KUYUNUN HiKAYESi (harut ve marut)
çölle ilgili her hikaye gibi bu hikayede kuyuyla başlıyordu.
su, çölün kıymetlisiydive kuyu suyu bağrında taşıyordu. su arayana yusuf veriyordu bazende, yahut olumun eşiğindekine hayat...
ihtiyar adam kuyuya yaklaşırken yusuf bulmayı beklemıyordu elbet ama onu çölün en bilinmez köşesine atan kum fırtınasından sonra kuyuda hıç olmazsa
bir damla umut bulabilirdi.
ama bunun yerine bir hikaye buldu. yeryuzunde yaşamın başlamasıyla başlayan, bitmesiyle bitecek olan bır hıkaye.
titreyen elleriyle kuyununağzını kapayan buyukce taşı kaldırmaya çalışırken taşın üzerindekı kadim zamanlaraait yazıyı gordü. birden ürktü,kalbinin sıkıştığını hısettı,'bir kuyunu ağzı neden kitabeyle kapatılır ki' diye düşundu.sonra halıne gulup soylenmeye başlandı: uçsuz bucaksız çölün günlerce suren kum fırtınalarının ve susuzluğun durduramadığı ihtiyar kalbimi bir kör kuyu durduracaktı az daha.
üç gün önce kervanı basan haramılerden kacıp çölün derinliklerine doğru atıyla doludizgin giderkenilk kez kalbini teklediğini hisetmişti. iki gün suren kum fırtınasının ardından ölüme bukadar yaklaşmışken bu kuyu bir umut gibi karşısında duruyordu.
ihtiyar, titreyen dudaklarıyla allah'ın adını andıktan sonra tüm gücüyle kapağı acmak için yüklendi. son gucunu son umudu için harcadığının farkındaydı. ve kuyunun ağzını kapayan taş yavaş yavaş hareket etmeye başladığında ihtiyarın gözlerının içi gülüyordu. daha bir kuvvetle zorladığı kapağı yarıya kadar actığında ise bir gariplik hisetti. kuyunun karanlığı içinda bir kıpırdanma vardı. daha iyi grebilmek için biraz eğildi gözleri karanlığa alışmaya başladığında kuyunun dibine doğru uzanan iki halat gördü. halatların uçunda ayaklarından baş aşağı asılmış iki kışı duruyordu. gözlerıne inanamadı... kuyuda asılı duranların hareket ettiğini gördüğünde artık ayakları onu taşımaz oldu. korkuyla yere yığılırken kalp atışları iyice zayıflamıştı. kumların üzerinde boylu boyunca uzanırken bu kumların mezarı olcağını anlamıştı.son bir gayretle kelime-i şahadet getirirken, kuyudakiler 'muhammedun resulullah' kelamını duyduklarında irkildiler... ayaklarından asılı biri diğerine 'duydun mu' dedi heyecanla 'son peygamberin ismini soyledi.'
'evet' dedi diğeri, gözlerinin içi gülüyordu:
'demek ki kıyamet yakın ve cezamızın bitmesine az kaldı'...