi onunla beraber. hele ki aranızda güçlü bir bağ varsa ve ölüm çok erken gelip almışsa onu sevdiklerinden,geride bıraktığı ailesinin dayı,hala,teyze,amca her kimse artık gözlerinin içine bakamaz olursun. ışıklarının söndüğünü görmek daha çok acıtır insanın içini. bir zaman sonra kabullenirsin,alışırsın... adı her geçtiğinde bir iç çekiş,bir damla gözyaşı ile rüyalarda buluşmayı,onu görebilmeyi dilersin.
çok acı veriyor be, tam 8 ay oldu. bugün de doğum günü. adam hiçbir şeyi yokken bir anda çekip gitti.
iki tane küçücük kız çocuğu ve geride bıraktı eşi, sevenleri...
düşündüm de bu hayatta en çok senden destek görüyormuşum. En çok sen yanımdaymışsın. hiç kimse bana senin kadar kıymet vermiyormuş.
hayatım gerçekten ıssız bir çöl gibi. ne bir yanım ne de karım... bom boş bir çöldeyim sanki be kardeşim. düşerken kaç defa tuttun ellerimden. kalkarken kaç defa yanımdaydın.
hep vardın ve hiç gitmeyecek gibi yanımdaydın. neden lan neden gittin....
hayat çok acıymış be kardeşim.... bana hep derdin ya lan boş ver hepsi aynı, bırak bu kadar kafana takma diye. şimdilerde ne kadar yalnızlık çeksem ve ne kadar çaresizsem hep sen varmışsın gibi yaşıyorum ve sen buradaymışsın gibi, bana hep destek oluyormuşsun gibi yaşıyorum hayatı.
hiç unutmuyorum bir gün şöyle konuşmuştuk birlikte. lan dedim olur da ben düşersem sen kaldır beni, sen düşersen de ben kaldırayım... kimseye muhtaç olmayalım dedim. balık tutuyorduk teknede.
şimdi kim beni kaldıracak lan? kim yanımda olacak? kim bana güç verecek?
beni en çok ne acıtıyor biliyor musun?
- çocuklarının büyüyüşünü asla göremeyecek olman.... ergenliklerinde, ilk aşklarında, ilk zorluklarında , ilk işlerinde asla yanlarında olmayacaksın... seni hep fotolardaki halinle ve o sesinin tonuyla hatırlayacaklar...
artık çocuklarını çocuklarımın yanına koydum, artık iki çocuğum ve iki yeğenim var.
hiç kimse bir babanın yerini asla tutamaz. ama elimden geleni yapacağım be kardeşim. sözüm olsun hep yanlarında olacağım. sözüm olsun en azından bir amca olacağım.
bu hafta mezar taşını yaptırdı abin, dedim ona eğer yanında civarında boş bir yer varsa hemen alayım diye. çünkü er ya da geç senin gibi göçeceğiz bu diyardan... en azından olur da ölürsem yakınlarında bir yerde olayım be kuzen. belki yine kaldırırsın beni ayağa. yine beraber bir ekmeği bölüşürüz bir yerlerde....
içimden bugün de sana bir şeyler yazmak geldi. bazanın altından bugün senin yıllar önce yaptığın bir resim çıktı. böyle kara kalem çok amatörce ama benzetmişsin bir şekilde.
sonra aklıma senin pizzaya ve tavuk dönere hayvan gibi sıktığın ketçap ve mayonezler geldi...
sonra da birlikte gittiğimiz sinemalar. lan ne kadar çok film izlemişiz birlikte. aklımda kalan bütün filmleri beraber izlemişiz.
sonra da dayanamadım ve gittim kabrine... çok sessizdi ortalık, sanki orada uyuyan sen değildin... sanki hiç gitmemiştin be yusuf... hayatımın çok büyük kısmını kaplıyormuşsun sen bu nedenle hala ayağa kalkamıyorum, sanki savaşta tek başına kalmışım gibi...
bir insanın hayatta başına gelebilecek en kötü şeylerden biri. o sürekli birlikte oynadığınız, kıçı kırık bir oyuncak için kavga ettiğiniz kuzeninizin ölmesi, adama çok pis koyar. bir kez daha anlarsınız, ölümün yaşı olmadığını.
on yaşında anca vardım, sen gittiğinde. odamda ders çalışıyordum, birden salondan bir çığlık geldi. koştum, baktım. telefon düşmüş, annem ise yerde hıçkıra hıçkıra ağlıyordu. defalarca sordum anneme neler olduğunu, annemin ağlamasından etkilenmiş olacağım ki, ben de istemsizce ağlamaya başlamıştım. "öldü!" dedi. kimdi, kimdi ki? elim ayağım boşanmıştı o anda, her yerim zangır zangır titriyordu. "kim?" dedim, bir süre yüzüme baktı, sonra bana, sanki kaybetmekten korkarmış gibi sıkı sıkı sarılarak "kuzenin!" dedi. işte ondan sonra ben bittim. o zamana kadar ölümün yalnızca yaşlanınca olan bir şey olduğunu düşünürdüm. anlamıyordum, daha on yaşında bile olmayan küçücük bir çocuğun ölümünü. bayılacak gibi oluyordum, başım dönüyordu. ayakta bile duramıyordum. kaskatı kesilmiştim onun öldüğünü duyunca. ağlıyordum. en az bir hafta kendime gelemedim. okulda kuzenimin öldüğünü söyleyince herkes şaşırmıştı, bu kadar küçük çocuk ölür mü diye.
hala gitmiyor o sarı saçların gözümün önünden çiçeğim. keşke sen ölmeden önce, seni son bir kez daha görebilseydim...
kaç yaşındaydı.
Ayrıca bizde istatistik yapılıyormu acaba benimde muhtemelen aynı yaşta aynı durumda kuzenim kalp krizinden rahmetli oldu acaba virüs hala öldürüyormu? ciğerler yerine artık dolaşım sisteminemi zarar veriyor? yahut aşının yan etkilerimi? millet aşı olmaya soğuk bakmasın diye saklanıyormu?
bana tarafıysa çok üzülürüm. allah uzun ömürler versin.
ama anne tarafındansa sadece biraz üzülürüm, fatiha okurum o kadar. ben onları sildim çünkü, bi ehemmiyeti kalmadı gözümde artık..